Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2012/13 Esas 2012/22 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2012/ 13
Karar No: 2012 / 22
Karar Tarihi: 16.02.2012

(2709 S. K. m. 141) (5271 S. K. m. 34, 170, 174)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa yüklenen eylemin mukavemet suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.

Daire; alkol muayenesine gitmesi hususunda verilen emre direnç gösteren sanığın eyleminin mukavemet suçunu oluşturmayacağını kabul ederken;

Başsavcılık; sanığın gerçekleştirdiği fiilin mukavemet suçunu oluşturduğunu ileri sürerek Daire kararına itiraz etmiştir.

Dava dosyasındaki delillerden; Bölük Komutanı P.Yzb. K.A.’nın 05.09.2008 tarihinde, er koğuşunda alkollü olduğunu gördüğü sanığı odasına getirmeleri için, P.Ütğm. S.A. ile P.Astsb.Çvş. H.S.’ye emir verdiği, sanığın direnmesi üzerine zorla Bölük Komutanının odasına götürüldüğü, akabinde yasal işlemlere esas teşkil etmesi için Bölük Komutanı tarafından alkol muayenesine götürülmesi konusunda verilen emre de direnen sanığın, Birlik Revirine ve Devlet Hastanesine zorla götürüldüğü, yaptığı taşkın hareketler nedeniyle Devlet Hastanesinde muayenesi yaptırılamadan birliğe geri getirildiği, böylece mukavemet suçunu işlediği iddiasıyla, ASCK’nın 90/1 (Az vahim hal cümlesi) gereğince cezalandırılması için kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda, Askeri Mahkeme tarafından, sanığın, alkol muayenesine gitmesi konusunda verilen emre karşı gelerek direnmesinin mukavemet suçunu oluşturduğunun kabul edilerek mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusundan önce, Askeri Mahkemece, sanık hakkında mukavemet suçuyla ilgili olarak, iddianamede unsurları gösterilen bu suça ilişkin fiilin tamamını konu eden, eylemi bütünüyle karşılayan bir hüküm kurulup kurulmadığının ve verilen mahkumiyet hükmünün yasal ve yeterli gerekçeyi içerip içermediğinin tartışılması gerekmektedir.

T.C. Anayasası’nın 141/3’üncü maddesi; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmünü içermektedir.

353 sayılı Kanun’un 5530 sayılı Kanun ile değişik Ek 1’inci maddesinin atıfta bulunduğu 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kamu davasının açılması” başlığını taşıyan 170’nci maddesi hükmüne göre; görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede, diğer unsurların yanında, yüklenen suçu oluşturan olayların, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanacağı belirtilmektedir. “Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemelerin yetkisi” başlıklı 225’inci maddesinin birinci fıkrasında “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” denilmektedir.

5271 sayılı CMK’nın 34’üncü maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre, hakim ve mahkemelerin her türlü kararının, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılması; 230’uncu maddesi hükmüne göre de; hükmün gerekçesinde, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiilinin gösterilmesi, gerekçenin bu bölümünde, iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiilin tamamını ele alan (konu eden), eylemi bölmeden bütünüyle karşılayan bir değerlendirmenin yapılması, diğer bir ifadeyle, eylemin (fiilin) bir kısmına karar yerinde hiç değinilmeden, suç teşkil edip etmeyeceği tartışılmadan geçilmemesi gereklidir.

Askeri Yargıtay’ın ve Yargıtay’ın yerleşik kararlarında, hükmün gerekçesinde; sübuta ve uygulamaya dayanak teşkil eden delillerin açıkça gösterilmesi, iddianamede açıklanan eylemin dışına çıkılmaması, iddianamede dava konusu edilen eylemin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi gerekmektedir.

Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 23.12.2010 tarihli ve 2010/126-125 sayılı kararında belirtildiği gibi; hükmün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ile hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesinin yanında, iddia ve savunmanın bu delillere göre irdelenmesi, gerek sanığın ortaya koyduğu savunmaların, gerekse iddia makamının istemlerinin ne ölçüde ve hangi sebeplerle kabule değer bulunup bulunmadığı hususunun temyiz incelemesine imkan verecek yeterlilikte açıklanarak, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiilinin bütünüyle ortaya konulması ve bu fiilin nitelendirmesinin yapılması gerekmektedir. Bu nitelikteki bir gerekçeli hükmün, kamunun bilgilenmesini, tarafların ikna olmalarını, temyiz denetiminin kolaylaşmasını, yargılamanın güvenilirliğini ve adil yargılanma ilkesinin gerçekleşmesini sağlayacağı açıktır. Yasal ve yeterli unsurları içermeyen bir gerekçeyle hüküm kurulması kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açabilir. Yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması da, hükmün gerekçeden yoksun olmasıyla aynı sonucu doğurmaktadır.

Somut olayda, yüklenen mukavemet suçuyla ilgili olarak, sanığın, erbaş ve er koğuşundan Bölük Komutanı odasına getirilirken ortaya koyduğu birinci aşamaya ilişkin eylemleri ile, Bölük Komutanı odasından alınıp alkol muayenesi için Revire ve Devlet Hastanesine götürülürken gerçekleştirdiği ikinci aşamaya ilişkin eylemleri, bir bütün halinde dava konusu edildiği görülmektedir. Bu nedenle, Askeri Mahkemece, sanığın, dava konusu edilen olayın hem birinci aşamasına ve hem de ikinci aşamasına ilişkin eylemlerinin her ikisinin de, temyiz denetimine imkan verebilecek biçimde bütünüyle değerlendirilerek hükme varılması gerekmesine rağmen, sadece, alkol muayenesine götürülürken ve bu nedenle muayene ettirilmek istenirken göstermiş olduğu direnmenin hükme konu edilerek, iddianamede suça konu edilen fiilin sadece bir kısmının karşılanmasıyla yetinilmesi hukuka aykırı bulunduğundan, temyiz incelemesine imkan verecek yeterlilikte bulunmayan ve bu haliyle usul yönünden hukuka aykırı bulunan mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.

Diğer yandan, mukavemet suçuyla ilgili maddi olayın tam olarak ortaya konulabilmesi için, sanığı Bölük Komutanı odasına götüren P.Ütğm. S.A. ile alkol muayenesine götüren P.Üçvş. A.B.Y.’nin kovuşturma aşamasında tanık olarak dinlenerek olay hakkındaki bilgi ve görgülerinin tespit edilmesi ve bu iki tanığın beyanları ile tanık P.Astsb.Çvş. H.S.’nin beyanı arasında çelişki çıkması halinde bu çelişkinin de giderilmesinden sonra elde edilecek sonuca göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, bu konuda noksan soruşturma ile hüküm kurulması da bozmayı gerektirmiştir.

Açıklanan nedenlerle; Başsavcılığın itirazına atfen ve resen Daire kararının kaldırılarak, mahkumiyet hükmünün usul ve noksan soruşturma yönlerinden bozulmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy