Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire 2006/655 Esas 2006/1052 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYüksekİdareMahkemesi
Dairesi: 1. Daire
Esas No: 2006/ 655
Karar No: 2006 / 1052
Karar Tarihi: 12.11.2006

(2709 S. K. m. 125) (1602 S. K. m. 35, 40)

Davacı 15.05.2006 ve 20.09.2006 tarihlerinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde kayda giren dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; 2002 yılında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olduğunu, 30.08.2004 tarihinde tabip teğmen nasbedilerek sözleşmeli subay statüsünde TSK’ya katıldığını, 4678 Sayılı TSK’da İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkındaki Kanunun 12nci maddesinin, rütbe bekleme süreleri hakkında 926 Sayılı TSK Personel Kanunun 31nci maddesine atıf yaptığını, buna göre Harp Okulu öğrenim süresinden fazla okuduğu öğrenim süresinin, 926 sayılı Kanunun 31nci maddesi gereği rütbe bekleme süresinden düşürülmesinin gerektiğini, bu işlemin zamana bağlı olmaksızın her zaman talep edilebileceğini, idarenin hiçbir müracaata gerek kalmadan yasanın emredici hükmü gereği Harp Okulundan fazla okuduğu iki yıllık süreyi rütbe bekleme süresinden düşmesinin ve buna bağlı olarak özlük ve mali haklarını vermesinin gerektiğini, kendisi ile birlikte 30.08.2004 tarihinde tabip teğmenliğe nasbedilen GATA mezunu subayların, Harp Okulu öğrenim süresinden fazla okuduğu öğrenim sürelerinin rütbe bekleme süresinden düşürüldüğünü, bu konuda idareye yaptığı başvuruya altmış gün içerisinde cevap verilmediğini belirterek; Harp Okulu öğrenim süresinden fazla olarak gördüğü 2 yıllık öğrenim süresinin, rütbe bekleme süresinden düşülmemesi ve buna bağlı özlük haklarının yasal faizi ile birlikte ödenmemesi işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinde; davacının 4678 Sayılı TSK’ da İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkındaki Kanun kapsamında 30.08.2004 tarihinden geçerli olarak teğmenliğe nasbedildiği, Şubat 2006 tarihli dilekçesi ile idareye başvurarak; kendisi ile birlikte 30.08.2004 tarihinde tabip teğmenliğe nasbedilen GATA mezunu tabip subayların Harp Okulu süresinden fazla okudukları iki yıllık öğrenim süresinin rütbe bekleme süresinden düşülmek suretiyle 30.08.2005 tarihinde üsteğmen rütbesine yükseltildiklerini; altı yıl süreli tıp fakültesi mezunu olması nedeniyle, Harp Okulu süresinden fazla okuduğu iki yıllık sürenin rütbe bekleme süresinden indirilmek suretiyle, 30.08.2005 tarihinde üsteğmen rütbesine yükseltilmesini ve buna bağlı özlük ve mali haklarının verilmesini talep etmiştir. Davalı idare tarafından, bu dilekçeye 60 gün içinde cevap verilmemesi üzerine, davacının bu davayı açtığı anlaşılmıştır.

Davanın süresinde açılıp açılmadığı hususu, kamu düzenine ilişkin bir konu olup, davanın her aşamasında gerek re’sen yargı yerince, gerekse tarafların istemi üzerine dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle öncelikle davanın süresinde açılıp açılmadığı incelenmiştir.

Bilindiği gibi Anayasanın 125nci ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 40ncı maddelerinde, dava açma süresinin her çeşit işlemlerde (Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça) yazılı bildirim tarihinden itibaren başlayacağı; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunun 35/a madde ve fıkrasında ise; kesin işlem yapmaya yetkili makamlarca tesis edilen idari işlemlerin geri alınması, kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması; üst makamdan, yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açmak için belli olan süre içinde (Yani 60 gün içinde) istenebileceği, bu müracaatın işlemeye başlamış olan dava açma süresini durduracağı, 60 gün içinde idarece cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı ve dava açma süresi yeniden işlemeye başlayacağı, müracaat tarihine kadar geçmiş olan sürenin de hesaba katılacağı hüküm altına alınmıştır.

Gerek Danıştay ve gerekse Askeri Yüksek İdare Mahkemesi yerleşik içtihatlarında; yazılı bildirim belgesinin bulunmadığı, ancak ilgilinin işlemi öğrendiğinin kesin olarak kabul edildiği hallerde, öğrenme tarihi (ıttıla tarihi) yazılı bildirim tarihi olarak kabul edilmektedir. (Danıştay 10ncu Dairesinin 19.06.1997 gün ve 1997/1107 Esas ve 1997/2496 Karar sayılı kararı, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3ncü Dairesinin 26.05.2005 gün ve 2005/133 Esas ve 2005/718 Karar sayılı kararı)

Belirtilen mevzuat ve açıklamalar ışığında dava konusu değerlendirildiğinde; davacının 30.08.2005 tarihinde bir üst rütbeye yani üsteğmenliğe yükseltilmediği, bu işlemin sonuçlarını bizzat yaşadığı bir gerçektir. Davacı 30.08.2005 tarihinde üsteğmenliğe terfi edemediğini, bir başka ifadeyle Harp Okulundan fazla okuduğu iki yıllık sürenin, rütbe bekleme süresinden düşülmediğini ve buna bağlı olarak üsteğmenliğe yükseltilmediğini 30.08.2005 tarihinde üsteğmenlik rütbesinin işaretini takmamak suretiyle kesin olarak öğrendiğine dair bir kuşku bulunmamaktadır. Davacı gerek dava ve gerekse idari başvuru dilekçelerinde bu hususu açıkça ifade etmiştir. Bu nedenle, rütbe bekleme süresinin düşülmemesi nedeniyle terfi etmeme işlemini kesinlikle bilebilir durumda olan davacı yönünden, süre hesabına esas olmak üzere ayrıca işlemin yazılı olarak tebliğini aramaya gerek yoktur. İşin doğal sonucu olarak işlemin sonuçlarını öğrenen, buna muttali olan kişi için yapılacak tebligat bilineni tekrarlamaktan başka bir anlam taşımayacaktır. Üsteğmenliğe terfi ettirilmeyen davacı, 30.08.2005 tarihinden itibaren ya 1602 sayılı AYİM Kanununun 40ncı maddesinde ifadesini bulunan 60 günlük dava açma süresi içinde işlemin iptali için doğrudan dava açması ya da aynı kanunun 35nci maddesi uyarınca ihtiyari başvuruda bulunarak sonuçlarına göre hareket etmesi gerekirken, dava açma süresini uzunca bir süre (üç ay) geçirdikten sonra Şubat 2006 tarihinde ihtiyari müracaata bulunmuş ve zimni red üzerine dava açmıştır. Oysa 30.08.2005 tarihinden itibaren 60 gün içerisinde dava açılmamakla veya ihtiyari müracaat yoluna gidilerek alınacak sonuca göre hareket edilmemekle davacı hakkındaki işlem kesinlik kazanmıştır.

Her ne kadar davacı, yeni başvuru gibi Şubat 2006 tarihinde idari başvuruda bulunduğunu ve idarece cevap verilmemesi üzerine 60 gün içerinde iptal davası açtığını belirterek, davada süre aşımı bulunmadığını ileri sürmüş ise de; dava açma süresi geçirildikten sonra yapılan başvuruların ve buna bağlı olarak verilen cevapların geçen süreyi ihya etmesi (canlandırması) söz konusu olmadığından, davacının bu yöndeki iddialarına itibar edilmemiştir.

Sonuç olarak, davacının 30.08.2005 tarihinden itibaren 60 gün içerisinde en geç 30.10.2005 tarihinde (bu tarihin tatil gününe rastlaması nedeniyle en geç 31.10.2005 tarihinde) dava açması ya da ihtiyari başvuru yoluna giderek sonuçlarına göre hareket etmesi gerekirken; bu süreyi aşarak Şubat 2006 tarihinde ihtiyari başvuru yoluna giderek, zımni red üzerine 15.05.2006 tarihinde dava açmış olması nedeniyle; davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davanın süre aşımı yönünden REDDİNE, (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy