Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire 2009/462 Esas 2009/1053 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2009/ 462
Karar No: 2009 / 1053
Karar Tarihi: 10.11.2009

(3466 S. K. m. 15, 16) (5.DD 28.04.1993 T. 1992/966 E. 1993/1875 K.)

Davacı vekili, 03.04.2009 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesinde, 08.04.2009 tarihinde de Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında tesis edilen Türk Silahlı Kuvvetleri'den ayırma işleminin, açmış oldukları iptal davası sonucunda AYİM 1.D.nin 11.11.2008 gün ve 2008/364 Esas, 2008/988 Karar sayılı kararı ile hukuka aykırı bulunarak iptaline karar verildiğini, iptal kararı üzerine görevine dönen müvekkilinin statü dışında geçirdiği sürelere ilişkin özlük haklarının 18.03.2009 tarihinde davalı idarece ödendiğini, ancak özlük haklarına her aylığın tahakkuk ettiği aydan itibaren yasal faiz ödenmesi gerekirken ödenmediği ve faiz ödenmemesi işleminin hukuka aykırı olduğunu belirterek iptaline karar verilmesi istemiyle bu davayı açtığı görülmektedir.

Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Bçvş. rütbesi ile astsubay statüsünde görev yapmakta olan davacı hakkında tesis edilen Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ayırma işleminin, açılan iptal davası sonucunda Dairemizin 11.11.2008 gün ve 2008/364 Esas, 2008/988 Karar sayılı kararı ile hukuka aykırı bulunarak iptaline ve talep edilmesi nedeniyle statü dışında geçen sürelere ilişkin aylıklarının ödenmesine karar verildiği, davacı vekilinin 26.02.2009 tarihli dilekçe ile idareye müracaat ederek statü dışında geçirdiği sürelere ilişkin özlük haklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesini ve kademe ilerlemesi yaptırılması gibi bazı taleplerde bulunduğu, davalı idarenin 26.03.2009 tarihli cevap yazısı ile davacı hakkında maaşların tahakkuk ettirilmesi için gerekli çalışmalara başlandığını ifade ettiği ancak faiz konusunda cevap vermeyerek bu isteği zımnen reddettiği, davacı vekilinin de bu davayı açtığı görülmektedir.

Konusu bir miktar paranın ödenmesi ile ilgili olan borçlarda, borcun doğduğu veya muaccel olduğu tarihten itibaren ödemenin yapıldığı tarihe kadar, kısa veya uzun bir süre geçmiş olabilir. İşte faiz borçlunun böyle bir süreden faydalanması dolayısıyla alacaklıya, kanun veya sözleşme gereğince ve bir oran dâhilinde olmak üzere ödenmesi gerekli olan para miktarıdır. Faiz borcu hukuki mahiyeti itibariyle fer'i bir borçtur. Çünkü faiz borcunun doğumu ve hatta kural olarak varlığı, asıl borcun doğumu ve varlığına bağlıdır. Faiz, alacağın bir bölümü olmayıp onun fer'i niteliğinde ve fakat ayrı bir alacaktır.

Mevzuatta özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödeneceğine dair bir hüküm yer almamasına rağmen, faiz alacağının asıl alacağa bağlı olmasının yanı sıra, idarenin objektif sorumluluğu ilkesinin doğal ve zorunlu bir sonucu olarak, asıl alacağının davacıya ödenmemesinden kaynaklanan kayıpların telafisine yönelik faiz alacağının da asıl alacak ile birlikte davacıya ödenmesi gerekmektedir.

Mahkemelerin faize hükmedebilmesi için istemle bağlılık kuralı gereğince bunun davacı tarafından istenilmiş olması gerekir, zira mahkemeler kendiliğinden faize hükmedemez. Dava konusu olayda sorun faizin ne zaman istenebileceği hususunda düğümlenmektedir.

Davacı vekili davacının disiplinsizlik ve ahlâkî durum itibariyle TSK. nden ayrılması işlemine karşı iptal davası açarken, iptal kararı ile birlikte davacının statü dışında geçen sürelere ilişkin aylıklarının da ödenmesine karar verilmesini talep ettiği, Dairemizin 11.11.2008 tarih ve E:2008/364, K.2008/988 sayılı kararı ile de işlemin iptali ile birlikte statü dışında geçen aylara ait maaşlarında ödenmesine karar verildiği görülmektedir. Davacı vekilinin bu karardan sonra aylıkların ödenmesi istemiyle idareye verdiği 26.02.2009 tarihli dilekçe ile (daha önce hiç bahsi geçmezken) aylıklara faiz işletilmesini de talep ettiği, ancak isteminin zımnen reddedildiği görülmektedir. Ancak faiz'in asla bağlı ve aslın feri niteliğinde olması nedeniyle asıl alacakla birlikte istenebilmesi mümkündür, aksi halde görülmekte olan davada olduğu gibi önce asıl alacağa yönelik bir dava açılıp karar alındıktan sonra bilahare faiz istemli bir dava ikame edilebilmesine idare hukukunun kuralları açsından (H.U.M.K.'nun özel hukuka ilişkin getirdiği hükümlerden farklı olarak) imkan bulunmamaktadır. (Danıştay 5'inci Dairesinin temyizen baktığı bir davada 28.04.1993 tarih ve E:1992/966, K:1993/1875 sayılı kararında olduğu gibi).

Açıklanan nedenlerle;

Yasal dayanaktan yoksun olan DAVANIN REDDİNE, (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy