AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2016/ 5
Karar No: 2016 / 19
Karar Tarihi: 11.02.2016
(1632 S. K. m. 30, 153) (3466 S. K. m. 3, 6, 12) (5271 S. K. m. 219, 221, 222) (AY. 4. D. 13.05.2003 T. 2003/477 E. 2003/473 K.)
Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Duruşma tutanağından mazereti nedeniyle duruşma salonundan çıkarıldığı anlaşılan zabıt kâtibinin duruşma salonundan ayrılıncaya kadar tutmuş olduğu tutanağı imzalamaması, diğer zabıt kâtibi tarafından da duruşmanın katılmadığı bölümlerine ilişkin olarak tutulan tutanakların kendi tutmuş gibi imzalanmasının usule aykırılık oluşturup oluşturmadığı, maddi vakıanın tam olarak aydınlatılması bakımından,
ve
isimli şahısların tanık olarak dinlenilmemesinin noksan soruşturma oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.
Daire; usule aykırılık ve noksan soruşturma bulunduğuna karar verirken;
Başsavcılıkça; usule aykırılık ve noksan soruşturma bulunmadığı ileri sürülerek, Daire kararına itiraz edilmiştir.
1) 3269 Sayılı Uzman Erbaş Kanununa tabi uzman erbaşlar hakkında ASCKnın 153/2nci maddesi gereğince rütbenin geri alınması cezasının tatbik edilmesinin mümkün olup olmadığı yönünden yapılan incelemede:
Dosyada bulunan sanığın terhis belgesinden ve diğer evraktan, sanığın Jandarma Uzman statüsünde ve Çavuş rütbesinde olduğu anlaşılmaktadır.
3466 sayılı Uzman Jandarma Kanununun 3/b maddesinde tanımlanan uzman jandarma, 3466 sayılı Kanuna göre Uzman Jandarma Okulunu başarı ile bitiren Uzman Jandarma çavuştan Uzman Jandarma sekizinci kademeli çavuşa kadar rütbeleri haiz asker kişileri, ifade etmektedir. Bu durumda sanığın rütbe ve statü itibariyle uzman jandarma olmadığı açıktır.
3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun ilgili maddeleri incelendiğinde; sanığın bu Kanun kapsamında Jandarma Genel Komutanlığı bünyesine alınmış ve aynı Kanunun 3/b maddesi kapsamında Uzman Çavuş ve Uzman Erbaş statüsünde olduğu anlaşılmaktadır.
ASCKnın 153üncü maddesinin 2nci fıkrası Bir kimseyle gayri tabii mukarenette bulunan yahut bu fiili kendisine rızasıyla yaptıran asker kişiler hakkında, fiilleri başka bir suç oluştursa bile, ayrıca Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası, erbaşlar için rütbenin geri alınması cezası verilir. hükmünü amirdir.
Bu hüküm gereğince bu suçu işleyen asker kişiler hakkında Türk Silahlı Kuvvetlerinden Çıkarma, erbaşlar hakkında ise rütbenin geri alınması cezalarına hükmedilecektir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası başlıklı ASCKnın 30uncu maddesi ise, bu hükmün, diğer koşulları bulunduğu takdirde; subay, astsubay ve uzman jandarmalar ile özel kanunlarında bu cezanın uygulanacağı belirtilen asker kişiler hakkında uygulanacağını amirdir.
Bu hükümler dikkate alındığında uzman erbaş statüsünde bulunan sanık hakkında ASCKnın 30uncu maddesi gereğince Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezasına hükmedilmesi mümkün değildir.
Öte yandan, Uzman Erbaş Kanununun 6ncı maddesinde de uzman erbaşlar hakkında rütbenin geri alınması feri cezasının uygulanmayacağı ifade edilmekle birlikte, aynı kanunun Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ilişkilerinin kesilme koşullarını düzenleyen 12nci maddesinde gayri tabii mukarenet suçundan mahkûm olanların sözleşmeleri feshedilmek suretiyle Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ilişikleri kesileceğinin belirtilmiş olması, gayri tabii mukarenet suçunun Askeri Ceza Kanunu'nun da asıl ceza ile birlikte düzenlenen feri askeri askeri ceza niteliğinde olmayıp asıl ceza niteliğinde olduğu dikkate alındığında, 3269 Sayılı Uzman Erbaş Kanununa tabi uzman erbaşlar hakkında ASCKnın 153/2nci maddesi gereğince rütbenin geri alınması cezasının tatbik edilmesinin mümkün olduğu sonucuna varılmıştır.
Başkan
, Üyeler
ve
; Askeri Yargıtay 3üncü Dairesinin 3.6.2003 tarihli, 2003/710-707, 4üncü Dairesinin 13.5.2003 tarihli, 2003/477-473 E. ve K. sayılı kararlarında da belirtildiği şekilde, Uzman Erbaş Kanununun 6ncı maddesinde uzman erbaşlar hakkında rütbenin geri alınması cezasının uygulanmayacağının ifade edilmesi nedeniyle, atılı suçu işleyen uzman erbaşlar hakkında Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma ile rütbenin geri alınması cezalarına hükmedilmesine yasal imkân bulunmadığı şeklindeki görüşleriyle çoğunluğun kararına katılmamışlardır.
2) Usul yönünden yapılan incelemede:
Dosya kapsamından, 17.12.2013 tarihinde yapılan duruşmaya ilişkin duruşma tutanağının başlık kısmında tutanak katibi olarak
isminin yer aldığı ve sonraki tarihlerde yapılan duruşmalara ilişkin duruşma tutanakları da birlikte dikkate alındığında, tüm duruşma tutanaklarının tutanak katibi
tarafından imzalandığı, ancak, duruşma tutanağının dördüncü sahifesinde Bu aşamada zabıt katibi
mazeret beyan etmekle duruşma salonundan çıkarıldı. Yerine zabıt katibi olarak
duruşma salonuna alınarak zabıt kâtibi koltuğuna oturdu ve duruşmaya devam olundu." ibaresine yer verildiği anlaşılmakta olup, bu hususlarda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
CMKnın 219/1inci maddesine göre, duruşma tutanağının, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanması gerekmekte olup, CMKnın 221 ve 222nci maddelerine göre de, duruşma tutanağı, duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına uyulduğunu gösteren unsurlara uyulup uyulmadığının belirlenmesi açısından ispat gücü ve önemine sahip bulunması nedeniyle, yasaya uygun şekilde düzenlenmiş ve imzalanmış olması gerekmektedir. İspat gücünden söz edilebilmesi, duruşma tutanağının kapsaması gereken unsurların tamamını içermesiyle olanaklıdır. Hâkim veya zabıt kâtibinin imzasının yer almadığı bir tutanağın kesin olarak duruşma tutanağı olduğunu söylemek olası değildir.
Somut olayda, zabıt kâtibi
duruşma salonundan ayrılıncaya kadar tutmuş olduğu tutanağı imzalamaması, diğer zabıt kâtibi
tarafından da duruşmanın katılmadığı bölümlerine ilişkin olarak tutulan tutanakların kendi tutmuş gibi imzalanmasının usul yönünden hukuka aykırılık teşkil ettiği sonucuna varılmıştır.
Başkan
, Üyeler
ve
; bozmayı gerektirecek bir nitelikte usule aykırılık bulunmadığı şeklindeki görüşleriyle çoğunluğun kararına katılmamışlardır.
3) Noksan soruşturma bulunup bulunmadığı yönünden yapılan incelemede:
Dosya kapsamından, Askeri Mahkemece, sanığın sorgu ve savunmasının tespitinin haricinde tanık
ve
Mahkeme huzurunda ve detaylı bir şekilde ifadelerinin tespit edildiği, tanık beyanları ve dosya kapsamı dikkate alındığında maddi vakıanın tam olarak aydınlatılması bakımından,
ve
isimli şahısların tanık olarak dinlenilmesi zorunluluk arz etmediği, noksan soruşturma bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Üyeler
ve
; Daire ilamında belirtildiği şekilde noksan soruşturma bulunduğu yönündeki görüşleriyle çoğunluğun kararına katılmamışlardır.
Bu nedenlerle, Başsavcılığın, Daire kararının kaldırılmasına, usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmesi yönündeki itirazının reddine, noksan soruşturma bulunmadığı sonucuna varıldığından itiraza atfen Daire kararının kaldırılmasına, mahkûmiyet hükmünün usule aykırılık yönünden hukuka aykırılık nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
Sonuç Ve Karar: Açıklanan nedenlerle;
Uzman erbaşların Askeri Ceza Kanunu'nun 153üncü maddesindeki suçlardan dolayı yargılanabileceğine;
Başkan
, Üyeler
ve
karşı oyları ve oyçokluğuyla,
Askeri Yargıtay Başsavcılığının 14.1.2016 tarihli, 2014/1156 E. ve 2015/227 (İtiraz: 2016/4) sayılı tebliğnamesi ile yapılan itirazın REDDİNE;
Askeri Yargıtay Başsavcılığının itirazına atfen ve resen, Askeri Yargıtay 1inci Dairesinin 30.12.2015 tarihli ve 2015/445-778 E. K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
Sanık müdafiinin temyizine atfen ve resen, mahkûmiyet hükmünün, 353 sayılı Kanunun 221/1inci maddesi gereğince, usule aykırılık yönünden BOZULMASINA;
Başkan
, Üyeler
ve
karşı oyları ve oyçokluğuyla, Üyeler
ayrışık ve
ek gerekçesiyle, 11.2.2016 tarihinde karar verildi. (¤¤)
Full & Egal Universal Law Academy