Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2011/39 Esas 2011/37 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2011/ 39
Karar No: 2011 / 37
Karar Tarihi: 28.04.2011

(1632 S. K. m. 121, 130)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin, ASCK’nın 121’inci maddesinde düzenlenen askerliğe ait evrakı yok etmek veya 130/1’inci maddesinde düzenlenen askeri eşyayı kasten tahrip suçlarını oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.

Daire; somut olayda ASCK’nın 121’inci maddesinde düzenlenen askerliğe ait evrakı yok etmek suçunun manevi unsur yönünden oluşmadığını, ancak sanığın eyleminin, ASCK’nın 130/1’inci maddesinde düzenlenen askeri eşyayı kasten tahrip suçunu oluşturduğunu kabul ederken;

Başsavcılık; sanığın eyleminin, özel düzenleme niteliğindeki ASCK’nın 121’inci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, ancak bu suçun da unsurları itibarıyla oluşmadığını ve mahkûmiyet hükmünün sübut yönünden bozulmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, Daire kararına itiraz etmiştir.

Dosyanın incelenmesinde; ... İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde görev yapan sanığın, aynı birlikte görevli Uz.J.III.Kad.Çvş.M.M.’nin kendisine hakaret ettiğini ileri sürerek 24.09.2007 tarihinde şikayetdilekçesi verdiği, bu dilekçenin aynı gün Evrak Kayıt Defterinin 91’inci sayfasına kaydedildiği, dilekçeye istinaden İlçe Jandarma Komutanı J.Yzb.M.C. tarafından Uzm.J. III.Kad.Çvş. M.M.'nin yazılı savunmasının alındığı, savunma yazısının da 25.09.2007 tarihinde Evrak Kayıt Defterinin 91’inci sayfasına kaydedildiği, J.Yzb.M.C.'nin, tarafları dinleyerek barışmalarını sağlamaya çalıştığı, hakaret teşkil edecek herhangi bir eyleminin bulunmadığını değerlendirdiği Uzm.J.III.Kad.Çvş. M.M.'ye ayrıca bir disiplin cezası vermediği, bunun üzerine sanığın, Askeri Mahkemeye hitaben, Uzm.J.III.Kad. Çvş. M.M.'nin savunmasının alınmasına rağmen işleme konulmadığını, J.Yzb.M.C.'nin kendisini tehdit ederek şikayet dilekçesini geri almasını istediğini ve dilekçesine yasal süresi içerisinde cevap verilmediğini içeren 02.10.2007 tarihli bir şikayet dilekçesi yazarak, 02.11.2007 tarihinde posta yoluyla gönderdiği; bu dilekçesinde ayrıca, “Evrak Kayıt Defterinin ilgili sayfasını, ileride defter dolduğunda kayıp olabileceği ve benim için birinci derecede kanıt niteliği taşıdığından, yırtıp ibraz etmek amacıyla yanıma almak zorunda kaldım. ...” şeklinde açıklamada bulunduğu ve Evrak Kayıt Defterinin 90 ve 91’inci sayfalarının fotokopilerini de dilekçesine ekleyerek Askeri Mahkemeye gönderdiği, daha sonra İl Jandarma Komutanı tarafından muhakkik olarak görevlendirilen J.Yzb. İ.İ. tarafından yapılan araştırmada, Evrak Kayıt Defterinin 90 ve 91’inci sayfalarının sanık tarafından yırtılmış olduğunun tespit edildiği, sanığın da 27.11.2007 tarihinde alınan ifadesinde, “Evrak Kayıt Defterinin ilgili sayfalarını yırtmamı gerektirecek sebepleri Askeri Mahkemede arz etmek istiyorum” dediği, tahkikat raporuna eklenmek üzere istenilmesi üzerine, söz konusu evrakı (sayfaları) kendisinin Askeri Mahkemeye vereceğini belirterek vermediği, 29.11.2007 tarihinde tekrar suça konu evrakı (sayfaları) vermesi istenilmesine rağmen, psikolojik rahatsızlığından dolayı nereye koyduğunu hatırlayamadığını ve bu yüzden veremeyeceğini belirterek vermediği, bu hususlara ilişkin düzenlenen tutanakları imzaladığı, 03.11.2008 tarihinde istinabe suretiyle sorgusu tespit edilirken verdiği yazılı savunmasına, Evrak Kayıt Defterinin yırtılan sayfalarının fotoğraflarını ve fotoğrafların yer aldığı CD’yi eklediği, ancak kovuşturma süresince sayfaların asıllarını herhangi bir makama teslim etmediği ve sayfaların asıllarının elde edilemediği anlaşılmaktadır.

Sanık yazılı savunmasında; Muhakkik J.Yzb.İ.İ.’nin, kendisine psikolojik baskı uygulayarak ifadesini aldığını, söylemediği hususların söylemiş gibi yazıldığını belirterek hazırlık ifadesini reddetmiş ve söz konusu sayfaların J.Yzb. M.C. tarafından yırtıldığını iddia etmiş ise de; bu iddialarının cezadan kurtulmaya yönelik olup, altında imzası bulunan Askeri Mahkemeye gönderdiği şikayet dilekçesi ile ekindeki sayfa fotokopileri, 27.11.2007 ve 29.11.2007 tarihli üç adet tutanak, Evrak Kayıt Defterinin yırtılmadan önceki haline ilişkin çektiği fotoğraflar dikkate alındığında, suça konu sayfaların sanık tarafından yırtıldığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık konusu, suç vasfına ve sübuta ilişkin olduğundan, öncelikle ilgili suçlara ilişkin düzenlemelerin incelenmesi gerekmektedir.

ASCK’nın “Askerliğe ait vesika, evrak, harita ve şekilleri yakanlar” başlıklı 121’inci maddesi, Birinci Kısım Üçüncü Bap Altıncı Fasıl (Makam ve memuriyet nüfuzunu suistimal) içerisinde yer almakta olup, maddede, askerliğe ve hesap işlerine dair olan defterleri ve müsveddeleri, vesikaları, hükümlü evrakı, harita ve şekilleri fena niyetle tahrip eden, yakan, yok eden veya ettirenin hapis cezası ile cezalandırılacağı öngörülerek, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir.

Suçun konusunu, askerliğe ve hesap işlerine ait defterler, müsveddeler, vesikalar, hükümlü evrakı, harita ve şekiller oluşturmaktadır.

Suçun maddi unsuru, “tahrip etmek”, “yakmak”, “yok etmek veya ettirmek”tir. Sayılan seçimlik hareketlerden birinin yapılması ile suçun maddi unsuru gerçekleşmiş olacaktır.

Suçun manevi unsuru ise; “fena niyetli” olunması, yani maddede belirtilen nitelikteki defter ve belgelerin; içerdikleri bilgiler, yazılar, kayıtlar, planlar ve şekiller itibarıyla, onlardan beklenildiği şekilde yararlanılmasının önlenmesi, işe yaramaz (elverişsiz) hale getirilmesi, işlevsiz kılınması gibi kötü amaçlarla tahrip edilmesi, yakılması, yok edilmesi veya ettirilmesi iradesiyle hareket edilmesidir.

ASCK’nın 121’inci maddesinin, “Bunları muhafaza imkanı olmayıpta düşman eline geçmesinde düşman için fayda varsa bu fiiller suç sayılmaz. ” şeklindeki son cümlesi de dikkate alındığında, bu düzenlemenin koruduğu hukuki menfaat, içerdiği bilgiler itibarıyla önem arz eden askerliğe ait belgelerin sıhhat ve bütünlüğüdür.

Buna göre, söz konusu suçun oluşabilmesi için, madde metninde belirtilen askerliğe ait belgelerin, fena niyetle hareket edilerek;

a) Tahrip edilmesi,

b) Yakılması,

c) Yok edilmesi veya ettirilmesi, gerekmektedir.

ASCK’nın 4551 sayılı Kanun ile değişik “Hizmete mahsus eşyayı tahrip ve terk ve kaybedenler” başlıklı 130’uncu maddesi ise, Birinci Kısım Üçüncü Bap Sekizinci Fasıl (Mallara karşı yapılan diğer cürümler) içerisinde yer almakta olup, maddede, askeri eşyayı kasten terk veya kısmen yahut tamamen tahrip eden, özürsüz kaybeden veya harap olmasına sebebiyet veren veya özel menfaati için kullanan asker kişilerin cezalandırılacağı düzenlenmiştir.

ASCK’nın 130’uncu maddesinde düzenlenen suçların koruduğu hukuki değer, “askeri eşya” olup, maddede yer alan seçimlik suçlardan birisi olan “askeri eşyayı kasten tahrip” suçunda, failin askeri eşyayı salt yıkıp dökmek, harap etmek, bozmak amacıyla hareket etmesi, dolayısıyla bu suçun oluşabilmesi için, hizmete mahsus eşyanın fail tarafından tahrip edilmesi ve failin askeri eşyayı tahrip özel kastıyla hareket etmesi gerekmektedir.

Görüldüğü üzere; ASCK’nın 121’inci maddesinde düzenlenen “askerliğe ait evrakı yok etmek” ve 130’uncu maddesinde düzenlenen “askeri eşyayı kasten tahrip” suçlarının, maddi ve manevi unsurları farklı olduğu gibi, ASCK içerisinde yer aldıkları fasıllar dikkate alındığında, korudukları hukuki menfaatlerin de farklı olduğu açıktır. Bu nedenlerle, söz konusu suçlardan birisi diğerine göre özel bir suç niteliği taşımamaktadır.

Bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya bakıldığında; 2006 yılına ait Bölük/Batarya İdaresi El Kitabı’nın (KKEK 164-20) Üçüncü Bölüm İkinci Kısım 4’üncü maddesinde düzenlenmiş ve tanımlanmış olan “Gelen ve Giden Evrak Kayıt Defteri”nin, bölüğe gelen ve bölükten yazılan yazıların kaydedildiği tamamen askerliğin iç düzeni ile ilgili bir defter olup, ASCK’nın 121’inci maddesi anlamında “askerliğe dair defter” niteliğini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır.

Sanığın eylemi neticesinde Evrak Kayıt Defterinin yakılması veya yok edilmesi şeklinde bir sonuç meydana gelmemiş olup, sübuta eren eylemin hangi suç kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve suçun oluşup oluşmadığının belirlenebilmesi için, söz konusu Defterin tahrip edilip edilmediğinin ve sanığın kastının incelenmesi gerekmektedir.

“Tahrip” sözcüğü; “Yıkma, kırıp dökme, harap etme, bozma” anlamlarına gelmektedir (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayını, Ankara 2005, s. 1885).

Sanık, ciltli vaziyetteki Evrak Kayıt Defterinin, 24.09.2007 tarihli şikayet dilekçesinin ve 25.09.2007 tarihli Uzm.J.III.Kad.Çvş. M.M.'nin savunma yazısının kaydedildiği 90 ve 91’inci sayfalarını yerinden kopartıp almış, sayfaların fotokopilerini dilekçesinin ekinde delil olarak Askeri Mahkemeye göndermiş, fotoğraflarını ve fotoğrafların yer aldığı CD’yi de kovuşturma aşamasında savunmasının ekinde sunmuştur. Buna göre, Evrak Kayıt Defterinin tahrip edildiğinden söz edilmesi mümkün olmayıp, sanığın eyleminin, “Tahrifat” (Tahrif: Bir şeyin aslını bozma, kalem oynatma, değiştirme) niteliğinde kaldığı, defterin bütünlüğünün bozulmadığı ve içerdiği bilgilerin gizlenmesinin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.

Bu nedenlerle, sanığın eyleminin, ASCK’nın “Askerliğe ait vesika, evrak, harita ve şekilleri yakanlar” başlıklı 121’inci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

ASCK’nın 121’inci maddesinde düzenlenen askerliğe ait evrakı yok etmek suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığına ilişkin yapılan incelemede ise; yukarıda da belirtildiği gibi, sanık tarafından suça konu Defterin sadece iki sayfası kopartılmış olup, suçun maddi unsuru olan “tahrip etmek”, “yakmak”, “yok etmek veya ettirmek” şeklindeki seçimlik hareketlerden herhangi birisinin, dolayısıyla suçun maddi unsurunun gerçekleşmediği görülmektedir.

Diğer taraftan, sanığın, kendisi açısından delil teşkil ettiğini düşündüğü Evrak Kayıt Defterinin 90 ve 91’inci sayfalarını ileride ibraz etmek amacıyla ve bu süre içerisinde kaybolabileceği endişesiyle yerinden kopardığı, sayfaların fotokopilerini Askeri Mahkemeye göndermek suretiyle de, içerdiği bilgilerin gizlenmesi değil, gizlenmesinin önlenmesi saikiyle hareket ettiği, bu durumda, fena niyetle ve suç kastıyla hareket ettiğinin kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, sanığa yüklenen ve ASCK’nın 121’inci maddesinde düzenlenen “askerliğe ait evrakı yok etmek” suçunun unsurları yönünden oluşmadığı sonucuna varıldığından; Başsavcılık itirazının kabulü ile, Daire kararının kaldırılmasına ve mahkûmiyet hükmünün, sübut yönünden bozulmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy