Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2012/2 Esas 2012/63 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2012/ 2
Karar No: 2012 / 63
Karar Tarihi: 10.05.2012

(353 S. K. m. 196) (5271 S. K. m. 234) (AYDK 28.01.2010 T. 2010/1 E. 2010/7 K.)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık P.Çvş. U.G. tarafından yapılan temyiz isteminin, kendisiyle ilgili olarak asta müessir fiil suçundan verilmiş olan mahkumiyet hükmüne mi, yoksa, suçtan zarar görmüş kişi sıfatıyla sanık Tnk.Er E.Ö. hakkında üste fiilen taarruz suçundan verilmiş olan beraat hükmüne mi yönelik olduğuna ilişkin bulunmaktadır.

Daire; sanık P.Çvş. U.G. tarafından yapılan temyiz isteminin asta müessir fiil suçundan hakkında verilmiş olan mahkumiyet hükmüne ilişkin olmadığını, suçtan zarar görmüş kişi sıfatıyla sanık Tnk.Er E.Ö. hakkında üste fiilen taarruz suçundan verilmiş olan beraat hükmüne ilişkin olduğunu, buna göre, asta müessir fiil suçundan verilmiş olan mahkumiyet hükmüyle ilgili temyiz istemi bulunmadığını; üste fiilen taarruz suçundan verilmiş olan beraat hükmünün mağdura haklarının hatırlatılmamış olması sebebiyle hukuka aykırı olduğunu kabul etmişken;

Başsavcılık; sanık P.Çvş. U.G. tarafından yapılan temyiz isteminin asta müessir fiil suçundan hakkında verilmiş olan mahkumiyet hükmüne ilişkin olduğu ve bu hükümle ilgili temyiz incelemesi yapılması gerektiği, bu kişinin sanık Tnk.Er E.Ö. hakkında üste fiilen taarruz suçundan verilmiş olan beraat hükmüne ilişkin olarak, katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan ve hükmü temyiz etme hakkı bulunan kişi sıfatıyla temyiz isteminde bulunup bulunmayacağının belirlenmesi bakımından, gerekçeli hükmün bu maksatla ve hakları hatırlatılmak suretiyle kendisine tebliğ edilmesi, temyiz isteminin varlığı ve yokluğuna göre inceleme yapılması gerektiği görüşündedir.

Tebligat İşlemleri

Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, sanıklar hakkında verilmiş olan hükümlerin, kanun yoluna başvurma hakkına sahip olan kişilere tebliğ edilip edilmediğinin belirlenmesi gerektiğinden, Kurulumuzun12.01.2012tarihli toplantısında yapılan incelemede bu konu araştırılmış; her iki sanık hakkında yapılmış olan yargılamada, işledikleri iddia olunan suçların mağduru durumunda bulunan diğer sanığa, bu sıfatından kaynaklanan haklarının hatırlatılmamış olduğu; dolayısıyla bu konudaki haklarını kullanıp kullanmayacakları ve diğeri hakkındaki davaya katılıp katılmayacaklarının belirlenememiş olduğu anlaşıldığından; sanıkların temyiz iradelerinin, kendileriyle ilgili hükümlere mi, mağduru oldukları suçla ilgili diğer sanık hakkında verilmiş olan hükme mi veya her ikisine mi ilişkin olduğunun belirlenmesi için; öncelikle, her bir sanık hakkındaki hükmün, katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş kişi sıfatıyla ve bu konudaki hakları hatırlatılmak suretiyle diğerine tebliğ edilmesi ve diğer sanık aleyhine temyiz isteminde bulunup bulunmayacaklarının beklenmesi gerektiği kabul edilerek; bu eksikliğin giderilmesi ve daha sonra temyiz incelemesine devam edilmek üzere iade edilmesi için, dava dosyasının Başsavcılığa gönderilmesine karar verilmiştir.

Bu kararımızın gereği olarak; Askeri Mahkemenin gerekçeli hükmü ve Kurulumuzun gerekçeli ara kararı, sanık ve mağdur sıfatları da belirtilmek, kanun yol ve süresi gösterilmek suretiyle; U.G.’nin aynı çatı altında birlikte ikamet ettiği yengesine, 21.02.2012 tarihinde; E.Ö.’nün aynı çatı altında birlikte ikamet ettiği annesine, 22.02.2012 tarihinde tebliğ edilmiş; tebliğ işlemlerinden sonra, sanıklar tarafından önceki temyiz istemlerini açıklayıcı başkaca bir dilekçe verilmemiştir.

P.Çvş. U.G. tarafından yapılan temyiz isteminin hangi hükümle ilgili olduğunun belirlenmesi
P.Çvş. U.G hakkında asta müessir fiil suçundan verilmiş olan mahkumiyet hükmü, 22.02.2010 tarihinde yapılan duruşma sonunda sanığın yokluğunda bildirilmiş; gerekçeli hükmün sanığa tebliğ edilmesi için, Askeri Mahkeme tarafından 22.02.2010 tarihinde Birlik Komutanlığına talimat yazılmıştır.

Bu talimat incelendiğinde: “Üste fiilen taarruz suçundan sanık Tnk.Er E.Ö. hakkındaki kamu davası mahkumiyet hükmü verilmek suretiyle sonuçlandırılmış ve ekte gerekçeli kararın bir sureti gönderilmiştir.” denilmek suretiyle, gerekçeli hükmün açık kimliği yazılı sanığa tebliğ edilmesinin istendiği; “Sanık Kimliği” bölümünde ise, “M.G. ve E.Ö.” isimlerine ve E.Ö.’nün kimlik bilgilerine yer verildiği görülmektedir.

Esasen bu talimatta sanığın kimlik bilgileriyle ilgili hiçbir ibare bulunmamakta, sadece talimat ekinde gönderilen gerekçeli hüküm içeriğinden, üste fiilen taarruz suçundan hakkında mahkumiyet hükmü verilmiş olan bir kişi olmadığı, üste fiilen taarruz suçundan yargılanmakta olan sanık Tnk.Er E.Ö. hakkında beraat kararı verilmiş olduğu ve hakkında mahkumiyet kararı verilmiş olan kişinin asta müessir fiil suçundan yargılanmakta olan P.Çvş. U.G. olduğu anlaşılmaktadır.

Sanık P.Çvş. U.G.’ye bu talimat gereği gerekçeli hüküm tebliğ edilmiş; talimat ile gerekçeli hükmün birbiriyle çelişkili bilgiler içermesi nedeniyle, her iki sanık da Bölük Komutanlığına ayrı ayrı verdikleri05.03.2010tarihli dilekçeleri ile, aynen: “05.03.2010 tarihinde tarafıma tebliğ edilen Üste Fiilen Taarruz suçu gerekçeli hüküm kararını temyiz etmek istiyorum. Arz ederim.” demek suretiyle temyiz isteminde bulunmuşlardır.

Sanık P.Çvş. U.G.; yargılama aşamasında diğer sanıktan şikayetçi olmamış; Kurulumuzca alınan ara kararı uyarınca suçtan zarar gören sıfatıyla hakları hatırlatılmış olmasına rağmen başkaca bir temyiz isteminde bulunmamıştır. Yargılama aşamasında da diğer sanıktan şikayetçi olmamış; ifadelerinde, aralarında kısa süreli bir itişme olduğunu, sanık E.’nin üzerine yürümesi ve küfür etmesi üzerine kafasıyla yüzüne vurduğunu, E.’nin kendisine vurmadığını beyan etmiştir.

Bu kanıtlara göre; hakkında mahkumiyet hükmü verilmiş olan bir kişinin, bu mahkumiyet hükmü yerine, yargılama aşamasında kendisinden şikayetçi olmadığı diğer sanık hakkındaki beraat hükmünü temyiz etmesinin, hayatın olağan akışına uygun bir davranış olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi; sanığın, daha sonra suçtan zarar gören kişi sıfatıyla gerekçeli hükmün tebliğ edilmesi üzerine bu yöndeki bir iradesini de ortaya koymamış olması karşısında, artık, temyiz isteminin hakkında asta müessir fiil suçundan verilmiş olan mahkumiyet hükmüne yönelik olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

Hakkında üste fiilen taarruz suçundan beraat hükmü verilmiş olan sanık Tnk.ErE.Ö.’nün temyiz istemi ve buna ilişkin Daire kararıyla ilgili inceleme Hükmün, sanık P.ErE.Ö.’ye, 22.02.2010 tarihinde yapılan duruşmada tefhim suretiyle tebliğ edildiği; ancak, sanığın, bir haftalık yasal temyiz süresinin geçmesinden sonra, 05.03.2010 tarihinde gerekçeli hükmün kendisine tebliğ edilmesi üzerine, 10.03.2010 tarihinde kayda alındığı anlaşılan 05.03.2010 tarihli dilekçesiyle temyiz isteminde bulunduğu anlaşılmakla birlikte; gerekçeli hüküm içeriğinden, temyiz süresinin tefhim tarihinden itibaren değil, tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı bildirilmek suretiyle hata yapıldığı, dolayısıyla tefhim sırasında yapılan tebligatın yasal olmadığı görüldüğünden; sanığın, gerekçeli hükmün tebliğ edildiği tarihten itibaren bir hafta içinde yaptığı temyiz isteminin yasal süresi içerisinde yapıldığının kabul edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Keza; sanık hakkındaki beraat hükmünün suçun işlenmediği gerekçesine değil, suçun işlendiği hususunda kuşku bulunması gerekçesine dayanması sebebiyle, sanığın hükmü temyiz isteminde bulunmasında hukuki menfaati bulunduğundan, temyiz isteminin kabulü gerekmekte; Daire ile Başsavcılık arasında bu hususlarda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Bununla birlikte, Daire tarafından yapılan temyiz incelemesinde; CMK’nın 234’üncü maddesi uyarınca, mağdura, kovuşturma aşamasında kamu davasına katılma, tutanak ve belgelerden vekili aracılığı ile örnek isteme, tanıkların davetini isteme, vekili yoksa Baro tarafından kendisine avukat atanmasını isteme haklarının hatırlatılmamış olması sebebiyle beraat hükmünün usul yönünden bozulmasına karar verilmiş ise de;

Gerekçeli hüküm, 353 sayılı Kanun'un 196'ncı maddesi uyarınca katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunan mağdura usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, buna rağmen mağdur temyiz isteminde bulunmamıştır. Dolayısıyla, sadece sanık tarafından açılmış olan temyiz davasıyla ilgili incelemede; beraat hükmünün bu sebeple bozulması hukuka aykırı bulunmaktadır. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy