Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire 2010/1663 Esas 2010/1173 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2010/ 1663
Karar No: 2010 / 1173
Karar Tarihi: 30.11.2010

(2709 S. K. m. 125) (1602 S. K. m. 35, 42) (2577 S. K. m. 12) (11 DD. 13.06.1979 T. 1977/2342 E. 1979/2178 K.)

Davacı vekili, 25 Haziran 2010 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaydına geçen dava dilekçesinde özetle; müvekkili Topçu Uzm.Çvş. ...'in 172'nci Zırhlı Tugay K.lığı emrinde görev yaparken, bir sözleşme yılı içinde 7 günden fazla göreve gelmediği gerekçesiyle sözleşmesinin iptal edilmesi üzerine AYİM'de açmış olduğu dava sonucunda, AYİM 1.D.nin 2009/167 E. 2010/173 K. Sayılı Kararı ile işlemin iptaline karar verildiğini ve bu kararın kendilerine 02 Mart 2010 tarihinde tebliğ edildiğini, ... hakkında haksız ve hukuka aykırı olarak tesis edilen bu sözleşme fesih işlemi nedeniyle her iki müvekkilinin de manevi yönden yıprandıklarını ve MSB'ye ayrı ayrı dilekçe ile müracaat ederek tazminat talep ettiklerini, ancak bu taleplerinin yanıtsız bırakılarak reddedildiğini, oysa müvekkillerinin manevi zararlarının idarece karşılanmasının gerektiğini belirterek, Topçu Uzm.Çvş.... için 15.000 TL ve eşi ... için 15.000 TL olmak üzere toplam 30.000 TL manevi tazminatın, sözleşme fesih tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde; davacılardan Uzm.Çvş. ...'in Hakkâri/Dağlıca 172'nci Zırhlı Tugay Topçu Tb. 1.Batarya K.lığı emrinde görev yaptığı sırada, bir sözleşme yılı içinde 7 günden fazla süreyle göreve gelmediği gerekçesiyle 24 Aralık 2008 tarihinde sözleşmesi feshedilmek suretiyle Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiğinin kesildiği, ancak bu işlemin iptali istemiyle AYİM'de açmış olduğu dava sonucunda, AYİM l.D.nin 16 Şubat 2010 tarih ve E.2009/167, K.2010/173 sayılı Kararı ile ve özetle; Davacının firar suçundan yargılandığı Diyarbakır 2'nci Hava Kuvveti K.lığı Askeri Mahkemesinin 30 Aralık 2009 gün ve E:2009/969, K:2009/1602 sayılı Kararı ile, birliğinden sadece 4 gün izinsiz ayrı kaldığı ve bu nedenle üzerine atılı firar suçunun oluşmadığı, eyleminin kısa süreli kaçma disiplin suçuna vücut verebileceği ve bu suçtan yargılama yapma görevinin de disiplin mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik karan verdiği, dolayısıyla davacının bir sözleşme yılı içinde 7 günden fazla süreyle mazeretsiz olarak göreve gelmediği kabulünün hatalı olduğu şeklindeki gerekçe ile sözleşme feshi işleminin iptaline karar verildiği, bu karar üzerine davacılar vekili tarafından, her iki davacı adına ayrı ayrı olmak üzere 25 Mart 2010 ve 21 Nisan 2010 tarihli dilekçelerle idari müracaatta bulunularak tazminat talep edildiği, ancak bu taleplerin 60 günlük yasal süre içinde yanıtlanmayarak zımnen reddedilmesi üzerine, süresi içinde işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacı vekili tarafından hakkında sözleşme fesih işlemi nedeniyle iptal kararı verilen davacı Topçu Uzman Çavuş ... ve eşi ... için ayrı ayrı manevi tazminat talebinde bulunulduğu anlaşılmakla, her iki davacı yönünden konunun ayrı ayrı irdelenmesi gerekmektedir.

I. Davacının eşi ... için 15.000-TL(On Beş Türk Lirası) yasal faiziyle birlikte manevi tazminat ödenmesi talebine ilişkin değerlendirme;

Öncelikle belirtmek gerekir ki dava dosyasının cevap ve cevaba cevap aşamaları tamamlandıktan ve AYİM Başsavcılığı tarafından düşünceye bağlandıktan sonra, esastan değerlendirilmek üzere ilk defa bu aşamada Dairemize geldiği anlaşılmaktadır. Davanın ilk defa bu aşamada Dairemize gelmiş olmasına bağlı olarak, davacının eşi ...'in ehliyetinin bulunup bulunmadığının ve davada taraf olup olamayacağının irdelenmesi gerekmiştir.

1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun İptal ve Tam Yargı Davaları başlıklı 42'nci maddesinde; İlgililer, haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davaları ile birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 35'inci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır. hükmü yer almaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun İptal ve Tam Yargı Davaları başlıklı 12'nci maddesinde de aynı düzenleme hüküm altına alınmıştır.

1602 sayılı Kanunun 42'nci maddesinde geçen ilgili deyimi idari işlemden dolayı hakkı ihlal edilen kişi anlamında kullanılmaktadır. (Bkz. GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref - DİNÇER, Güven, İdari Yargılama Usulü, 2.B, Ankara, 2001, s.386.) Başka bir anlatımla, maddede ilgili deyimi, hakkını ihlal eden bir işlem sebebiyle doğrudan tam yargı davasını veya iptal ve tam yargı davasını birlikte açan ya da önce iptal davası açan, verilen karar üzerine tam yargı davasını açan kişiyi ifade etmektedir. Buna göre önce iptal davasının açılması halinde, iptale dayalı tam yargı davasının ancak iptal davasını açan kişi tarafından açılması mümkündür. (Aynı yönde karar için bkz. Danıştay 11.D.nin 13.06.1979 gün ve E: 1977/2342, K: 1979/2178 sayılı karar, Danıştay Dergisi 1980, s.36-37 s.559)

Davacı Topçu Uzman Çavuş ...'in vekili aracılığıyla sözleşme fesih işleminin iptali istemiyle dava açtığı ve bu talep üzerine AYİM l'inci Dairesinin 16 Şubat 2010 tarihli kararıyla iptaline karar verildiği, bu davada eşi ... 'in taraf olmadığı görülmektedir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında, iptal davasının açılması ve bu kapsamda verilen karara bağlı olarak tam yargı davası açma yeteneği sadece davacı Topçu Uzman Çavuş ...'e aittir. Vekil aracılığıyla açılmış olan tam yargı davasında, davacı sıfatıyla davacının eşi ...'in hakkında da manevi tazminat talebinde bulunulması mümkün değildir.

Davacının eşinin iptal davasından dolayı hakkı ihlal edilen ilgili kapsamda bulunmadığı değerlendirilmekle, işbu tam yargı davasında taraf sıfatı niteliğine hukuken sahip olmayan ... hakkındaki talebin, ehliyet yönünden reddi cihetine gidilmiştir.

II. Davacı Topçu Uzman Çavuş ... için 15.000-TL(On Beş Bin Türk Lirası)'nın yasal faiziyle birlikte manevi tazminat olarak ödenmesi talebine ilişkin değerlendirme;

Anayasanın 125'inci maddesine göre idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlüdür. Bu açıdan idarenin sorumluluğu Anayasa prensibi olarak kabul edilmiştir. Ancak Anayasa da idarenin sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği belirtilmemiş olup bu sorunun çözümü öğreti ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Genel kabule göre idarenin sorumluluğu hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk esaslarına dayandırılmaktadır. Hangi esas üzerinde temellendirilirse temellendirilsin genel olarak idarenin tazminle sorumlu tutulabilmesi için, bir zararın varlığı, zararı doğuran eylemin idareye yüklenebilir olması, zararlı sonuç ile eylem ve işlem açısından doğrudan doğruya bir nedensellik bağının bulunması zorunludur.

Bu açıklamalar ışığında Anayasanın 125'inci maddesi uyarınca, İdarenin tazmin sorumluluğunun doğabilmesi için, idarenin bir kusur içerisinde bulunması, zarar ile idari işlem arasında uygun bir illiyet bağının bulunması ayrıca zararın haklı, makul, gerçek ve tazmini gerekli bir zarar olması gerekmektedir.

Hukuka aykırılığı mahkeme kararıyla tespit edilen sözleşme fesih işlemi nedeniyle davalı idarenin hizmet kusuru içinde bulunduğu ve davacının da manevi tazminat istemine konu olabilecek manevi bir zarar içinde bulunduğu açıktır. Manevi zararın, kişinin bedensel, ruhsal bütünlüğü yanı sıra kişilik haklarının konusuna giren kişisel onur, şeref ve saygınlık gibi değerlere saldırılar sonucu kişinin manevi varlığında oluşan zarara karşılık geldiği hukuki bir olgudur.

Davacının, hukuka aykırılığı mahkeme kararı ile tespit edilen sözleşme fesih işlemi nedeniyle manevi zarar içinde bulunduğu ve işlemin tesisi yönünden hizmetin iyi işlememesi nedeniyle hizmet kusuru içinde bulunan davalı idarenin tazmin yükümlülüğünün doğduğu açıktır. Bu bağlamda hizmet kusuru içinde bulunan idarenin davacının uğramış olduğu manevi zararlar açısından tazminat yükümlülüğü altında bulunduğu değerlendirilmekle, davacının gerçekte fiilen 4 gün mazeretsiz olarak birliğinden uzak kalmak suretiyle oluşan kusurda göz önüne alınarak, davacıya 1.000-YTL (Bin Yeni Türk Lirası) manevi tazminat ödenmesi ve talep doğrultusunda işlem tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi cihetine gidilmiştir.

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacının eşi ... hakkındaki 15.000-TL(On Beş Bin Türk Lirası) manevi tazminat talebinin, ehliyet yönünden REDDİNE,

2. Hukuka aykırılığı mahkeme kararıyla tespit edilen sözleşme fesih işlemi nedeniyle ileri sürülen manevi tazminat isteminin KABULÜYLE, davacı Topçu Uzman Çavuş ...'in uğramış olduğu manevi zarara karşılık olmak üzere 1000-TL(Bin Türk Lirası) MANEVİ TAZMİNATA hükmedilmesine, fazlaya ilişkin isteminin REDDİNE,

3. Hükmedilen manevi tazminat tutarına işlem tarihi olan 24 Aralık 2008 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,

30 KASIM 2010 tarihinde OYBİRLİĞİ ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy