Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2011/78 Esas 2011/79 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2011/ 78
Karar No: 2011 / 79
Karar Tarihi: 07.07.2011

(5271 S. K. m. 74, 150) (353 S. K. m. 207) (5237 S. K. m. 32, 46, 47)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; zorunlu müdafii atanması yönünden usule aykırılık olup olmadığına ilişkindir.

Daire; yüklenen suçları işlediği yolunda kuvvetli şüphe altında olan sanığın, askerliğe elverişli olup olmadığının tespiti için, durumunun, askeri hastanede gözlem altında tutularak TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği hükümlerine göre değerlendirilmesini zorunlu kıldığından, duruşmada psikiyatri uzmanı dinlenilmeden adli gözlem kararı verilmesi ve adli gözlem kararı verilmeden önce müdafii bulunmayan sanık için zorunlu müdafii görevlendirilmemesi şeklinde ortaya çıkan usule aykırılıkların, bu aşamadan sonra giderilmesi mümkün olmadığından, ortaya çıkan bu usule aykırılıkların mutlak değil, nispi nitelikte usule aykırılıklar olduğunu; öte yandan adli gözlem sonucu tam bir cezai ehliyete sahip olduğu anlaşılan ve CMK’nın 150/2’nci maddesi kapsamında kendisini savunamayacak derecede malul bulunmadığı belirlenen sanığa, bu yönden de zorunlu müdafi atanmasının gerekmediğini kabul ederken;

Başsavcılık; duruşmada adli gözlem altına alınmasına karar verilen sanığa müdafii atanmamasının, CMK’nın 74/2’nci maddesine aykırı olmasının yanı sıra, sanığı, kovuşturma ve kanun yolu aşamalarında müdafiin yardımından yararlanma hakkından mahrum bıraktığı, adil yargılanma hakkını ihlal eden bu durumun, 353 sayılı Kanun’un 207/3-H maddesi hükmüne göre hukuka kesin aykırılık teşkil etmesi ve ayrıca, CMK’nın emredici nitelikteki 188/1 ’inci maddesi hükmüne aykırı olması nedeniyle, mahkumiyet hükümlerinin usul yönünden ayrı ayrı bozulması gerektiğini ileri sürerek, Daire kararına itiraz etmiştir.

Dosyada mevcut delillere göre; .... Komutanlığında görevli olan sanığın; 06.03.1998 tarihinde 600 Yataklı Hava Hastanesi’ne (Güzelyalı/İZMİR) sevk edildiği, bu hastanenin psikiyatri kliniğinde yatarak tedavi gördükten sonra, “Antisosyal kişilikte anksiyete reaksiyonu” tanısı ile 23.03.1998 tarihinde on gün istirahat verilerek, birliğine taburcu edildiği, en geç 23.03.1998 tarihinde mesai saatinin sonunda hastaneden taburcu edildiğinin kabul edilmesi gerektiğinden, tanınması gereken bir günlük yol süresi sonunda, 24.03.1998 tarihinde, mesai saatinin bitimine kadar birliğine katılması gerekirken katılmadığı,

19.07.2000 tarihinde İstanbul İl Emniyet Trafik Şube Müdürlüğünde işlem yaptırmaya çalışırken, aranan asker kişilerden olduğu saptanarak, Fatih İlçe Emniyet görevlilerince yakalandığı;

03.04.2001 tarihinde 600 Yataklı Hava Hastanesi’ne (Güzelyalı/İZMİR) sevk edildikten sonra, muayenesini yaptırmış ise muayene tarihinden sonra tanınması gereken bir günlük yol süresi sonundan itibaren; yaptırmamış ve hastaneye hiç uğramamış ise hastaneye gidiş için tanınması gereken bir günlük yol süresi sonunda,

04.04.2001 tarihinden itibaren firar ettiği, 27.11.2007 tarihinde emniyet görevlilerince yapılan kimlik kontrolü esnasında yakalandığı;

Anlaşılmakta, esasen bu konuda Daire ile Başsavcılık arasında bir ihtilaf da bulunmamaktadır.

5271 sayılı CMK’nın;

“Gözlem altına alınma” başlıklı 74’üncü maddesinde, “(1) Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için; uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiin dinlenmesinden sonra resmi bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hakimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir.

(2) Şüpheli veya sanığın müdafii yoksa hakim veya mahkemenin istemi üzerine, baro tarafından bir müdafi görevlendirilir . ” ;

“Müdafiin görevlendirilmesi” başlıklı 150’nci maddesinde, “(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir. ”;

Şeklinde hükümler yer almaktadır.

Bu yasal düzenlemeler göz önüne alınarak temyiz konusu olaya bakıldığında; Askeri Mahkemece, 25.11.2009 tarihli duruşmada adli yönden gözlem altına alınmasına resen karar verilen ve müdafii de bulunmayan sanığa, CMK’nın 74/2’nci maddesinin emredici hükmü uyarınca baro tarafından bir müdafi görevlendirilmesinin istenilmesi gerekmesine rağmen, istenilmemiştir.

Duruşmada psikiyatri uzmanı dinlenilmeden adli gözlem kararı verilmesi ve adli gözlem kararı verilmeden önce müdafii bulunmayan sanık için zorunlu müdafii görevlendirilmesi yoluna gidilmemesinin usule aykırılık oluşturduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.

Öte yandan, sanık hakkında, adli gözlem altına alınmak suretiyle düzenlenen İzmir Asker Hastanesi Sağlık Kurulunun 14.12.2009 tarihli ve 8268 sayılı raporu ile "Antisosyal Kişilik Bozukluğu" tanısı konularak, "Suç tarihlerinde (27.03.1998-19.07.2000 ve 03.04.2001-27.11.2007) yürürlükte bulunan TSK SSY’ye göre askerliğe elverişlidir.16.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren TSK SSY’ye göre, halen barışta askerliğe elverişli değildir. Seferde görev yapar.", keza; aynı hastanece düzenlenen adli raporda, işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin tam olduğundan söz edilerek, “Suç tarihlerinde ve halen 765 sayılı TCK’nın 46-47 ve 5237 sayılı TCK’nın 32’nci maddesinden faydalanamaz” kararı verilmiştir.

Somut olayda, bu şekilde yapılan adli gözlem işlemi sonunda düzenlenen adli rapor ile, kusur yeteneğini tamamen veya kısmen de olsa etkileyen (azaltan) bir akıl hastalığının ve kendisini yeterince savunamayacak derecede zihinsel olarak maluliyetinin bulunmadığı tespit edilmiş olan sanığa, istemi aranmaksızın CMK’nın 150/2’nci maddesi uyarınca bir müdafi görevlendirilmesi zorunluluğunun bulunmadığı açıktır.

Bu itibarla; adli gözlem kararı verilmeden önce, müdafii bulunmayan sanık için müdafii görevlendirilmesi yoluna gidilmemesi bir eksiklik olmakla birlikte, iki ayrı firar suçundan kesinleşmiş ve infaz edilmiş iki hapis cezası ile mahkumiyeti bulunan, bu suçlardan başka sonucu dosyaya yansımayan iki ayrı firar suçunu daha işlemiş olduğu anlaşılan, ayrıca askerlik yaşamında ruhsal rahatsızlıkları nedeniyle tedaviler gördüğü belirlenen sanığın, antisosyal kişilik bozukluğu nedeniyle askerliğe elverişli olup olmadığının belirlenmesi bakımından askeri hastane psikiyatri kliniğinde adli yönden gözlem altında tutularak, durumunun TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği hükümlerine göre değerlendirilmesini de gerekli kıldığından, adli gözlem işlemi sırasında CMK’nın 74/2’nci maddesi uyarınca müdafi görevlendirilmemesi şeklinde ortaya çıkan eksiklik ve usule aykırılığın, bu aşamada giderilmesi mümkün olmadığı gibi; adli gözlem işlemi sonunda kendisini yeterince savunamayacak derecede zihinsel yönden bir maluliyetinin de olmadığı anlaşılan sanığa, istemi aranmaksızın CMK’nın 150/2’nci maddesi uyarınca bir müdafi görevlendirilmesi zorunluluğu da bulunmadığından, bozmayı gerektirir nitelikte mutlak değil, nispi nitelikte olduğu sonucuna varıldığından; Başsavcılık itirazının reddine karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy