Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire 2009/1021 Esas 2009/301 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2009/ 1021
Karar No: 2009 / 301
Karar Tarihi: 17.03.2009

(2004 S. K. m. 337) (1602 S. K. m. 35, 42)

Davacı 29.08.2008 tarihinde Yozgat İdare Mahkemesi ve 04.09.2008 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaydına geçen dava dilekçesi ile özetle; 30.08.2007 tarihinde Uzm.J.V.Kad.Çvş.luk rütbesinden Uzm.J.VI.Kad.Çvş.luk rütbesine terfi etmesi gerekirken davalı idarece tesis edilen hukuka aykırı işlem nedeniyle terfi ettirilmediğini, bilahare bu konuda açmış olduğu iptal davası sonucunda AYİM 1'inci Dairesince tüm haklarının geri verilmesi yönünde karar verildiğini, emsalleriyle birlikte rütbe terfiinin yapılmamasının kendisini manevi olarak sıkıntıya soktuğunu öne sürerek 10.000 TL. manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi istemiyle bu davayı açtığı görülmektedir.

Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinde; 30.08.2004 tarihinde Uzm.J.V.Kad.Çvş. rütbesine nasbedilmiş bulunan davacının, Ilgın İcra Müdürlüğünün 2006/2306 sayılı icra takip dosyasında mal beyanında bulunmaması nedeniyle Ilgın İcra Ceza Mahkemesinin 16.03.2007 gün ve 2007/31-174 Dosya-Karar sayılı kararıyla İİK. nun 337/1 maddesi gereğince 10 gün disiplin hapsi ile cezalandırılmasına karar verildiği, bahse konu 10 gün disiplin hapsi cezasının 10.07.2007-20.07.2007 tarihleri arasında Diyarbakır 7 nci Kor. 2 nci Sınıf Askeri Ceza ve Tutukevinde infaz edildiği, davacının infazda geçen söz konusu 10 gün hapis cezası süresinin kıdeminden düşülerek son rütbeye nasıp tarihi olan 30.08.2004 tarihinin J.Gn. K.lığının 26.09.2007 gün ve PER:4126-174-07/Per. D. Kd. Sic. Ş. Uzm. J. Değ. (321704) sayılı işlemiyle aleyhine olarak 09.09.2004 olarak düzeltildiği, bu itibarla normal şartlarda 3(üç) yıllık rütbe bekleme süresini 30.08.2007 tarihinde tamamlayarak bu tarihten geçerli olarak Uzm.J.VI.Kad.Çvş. rütbesine terfi eden davacının J.Gn.K.lığının 26 Eylül 2007 gün ve PER:4126-174-07/Per. D. Kd. Sic.Ş.Uzm.J.Değ.(321697) sayılı onayı ile bir üst rütbe olan Uzm. J.VI.Kad.Çvş. rütbesine yapılan terfi işleminin iptal edildiği, davacının da söz konusu işlemlerin iptali istemiyle açtığı davanın Dairemizin 09.07.2007 tarih ve E:2008/118, K:2008/685 sayılı kararı ile işlemin iptaline ve davacının rütbe terfi iptali nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının hak ediş tarihinden itibaren davalı -iare tarafından hükmen tazminine karar verildiği ve davacının bu kararın tebliğim müteakip 60 günlük sürede iptal edilen işlem nedeniyle uğradığı manevi ızdıraba karşı 10.000 TL. manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle bu davayı açtığı görülmektedir.

1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 42'nci maddesinde; İlgililer, haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davaları ile birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 35'nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır. düzenlemesi yer almaktadır.

İptal davasını sonuçlanması üzerine ilgililerin tazminat isteminde bulunabilmeleri için, daha önce aynı işlem nedeniyle tazminat davası açılmamış olması gerekmektedir. Bir idari işlemden doğan zararların bölümlere ayrılarak bir bölümünün iptal davasıyla birlikte, diğer bölümün ise iptal davasının sonuçlanması üzerine dava konusu edilmesi mümkün değildir. 1602 sayılı Kanunun 42'nci maddesi içeriğinden, bu davaların kısımlara bölünmesi veya bir kısmının saklı tutularak sonraya bırakılması sonucunu çıkarmak mümkün değildir.

Davacı tarafından, iptal davası açıldığında aynı zamanda, statü dışında geçirilen süreye ilişkin özlük haklarının da ödenmesinin talep edildiği ve Dairemizin 09.07.2008 tarihli kararı ile işleminin iptaline ve terfi iptali nedeniyle mahrum kalınan aylık ve özlük haklarının ödenmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı, iptal davası ile birlikte özlük haklarını da talep ettiği ve böylece AYİM Kanunu'nun 42'nci maddesinde kendisine anman hakkı kullandığı ayrıca manevi tazminat talebinde bulunmasının mümkün olmadığı değerlendirilmekle, dava konusu talebin inceleme kabiliyetinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

İnceleme kabiliyeti bulunmayan davanın REDDİNE

KARŞI OY GEREKÇESİ

Davacı Uzm.J. V.Kad.Çvş.... 30.08.2007 tarihinden geçerli bir üst rütbeye terfi işleminin iptali ve bu nedenle mahrum olduğu özlük haklarının (maaşındaki eksilme nedeniyle) karşılanması istemiyle açtığı davaya dair Dairemizin 09.07.2008 tarih ve E:2008/118 K:2008/685 sayılı kararı ile işlemin iptali ve terfiinin iptali nedeniyle yoksun kalınan özlük haklarının hak ediş tarihleri itibariyle ödenmesine karar verildiği ve davacının işlemin iptaline dair kararın tebliğinden itibaren 60 günlük dava açma süresinde bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Çoğunluk kararında maddi ve manevi zararların ancak aynı anda dava edilebileceği düşüncesinden hareketle, davacının daha önce işlemin iptali amacıyla açtığı dava ile birlikte statü dışında geçen sürelere ilişkin maaş farklarımda da talep etmesi nedeniyle, bu dava sonucunda kararın tebliğinden itibaren altmış günlük sürede açılmış olan manevi zararın tazminine yönelik davada inceleme kabiliyeti bulunmadığı kararına varılmıştır.

1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 42'nci maddesinde; ilgililer, haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması hali ve verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 35'nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır. düzenlemesi yer almaktadır.

Söz konusu 42'nci maddenin irdelenmesinde; bir idari işlemden doğan maddi ve manevi zararların tazminine yönelik davanın aynı anda açılmasını zorunlu kılan bir açıklık olmadığı gibi, ayrı ayrı açılabileceklerini gösteren bir açıklık da bulunmamaktadır. Bu durumda dava konusu uyuşmazlığın bir anlamda ön koşulu olarak maddi ve manevi zararlara ilişkin tazminat davalarının birlikte (aynı anda) veya ayrı ayrı açılıp açılamayacağı hususlarının idare hukuku ve idari yargılama usullerinin temel esasları içerisinde değerlendirerek bir sonuca ulaşılması gerekmektedir.

Bir idari işlemin iptali sonucu davacının maddi zararlarına ilişkin tazminat istemlerini bir defada dava konusu etmesi veya manevi zararlarına ilişkin tazminat istemini tek bir dava ile talep edebileceği gerçeğinde bir tereddüt bulunmamaktadır. Diğer bir ifade ile davacının maddi tazminat taleplerinin bir kısmını, iptalini istediği işleme karşı açtığı iptal davası ile birlikte, diğer bir kısmını ise iptal davası sonucunda ayrı bir dava ile talep etmesine imkân bulunmamaktadır. Keza manevi tazminat davası içinde benzer bir durum söz konusudur. (Dava açma tarihinden sonra ortaya çıkan maddi zararları için bu kısıtlama söz konusu olmayacaktır.) Sorun maddi ve manevi zararlarına ilişkin istemlerinden birisinin iptal davası ile birlikte diğerinin ise müstakilen dava konusu edilebilirlik imkânının var olup olmadığıdır. Maddi ve manevi zararlara karşı açılan davalar genelde bir dava olarak açıldığından bu konuda idari yargıda istikrar kazanmış içtihat nitelikli kararlara da rastlamak pek mümkün olmamıştır.

Dava konusu uyuşmazlık öncesi davacının rütbe terfi işleminin geri alınması işlemine karşı açtığı iptal davası yanında, yaptığı harcamalara ilişkin bir maddi tazminat talebinde bulunması söz konusu olmayıp, sadece haksız işlem nedeniyle mahrum kaldığı eksik aylıklarının ödenmemesini dava ettiği görülmektedir. Maaş'da bir anlamda maddi zararlar (maddi tazminat) kapsamında kabul edilse bile uygulamada takip edilen yollar davacılarda haklı tereddüt yaratır durumda olup bu hususun yani maaşa ilişkin taleplerin diğer maddi tazminat hükümlerinden ayrık tutulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, dava konusu manevi tazminat isteminin inceleme kabiliyeti bulunması nedeniyle davanın esastan değerlendirilmesine geçilmesi gerekirken, davada inceleme kabiliyeti olmadığı yönünde oluşan çoğunluk kararma iştirak edemedim. 17.03.2009 (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy