Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2012/61 Esas 2012/58 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2012/ 61
Karar No: 2012 / 58
Karar Tarihi: 26.04.2012

(5271 S. K. m. 216) (353 S. K. m. 208)

Daire ile Askeri Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; kanıt değerlendirilmesine ilişkin olarak, sanığın, amire hakaret etmek suçunu işleyip işlemediğine ilişkin bulunmaktadır.

Daire, mevcut kanıtlara göre amire hakaret suçunun unsurlarının oluştuğu ve sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği görüşünde iken; Askeri Mahkeme tarafından, sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi için yeterli kanıt bulunmadığı, savunmasında belirttiği hususların aksinin kanıtlanamadığı ve suç kastı bulunmadığı kabul edilerek, sanığın beraatine karar verilmiştir.

Uyuşmazlık konusunun incelenmesinden önce, usul yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.

Usul Yönünden İnceleme

CMK’nın 216’ncı maddesinde:

“(1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanuni temsilcisine verilir.

(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanuni temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.

(3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.” hükümleri yer almakta olup; son fıkranın emredici nitelikteki hükmüne göre, hükümden önceki son sözün mutlaka sanığa verilmesi gerekmektedir.

Yargılamanın hükmün kesinleşmesine kadar devam eden bir faaliyet olması, ilk hükmün Askeri Yargıtay tarafından bozulması sebebiyle hukuken ortadan kalkmış bulunması, direnilmek suretiyle hüküm kurulurken de Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ilgili hükümlerine uyulması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, hükmün direnme niteliğinde olması ve beraat kararı verilmesi hallerinde bile, son sözün mutlaka sanığa verilmesi gerekmektedir.
353 sayılı Kanun'un 208’inci maddesinde yer alan: “Sanığın lehine olan hukuki kurallara aykırılık sanığın aleyhine hükmün bozulması için askeri savcıya ve nezdinde askeri mahkeme kurulan kıta komutanı veya askeri kurum amirine bir hak vermez.” hükmünden hareketle, katılan tarafından açılan temyiz davasında, beraat hükmü verilmeden önce son sözün sanığa verilmemiş olmasının hükmün bozulmasını gerektirmeyeceği düşüncesi akla gelebilir ise de; CMK’nın 216’ncı maddesinin son fıkrasının savunma hakkının önceliğiyle ilgili emredici bir kural olması ve sanık aleyhine temyiz istemi sonucu beraat hükmünün sanık aleyhine sonuç doğurabilecek şekilde bozulmasının mümkün bulunması karşısında, “son sözün hazır bulunan sanığa ait olduğu” kuralının ihlalinin, anılan madde kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun; 12.4.2007 tarihli ve 2007/2428, 9.2.2006 tarihli ve 2006/26-30, 6.10.2005 tarihli ve 2005/87-78 sayılı kararları da bu doğrultudadır.

Bu açıklamalar kapsamında, Askeri Mahkemece bozma kararı verilmesinden sonra yapılan yargılama işlemleri incelendiğinde;

10.5.2011 tarihinde yapılan tensip tutanağı ile, sanığın ve katılanın bozma ilamına karşı diyeceklerinin tespiti için talimatlar yazılmasına, müdafi ile katılan vekiline duruşma gününü bildiren davetiyeler çıkarılmasına karar verildiği; bu karar uyarınca gerekli işlemlerin yapıldığı, katılanın diyeceklerinin İstinabe Mahkemesince tespit edildiği, duruşma için belirlenen 30.06.2011 tarihindeki duruşmaya sanığın, müdafiin ve katılan vekilinin geldiği; sanığın kimlik tespitinin ardından bozma kararına karşı diyeceklerinin tespit edildiği, ardından müdafiin diyeceklerinin belirlendiği, katılanın istinabe yolu ile belirlenmiş olan beyanlarının okunmasından sonra katılan vekilinin beyanlarının alındığı, son olarak Askeri Savcı’nın bozma ilamına karşı diyeceklerinin belirlenmesinden sonra ara kararla önceki kararda direnilmesine karar verildiği; ara kararının ardından duruşmanın bittiği bildirilmek suretiyle beraat hükmü kurulduğu; dolayısıyla, son sözün sanığa ait olduğu emredici hükmüne aykırı olarak, son sözün huzurda bulunan sanığa verilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmakla, hükmün bu sebeple bozulmasına karar verilmiş, bozma nedeni karşısında diğer yönlerden inceleme yapılmamıştır. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy