Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2011/100 Esas 2011/99 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2011/ 100
Karar No: 2011 / 99
Karar Tarihi: 27.10.2011

(5271 S. K. m. 74, 149, 150, 151, 156, 188) (1632 S. K. Ek. m. 10)

Daire; sanığın, müdafii ile birlikte savunma yapma talebine aykırı olarak, istinabe mahkemesinde müdafii atanmaksızın bozma ilamına karşı, sorgu/savunmasının saptanmış olmasını ve bu kapsamda müdafi atanmadan yargılamanın sürdürülmesini hukuka kesin aykırılık ve bozma nedeni olarak kabul etmiştir. Ayrıca, CMK’nın 74/2’nci maddesi uyarınca oturum arasında görevlendirilen müdafiin de, zorunlu müdafii olarak kabul edilmesi gerektiğini, CMK’nın 188’inci maddesine göre, esasa ilişkin hükmün kesinleşmesi halinde görevinin sona ereceğini, bu nedenle, karar duruşmasına katılmayan müdafii yerine başka bir müdafii görevlendirilmemesinin savunma hakkını kısıtladığını ve hukuka kesin aykırılık teşkil ettiğini belirterek, bu hususu da bozma nedeni kabul etmekte iken,

Başsavcılık; sanığın, istinabe mahkemesindeki talebi doğrultusunda ilk duruşmada müdafii tayin edilmesi ve bu müdafiin daha sonraki duruşmaya katılarak dosyaya vakıf olması karşısında, bozma kararına karşı beyanlarının tespiti sırasında müdafii tayini yapılmaması şeklindeki eksikliğin, davanın esasına etkili olmadığı; adli gözlem işlemi sonucunda hazırlanan raporlardan, sanığın psikiyatrik ve nörolojik yönden sağlam olduğunun tespit edilmesi nedeniyle, CMK’nın 74/2’nci maddesi uyarınca atanan müdafiinin yokluğunda karar verilmesinin de esasa etkili olmadığı görüşüyle, Daire kararının kaldırılması ve temyiz incelemesine Dairece devam edilmesi gerektiği ileri sürülerek Daire kararına itiraz edilmiştir.

CMK’nın 149’uncu maddesinin ilk fıkrasında, şüpheli veya sanığın, soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında bir müdafiin yardımından yararlanabileceği, 147’nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde ise, ifadesi alınan veya sorguya çekilen şüpheli veya sanığa bu hakkın hatırlatılacağı, müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirileceği hükme bağlanmıştır.

CMK’nın “Müdafiin görevlendirilmesi” başlığını taşıyan 150’nci maddesinin birinci fıkrasında, şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafii seçmesinin istenileceği, müdafii seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafii görevlendirileceği, “Gözlem altına alınma” başlığını taşıyan 74’üncü maddesinin birinci fıkrasında, fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için; uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafiinin dinlenilmesinden sonra, resmi bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hakimi, kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından karar verilebileceği, ikinci fıkrasında, şüpheli veya sanığın müdafii yoksa, hakim veya mahkemenin istemi üzerine, baro tarafından bir müdafii görevlendirileceği, “Duruşmada hazır bulunacaklar” başlığını taşıyan 188’inci maddesinin birinci fıkrasında, duruşmada, hükme katılacak hakimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt katibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hallerde müdafiin hazır bulunmasının şart olduğu hüküm altına alınmıştır.

CMK’nın 150’inci maddesiyle ilgili inceleme;

CMK sorgu/savunmayı, sanığın kendisini iddiaya karşı savunmasının aracı olarak kabul etmiştir. Bazı istisnalar dışında hukukumuzda, zorunlu müdafii müessesesi kabul edilmemiştir. Ancak,

yukarıda açıklandığı üzere, şüpheli veya sanığın müdafii istemesi halinde, CMK’nın 150’nci maddesinin birinci fıkrasının emredici hükmü uyarınca, hakim veya mahkeme tarafından bir müdafii görevlendirilmesi zorunludur. Bu şekilde görevlendirilen müdafii duruşmada hazır bulunmaz, zamansız olarak duruşmadan çekilir veya görevini yapmaktan kaçınırsa, CMK’nın 151’inci maddesi gereğince, hakim veya mahkemenin derhal başka bir müdafi görevlendirilmesi için gerekli işlemleri yapması zorunludur. Ayrıca, şüpheli veya sanık sonradan bir müdafii seçerse CMK’nın 156’ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, baro tarafından gönderilen müdafiinin görevi sona erecektir.

Savunma görevinin gereği gibi yapılabilmesi ve sanığa yüklenen suçla ilgili gerçeğin ortaya çıkarılması için, savunma makamının gerekli yetkilerle donatılmış olması gerekir. Burada önemli olan, iddia ve savunma makamları arasında, yetki yönünden bir dengenin sağlanması, başka bir ifadeyle silahların eşitliği ilkesinin gözetilmesidir.

Somut olayda, sanığın, istinabe yoluyla tespit edilen sorgu/savunmasının, bir müdafiin yardımından yararlanmayı istemiş olmasına rağmen, müdafi görevlendirilmeksizin yaptırılması ve müdafi bulundurulmaksızın duruşmaya devam edilerek hükümlülüğüne karar verilmesi, aynı zamanda Anayasa’nın 36/1 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddelerinde ifadesini bulan “adil yargılanma hakkı”nın da ihlali niteliğindedir.

Açıklanan nedenlerle, savunmasını müdafii ile yapmak isteyen sanığa, CMK’nın 150/1’inci maddesi uyarınca bir müdafi görevlendirilmesi ve bu müdafiin aynı Kanun’un 151/1 ve 188/1’inci maddeleri hükümleri gereğince her duruşmada hazır bulundurulması zorunlu iken; bir müdafi tayin edilmeden ifadesinin tespit edilmesi ve müdafi olmaksızın davaya devam olunarak hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması mahiyetinde olup, bu durum, 353 sayılı Kanun’un 207/3-E, H madde, fıkra ve bentleri hükümlerine göre hukuka kesin aykırılık teşkil ettiğinden, Başsavcılığın aksi yöndeki itirazının reddine karar verilmiştir.

CMK’nın 74’üncü maddesiyle ilgili inceleme;

CMK’nın 74’üncü maddesine göre, sanığın akıl hastası olup olmadığının saptanması için bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına, ancak fiili işlediği yolunda kuvvetli şüphe bulunması halinde ve uzman hekimin önerisi üzerine karar verilebilecektir. Yine anılan maddede, gözlem altına alınma kararının, savcı ve müdafiin dinlenmesinden sonra verilebileceği, şüpheli veya sanığın müdafii yoksa mahkemenin istemi üzerine baro tarafından bir müdafi görevlendirileceği öngörülmüştür.

Somut olayda, askeri mahkemece bu kurala uyulmayarak, sanığın, bir müdafiinin ve bilirkişinin bulunmadığı duruşmada adli gözlem altına alınmasına karar verilmiş, akabinde sanık hakkında müdafii görevlendirilmesi için Edirne Baro Başkanlığından talepte bulunularak, duruşma 02.12.2009 gününe bırakılmış, Edirne Barosunca görevlendirilen avukatın müdafiliğine duruşmada karar verilip, müşahede kararının yerine getirilmesinin beklenmesine karar verilmiş ve duruşma 24.02.2010 tarihine bırakılmıştır. Bu duruşmada ise, sanığın ve müdafiinin yokluğunda sanıkla ilgili olarak gönderilen Adli Rapor ve Sağlık Kurulu raporu okunduktan sonra, karar verildiği görülmektedir.

CMK’nın 74’üncü maddesi gereğince, sanığın, cezai ehliyetinin ve askerliğe elverişlilik durumunun tespiti için adli gözlem altına alınmasına karar verilmesi nedeniyle görevlendirilen müdafiin, duruşmada hazır bulundurularak, adli gözlem sonucu hazırlanan raporlarla ilgili savunmasını yapabilme imkanı sağlanmadan hüküm verilmesi, savunma hakkının kısıtlanması mahiyetinde bulunduğundan ve hukuka kesin aykırılık oluşturduğundan, Başsavcılık itirazının bu yönden de reddine karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy