Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2011/101 Esas 2011/104 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2011/ 101
Karar No: 2011 / 104
Karar Tarihi: 18.11.2011

(353 S. K. m. 217, 222, 225) (1632 S. K. m. 66) (5237 S. K. m. 62) (5271 S. K. m. 40, 261)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; uyarlama yargılaması sonunda verilen mahkûmiyet hükmünün, hükümlünün başvurusu nedeniyle Dairece temyiz incelemesi yapılarak düzeltilerek onanmasından sonra, aynı hüküm ile ilgili olarak temyiz kanun yoluna başvurma hakkına sahip bulunan hükümlü müdafiine hükmün tebliğ edilmediğinin anlaşılması üzerine, bu konuda gereken tebligat işleminin yapılarak noksanlığın giderilmesinin ardından, müdafiin de temyiz isteminde bulunması durumunda, bu istemin, eski hale getirme mi yoksa temyiz kanun yolu başvurusu olarak mı değerlendirilmesi gerektiğine ilişkindir.

Daire; hükmün usulüne uygun olarak müdafie zamanında tebliğ edilmemesinde ve müdafiin temyiz hakkını kullanamamasında, müdafiin bir kusurunun olmadığını, tebligat olmadığı yerde geçirilmiş bir sürenin varlığından söz edilemeyeceğini, somut olayda eski hale getirme kurumunun uygulanmasıyla ilgili şartların bulunmadığını belirterek; müdafiin söz konusu başvurusunun temyiz istemi niteliğinde olduğunun kabulüyle yapmış olduğu inceleme sonucunda, müdafiin temyiz sebeplerini haklı ve yerinde görmeyerek, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi uyarınca istemin reddi yönünde bir karar vermişken;

Başsavcılık; kanun yoluna başvuru hakkı, Daire tarafından hükmün onanmasından sonra kendisine bildirilen müdafiin yapmış olduğu başvurunun, eski hale getirme istemi niteliğinde olduğu, daha önce onanarak kesinleşen hükmün tekrar incelenemeyeceği, Dairece sadece eski hale getirme istemiyle ilgili bir karar verilmesi gerekirken, kesinleşmiş hükümle ilgili olarak yeniden temyiz incelemesi yapılarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu görüşüyle, Daire kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürerek, Daire kararına itiraz etmiştir.

Dosya içeriğindeki bilgilere göre; sanığın, 15.9.2001 tarihinde 10 gün süre ile izne gönderildiği, 6 gün yol süresi verildiği, buna göre 2.10.2001 tarihinde birliğine dönmesi gerekirken dönmediği, 29.12.2006 tarihinde güvenlik güçlerine teslim olduğu, böylece 2.10.2001-29.12.2006 tarihleri arasında izin tecavüzünde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Sanığın eylemiyle ilgili yargılama aşamalarının incelenmesi;

Hükümlünün, suç tarihlerinden önce işlediği başka bir izin tecavüzü suçundan dolayı on ay hapis cezasına mahkûm edilmiş ve 20.09.2001 tarihinde kesinleşen bu cezasının kısmen infaz edilmiş olması nedeniyle, 02.10.2001-29.12.2006 tarihleri arasında mükerrer izin tecavüzü suçunu işlediği kabul edilerek, 9’uncu Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 24.04.2007 tarihli, 2007/590-153 Esas ve Karar sayılı hükmü ile, ASCK’nın 66/2-c ve TCK’nın 62’nci maddeleri uyarınca bir yıl on ay on beş gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, taraflarca temyiz edilmeyen bu hüküm 22.05.2007 tarihinde kesinleşmiştir.

5237 sayılı TCK’nın 5’inci maddesi ile, 5252 sayılı Kanun’un 5349 ve 5560 sayılı Kanunlarla değişik geçici 1’inci maddesinde yer alan düzenlemeler karşısında, 31.12.2008 tarihinden sonra ASCK’nın 42’nci maddesinde yer alan tekerrür hükümlerinin uygulanma imkanı kalmamıştır. Bu kapsamda hükümlünün eyleminin mükerrer izin tecavüzü suçunu değil, izin tecavüzü suçunu oluşturması ve infazının da henüz tamamlanmamış olması nedeniyle, Askeri Mahkemece, lehe kanun değerlendirmesi için yeniden yargılanması (uyarlama muhakemesi yapılması) gerekmiştir. Yapılan yargılama sonucunda, hükümlünün izin tecavüzü suçunu işlediği kabul edilerek, eylemine uyan ASCK’nın 66/1- b (teşdiden) ve TCK’nın 62’nci maddeleri gereğince, on bir ay yedi gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCK’nın 58/6’ncı maddesi gereğince, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.

Askeri Mahkemece, gerekçeli hüküm (uyarlama kararı) hükümlüye tebliğ edilmiş, ancak mazeret belirterek duruşmaya katılmayan hükümlü müdafiine tebliğ edilmemiştir.

Kararın hükümlü müdafiine tebliğ edilmediği dikkate alınmaksızın, Askeri Yargıtay 1’inci Dairesince, hükümlünün temyiz başvurusu doğrultusunda temyiz incelemesi yapılarak, 19.01.2011 tarihli ve 2011/81-78 sayılı karar ile, hükümdeki bir yıl denetim süresini belirleyen bölümünün düzeltilerek, hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Bu inceleme ve onama kararından sonra mahallinde hükmün infazı işlemine geçilmek istenildiği esnada durumdan haberdar olan hükümlü müdafii tarafından, uyarlama hükmünün kendisine tebliğ edilmeksizin Dairece temyiz incelemesine tabi tutulduğunu, bu hükme karşı müdafi olarak temyiz hakkını kullanmak istediğini belirterek, eski hale getirme ve hükmün esası ile ilgili bir takım sebepler ileri sürerek hükmü temyiz etmiştir.

Hükümlü müdafiinin temyiz dilekçesinin, hangi hukuki kurum kapsamında kabul edilmesi gerektiği konusunun incelenmesi;

CMK’nın 40’ıncı maddesinde eski hale getirme kurumunun, “Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir. Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de kişi kusursuz sayılır.” şeklinde düzenlendiği görülmektedir. Böylece kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş veya kanun yoluna başvurma hakkı kendisine bildirilmemiş olan kişi eski hale getirme kurumundan yararlanabilecektir. Her iki halde de kişiye tefhim veya tebliğ edilmiş bir karar bulunmakta, ancak kişi, ya kusuru olmadan bir hakkı kullanması için gereken süreyi kaçırmakta ya da kendisine tefhim veya tebliğ olunan kararda kanun yolu, süresi, mercii ve şekli gibi hususlar açıkça belirtilmediğinden kanun yoluna başvurma hakkını kullanamamaktadır. Somut olayda, hükümlü müdafiine, uyarlama kararı ile ilgili herhangi bir tebligat yapılmadığından, kusursuz olarak bir süreyi geciktirdiği söylenemez. Aksine, CMK’nın 261’inci maddesi hükmü ile tanınan ve kullanılması mümkün olan temyiz hakkı hükümlü müdafiine tebligat yapılmadığından kullandırılmamıştır. Böylesi bir durumda, eski hale getirme kurumundan değil, temyiz hakkını kullanma imkanının sağlanamamasından söz edilmesi gerekmektedir.

Askeri Yargıtay’ca yapılacak incelemelerin konusunu düzenleyen 353 sayılı Kanun’un 222’nci maddesi; “Askeri Yargıtay temyiz dilekçe, beyan ve layihasında ve tebliğnamede ileri sürülen hususları ve bunlar dışında hükmün esasına dokunacak derecede hukuka aykırı hallerin bulunup bulunmadığını inceler.”,

Kararın düzeltilmesini düzenleyen 225’inci maddesi; “Askeri Yargıtay Dairelerinin veya Daireler Kurulunun kararlarına karşı Askeri Yargıtay Başsavcısı doğrudan doğruya hükmün veya kararın özüne etkili ve temyiz dilekçe, beyan ve layihasında veya tebliğnamede yazılan bir hususun veya bunlar dışında esas hükme etkili olan noksan ve yanlışların temyiz incelemesinde göz önüne alınmayarak dokunulmadan geçilmiş olması hallerinde karar düzeltilmesi isteminde bulunabilir.

Bu istem üzerine temyiz incelemesi, kararı vermiş olan Daire veya Daireler Kurulu tarafından yapılır.” hükümlerini içermektedir.

Konu ile ilgili yasal düzenlemeler bu merkezde olup; Askeri Yargıtay’ın yapacağı temyiz incelemesi sırasında, temyiz dilekçe, beyan ve layihasında veya tebliğnamede ileri sürülen hususları ve bunların dışında hükmün esasına dokunacak derecede hukuka aykırı hallerin bulunup bulunmadığını inceleme zorunluluğu bulunmaktadır. Kararın düzeltilmesi kurumu ile de, hükmün ve kararın özüne etkili ve temyiz dilekçe, beyan ve layihasında veya tebliğnamede yazılı bir hususun veya bunlar dışında esas hükme etkili olan noksan ve yanlışların temyiz incelemesinde göz önüne alınmayarak dokunulmadan geçilmiş olması hallerinde, bu noksanlığın giderilmesi bakımından, kararı vermiş olan Dairece yeniden temyiz incelemesi yapılmasına ve bu konudaki başvurunun yerinde görülmesi halinde karanın düzeltilmesine imkan sağlandığı görülmektedir.

Somut olayda, müdafiin temsil yetkisinin sona erdiğine veya yaptığı temyiz isteminin geri alınmasına ilişkin, hükümlünün bir arzusu bulunmamaktadır. Bu bağlamda, Askeri Mahkeme tarafından 22.06.2010 tarihinde verilen uyarlama hükmünün, hükümlü müdafiine tebliğ edilmesi, CMK’nın 35/2 ve 261’inci maddeleri hükümlerine göre yasal bir zorunluluktur. Yine hükmün, usulüne uygun olarak müdafie tebliğ edilmemesinde, müdafiin herhangi bir kusuru bulunmamaktadır.

Buradaki sorun, kanun yoluna başvurma hakkı bulunan tarafların tamamına tebligat işlemi yapılmadan, varsa temyiz istemleri toplanmadan temyiz incelemesine başlanılmaması, uyarlama kararının, temyiz hakkı bulunan hükümlü müdafiine de tebliğ edilmesi bakımından, dava dosyasının, Dairece verilecek bir ara kararıyla mahalline gönderilerek tebligat işleminin tamamlattırılmasından sonra ancak temyiz incelemesine geçilmesi gerekmesine rağmen, bu hususun göz ardı edilerek, yalnızca hükümlünün temyiz istemine istinaden yapılan incelemenin sonucunda, hükmün düzeltilerek onanması ve Askeri Yargıtay Başsavcılığınca da itiraza gelinmeyerek kesinleşmiş bulunmasıdır. Ne var ki, Dairenin düzelterek onama kararında, kararı temyiz hakkı bulunan ve tamamen haklı nedenlerle o aşamada henüz bu hakkını kullanamamış olan hükümlü müdafiinin temyiz sebepleri karşılanamamıştır.

Dolayısıyla, hükümlü müdafiinin, uyarlama kararının sonradan kendisine tebliğ edilmesi üzerine vermiş olduğu temyiz dilekçesinde ileri sürmüş olduğu hususların, 353 sayılı Kanun’un 225’inci maddesi uyarınca kararın düzeltilmesi kurumu çerçevesinde yapılacak bir temyiz incelemesiyle ele alınarak karşılanması, Dairece bu suretle yapılacak inceleme sonucunda müdafiin temyiz sebeplerinin yerinde görülmesi halinde, önceki düzelterek onama kararının kaldırılarak yeniden bir karar verilmesi; yerinde görülmemesi halinde ise, temyiz sebeplerinin ve karar düzeltme isteminin reddine karar verilerek işin sona erdirilmesi gerekmektedir.

Dairece açıkça belirtilmemekle birlikte, müdafiin temyiz isteminin, kararın düzeltilmesi istemi gibi değerlendirilerek; müdafiin temyiz isteminde ileri sürmüş olduğu; lehe hükümlerin uygulanmadığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiği ve cezanın zaman aşımına uğradığı gibi hususların karşılanması bakımından yeniden inceleme yapıldığı ve bu incelemenin sonucunda kabule değer bulunmadığı belirtilerek temyiz sebeplerinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. İyi ifade edilememekle birlikte, Dairece, kararın düzeltilmesi kurumu çerçevesinde bir inceleme yapılarak, uyarlama hükmünü temyiz etme hakkı bulunan ve temyize gelmiş olan tüm kişilerin temyiz sebepleri bu suretle karşılanarak, hukuka uygun bir karar verildiği görülmekle, Daire kararının kaldırılması yönündeki Başsavcılık itirazının reddine karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy