Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire 2007/238 Esas 2008/773 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2007/ 238
Karar No: 2008 / 773
Karar Tarihi: 16.09.2008

(1602 S. K. m. 64, 67)

Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili hakkında disiplinsizlik sebebiyle ayırma işlemi yapıldığı, bu işlemin iptali için Askeri Yüksek idare Mahkemesinde açılan davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1’inci D.Bşk.lığının 13 Ocak 1998 gün ve Gensek:1997/836, Esas:1997/508, Karar:1998/9 sayılı kararı ile reddedildiğini, Diyarbakır 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesinin 03 Şubat 2003 gün ve Esas: 1999/142, Karar:2003/33 sayılı kararı ile davacı hakkında beraat kararı verilmesi üzerine disiplinsizlik sebebiyle ayırma işleminin iptali için yeniden açılan davanın Askeri Yüksek idare Mahkemesi 1'inci D.Bşk.lığının 03 Haziran 2003 gün ve Gensek:2003/1046, Esas:2003/839, Karar:2003/795 sayılı kararı ile kesin hüküm nedeniyle reddedildiğini, ret kararı üzerine karar düzeltme yoluna başvurulduğunu ancak bu talebin de Askeri Yüksek idare Mahkemesi 1'inci D.Bşk.lığının 30 Eylül 2003 gün ve Gensek: 2003/1588, Esas:2003/1132, Karar:2003/1174 sayılı kararı ile reddedildiğini, müvekkilinin resmi evrakta sahtecilik suçundan beraat ettiğine ilişkin kararının Yargıtay 5’inci Ceza Dairesi'nin 10.10.2006 gün ve Esas:2005/4599, Karar:2006/7794 sayılı onama kararı ile kesinleştiğini, bu onama kararı ile davacıya isnat edilen suçlamalar sebebiyle resen TSK'dan ilişik kesmenin ve AYİM 1’inci Dairesinin kararlarının gerekçelerinin hiçbir hukuki ve mantıki dayanağının kalmadığını belirterek yargılamanın iadesini ve disiplinsizlik sebebiyle ayırma işleminin iptaline ve mahrum kaldığı özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Dairemizin 06.03.2007 tarih ve 2007/489 Gensek, 2007/238 Esas sayılı kararı ile davacı vekilinin yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmiştir.

Her ne kadar davacı vekili duruşma isteminde bulunmuş ise de; 1602 Sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 67’nci maddesi gereğince yargılamanın iadesi isteminde duruşma yapılması, görevli daire veya Daireler Kurulunun kararına bağlı olduğundan, Dairemizce yapılan görüşme sonunda duruşma isteminin reddine karar verilmiştir.

1602 sayılı AYİM Kanununun 64’üncü maddesinde, yargılamanın iadesi nedenleri sayma yoluyla belirtilmiştir. Bunlar:

a) Zorlayıcı sebepler dolayısıyla veya lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması;

b) Karara esas olarak alınan belgenin sahteliğe hükmedilmiş veya sahte olduğu, mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar olunmuş veya sahtelik hakkındaki hüküm karardan evvel verilmiş olup da yargılamanın iadesini isteyen kimsenin, karar zamanında bundan haberi bulunmamış olması;

c) Karara esas olarak alınan bir ilam hükmünün kesin hüküm halini alan bir kararla bozularak ortadan kalkması;

d) Bilirkişinin kasıtla gerçeğe aykırı beyanı ve ihbarda bulunduğunun, hükümle tahakkuk edilmesi;

e) Lehine karar verilen tarafın, karara etkisi olan bir hile kullanılmış olması;

f) Vekil veya kanuni temsilci olmayan kimseler huzuru ile davanın görülüp karara bağlanmış bulunması;

g) Çekilmeye mecbur olan Başkan veya üyenin katılması ile karar verilmiş olması,

h) Tarafları ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir karar verilmesine sebep olabilecek bir madde yokken, aynı Daire veya diğer Daire yahut Daireler Kurulu tarafından evvelki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunması, halleridir.

Yargılamanın yenilenmesi istemine konu edilen Dairemizin 13.01.1998 tarih ve E:1997/508, K:1998/9 sayılı kararı irdelendiğinde, davanın reddine karar verilme gerekçesinin, Askeri Mahkemeden asta müessir fiil suçu nedeniyle almış olduğu mahkumiyet kararı ve bazı disiplinsiz fiilleri nedeniyle disiplin amirlerince verilmiş olan bir tevbih, bir ikaz ve bir kez de oda hapsi cezasının mevcudiyeti yanında asıl ayırma nedeninin davacıya isnat olunan ve Diyarbakır 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde belli vasıflarda suçlardan yargılanmasına neden olan fiilleri olduğu görülmektedir.

Yargılamanın yenilenmesinin sebebi olarak davacı vekili tarafından ileri sürülen Diyarbakır 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesinin 03.02.2003 gün ve E:1999/142, K:2003/33 sayılı Kararının hüküm bölümünde davacı hakkında kamu kurumunu dolandırmak suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı sebebiyle ortadan kaldırılmasına, resmi evrakta sahtekarlık suçundan atılı suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeterli, kesin ve şüpheden uzak inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatına karar verildiği, davacı hakkında verilen kararın Yargıtay 5’inci Ceza Dairesinin 10.10.2006 gün ve Esas:2005/4599; Karar:2006/7794 sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Davacının kamu kurumunu dolandırmak ve resmi evrakta sahtekarlık suçlarından yargılandığı Diyarbakır 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesinden 22.05.2007, 25.12.2007 ve 1.4.2008 tarihli ara kararlarımızla istenilen ve getirtilen ceza davasına ait dosyada yapılan incelemede; Olay tarihinde Diyarbakır 600 Yataklı Asker Hastanesi sıhhiye hesap sorumlusu olarak görevli Sağ.Üçvş….’nın 28.06.1994 tarihinde Merkez Komutanlığında alınan ifadesinde; Aralık 1993 tarihinden itibaren bir heves uğruna depo sorumlusu ast. …… Medikal … ile birlikte kolay yoldan para kazanmak üzere işe başladık… önce klinik ihtiyaç listelerine fazladan sarf sıhhi malzemeler yazarak, daha sonraları da daha fazla para kazanmak için tamamen sahte tıbbi sarf malzeme evrakları tanzim ederek bu işe devam ettik…imzaları genelde ben atıyordum…Alınan paralardan yaklaşık %40’ını, … %20’sini alıyordu. Geri kalanı da depo sorumlusu … Astsubay ile paylaşıyorduk… şeklinde beyanda bulunduğu, 05.07.1994 tarihinde Merkez Komutanlığında alınan ifadesinde ise, en son 27.06.1994 günü öğleden sonra saymanlık da 17.500.000 TL’yi … ‘a verdiğini söylediği, 05.07.1994 tarihinde Askeri Savcıya verdiği ifadesinde; 28.06.1994 tarihli ifadesinin doğru olduğunu söyleyerek … kalanının %40’ını ise … ile birlikte ben paylaşıyordum… ilk zamanlar olayda … yoktu Ancak daha sonra o bana paraya ihtiyacı olduğunu söyledi ve bu şekilde o da olaya girdi. Ben kendisine 5-6 defa yaklaşık 35.000.0000-40.000.000 TL para verdim şeklinde beyanda bulunduğu, 05.07.1994 tarihli Mahkeme huzurunda verdiği sorgusunda da söz konusu ifadeleri tekrar ettikten sonra başlangıçta bu işi ben sivil şahıs … ile birlikte yapıyordum, ancak daha sonra … astsubay paraya ihtiyacı olduğunu söyleyince zaman zaman tanzim edilen sahte belgelere yaptığı yardım karşılığı ve attığı imzalar nedeniyle 35-40 milyon kendisine para vermiştim. şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.

Davacının yargılamalarının mahkûmiyetle sonuçlanmadığı ortadadır. Ancak, bir yargılamanın mahkûmiyet dışında bir kararla son bulmuş olması, ayırma işlemini hukuka aykırı kılmaya tek başına yeterli değildir. Zira ceza hukuku yönünden, faile isnad edilen eylemin tipe uygun olmaması veya maddi unsurundaki eksiklik nedeniyle suçun oluşmaması yada suçun maddi unsurunun oluşması için gerekli olan hareketlerin bir kısmının subuta ermemesi nedeniyle (delil yetersizliğinden) beraat kararı verilmesi, hareketlerin faile yüklenilebilen kısımlarının disiplin hukuku yada idari kanunlar yönünden nazara alınmasına engel değildir. Diğer bir anlatımla, faile isnat edilen ve fakat unsurlarındaki eksiklikleri nedeniyle (suçun tekemmülü için gerekli olan hareketlerin bir kısmının sabit görülmemesi nedeniyle) suç teşkil etmeyen bir davranış kişinin ahlaki durumunun değerlendirilmesi yönünden idari kanunlara esas alınabilecektir. Dolayısıyla, beraat kararı veya zamanaşımı nedeniyle kamu davasının ortadan kaldırılması kararı verilen bir fiil nedeniyle TSK.’nın disiplini sarsılmışsa idare elbette disiplinsizlik nedeniyle ayırma işlemi tesis edilebilecektir.

Bu açıdan yapılan değerlendirmeler sonucunda davacının eylemleri ceza yargısı usulü açısından suç oluşturmasa bile yukarıda açıklanan tanık beyanları çerçevesinde belirlenen ve davacının içinde bulunduğu eylemlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin özelikle toplum içindeki itibarını ve manevi şahsiyetini sarsacak boyutta olduğu sonucuna varılmıştır.

Netice olarak yukarıda ifade edilen tesbitlere bir bütün olarak bakıldığında, davacı hakkında TSK’dan ilişiğinin kesilmesi yönünde tesis edilen işlemin idari dava konusu yapıldığı AYİM.1.Dairesinin 13.01.1998 tarih ve E:1997/508, K:1998/9 sayılı kararında, davacının almış olduğu disiplin cezaları, asta müessir fiil suçundan hakkında tesis edilen mahkûmiyet hükmü ve özellikle yargılandığı davaya konu eylemlerinin sabit olan kısımları göze alındığı, davacının daha sonra Sahte Resmi Evrak Tanzimi suçundan delil yetersizliğinden beraat etmesinin kamu kurumunu dolandırmak suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı sebebiyle ortadan kaldırılmasının davacının içinde bulunduğu maddi gerçeği ortadan kaldırmadığı değerlendirildiğinden davacı vekilinin YARGILAMANIN YENİLENMESİ İSTEMİNİN REDDİNE, (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy