Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2011/74 Esas 2011/72 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2011/ 74
Karar No: 2011 / 72
Karar Tarihi: 30.06.2011

(353 S. K. m. 95) (1632 S. K. m. 145)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın savunmasında ve temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü hususlara yönelik noksan soruşturma bulunup bulunmadığına ilişkindir.

Daire; sanığın, Bölük Komutanı olarak, 353 sayılı Kanun’un 95/2’nci maddesi hükmü gereğince, askeri eşyayı gizlemek suçunu işleyen P.Er İ.A. hakkında yasal işlem yapmakla kendisinin görevli olduğu nazara alındığında, Tabur Komutanının suç dosyasının hazırlanması için emir verip vermemesinin veya sessiz kalmasının, atılı suçun oluşumuna bir etkisinin bulunmadığını ve noksan soruşturmanın söz konusu olmadığını kabul ederken;

Başsavcılık; sanığın suç kastının ortaya konulması bakımından olay tarihinde Tabur Komutanı olarak görev yapan P.Kur.Yb. N.Y.’nin tanık olarak ifadesinin tespit edilmesi gerektiğini ileri sürerek, Daire kararına itiraz etmiştir.

Dosyanın incelenmesinde; P.Er A.B.’nin, 11.02.2010 tarihinde 07.00-20.00 saatleri arasında gündüz silahlık nöbetçisi olduğu, sanık P.Yzb. K.A.’nın emri üzerine Tğm. E.A.’nın, saat 08.15’te spor istirahatlı olan P.Çvş. D.T. ile nöbetini değiştirerek P.Er A.B.’nin spora çıkmasını sağladığı, sporun bitiminde, Er A.B.’nin, silahlık nöbetini tekrar devraldıktan kısa bir süre sonra silahlıkta bulunan 14242 seri numaralı HK 33 piyade tüfeğinin eksik olduğunu tespit ettiği, durumu Kısım Komutanına bildirdiği, müteakiben Tğm. E.A. ve sanık Yzb. K.A’ya silahın kaybolmasıyla ilgili bilgi verildiği, gün boyunca birlik personeli tarafından yapılan aramada söz konusu silahın bulunamadığı, saat 22.00 sıralarında P.Er İ.A.’nın, sanık Yzb. K.A.’nın yanına giderek, kaybolan piyade tüfeğini kendisinin silahlıktan alıp Tank Taburu Karargah Binasının karşısındaki çalılığa sakladığını söylediği, sanığın, Tabur Komutanına bilgi verdikten sonra Er İ.A. ile birlikte, silahı sakladığı çalılığa gittikleri ve Er İ.A’nın silahı arayıp bularak sanığa teslim ettiği, bu olaya ilişkin olarak sanığın, 01.03.2010 tarihinde P.Er S.U., P.Çvş. D.T., Bl.Astsb. P.Bçvş. O.Ç. ve Tğm. E.A.’nın tanık sıfatıyla, Er A.B.’nin ise şüpheli sıfatıyla ifadelerini tespit edip vaka kanaat raporu düzenleyerek, “görevi ihmal” suçundan hazırladığı dosyayı Tabur Komutanlığına gönderdiği, ... Kolordu Komutanlığınca, 14.04.2010 tarihinde Er A.B. ile Çvş. D.T. haklarında “askeri eşyayı kaybetmek” suçundan soruşturma emri verildiği, Askeri Savcı tarafından telefonla celp edilen Çvş. D. T., Er A.B., Tğm. E.A. ve Er S.U.’nun ifadelerinin 03.05.2010 tarihinde tespit edildiği, bu kişilerin silahın kimin tarafından alındığı ve saklandığı konusunda bilgi sahibi olmamaları üzerine, olay günü Ani Müdahale Mangasında (AMM) görevli personel ile, sanık Yüzbaşı ve Er İ.A.’nın 06.05.2010 tarihinde ifadeye çağrıldığı, ancak sanık ve Er İ.A.’nın ifadelerinin, denetleme nedeniyle 21.05.2010 tarihinde alınabildiği, sanığın bu ifadesinde, söz konusu silahın Er İ.A. tarafından alınarak saklandığını ve yine onun tarafından saklandığı yerden alınarak kendisine teslim edildiğini beyan ettiği, böylece, Mayıs ayı sonuna kadar Er İ.A. hakkında suç dosyasının hazırlanmamış olduğu anlaşılmaktadır.

Sanık sorgu ve savunmalarında; olay günü saat 22.30 sıralarında Er İ.A.’nın silahı kendisinin çaldığını söylediğini, kendisine silahı ne zaman aldığını sorduğunda, iki gün önce aldığını ve Tank Taburu bölgesindeki çalılıklara bıraktığını söylediğini, fener alıp silahı bulmasını ve kimsenin görmeyeceği bir yer olan el bombası atış eğitim alanına getirmesini söylediğini, onu gönderdikten sonra Tabur Komutanına durumu arz ettiğini, daha sonra Er İ.A.’ya söylediği yere gidip beklemeye başladığını, bir müddet sonra Er İ.A.’nın geldiğini, silahı bıraktığı yere yakın bölgede Bölüğün arama yaptığını ve çekindiği için silahı alıp getiremediğini söylediğini, bunun üzerine birlikte oraya gittiklerini, Bölüğü arama için başka bir bölgeye kaydırdığını, Er İ.A ile birlikte gösterdiği yerde silahı bulduklarını, uzun zamandır silahı aramaları ve hava koşullarının da kötü olması nedeniyle Bölük personelinde tepkiler başladığını ve silahı sakladığının ortaya çıkması durumunda kötü olaylar olabileceğinden, Er İ.A’yı kimse görmeden oradan gönderdiğini, kendisinin silahı alıp Bölük binasına gittiğini ve silahın bulunduğunu duyurduğunu, daha sonra Er İ.A. hakkında dosya düzenlenip düzenlenmemesi hususunda Tabur Komutanından birkaç kez görüş sorduğunu, Tabur Komutanının sessiz kaldığını, dosya hazırlamasını veya hazırlamamasını söylemediğini, Bölük personelinin Er İsmail’e bir kötülük yapmasından çekindiği için gizleme olayına ilişkin dosya düzenlemediğini, diğer silahlık görevlileri hakkında dosya düzenlediğini, o dosyayla ilgili soruşturma sırasında konuyu Savcılığa intikal ettirmeyi uygun gördüğünü beyan etmiştir.

P.Er İ.A. ise ifadelerinde; 09.02.2010 tarihinde 01.00-03.00 nöbetinden geldiğinde silahlık nöbetçisi P.Er S.U.’nun koğuş nöbetçisi ile birlikte yemekhanede oturduklarını gördüğünü, Er S.U.’ya bir ders olması için nöbet tuttuğu silahı yerine bıraktıktan sonra davaya konu silahı alıp Tank Taburunun karşısındaki çalılık bölgeye sakladığını,

11.02.2010 tarihinde silahın eksik olduğunun anlaşılmasıyla Bölük çapında gece geç saatlere kadar arama yapılması üzerine sanığın yanına gidip durumu açıkladığını, olayın ortaya çıkması durumunda Bölük personelinin kendisine zarar verebileceğinden korktuğunu söylediğini, sanığın da, “Eğer benim kimseye bir şey söylemememi istiyorsan sen de kimseye bir şey söyleme, ben konuyu kapatacağım” dediğini, silahı sakladığı yerden alıp sanığa teslim ettiğini, sanığın, “Sen kaybol, kimse seni görmesin” dediğini, diğer Bölük personelinin kendisine kötülük yapmasından çekindiği için silahın ne şekilde bulunduğu hususunu gizli tuttuğunu, soranlara Topçu Taburunda bir askerin silahın yerini gösterdiğini söylediğini, olaya ilişkin askerlerin ifadelerini alırken sanığın kendisini çağırdığını ve “Bu olay öncelikle bizim ayıbımız, biz bunu kendi içimizde kapatmaya çalışacağız” dediğini, ifadesini nasıl vermesi gerektiğini sorduğunda da, Er S.U. ile aralarında husumet bulunduğunu ve silahı 11.02.2010 günü saat 07.15’te aldığını söylemesini istediğini, olaydan bir iki hafta sonra Bölük Astsubayının birkaç kez kendisini çağırarak sorgulaması üzerine sanıktan Bölüğünün değiştirilmesini istediğini, bir müddet sonra aynı Taburdaki başka bir bölüğe tertip edildiğini belirtmiştir.

ASCK’nın 145’inci maddesinde düzenlenen astının suçu hakkında kasten kanuni takibatta bulunmamak suçunun oluşması için, kanuni takibatta bulunmaya yetkili ve görevli amirin, astının suçunu herhangi bir şekilde öğrenmesine rağmen, astını kovuşturmadan kurtarmak amacı ile hareket etmesi ve bu amaç ile astı hakkında kasten kanuni takibatta bulunmaması gerekmektedir.

353 sayılı Kanun’un “Bir suç işlendiğinin öğrenilmesi ve ilk tedbirler“ başlıklı 95’inci maddesinin ikinci fıkrası, “Askeri birlik komutanı veya askeri kurum amiri maiyetinden birinin kendisine ihbar veya şikayet olunan veyahut diğer suretle öğrendiği, askeri mahkemelerin görev alanına giren suçları hakkında şüphelinin kimliğini, isnat olunan suçu ve bu suçun delillerini gösterir bir vak’a raporu düzenler ve adli yönden bağlı bulunduğu askeri mahkemenin teşkilatında kurulduğu kıt ’a komutanı veya askeri kurum amirine gönderir. ” hükmünü içermektedir.

Buna göre, birlik komutanı olan bir amirin, maiyetinden birinin askeri mahkemelerin görev alanına giren bir suçu işlediğini öğrendiğinde, suç dosyasını hazırlayarak adli yönden bağlı bulunduğu askeri mahkemenin teşkilatında kurulduğu komutanlığa göndermesi gerekirken, bilerek ve isteyerek suç dosyası düzenlemeyerek astının ceza almasını engellemesi, astının suçu hakkında kasten kanuni takibatta bulunmamak suçunu oluşturacaktır.

Somut olayda, Bölük Komutanı olarak görev yapan sanığın, maiyetinde bulunan Er İ.A.’nın, birlik silahlığından gizlice aldığı başkasına ait HK 33 piyade tüfeğini Tank Taburu Karargah Binasının karşısındaki çalılığa saklamak şeklinde gerçekleyen ve “askeri eşyayı gizlemek” suçunu teşkil eden eylemini öğrendiğinde yasal işlem yapmak, yani suç evrakını hazırlayıp adli yönden bağlı bulunduğu komutanlığa göndermekle görevli olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Bölük Komutanı olarak görev yapan sanığın, 11.02.2010 tarihinde silahlıktaki bir adet HK 33 piyade tüfeğinin yerinde olmadığının anlaşılması üzerine arama yapıldığı sırada, saat 22.00 dolaylarında yanına gelerek söz konusu silahı kendisinin aldığını ve Tank Taburunun karşısındaki çalılığa sakladığını söyleyip, söylediği yerde silahı bularak teslim eden emri altında görevli Er İsmail AKAY hakkında olay tarihinden itibaren hiçbir işlem yapmaması, gündüz silahlık nöbetçisi olan Er A.B. hakkında 01.03.2010 tarihinde suç dosyası tanzim etmesine rağmen Er İ.A.’nın ifadesini dahi almaması, daha sonra bölüğü de değiştirildiği halde,

21.05.2010 tarihinde Askeri Savcı tarafından ifadesi tespit edilinceye kadar silahı Er İ.A.’nın sakladığını söylememesi ve hakkında yasal işlem başlatmaması dikkate alındığında, mevcut deliller itibarıyla, sanığın, suçunu öğrendiği astı hakkında kanuni takibat yapma yetki ve sorumluluğu bulunmasına rağmen, onu kovuşturmadan kurtarmak kastı ile hareket ederek astı hakkında kasten kanuni takibatta bulunmamak suretiyle ASCK’nın 145’inci maddesinin ikinci cümlesinde düzenlenen “astının suçu hakkında kasten kanuni takibatta bulunmamak” suçunu işlediği anlaşılmakla; bu konuda Tabur Komutanına bilgi verip vermediğinin, Er İ.A. hakkında suç dosyası düzenlenmesi için müracaat edip etmediğinin, Tabur Komutanının ne şekilde emir verdiğinin bir öneminin bulunmadığı ve suçun oluşumuna bir etkisinin olmadığı sonucuna varıldığından; Başsavcılık itirazının reddine karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy