Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire 2011/1100 Esas 2012/397 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2011/ 1100
Karar No: 2012 / 397
Karar Tarihi: 10.04.2012

(2709 S. K. m. 157) (926 S. K. m. 50) (5434 S. K. m. 39) (1602 S. K. m. 20) (Subay Sicil Yönetmeliği m. 91, 92)

Davacı vekili, 03.06.2011 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde kayda geçen dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında tesis edilen ayırma işleminin sebebinin Dağ Komd. ve Eğt.Mrk.K.lığı Askeri Mahkemesinde rüşvet almak suçundan yargılanması olduğunu, ancak söz konusu yargılama sonucu beklenmeden sicilen re'sen ayırma işleminin tesis edildiğini, müvekkilinin bu olayda mağdur olduğunu, ayırma işleminin hukuka aykırı olduğunu belirterek işlemin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dosyası ve davacının özlük dosyalarının incelenmesinden; 27.11.1998 tarihinde teğmen rütbesiyle TSK'ya katılan davacının son olarak Dağ Komd.Ok. ve Eğt.Mrk. Loj.Şb. Sağ.Vet.Ks.A.lığı emrinde veteriner subay olarak görev yaptığı, bu görevine ek olarak Muayene Komisyon Başkanlığı görevini yürüttüğü sırada, 28.09.2010 tarihinde sıralı sicil üstlerince hakkında ayırma Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir sicili düzenlendiği, düzenlenen bu sicil üzerine durumu Subay Sicil Yönetmeliği'nin 92'nci maddesine göre K.K.K.lığı bünyesinde oluşturulan komisyonda değerlendirilerek, Komisyonun 01.11.2010 gün ve 10/48 no.lu kararıyla; disiplin bozucu hareketlerde bulunduğu, ikaz veya cezalara rağmen ıslah olmadığı, hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini ikazlara rağmen düzenleyemediği ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı harekelerde bulunduğu belirtilerek 926 sayılı TSK Personel Kanununun 50'nci maddesinin (c) fıkrası, 5434 sayılı T.C.Emekli Sandığı Kanununun 39'uncu maddesinin (e) fıkrası ve Subay Sicil Yönetmeliği'nin 91'inci maddesinin (a), (b) ve (e) fıkraları gereğince sicil yoluyla Silahlı Kuvvetlerden ilişiğinin kesilmesinin uygun olacağı hususunun Komutanın tasvibine sunulmasına karar verildiği, bu kararın 02.11.2010 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından uygun bulunduğu, bilahare Gnkur. Bşk. lığına sunulduğu, 15.12.2010 tarihinde Gnkur.Bşk.nı tarafından K.K.K.lığı kararı doğrultusunda işlem yapılmasının uygun görülmesi üzerine; 11 Şubat 2011 tarihli ve 2010/117 sayılı üçlü kararname ile sicilen re'sen emekliye sevk edildiği, 01 Mart 2011 tarihinde ilişiği kesilen davacının, vekili aracılığıyla işbu davayı açtığı anlaşılmaktadır.

926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun 50'nci maddesinin Disiplinsizlik veya Ahlaki Durum Sebebiyle Ayırma başlıklı (c) bendinde; Disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle Silahlı Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen subayların hizmet sürelerine bakılmaksızın haklarında T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

926 sayılı Kanun'a dayanılarak çıkarılan Subay Sicil Yönetmeliği'nin 91'inci maddesinde; Aşağıdaki sebeplerden biri ile disiplinsizlik veya ahlaki durumları gereği Türk Silahlı Kuvvetlerinde kalmaları, bulunduğu rütbeye veya bir önceki rütbesine ait bir veya birkaç belge ile anlaşılıp uygun görülmeyenler hakkında, hizmet sürelerine bakılmaksızın emeklilik işlemi yapılır, a. Disiplin bozucu hareketlerde bulunması, ikaz veya cezalara rağmen ıslah olmaması, b. Hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini ikazlara rağmen düzenleyememesi, e. Aşırı derecede menfaatine, içkiye, kumara düşkün olması, d. Nafaka, trafik kazası, doğal afet, personelin öngöremeyeceği şekilde ülke genelinde yaşanan olağanüstü ekonomik dalgalanmalar, ani devalüasyonlar, sağlık ve tedavi giderleri ile kefillik ve benzeri zorunluluk halleri hariç olmak üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını zedeleyecek şekilde aşırı derecede borçlanmaya düşkün olması ve bu borçlarını ödememeyi alışkanlık haline getirmesi, e. Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak şekilde ahlak dışı hareketlerde bulunması, f. Tutum ve davranışları ile yasa dışı siyasi, yıkıcı, bölücü, irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu veya karıştığı anlaşılanlar düzenlemesi mevcuttur.

Aynı Yönetmeliğin 92'nci maddesinde ise disiplinsizlik ve ahlaki durum nedeniyle ayırma sicil belgesinin düzenlenme ve uygulanacak usuller ayrıntılı bir şekilde hüküm altına alınmıştır.

Yetki ve şekil unsurları yönünden yapılan incelemede: ayırma işleminin, Subay Sicil Yönetmeliği'nin 92'nci maddesinin (a) fıkrasında öngörülen usule uygun olarak; sıralı sicil üstlerince düzenlenen sicile dayanılarak başlatıldığı, K.K.K.lığının bünyesindeki Komisyonun incelemesinden geçirilip, Komisyonun işlemin uygun olduğuna dair kararı, Kara Kuvvetleri Komutanının tasvibi ve nihayetinde Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanın imzaladığı kararname ile işlemin tesis edildiği, dolayısıyla dava konusu işlemde yetki ve şekil unsurları yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı saptanmıştır.

Kamu hizmetinin iyi bir şekilde yürütülmesi için bir vasıta olan idarenin, bu hizmetin iyi yürümesi için gerekli tedbirleri alma yetkisi ile donatılmasının zorunlu olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle, idarenin kamu hizmetini yürütecek olan ajanlarını alırken bir takım özelliklere sahip olmasını araması tabii olduğu gibi; statüye alındıktan sonra da bunları verimli biçimde kullanması, hizmeti aksatacak, kendisinden artık verim alınması imkanı kalmamış, aksine idare mekanizmasına ve kamu hizmetinin yürütülmesine zararlı olacak ajanlarını bünyesi dışına çıkarması da doğaldır. İşte Silahlı Kuvvetlerden ayırma işlemi de, bu amaçla askeri idareye mevzuatla tanınmış bir yetkidir. Ne var ki, bu yola başvururken çok dikkatli olunması, kriterlerin titizlikle tespit edilmesi, personeli çalışmaya yöneltebilecek, çeki düzen verebilecek uygun vasıta ve yöntemler mevcutken (disiplin cezası, atama, sicil, terfi, teşvik ve yönlendirme vb.) statü dışına çıkarılma gibi sonuçları çok ağır bir yola başvurulmaması gerektiği, aksi halde bu davranış biçiminin kamu yararına ve hukuka aykırı düşeceği izahtan varestedir.

Davacının sicil safahatı ve disiplin durumu irdelendiğinde; çok iyi seviyede sicil eğilimine sahip olan davacı hakkında, 2000 ve 2003 yılları sicil dönemlerinde, şahsi çıkarlarına düşkünlüğü takip ve kontrol edilmelidir ve takip ve kontrol becerisi zayıftır yönünde olumsuz kanaatler belirtildiği; Dağ, Komando Okulu ve Eğitim Merkezi K.lığı Askeri Mahkemesinin 15.12.2009 tarihli, 2009/1108-817 Esas ve Karar sayılı kararıyla, 22.05.2009 tarihindeki asta müessir fiil suçu nedeniyle neticeten 140 TL adli para cezasıyla cezalandırıldığı; Dağ, Komando Okulu ve Eğitim Merkezi K.lığı Disiplin Mahkemesinin 28.07.2009 tarihli, 2009/111-141 Esas ve Karar sayılı kararıyla, 22.05.2009 tarihindeki asta hakaret etmek suçu nedeniyle neticeten 4 gün oda hapsi cezası ile cezalandırıldığı, cezanın bir yıl süreyle ertelendiği; konukevinde bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri ile birlikte oturmamak disiplin suçu nedeniyle de 14.03.2001 tarihinde 6 gün göz hapsi disiplin cezasıyla cezalandırıldığı anlaşılmaktadır.

Diğer yandan davacının son görev yeri olan Dağ, Komando Okulu ve Eğitim Merkezi K.lığı emrinde görev yapmakta iken, 2009 yılındaki İştirak halinde rüşvet almak (3 kez), müteselsilen iştirak halinde rüşvet almak, rüşvet almak, iştirak halinde şartnameye aykırı mal veya hizmet kabul etmek, müteselsilen iştirak halinde şartnameye aykırı mal veya hizmet kabul etmek suçlarını oluşturan eylemleri sebebiyle Dağ, Komando Okulu ve Eğitim Merkezi K.lığın Askeri Savcılığının 20.04.2010 tarihli, 2010 /29 - 2010/298 Esas -İddianame numaralı iddianamesiyle hakkında kamu davası açıldığı, bu suçlardan 18.09.2009-11.12.2009 tarihleri arasında tutuklu kaldığı ve davanın halen derdest olduğu, bu nedenle 14.07.2010 tarihinden itibaren açığa alındığı görülmektedir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacının devam eden dava kapsamında içinde bulunduğu eylemlerin vehamet derecesine ulaştığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak seviyede olduğu, davacının artık kamu hizmetinde verimli bir şekilde kullanılma olanağının ortadan kalktığı, dava konusu işlemde davalı idare tarafından takdir yetkisinin ölçülü ve objektif sınırlar içinde kullanıldığı değerlendirilmekle, dava konusu ayırma işleminde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Davacı vekili, 926 sayılı Kanun'un 50/c maddesinin idari işlemlerin yasallığı ilkesine aykırı bir şekilde ve davalı idareye ilgilinin savunmasını almadan ilişik kesmeye imkan vermekte olduğunu, bu itibarla bu düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğunu, iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiğini öne sürmüş ise de; ayırmayı gerektiren disiplinsizlik ve ahlaki şartların (daha önceden gerçekleşen ve bir şekilde ilgilinin savunması alınmış olan disiplinsizlik ve ahlaki durumlara istinaden) gerçekleşmesi halinde statüden çıkarılmayı yasanın hüküm altına aldığı, yasada bu sebeple savunma alınarak işlem tesisinin öngörülmediği anlaşıldığından savunma alınmadan ayırma işlemi tesis edilmesi konusunda ileri sürülen Anayasaya aykırılık itirazı ciddi görülmemiştir.

Diğer yandan davacı vekili, 1602 sayılı Kanun'un 20'nci maddesinin 2'nci fıkrasının da Anayasa'ya aykırı olduğunu, iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiğini iddia etmiş ise de; 1602 sayılı Kanun'un 20'nci maddesinin 2'nci fıkrası ile T.C. Anayasası'nın 157'nci maddesindeki asker kişi tanımına açıklık getirildiği ve bu nedenle Anayasa'ya aykırılık itirazı ciddi bulunmamıştır.

Açıklanan nedenlerle;

Hukuki dayanaktan yoksun DAVANIN REDDİNE, 10 NİSAN 2012 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy