Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2012/32 Esas 2012/29 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2012/ 32
Karar No: 2012 / 29
Karar Tarihi: 23.02.2012

(1632 S. K. m. 130, 144) (5237 S. K. m. 257)

Daire ile Askeri Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın eyleminin suç teşkil edip etmediğine ilişkin bulunmaktadır.

Daire; sanığın eyleminin askeri eşyayı özürsüz kaybetmek ya da memuriyet görevini ihmal suçlarını oluşturmayacağı görüşünde iken; Askeri Mahkeme, sanığın eyleminin askeri eşyayı özürsüz kaybetmek suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir.

Uyuşmazlığın çözümü için, sanığın eyleminin ortaya konulması ve kabul edilen eylemin askeri eşyayı özürsüz kaybetmek suçunu oluşturup oluşturmayacağının incelenmesi gerekmektedir.

Dava Konusu Eylem ve Kabul

Dosya içindeki kanıtlara göre; sanığın, .Komutanlığı emrinde Personel ve Lojistik Kısım Komutanı olarak görev yaptığı, 31.10.2008 tarihinde, İlçe Jandarma Komutanlığına tertip edilen, kripto malzemeleri, akaryakıt çekleri ve levazım malzemeleriyle birlikte üç adet Astra A 90 marka tabancayı teslim almak için, yanında kurye olarak görev yapmakta olan J.Er M.D. de olduğu halde, kendi özel aracı ile Adana İl Jandarma Komutanlığına geldiği; malzemeleri teslim aldıktan sonra, temizlik malzemelerini Saimbeyli İlçe Jandarma Komutanlığına ait araçla götürmesi için J.Er M.D.’ye bıraktığı; akaryakıt çekleri ve kripto malzemelerini montunun ceplerine, silahlardan birisini arabasının torpido gözüne, diğer ikisini de sağ ön koltuğun üzerine koyduğu, tabancaların üzerini kilim ve minderle kapattığı; arabasıyla hareket ettikten sonra kırtasiyeciye uğradığı, benzin aldığı ve İngbank ATM’sinden para çekmek için aracını park edip, uzaktan kumanda ile kilitleyerek, yaklaşık 30 metre mesafede bulunan ATM’ye gittiği, on dakika kadar sonra aracına döndüğünde yolcu koltuğu üzerindeki iki tabanca ile kendisine ait cep telefonunun çalınmış olduğunu anladığı, olay yerine çağırdığı polisler tarafından yapılan incelemede, aracın sağ ön kapısının kumanda ile kilitlenmediğinin belirlendiği; çalınan tabancaların, 03.11.2008 tarihinde saat 02.00’de çalan kişi tarafından bırakıldığı yerin telefonla bildirilmesi üzerine, bir otobüs durağına bırakılmış olan siyah poşet içinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Askeri Eşyayı Özürsüz Kaybetmek Suçuyla İlgili Değerlendirme

ASCK’nın Birinci Kısmının Üçüncü Babının “Mallara karşı diğer cürümler” başlıklı Sekizinci Faslında düzenlenmiş olan 130’uncu maddesinde, askeri eşyayı özürsüz kaybedenlerin cezalandırılacakları düzenlenmiş olup; bu suçun genel olarak koruduğu hukuki menfaat, aynı maddede düzenlenmiş olan askeri eşyayı kasten terk etmek, tahrip etmek, harap olmasına sebebiyet vermek ve özel menfaatinde kullanmak suçlarıyla ortak olarak, askeri eşyaların korunmasıdır. Bu suçla korunan özel menfaat ise, askeri eşyaların kullanıcıları tarafından gerektiği gibi korunmasıdır.

Suçun oluşması için, failin, askeri hizmet nedeniyle zilyetliğinde bulundurduğu askeri eşyanın korunması için gerekli olan dikkat ve özeni göstermemesi ve bunun sonucu olarak askeri eşyanın kaybolması gerekmektedir. Eşyanın korunması için gerekli olan dikkat ve özenin ne olması gerektiği, eşyanın özelliklerine, önemine ve kullanım durumuna göre, nesnel olarak belirlenmelidir.

Korunması için gerekli önlemlerin alınmış olmasına rağmen; çalınma, saklanma, sel veya fırtına gibi harici bir takım sebeplerle askeri eşyanın kaybolması halinde, faile bir kusur yüklenemeyeceğinden, suçun da oluşması mümkün bulunmamaktadır.

Keza, kaybedilen askeri eşyanın, failin yapmakta olduğu askeri hizmetin gereği olarak kullandığı ya da sorumluluğunda bulundurduğu bir eşya olması gerekmektedir. Mal sorumlusu sıfatıyla zimmetinde bulundurduğu askeri eşyalardan bir kısmının kaybına sebebiyet verilmesi halinde, askeri eşyayı özürsüz kaybetmek suçunun değil, unsurlarının varlığı halinde, ASCK’nın 144’üncü maddesi kapsamında memuriyet görevini ihmal etmek suçunun varlığı kabul edilmektedir.

Bu açıklamalar kapsamında dava konusu olaya bakıldığında; sanığın, Birliğine tertip edilmiş olan diğer malzemelerle birlikte üç adet Astra A 90 marka tabancayı da dağıtım belgesiyle teslim aldığı, görevi gereği bunları Birliğine götürme ve kullanım durumuna göre ilgililere teslim etmek durumunda olduğu, bu haliyle tabancaların kendisine bir bakıma mal sorumlusu sıfatıyla verildiğinin kabulü gerektiği, bu durumda da tabancaların muhafazasıyla ilgili ihmali eylemlerinin ASCK’nın 130’uncu maddesi kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla; sanığın sırf taksirli davranış içinde olmasından hareketle eyleminin askeri eşyayı özürsüz kaybetmek suçunu oluşturduğunun kabulü hukuka aykırı bulunmaktadır. Memuriyet Görevini İhmal Etmek Suçuyla İlgili Değerlendirme ASCK’nın 144’üncü maddesiyle, kendisine verilen askeri bir işin ifasında, bu kanunda yazılı hallerden başka Türk Ceza Kanunu gereğince ihmal ve tekasül gösteren ve vazifesini suistimal edenlerin Türk Ceza Kanunu gereğince cezalandırılacakları ön görülmüş olup; bu maddenin gönderme yaptığı TCK’nın 257’nci maddesinin ikinci fıkrasında: “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü yer almaktadır.

Bu hükümler kapsamında bu suçun oluşması için:

- Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında bir eylem olmalıdır.

- Görev gereklerinin yapılmasında ihmal veya gecikme gösterilmelidir.

- Bu eylemin, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olması veya kişilere haksız bir menfaat sağlaması gerekmektedir.

- Failin, eylemini, kasıtlı olarak; yani, suçun bu unsurlarını bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Kasıtlı olmayan eylemlerin bu suçu oluşturması mümkün bulunmamaktadır.

Mevcut kanıtlar kapsamında sanığın gerçekleşen eyleminin görevi ihmal suçunu oluşturup oluşturmayacağı değerlendirildiğinde; sanığa, bu görevini ne şekilde ve hangi koşullar içinde yerine getireceği hususunda açık ve somut bir talimat verilmediğinin anlaşılması, sanığın şahsi arabasıyla ve kendi belirlediği kurallar kapsamında askeri hizmeti yerine getirme durumunda olması, hangi görevini ne şekilde ihmal ettiğinin belli olmaması ve bir takım insani ihtiyaçlarla arabadan otuz metre kadar uzaklaşılmasının ihmal kastının varlığı için yeterli sayılamayacak olması hususları dikkate alındığında, sanığın suç kastıyla hareket etmediğinin kabul edilmesi gerekmektedir.

Daire kararında ve Tebliğnamede; bu suçun oluşumu için gerekli olan unsurlardan, “kamu zararına neden olma” sonucunun, tabancaların sonradan bulunmuş olması sebebiyle gerçekleşmediği görüşü kabul edilmiş ise de; tabancaların çalınmış olmasıyla hukuken kamu zararının doğmuş ve suçun tamamlanmış olması, tabancaların daha sonra bulunmuş olmasının bunu değiştirmeyeceği göz ardı edilmemelidir. Aksi takdirde; kamu zararına sebep olan eylemlerin failleri tarafından zararın sonradan karşılanması durumunda, suçun işlenmemiş sayılması gibi bir sonuca varılması mümkün olup; bunun, suçun düzenlenme amacı ve koruduğu hukuki menfaat ile bağdaşmayacağında kuşku bulunmamaktadır.

Sonuç itibarıyla; sanığın eyleminin suç teşkil etmediği ve ancak disiplin tecavüzü olarak değerlendirilebileceği anlaşıldığından, mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy