Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire 2012/1167 Esas 2013/289 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2012/ 1167
Karar No: 2013 / 289
Karar Tarihi: 12.03.2013

(926 S. K. m. 94) (Astsubay Sicil Yönetmeliği m. 60, 61)

Davacı vekili, 03.08.2012 tarihinde AYİM'de kayıt altına alınan dava dilekçesinde ve savunmadan sonra sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 18 yıl boyunca başarıyla ve disiplinle görev yaptığını, ayırma işlemini gerektirecek bir disiplinsizliğinin bulunmadığını, 2010 yılında Van Cumhuriyet Başsavcılığınca bir kısım arkadaşları ile birlikte icra ettikleri görevi nedeniyle hakkında ceza soruşturması başlatıldığını, bir süre tutuklu kaldığı ve açığa alındığı bu soruşturma ve kovuşturma sonucunda "görevi kötüye kullanma" ve "resmi evrakta sahtecilik" suçundan cezalandırılmasına karar verilmişse de kararın temyiz edildiğini ve henüz kesinleşmediğini, atılı suçları işlemeyen müvekkilin temyiz sonucunda beraat edeceğine inandıklarını, bu halde başkaca bir dayanağı bulunmayan ayırma işleminin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, işlemin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dosyası ile özlük ve sicil dosyalarındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; 1989 neşetli uzman jandarma çavuş iken, 1994 yılında astsubay naspedilen ve son olarak Kastamonu İl J.K.lığı emrinde görev yapan davacı hakkında sıralı sicil üstleri tarafından 01.02.2012 tarihinde düzenlenen ayırma sicil belgesiyle "Türk Silahlı Kuvvetlerinde Kalması Uygun Değildir" ortak kanaati bildirildiği, bunun üzerine durumunun J.Gn.K.lığında oluşturulan komisyonca 28.03.2012 tarihinde görüşüldüğü ve hakkında ayırma işlemi yapılmasının komutan tasvibine sunulmasının kararlaştırıldığı, J.Gn.K. tarafından 29.03.2012 tarihinde tasvip gören ayırma kararının 14.05.2012 tarihinde Genelkurmay Başkanınca da uygun görüldüğü ve 28.05.2012 tarihinde İçişleri Bakanınca onaylanmak suretiyle tekemmül ettiği, kararın 05.06.2012 tarihinde davacıya tebliğ edilip aynı tarihte ilişiğinin kesilmesi üzerine süresinde işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacının sicil, taltif ve disiplin durumunun ayrıntılarına bakıldığında; sicil notları genel ortalamasının alt sınırda "çok iyi" düzeyde gerçekleştiği, şimdiye kadar 8 adet takdirname ve 1 adet Muharebe Harekatı Şerit Rozeti aldığı, askeri mahkemeler ya da adliye mahkemelerinden verilmiş ve kesinleşmiş bir cezasının bulunmadığı, keza 1999 yılında disiplin amiri tarafından verilen "şiddetli tevbih" cezası dışında disiplin cezasının da olmadığı görülmektedir.

Davacı hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmamakla birlikte; daha önce Van İl J.K.lığı İsth.Şb.Md.lüğü emrinde görevli iken, aynı yerde görevli J.Bçvş.A.M. ve Uzm.J.Çvş.N.E. ile birlikte 15.09.2007 tarihinde sahte bir ihbar tutanağı düzenleyerek, bir sivil şahsın (N.T.) ihbarı üzerine yakalanmış gibi gösterilen uyuşturucu nedeniyle, muhbir N.T.ye ödenen ikramiyeyi paylaştıkları gerekçesiyle Van Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldığı, yapılan soruşturma sonunda Van Cumhuriyet Başsavcılığının 07.04.2010 tarihli iddianamesiyle, 15.09.2007-01.04.2009 ve 24.12.2009 tarihlerinde "Adi nitelikli belgede sahtecilik" ve "Kamu kurumunu aracı kılarak kamu kurumunu dolandırmak" suçlarından hakkında kamu davası açıldığı, bu yargılamaya konu olay nedeniyle J.Gn.K.lığı İhtisas Değerlendirme Kurulu kararı uyarınca 07.07.2010 tarihinde İstihbarat ihtisasından çıkarıldığı ve aynı yargılama kapsamında 23.02.2010 - 14.06.2010 tarihleri arasında tutuklu kaldığı, tahliyesini müteakip 15.06.2010 tarihinde açığa alındığı, yapılan yargılama sonunda Van l.Ağır Ceza Mahkemesinin 07.09.2011 tarih ve 2010/254 Dosya, 2011/366 Karar sayılı Kararı ile; "J.Bçvş.A.M.nin önleme dinlemesi veya başka bir istihbarat kaynağından elde ettiği bilgiler ışığında 06 BF 9319 plakalı araç ile uyuşturucu nakledileceğini öğrendiği, bu bilgiyi kendisine bağlı haber elemanı olarak çalışan sivil şahıs N.T.ye aktararak bahse konu aracın geçişini haber vermesini istediği, 15.09.2007 tarihinde N.T.nin davacıyı arayarak aracın geçişini haber vermesi üzerine anılan aracın durdurulduğu ve 62.729 gram uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, daha sonra ikramiye alabilmek amacıyla bu araçla uyuşturucu taşındığına dair herhangi bir bilgi vermemiş olmasına rağmen, sanki uyuşturucuyu haber veren sivil şahıs N.T. imiş gibi, davacıyla birlikte diğer sanıklar J.Bçvş.A.M. ve Uzm.J.Çvş.N.E.nin gerçek dışı ihbar tutanağı düzenledikleri bu ihbar zabtına istinaden N.T.nin ikramiye aldığı, daha sonra bu ikramiyenin diğer sanıklar tarafından paylaşıldığı" kabul edilerek, davacının (ve diğer sanıklar Bçvş.A.M.ile J.Uzm.Çvş.N.E.nin) "Resmi evrakta sahtecilik" suçundan dolayı sonuçta 3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve TCK'nın 53'üncü maddesinde sayılı hakları kullanmaktan infaz tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verildiği, ayrıca davacının (ve diğer sanıklar J.Bçvş.A.M., Uzman Jandarma Çavuşlar C.B., N.E. ve T.Ö.nün) sahte ihbar tutanağına istinaden tahakkuk ettirilen muhbir ikramiyesini sivil şahıs (muhbir) N.T. ile birlikte aralarında paylaşmak suretiyle "kamuyu dolandırma" suçunu işlediği ileri sürülmüşse de, eylemin "Görevi Kötüye Kullanma" suçunu oluşturduğu kabul edilerek sonuçta 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve CMK'nın 231'inci maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, mahkumiyet kararının henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.

926 sayılı TSK Personel Kanununun 94/b maddesi "Disiplinsizlik ve ahlaki durum sebebiyle ayırma: Disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle Silahlı Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen astsubayların hizmet sürelerine bakılmaksızın haklarında T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır." hükmüne amirdir. Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 60'ncı maddesi de; "Aşağıdaki sebeplerden biri ile disiplinsizlik veya ahlaki durumları gereği Türk Silahlı Kuvvetlerinde kalmaları, bulunduğu rütbeye veya bir önceki rütbesine ait bir veya birkaç belge ile anlaşılıp uygun görülmeyenler hakkında, hizmet sürelerine bakılmaksızın emeklilik işlemi yapılır.

a. Disiplin bozucu hareketlerde bulunması, ikaz veya cezalara rağmen ıslah olmaması,

b. Hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini ikazlara rağmen düzenleyememesi,

c. Aşırı derecede menfaatine, içkiye, kumara düşkün olması,

d. Nafaka, trafik kazası, doğal afet, personelin öngöremeyeceği şekilde ülke genelinde yaşanan olağanüstü ekonomik dalgalanmalar, ani devalüasyonlar, sağlık ve tedavi giderleri ile kefillik ve benzeri zorunluluk halleri hariç olmak üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını zedeleyecek şekilde aşırı derecede borçlanmaya düşkün olması ve bu borçlarını ödememeyi alışkanlık haline getirmesi,

e. Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunması,

f. Tutum ve davranışları ile yasa dışı siyasi, yıkıcı, bölücü, irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu veya karıştığı anlaşılanlar." hükmünü içermektedir. Aynı Yönetmeliğin 61 inci maddesinde de ayırma işleminin sıralı sicil üstlerince başlatılma usulleri düzenlenmiştir.

Kamu hizmetinin iyi bir şekilde yürütülmesi için bir vasıta olan idarenin, bu hizmetin iyi yürümesi için gerekli tedbirleri alma yetkisi ile donatılmasının zorunlu olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle, idarenin kamu hizmetini yürütecek olan ajanlarını alırken bir takım özelliklere sahip olmasını araması tabii olduğu gibi; statüye alındıktan sonra da bunları verimli biçimde kullanması, hizmeti aksatacak, kendisinden artık verim alınması imkanı kalmamış, aksine idare mekanizmasına ve kamu hizmetinin yürütülmesine zararlı olacak ajanlarını bünyesi dışına çıkarması da doğaldır. İşte Silahlı Kuvvetlerden ayırma işlemi de, bu amaçla askeri idareye mevzuatla tanınmış bir yetkidir. Ne var ki, bu yola başvururken çok dikkatli olunması, kriterlerin titizlikle tespit edilmesi, personeli çalışmaya yöneltebilecek, çeki düzen verebilecek uygun vasıta ve yöntemler mevcutken (disiplin cezası, atama, sicil, terfi, teşvik ve yönlendirme vb.) statü dışına çıkarılma gibi sonuçları çok ağır bir yola başvurulmaması gerektiği, aksi halde bu davranış biçiminin kamu yararına ve hukuka aykırı düşeceği izahtan varestedir.

TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin 86'ncı maddesinin ikinci fıkrasının (h) alt bendine göre, her askerde bulunması lazım gelen ahlaki ve manevi vasıflardan "iyi ahlak sahibi olmak" vasfı; "Askerin ahlakı ve yaşayışı kusursuz ve lekesiz olmalıdır. Asker, esrarkeşlikten, sarhoşluktan, yalancılıktan, borçtan ve kumardan, dolandırıcılıktan, ahlaksız kimselerle düşüp kalkmaktan, hırsızlıktan, yağmadan, yakıp yıkmaktan ve sair bütün fenalıklardan sakınmalıdır. Bunlar vazifenin yapılmasına mani olurlar, yaşayışı, sıhhati, azim ve cesareti bozar, namusu lekeler, manevi şahsiyeti öldürür ve her biri ayrı ayrı cezaları üstüne çeker." şeklinde tanımlanmış bulunmaktadır. Görüldüğü üzere her askerin yaşayışının kusursuz ve lekesiz olması gerekmektedir. Bu vasıflara sahip olunmadığı taktirde ise Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarının zedeleneceği çok açıktır.

Yukarıdaki açıklamalara nazaran somut olay incelendiğinde; meslek hayatı süresince aldığı takdirnameler, sicil notları ve geçmiş dönemdeki basit bir disiplin suçu dışında ceza kaydı bulunmamasına nazaran başarılı ve disiplinli bir personel portresi çizen davacının, hak etmediği halde muhbir ikramiyesi alabilmek için 2007 ve 2009 yıllarında sergilediği ve ceza yargılamasına konu olan davranışlarının nitelik itibariyle son derece vahim ve askeri disiplini esastan bozan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını zedeleyen davranışlar olduğu, askerlik mesleğiyle ve özellikle kolluk göreviyle bağdaştırılması ve müsamaha gösterilmesi mümkün olmayan bu davranışlar nedeniyle TSK İç Hizmet Yönetmeliğinin 86'ncı maddesinde tanımlanan "iyi ahlak sahibi olmak" vasfını yitiren davacının yürütmekte olduğu kamu görevine yabancılaştığının kabulünde zorunluluk bulunduğu, ceza soruşturması/kovuşturması sırasında tutuklu ve açıklı olması nedeniyle kamu görevinden ayrı tutulan ve yargılamanın tamamlanmasını müteakip TSK ile ilişiği kesilen davacıya ilişkin olarak, idarece takdir yetkisinin objektif ve kamu-birey yararı arasındaki denge gözetilmek suretiyle kullanıldığı, her ne kadar ceza yargılaması sonunda verilen mahkumiyet kararı henüz kesinleşmemişse de, gerekçeli karara yansıyan deliller itibariyle davacının hak etmediği halde uyuşturucu yakalanmasından dolayı muhbir ikramiyesi alabilmek için gerçeğe aykırı ihbar tutanağı düzenlediğinde duraksama olmadığı, davacının da ifadesinde "yargılamaya konu (sahte) ihbar tutanağının, uyuşturucu maddenin ele geçmesinden sonra düzenlendiğini" ikrar ettiği, içinde bulunduğu eylem açısından idare tarafından mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinin beklenmemiş olmasının bir eksiklik ya da hukuka aykırılık nedeni sayılamayacağı, Astsubay Sicil yönetmeliğinin 60'ıncı maddesi uyarınca tesis edilen ayırma işleminde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

Hukuki dayanaktan yoksun bulunan davanın REDDİNE 12 MART 2013 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy