Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2011/51 Esas 2011/60 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2011/ 51
Karar No: 2011 / 60
Karar Tarihi: 16.06.2011

(1632 S. K. m. 91)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suçun sübutu konusunda noksan soruşturma bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Daire; noksan soruşturma bulunmadığını ve sanığın eyleminin üste fiilen taarruza teşebbüs suçunu oluşturduğunu kabul ederken;

Başsavcılık; sanığın tekme ve yumruk savurma eylemini gerçekleştirdiği sırada mağdur ile aralarında ne kadar mesafe bulunduğunun, fiilin elverişli bir mesafede gerçekleşip gerçekleşmediğinin dosya içeriğinden kesin ve net bir şekilde anlaşılamadığını ve tanıklar P.Er M.Ö., P.Onb. C.Ç., P.Onb. S.Ü. ve P.Er M.Ç.’nin belirtilen hususla ilgili olarak geniş ve teferruatlı bir şekilde ifadelerinin tespit edilmesi gerektiğini ileri sürerek, Daire kararına itiraz etmiştir.

Askeri Yargıtay’ın yerleşik kararlarında belirtildiği üzere; ASCK’nın 91’inci maddesinde üste veya amire fiilen taarruz veya taarruza teşebbüs suç olarak düzenlenmiş, ancak “taarruz” teriminin tanımı yapılmamış ve bu konu uygulamaya bırakılmıştır. Uygulamada, müessir fiil sayılan eylemlerin her türü üste fiilen taarruz olarak kabul edilmekte, ayrıca çarpmak, iteklemek, vurmak için yakasına yapışmak gibi üstün vücut bütünlüğüne yönelik saldırı niteliğindeki etkin eylemlerin de üste fiilen taarruz suçunu oluşturacağı benimsenmektedir (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 25.11.2010 tarihli, 2010/115-113;

04.05.2006 tarihli, 2006/110-107 Esas ve Karar sayılı kararları bu yöndedir).

Uyuşmazlık konusu sübuta ilişkin olduğundan, sanık, mağdur ve tanıkların dava dosyasında yer alan sorgu ve ifadelerinin irdelenmesi gerekmektedir.

Sanık sorgu ve savunmasında; alt ranzada gürültü yapan ve devresi olan Ş.A. ile M.Ö.’ye samimiyete binaen, “A.cık kafalılar sessiz olun” şeklinde seslendiğini, ancak alt ranzada bulunan ve gürültü yapanın Onb. Ü.Ö. olduğunu ve kendisine kızdığını, ondan özür dilediğini, ancak Ü.Ö.’nün kendisinin yakasından tutup aşağıya atmaya çalıştığını ve kafa attığını, kendisini korumaya çalıştığını, olay sırasında tekme savurup savurmadığını hatırlamadığını beyan etmiştir.

Asta müessir fiil suçundan sanık ve hakkındaki hükmü temyiz etmeyen mağdur P.Onb. Ü.Ö. sorgu ve savunmasında; sanığın küfür ederek bağırması üzerine yakasından tutup aşağıya çektiğini, sakinleşmek için dışarı çıktığını, daha sonra sanığın kafasına hafifçe kafa attığını, onun da kendisine tekme savurduğunu, ancak vuramadığını, arkadaşlarının ayırdığını belirtmiştir.

Olay sırasında alt ranzada yatmakta olan P.Er M.Ö. yeminli ifadesinde; “Ümit sinirlendi, yukarı ranzaya doğru uzandı ve Ferhat’ı aşağıya doğru çekti. Bir ara Ümit dışarı çıktı, daha sonra geldi. Aralarında bir tartışma çıktı, birbirlerini iteklediler. Ancak araya başka arkadaşlar girdi, C.Ç., S.Ü., M.Ç. araya girdi. Bu nedenle tartışma sırasında birbirlerine karşı savurdukları yumruk veya tekme isabet etmedi” şeklinde,

Tanık P.Onb. C.Ç. da, “Ben olay günü tartışma üzerine olay yerine gittim. Ümit ile Ferhat tartışıyorlardı. Diğer arkadaşlardan da birkaç kişi gelmişti. Birbirlerine yüksek sesle bağırıyorlardı. Ancak birbirlerine vurmadılar. Çünkü diğer arkadaşlar onları ayırmışlardı. Ben de olayı ayırmak için gittim. ” şeklinde, beyanlarda bulunmuşlardır.

Tanık ifadeleri ve diğer deliller birlikte değerlendirildiğinde; olay sırasında üst ranzada yatan sanığın, alt ranzadan gürültü gelmesi nedeniyle gürültü yapanları ikaz etmek için “A.cık kafalılar sesiz olun” dediği, bunun üzerine mağdurun, yakasından tutarak sanığı aşağıya çektiği, daha sonra da sanığa kafa attığı, bu sırada birbirlerini itekledikleri ve sanığın da mağdura vurmak için tekme ve yumruk salladığı, olayın meydana geldiği yer (koğuşta ve ranzalar arasında) ve aşamaları dikkate alındığında, sanığın mağdura karşı fiili taarruz kastı ile hareket ederek tekme ve yumruk savurduğu, ancak ayırmak için araya giren askerlerin engellemesi nedeniyle tekme ve yumruğun mağdura isabet etmediği, olay sırasında mağdura fiilen taarruzda bulunabilecek kadar etkili bir mesafede bulunduğunun ve konumunun fiilen taarruzda bulunmaya elverişli olduğunun tereddüde yer bırakmayacak şekilde anlaşıldığı, noksan soruşturmanın söz konusu olmadığı, eylemin üste fiilen taarruza teşebbüs suçunu oluşturduğu ve Dairenin onama kararında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varıldığından; Başsavcılık itirazının reddine karar verilmiştir.

Diğer taraftan; maddi olayın, mağdurun sanığı yakasında tutup aşağıya çekmesi ve kafa atması sonrasında birbirlerini iteklemeleri ve vurmak için tekme ve yumruk savurmaları şeklinde gerçekleştiği, bu nedenle, iddianamede itekleme eyleminden bahsedilmese bile kamu davasının, aynı anda aynı kişiye karşı gerçekleştirilen itekleme eylemini de kapsadığı ve hüküm kurulurken, sanığın eyleminin bir bütün halinde değerlendirilerek “üste fiilen taarruz” olarak vasıflandırılması gerekirken, bu hususun göz ardı edilmesi şeklindeki noksanlığa da işaret edilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy