Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2014/46 Esas 2014/51 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2014/ 46
Karar No: 2014 / 51
Karar Tarihi: 05.06.2014

(353 S. K. 221) (5237 S. K. m. 257) (765 S. K. m. 240)

Daire ile Askeri Mahkeme arasında ortaya çıkan uyuşmazlık; kantin reyon sorumlusu olarak görevli sanığın, satışa sunulan malların fiyatlarını artırmak suretiyle sattığının belirlendiği durumda, bozuk para bulunmaması ve kalabalık bir gruba satış yapılması halinin, memuriyet görevini kötüye kullanmak suçunun maddi ve manevi unsurlarının oluşumunu etkileyip etkilemediğine, diğer bir deyişle sanığa atılı suçun sübutuna ilişkindir.

Görevi kötüye kullanmak suçuna konu edilen otuz ayrı eylemin her biri için ayrı ayrı değerlendirme yapılmaksızın, eylemin bütün olarak değerlendirildiğinin ve atılı suçun unsurlarının oluşmadığının kabul edilmiş olması karşısında, her bir eylem yönünden değerlendirme yapılmaksızın ve sübutu halinde bu eylemlerin, ayrı ayrı görevi kötüye kullanma suçunu veya zincirleme görevi kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmadığı hususu tartışılmaksızın, uyuşmazlığın çözümü açısından, atılı suçun unsurlarının değerlendirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.

Genel ve tamamlayıcı nitelik taşıyan ve TCK’nın 257/1’inci maddesinde tanımlanan “Görevi kötüye kullanmak” suçunun oluşabilmesi için, kanuna aykırı davranış yetmemekte, bu davranış nedeniyle, “kişilerin mağduriyetine” veya “kamunun zararına” neden olunması ya da “kişilere haksız bir menfaat sağlanması” gerekmekte, diğer bir ifadeyle söz konusu suç, mülga 765 sayılı TCK’nın 240’ıncı maddesinde yer alan düzenlemeden farklı şekilde ele alınarak, 5237 sayılı TCK’da “netice suçu” haline getirilmiş olup, failin, bilerek ve isteyerek görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olma ya da kişilere haksız bir menfaat sağlama kastıyla hareket etmesi gerekmektedir.

Somut olaya dönüldüğünde, kantin reyon sorumlusu olarak görevli sanığın, satışa sunulup, fiyat listesiyle birlikte satış fiyatı ilan edilen malları, belirlenen fiyatının üzerinden sattığı, ayrıca kantin bilançosunda açık veya fazlalık bulunmadığı anlaşılmaktadır. Esasen, bu durum sanık tarafından ifade edildiğinden, ayrıca Askeri Mahkemece de örtülü olarak kabul edildiğinden, bu konuda (her bir eylem temelinde değerlendirme yapılmaksızın) bir duraksama bulunmamaktadır.

Sonuç olarak, kantinde satılan mallar, belirlenen satış fiyatının üzerinde satıldığında, söz konusu malları belirlenen bedelinden fazla fiyatla satın alan kişilerin mağduriyetinin doğduğu açıktır. Öte yandan, kantin bilançosunda açık veya fazlalık bulunmaması ve sanığın da, kantinde satışa sunulan mallar için belirlenen fiyattan fazlasını mağdurlardan alması karşısında, mağdurlara ödenmeyen miktar nispetinde oluşan aradaki fark kadar, sanığın haksız menfaat sağladığının kabulü gerekir.

Diğer taraftan, sanığın görev yaptığı kantin reyonunda satılan malların değerinin bozuk para olarak tabir edilen miktarlarla belirlenmesi yanında, sanığın savunmasının, tanıkların beyanlarının ve kantin başkanlığının yazısı içeriğinden, satış yapılan kantinde belirli dönemlerde yoğunluğun yaşandığı ve zaman zaman da, bozuk para sıkıntısının doğduğu anlaşılmaktadır.

Ancak, somut olayda, sanığın satmış olduğu mallara karşılık ödenmesi gereken toplam tutarın üzerinden iade edilmesi gereken miktarı, her bir satışta hesaplayıp hesaplamadığının, dolayısıyla para üstü olarak iade etmesi gereken miktarı, bozuk para sıkıntısı nedeniyle tam ödeyip ödemediğinin, diğer bir deyişle, kantin başkanlığınca belirlenen satış fiyatı yerine, önceden kendi belirlediği satış fiyatı üzerinden satış yapıp yapmadığının, suç işleme kastının tespiti açısından belirlenmesi gerekir.

Mağdur tanık E. G.’nin satın aldığı üç adet kurabiye için 360 Kuruş ödemesi gerekirken, sanık tarafından birim fiyatının 150 Kuruş olduğunun söylenmesi üzerine, alışveriş için toplam 450 Kuruş ödediği;

Mağdur tanık R. B.'nin satın aldığı iki adet telefon kartı için 7 TL ödemesi gerekirken, sanık tarafından birim fiyatının 4 TL olduğunun söylenmesi üzerine, alışveriş için verdiği 10 TL.nin üstü olarak kendisine 3 TL yerine 2 TL ödendiği;

Mağdur tanık R. B.’nin, satın aldığı üç adet telefon kartı için 12 TL ödemesi gerekirken, birim fiyatı 4 TL.den hesaplanan alışveriş için verdiği 15 TL.nin üstü olarak kendisine 4,5 TL yerine 3 TL ödendiği;

Mağdur tanık M. Ç.'nin satın aldığı 4 adet poğaça, 2 adet simit, 5 adet çay ve 1 adet gazoz için 465 Kuruş ödemesi gerekirken, sanık tarafından kendisine bildirilen 6 TL.yi ödediği;

Mağdur tanık E. N.'nin, satın aldığı 3 adet telefon kartı ve 2 adet poğaça için, telefon kartının birim fiyatının 3,5 TL yerine 4 TL ve poğaçanın birim fiyatının 40 Kuruş yerine 50 Kuruş olduğu, sanık tarafından söylenerek ödeme yapmasının sağlandığı;

Mağdur tanık A. K.’nin, satın aldığı 3 adet telefon kartı için 12 TL istenmesi üzerine, fiyat listesi ile oluşan farklılığın sorulduğu, sanığın ise, kendisine telefon kartı fiyat listesinin (3,5 TL için) eski olduğunu söylediği;

Tanık O. A.’nın, belirlenen fiyat listesinden yüksek olarak satış yapıldığını sorgulaması üzerine de, sanığın, “ben bu paraya satıyorum, işine geliyorsa al” şeklinde cevap verdiği; dava dosyasında mevcut tanık beyanlarından belirlenmektedir.

Dolayısıyla dava dosyasında bulunan tanık beyanlarından, her bir alışveriş için yapılan ödeme üstünün iadesinde, bozuk para bulunamaması nedeniyle yapılan bir yuvarlama işlemi yerine, satışın başlangıcında, özellikle satış fiyat listesinde, birim satış fiyatı olarak 1,2 TL olarak belirlenen kuru pastanın 1,5 TL olarak, birim satış fiyatı olarak 3,5 TL olarak belirlenen telefon kartının 4 TL olarak, birim satış fiyatı olarak 40 Kuruş olarak belirlenen simit ve poğaçanın 50 Kuruş olarak belirlenmek suretiyle satışa sunulduğu anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, dava dosyasında bulunan ve yukarıda açıklanan tanık beyanları karşısında, sanığın satışa sunulan mallara ait fiyat listesi üzerinden yapılan hesap sonrası elde edilen tutar üzerinden para üstü olarak iade etmesi gereken miktarı, bozuk para sıkıntısı nedeniyle verememesi durumunun söz konusu olmadığının, aksine olarak, doğrudan fiyat listesindeki malların satış fiyatını yükselterek satış yapmak suretiyle, suç işleme kastıyla hareket ettiğinin, keza, sanığın söz konusu eylemi nedeniyle, kendisine haksız kazanç sağlamasının yanında, alışveriş yapan personelin mağduriyetine sebep olduğu dikkate alındığında, atılı suçun unsurları bakımından sübutu hususunda kuşku bulunmadığının kabulü gerekmiştir.

Ancak, Mahkemece, gerek iddianamede oluştuğu ileri sürülen otuz ayrı memuriyet görevini kötüye kullanmak suçuna ve gerekse esas hakkında mütalaada, oluştuğu ileri sürülen zincirleme memuriyet görevini kötüye kullanmak suçuna konu edilen her bir eylemin değerlendirmesi yapılıp, maddi vakanın sübut bulunup bulmadığının tespiti gerekirken, kül halinde tek bir eylem varmış gibi verilen beraat hükmünün, maddi vakanın belirlenmesine ilişkin gerekçesizlik nedeniyle usule aykırılıktan bozulmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy