Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire 2012/605 Esas 2013/213 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2012/ 605
Karar No: 2013 / 213
Karar Tarihi: 19.02.2013

(1602 S. K. m. 20, 21, 42, 44)

Davacı, eşinin hukuka aykırı atamasından dolayı gördüğü zararların tazmini istemiyle genel idari yargıda açtığı davanın Ankara 1'inci İdare Mahkemesinin 29.04.2010 tarihli, 2010/594 - 829 Esas ve Karar sayılı kararı ile görev yönünden reddedilmesi ve bu kararın Danıştay 5'inci Dairesinin 19.10.2011 tarihli, 2010/6790 - 5615 Esas ve Karar sayılı kararı ile onanması üzerine; 03.04.2012 tarihinde AYİM'de kayda geçen dava dilekçesinde, özetle; kendisinin "psikiyatri uzmanı bulunan garnizonlarda ikamet etmesinin uygun olduğu" yönünde raporunun bulunmasına ve eşinin bu nedenle atama talebinde bulunmasına rağmen, eşinin böyle bir garnizona atanmaması ve bu nedenle yanında olmaması sebebiyle 18.06.2009 tarihinde intihar girişiminde bulunduğunu; bu girişimi nedeniyle sağlığının iyileşmeyecek şekilde bozulduğunu; hukuka aykırı atanmama işlemi nedeniyle gördüğü manevi zararlara karşılık olmak üzere 30.000 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının eşi J.Bçvş.Kazım ÇIPLAK'ın, 11.08.2008 - 29.08.2009 tarihleri arasında Kars Digor İlçe J.K.lığı Mrk. J.K.lığı emrinde görev yaptığı; daha önceden, davacının rahatsızlığı nedeniyle davacının eşi tarafından Kars İl J.K.lığına dilekçe verilip atama talebinde bulunulması sonrasında, Kars İl J. Kliğinin 03.06.2008 tarihli işlemiyle, "Davacının eşinin durumunun il içi atamalarda değerlendirileceği" bildirilmek suretiyle bu talebinin reddedildiği; davacının eşinin, davacıya ait Sarıkamış Asker Hastanesinin 02.12.2008 tarihli ve 98 sayılı "Psikiyatri uzmanının bulunduğu garnizonlarda ikametinin uygun olacağı" yönündeki kati raporu davalı idareye 28.01.2009 tarihli dilekçesiyle ibraz ettiği; ayrıca işbu raporun Kars İl J.K.lığınca 05.12.2008 tarihli yazı ile J.Gn. K.lığına gönderildiği; buna rağmen davacının eşinin atama yönünden değerlendirmeye alınmadığı; eşinin yanında bulunmadığı 18.06.2009 tarihinde de intihar girişiminde bulunan davacı tarafından tazminat talebiyle AYİM'de işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Dairemizce öncelikle görev konusunda yapılan incelemede;

1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun "Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Görevleri' başlıklı 20'nci maddesi:" Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.

Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, "uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil memurlardır." hükmünü,

"İdari Davalar Ve Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 21'inci maddesi ise: "20'nci maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek idare Mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır.

İdari yargı yetkisi, idari işlem ve eylemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Yerindelik denetimi yapılamaz. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlıyacak tarzda kullanılamaz ve idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı karan verilemez.

Cumhurbaşkanının, Yüksek Askeri Şuranın tasarrufları ve Sıkıyönetim Komutanlarının 1402 sayılı Kanunda yazılı tasarrufları ile disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezalar yargı denetimi dışındadır" hükmünü içermektedir.

Belirtilen mevzuat hükümleri ışığında dava konusu manevi tazminat istemi değerlendirildiğinde; davacının asker kişi sıfatını taşımadığı görülmekte ise de, ortada "askeri hizmete ilişkin" olduğunda kuşku bulunmayan ve asker kişi olan davacının eşini ilgilendiren bir "atanmama" işlemi bulunduğundan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Dairemizce müteakiben dava ön şartı olan "sübjektif ehliyet" konusunda yapılan incelemede ise;

1602 sayılı Kanun'un 21 ve 42'nci maddelerine göre, idari işlem ve eylemlerden dolayı tam yargı davası açılabilmesi için ilgilinin hakkının ihlal edilmesi şarttır. Sübjektif ehliyet olarak da adlandırılan hak ihlali, Kanun'un 44/e madde ve bendine göre ilk inceleme konusu ve dava şartıdır. Bu sebeple, öncelikle davacının, astsubay olan eşinin atama talebinin reddi üzerine doğrudan doğruya açtığı bu tam yargı davasında sübjektif ehliyetinin bulunup bulunmadığı ortaya konmalıdır.

Bilindiği üzere, idari yargıda iptal davaları objektif niteliğinden dolayı menfaati ihlal edilen daha geniş bir kesim tarafından açılabilirken, bir sübjektif dava olduklarından tam yargı davaları ancak davacının hakkının ihlali halinde ikame edilebilir. Hakkın, genel olarak "hukuken korunan menfaat" şeklinde tanımladığı dikkate alındığında da tam yargı davalarında sübjektif ehliyet yönünden dava açabileceklerin sınırlandığı görülmektedir. Bu cümleden olarak, idarenin kusuru olsun olmasın, idari işlem dolayısıyla açılacak tazminat davalarında, zarar yol açtığı iddia edilen işlemin doğrudan ve kişisel suretle davacının bir hakkını ihlal etmesi gerekir.

Somut olayda, işlem davacının kocası olan J. Bçvş. Kazım ÇIPLAK hakkında tesis edilmiştir. Bu işlem vesilesiyle ailenin diğer fertleri gibi davacı eşin de bir şekilde etkilendiği düşünülebilir ise de, işlem statü hukuku gereği kamu görevlisi eş üzerinde hüküm ve sonuç doğurduğundan ve hukuken ancak onun (kamu görevlisi olmasından kaynaklanan hakları dahil) maddi ve manevi haklarını ihlal edebileceğinden, davacının doğrudan ve kişisel (sübjektif) bir hakkının ihlal edildiğini söylemek mümkün değildir.

Bu sebeple, askeri hizmete ilişkin ve davacının asker kişi olan eşini ilgilendiren atama işlemi dolayısıyla açılan işbu davanın, sivil kişi olan objektif ehliyete sahip davacının sübjektif ehliyeti bulunmadığından, 1602 sayılı Kanun'un 44/c maddesi uyarınca ön şart yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.

Açıklanan nedenlerle;

1. Manevi tazminat isteminin REDDİNE,

2. Diğer talepler hakkında BİR KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

3. 1602 sayılı Kanun'un 71'inci maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,

4. Duruşmasız olarak yapılan yargılama sonucunda verilen hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 10/3'üncü maddesi hükmü ve 659 sayılı KHK'nin (R.G. 02.11.2011/28103) 14'üncü maddesi gereğince maktu olarak belirlenen 1.320,00 T.L. (Bin Üç Yüz Yirmi Türk Lirası) avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,

19 ŞUBAT 2013 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy