Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2012/113 Esas 2012/105 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2012/ 113
Karar No: 2012 / 105
Karar Tarihi: 27.09.2012

(353 S. K. m. 205, 225, 226)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan uyuşmazlık yok hükmünde olduğu hususunda taraflarca mutabık olunan, hükümlü hakkında firar ve askeri hizmete mahsus eşyayı terk etmek suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına dair 4’üncü Daire Kararının, hangi merci tarafından kaldırılacağına ilişkindir.

1) Temyiz davası bulunup bulunmadığı sorunu;

Temyiz incelemesinin yapılabilmesinin ön koşulu, bir temyiz davası açılmış olmasıdır. Temyiz davası ise, hükmün tefhiminden, tefhim sanığın yokluğunda yapılmış ise tebliğinden başlamak üzere bir hafta içinde, hak ve yetkisi olan kişilerce temyiz isteminde bulunulması ile açılır.

Somut olayda; hükümlü hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin taraflara tebliğinde, tebligat yapılırken kanun yolu, süresi, mercii ve şekillerinin bildirilmesinde herhangi bir eksiklik veya yanılgıya düşürebilecek bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Beraat hükümlerine yönelik aleyhe temyizleri dışında Askeri Savcının, hükümlünün veya Komutanın mahkumiyet hükümlerine ilişkin süresinde açıklanmış temyiz istemi, başka bir deyişle, mahkumiyet hükümleri yönünden açılmış temyiz davaları bulunmamaktadır.

353 sayılı Kanun’un 205’inci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen, temyiz incelemesinin resen yapılacağı haller dışındaki hükümlerde, süre ve istek koşullarına uygun temyiz davası açılmamış ise, hükmün Askeri Yargıtayca incelenmesi de mümkün değildir (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 10.06.2010 tarihli, 2010/22-55; 27.05.2010 tarihli, 2010/41-50; 27.05.2010 tarihli, 2010/39-49 sayılı kararları da bu yöndedir).

Temyize konu beraat hükümleri yönünden Dairece saptanan mevcut usul hatasının, yerleşmiş Askeri Yargıtay kararları itibarıyla, kesinleşmiş mahkumiyet hükümleri yönünden de söz konusu olacağı dikkate alındığında, bahse konu hukuki hatanın, Askeri Mahkemece Milli Savunma Bakanına bildirilerek, kanun yararına bozma olağanüstü yolunun kullanılması yönünde girişimde bulunulmak suretiyle giderilebileceğine de işaret etmek gerekmiştir.

2) Temyiz davasına konu hükümlere yönelik bozmanın temyize gelinmemiş hükümlere etkisi sorunu;

Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 22.01.2009 tarihli, 2009/2-6 sayılı kararında da açıklandığı üzere; kanun yolu incelemesi yapılabilmesi için esas olan, bu konuda bir isteğin bulunması ya da hükmün kendiliğinden temyize tabi olmasıdır. Kanun yolu incelemesinin koşulları gerçekleşmediği takdirde veya hükmün kendiliğinden temyize tabi olmaması halinde, tesis olunan hüküm kesinleşir ve hukuki sonuçlarını doğurur. Sanıklardan birinin kanun yolu incelemesi istemi de diğer sanıkların istemi yerine geçmez. Ancak, kanun koyucu, adalet duygusunu sarsmamak amacıyla, temyiz isteminde bulunmayan sanıklar yönünden de, sınırlı hallerde temyiz isteminde bulunmuş gibi temyiz incelemesi yapılmasını öngörmüştür.

353 sayılı Kanun’un, “Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı 226’ncı maddesinde; “Hüküm, sanık lehine bozulmuş ise ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Bozmanın sirayeti için;

1. Aynı mahkemece aynı kararla birden çok sanığın hükümlendirilmesi,

2. Sanıkların fiilinde Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 8/1’inci maddesinde tanımlanan nitelikte bağlantı bulunması,

3. Hükmün teşkilatında askeri mahkeme kurulan komutan, askeri savcı, katılan veya sanıklardan bir veya birkaçınca ve sanıkların tümünü kapsamayacak şekilde temyiz edilmiş olması,

4. Hükmün hukuka aykırılık nedeniyle sanık yararına bozulması,

5. Bu bozmanın hükmü temyiz etmeyen veya kendileriyle ilgili temyiz bulunmayan sanıklara da uygulanma olanağına sahip olması,

gerekmektedir.

Somut olayda; temyize gelinmeyen hükümlerin, birden çok sanığa ilişkin olmadığı gibi, beraat hükümlerinin de usule aykırılık nedeniyle bozulduğu anlaşılmaktadır. Usule aykırılık nedeniyle bozmanın, sanık lehine bir bozma olduğunu söylemek mümkün olmadığından, bu şekildeki bozmanın farklı sanıklara dahi sirayeti mümkün değildir.

Sirayet, kesin hüküm dokunulmazlığına istisna olduğundan, farklı sanıklar yönünden öngörülmüş bu istisnanın yorum yoluyla, aynı sanığın farklı eylemleri yönünden tesis edilen kesinleşmiş diğer hükümlere uyarlanması da mümkün görülmemiştir.

S) Yok hükmünde olduğu değerlendirilen hükümlerin Daireler Kurulunca kaldırılmasının mümkün olup olmadığı sorunu;

Askeri Yargıtay Başsavcılığının 04.07.2012 tarihli ve 2012/28483381 sayılı tebliğnamesi ile karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.

353 sayılı Kanun’un 225’inci maddesinde, Askeri Yargıtay Başsavcısı tarafından;

1) Temyiz dilekçe, beyan veya layihasında veya tebliğnamede yazılı ve hüküm veya kararın özüne etkili bir hususun temyiz incelemesinde göz önüne alınmayarak dokunulmadan geçilmiş olması;

2) Yukarıdaki haller dışında, esas hükme etkili noksan ve yanlışlıkların temyiz incelemesinde göz önüne alınmayarak dokunulmadan geçilmiş olması;

Hallerinde, Askeri Yargıtay Dairelerinin veya Daireler Kurulunun kararlarına karşı karar düzeltilmesi isteminde bulunabileceği öngörülmektedir.

Daire kararında; temyiz dilekçe, beyan veya layihasında veya tebliğnamede yazılı ve hüküm veya kararın özüne etkili bir hususun ya da esas hükme etkili noksan ve yanlışlıkların temyiz incelemesinde göz önüne alınmadığını söylemek mümkün değildir. Daire, temyize hiç gelinmeyen hükümler yönünden, yetkisi olmadığı halde karar vermiştir.

Daire tarafından, temyiz edilmemiş hükümlere ilişkin karar verilmesi mümkün olmadığından kararların, karar düzetmeye konu edilemeyeceği de açıktır.

Temyiz incelemesi yapan 4’üncü Dairenin, hükümlü hakkında tesis edilip, temyiz edilmeyerek kesinleştikleri anlaşılan firar ve askeri hizmete mahsus eşyayı terk etmek suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına ilişkin kararlarının yok hükmünde olduğunda da, duraksama bulunmamaktadır. Keza gerek Daire ve gerekse Başsavcılık bu hususta aynı görüştedir.

Dolayısıyla; karar düzeltmeye konu edilebilecek bir hatadan ziyade, ilamın bazı bölümlerinin yok hükmünde olup olmadığının ve bu bölümler yok hükmünde ise, kaldırılma usulünün tartışılması gerekmektedir.

Yukarıda yer verildiği üzere, kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinin yeniden ele alınabilmesine ilişkin koşul ve yollar bulunmadığından, ...Komutanlığı Askeri Mahkemesince verilen 31.12.2012 tarihli ve 2012/735-896 sayılı, hükümlünün, 18.01.2010 tarihindeki hizmete mahsus askeri eşyayı terk etmek ve 28.02.2010 11.08.2010 tarihleri arasındaki firar suçlarına ilişkin mahkumiyet kararlarını incelemek ve bu mahkumiyetler yönünden karar vermek yetkisi bulunmadığından, Dairece verilen kararın hukuk aleminde herhangi bir etki yaratmayacağı kuşkusuzdur.

Belirtilen nedenlerle; Daire ve Başsavcılığın, mahkumiyet hükümleri yönünden verilen bozma kararlarının hükümsüz olduğu yönündeki görüşleri, Kurulumuzca da yerinde görülmüştür.

353 sayılı Kanun’un 225’inci maddesi çerçevesinde, karar düzetme koşullarının var olduğu belirlenseydi, dosyanın kararın düzeltilmesi için dairesine gönderilmesi gerekecekse de (As.Yrg.Drl.Krl.’nun 10.07.2008 tarihli, 2008/121-138 sayılı kararı bu yöndedir.); yokluk ile ilgili tespit ve bu şekildeki hukuka aykırılığın aynı suje tarafından giderilmesine, diğer bir ifadeyle yok sayılmasına yasal olanak bulunmaması nedeniyle, söz konusu hukuka aykırılığın, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu tarafından giderilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (As.Yrg.Drl.Krl.’nun 13.11.2008 tarihli, 2008/181-186 sayılı kararı bu yöndedir.). (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy