Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2010/99 Esas 2010/106 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2010/ 99
Karar No: 2010 / 106
Karar Tarihi: 04.11.2010

(1632 S. K. m. 135) (5237 S. K. m. 252) (3497 S. K. m. 2) (AYDK. 13.01.2005 T. 2005/9 E. 2005/7 K.) (AYDK. 01.07.1999 T. 1999/161 E. 1999/151 K.) (YCGK. 08.06.2004 T. 2004/5-78 E. 2004/135 K.) (YCGK. 30.09.2003 T. 2003/5-202 E. 2003/230 K.) (YCGK. 13.11.2001 T. 2001/5-242 E. 2001/245 K.) (YCGK. 18.04.1994 T. 1994/5-55 E. 1994/103 K.) (YCGK. 04.05.1987 T. 1987/600 E. 1987/245 K.) (YCGK. 25.04.1983 T. 1983/5-113 E. 1983/197 K.)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulu’nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin rüşvet suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.

Daire; sanığın rüşvet anlaşması yaptığı hususunun şüpheli kaldığını, ancak nöbet tuttuğu sorumluluk bölgesindeki kara sınırından yasadışı mal geçirilmesine engel olması ve kaçakçıları durdurması gerekirken, görev gereklerine aykırı davranması nedeniyle eyleminin memuriyet görevini kötüye kullanmak suçunu oluşturduğunu kabul ederken;

Başsavcılık; tanık beyanları arasında çelişki bulunmadığını, sanığın kaçakçılarla rüşvet anlaşması yaptığının sabit olduğunu ve rüşvet suçunu işlediğini ileri sürerek, Daire kararına itiraz etmiştir.

Sanığın eyleminin rüşvet suçunu oluşturup oluşturmadığının tespiti bakımından, mevzuattaki düzenlemelerin ve atılı suçun unsurlarının incelenmesi gerekmektedir.

ASCK.'nın Rüşvet başlığını taşıyan 135'inci maddesinde, askeri şahıslardan herhangi birinin (765 sayılı) TCK.'nın üçüncü babının üçüncü faslında yazılı suçlardan birini işlemesi halinde o fasıldaki cezalarla cezalandırılacağı öngörülmüştür.

765 sayılı TCK.'nın üçüncü babının üçüncü faslında yer alan 211/1'inci maddesinde rüşvet, Ceza Kanununun tatbikinde memur sayılanların, kanunen veya nizamen yapmaya veya yapmamaya mecbur oldukları şeyi yapmak veya yapmamak için aldıkları veya başkalarına aldırdıkları para, hediye ve her ne nam altında olursa olsun sağladıkları diğer menfaatler ile bu maksatla alıp sattıkları veya ihale eyledikleri taşınır ve taşınmaz malların gerçek değeri ile verilip alınan bedel arasındaki fahiş fark rüşvet sayılır. şeklinde tarif edilmiştir.

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'da Rüşvet suçu yeniden düzenlenmiştir.

5237 sayılı TCK.'nın 252/3'üncü maddesinde rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır şeklinde tarif edilmiştir.

Maddenin gerekçesinde de, Rüşvet suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin elde ettiği menfaatin belli bir amaca yönelik olması gerekir. Başka bir ifadeyle, haksız menfaatin, hukuki olmayan bir işin yapılması ya da yapılmaması amacıyla temin edilmiş olması gerekir. Buna karşılık, izlenen suç siyaseti gereğince, haklı bir işin gördürülmesi amacıyla kamu görevlisine menfaat temininin, rüşvet suçunu oluşturmayacağı kabul edilmiştir. ... denilmektedir.

5237 sayılı TCK.'nın 252'nci maddesinin birinci fıkrasında, Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur. düzenlemesine yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi, yeni TCK.'da hukuki olmayan bir işin yapılması ya da yapılmaması karşılığında rüşvet teklif veya vaat etmeyi, vaat ve teklifi kabul etmeyi suç olmaktan çıkarmamakta, bununla birlikte, rüşvet konusunda anlaşmaya varmayı veya rüşvet konusu yaran almayı ya da vermeyi suçun tamamlanması için gerekli saymaktadır. Diğer bir ifadeyle, rüşvet anlaşması yapıldığı anda suç tamamlanmış kabul edilmektedir.

Kasten işlenebilen rüşvet suçunun temel unsuru, bir memurun (kamu görevlisinin) yapacağı veya yapmayacağı iş konusunda menfaat elde etmek için bir kimseyle anlaşmış olmasıdır. Anlaşmanın varlığı için tarafların iradelerinin birleşmiş olması yeterli olup, başkaca bir şart aranmamaktadır.

Doktrinde ve uygulamada da, rüşvet suçunun oluşabilmesi için, taraflar arasında bu hususta yapılmış bir anlaşmanın varlığının gerekli olduğu ve suçun anlaşma ile tamamlandığı kabul edilmektedir (Sahir ERMAN-Çetin ÖZEK: Ceza Hukuku Özel Bölüm (Kamu İdaresine Karşı İşlenen Suçlar), İstanbul 1992, s.96; Faruk EREM-Nevzat TOROSLU: Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara 1999, 7. Bası, s. 175; Durmuş TEZCAN-M. Ruhan ERDEM-R. Murat ÖNOK: Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Ankara 2008, s.815; M.E. ARTUK-A. GÖKÇEN-A.C. YENİDÜNYA: TCK Şerhi, C.5, Ankara 2009, s.4932-4934; Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun 13.01.2005 tarihli, 2005/9-7; 19.04.2001 tarihli, 2001/32-38; 22.06.2000 tarihli, 2000/128-128; 01.07.1999 tarihli, 1999/161-151; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.06.2004 tarihli, 2004/5MD-78/135; 30.09.2003 tarihli, 2003/5-202/230; 13.11.2001 tarihli, 2001/5-242/245; 18.04.1994 tarihli, 1994/5-55/103; 04.05.1987 tarihli, 1987/600-245 ve 25.04.1983 tarihli, 1983/113-197 Esas ve Karar sayılı kararları bu yöndedir).

Rüşvet anlaşmasının gerçekleştiği an ise, istek veya önerinin karşı tarafça kabul edildiği, dolayısıyla tarafların rızalarının uyuştuğu andır. Rüşvet alma veya verme, anlaşma anında olabileceği gibi, önceden varılmış mutabakat gereğince sonradan da ifa edilebilir. Rüşvet anlaşması yapıldıktan sonra bu anlaşmaya konu olan vaat veya taahhüdün yahut işin yerine getirilip getirilmemesi ya da sonradan kişinin veya memurun (kamu görevlisinin) bu anlaşmadan vazgeçerek, ceza sorumluluğundan kurtulmak için durumu yetkili makamlara duyurması da suçun tamamlanmasına engel değildir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.06.2004 tarihli, 2004/5MD-78/135 ve 13.11.2001 tarihli, 2001/5-242/245 E. ve K. sayılı kararları).

Sanığın, olay sırasında Türkiye-Suriye sınırında ve 241 ile 248 numaralı hudut taşları arasındaki bölgede nöbetçi olması nedeniyle, 3497 sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanun'un 2'nci maddesindeki;

Kara sınırlarını korumak ve güvenliğini sağlamak görevi Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait olup bu görev sınır birliklerince;

1- Kendi sorumluluğunda olan bölgede sınırı korumak ve güvenliğini sağlamak,

2- Gümrük hattındaki giriş ve çıkış kaçakçılığı ile kara sınırları boyunca tesis edilen birinci derecede askeri yasak bölge içerisinde suç teşkil eden eylemleri önlemek, suçluları yakalamak, bu bölgede işlenen meşhut suç faillerini ikinci derecede askeri yasak bölgede de takip etmek ve yakalamak, failler hakkında zorunlu yasal işlemleri yapmak, yakalanan kişi ve suç delillerini ilgisine göre mahalli güvenlik kuvvetlerine teslim etmek,

3- ... Şeklinde yerine getirilir.

Yukarıda belirtilen görevler askeri hizmetlerden sayılır. hükmü karşısında, sorumluluk bölgesindeki kara sınırından kaçak giriş ve çıkış yapılmasını önlemek ve suçluları yakalamakla görevli olduğu;

Dosya dizi 10-1 l'de yer alan ve olay tarihinden önce kendisine tebliğ edilmiş olan 20 NO.LU YÜKSEK GÖZETLEME KULESİ NÖBET ÖZEL TALİMATI'nda da, YGK nöbetçisi, şüpheli gördüğü her şahsı Krk. K.na haber verecektir, Çobanlar ve siviller kule ve mevzilerin 100 metre yakınma yaklaştırılmayacaktır, ... Siviller nöbet bölgesine gelip herhangi bir kanunsuz teklif yapacak olursa, şahıs bölgeden ayrılmadan çok ivedi bir şekilde Karakol Komutanı veya en yakın rütbeliye haber verilecektir şeklinde emirler yer aldığı, sanığın da, olaydan kısa bir süre önce 07.06.2007 tarihinde 16 numaralı tim gözetleme faaliyeti sırasında, Suriye sınırından Türkiye istikametine doğru bir aracın yaklaşması üzerine durumu Karakol Komutanına bildirmek suretiyle Suriye uyruklu bir sivil şahsın yakalanmasında görev aldığı anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalar dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; 03.07.2007 tarihinde 02.00-06.00 saatleri arasında Suriye sınırında bulunan 20 numaralı YGK.'da nöbetçi olan sanığın, nöbet bölgesine gelen C. isimli şahsın 300 TL karşılığında sınırdan kaçak mal geçirilmesi konusundaki teklifini kabul ettiği, müdahale etmemesi için diğer nöbetçiyi tehdit ederek geçiş yapılacak yerin tersi istikamete götürüp nöbet bölgesinden uzaklaştırdığı, ASKARAD Timinde görevli Atğm. T.K.'nin gece görüş dürbünü ile kaçak mal geçirildiğini tespit ederek yaptığı müdahale neticesinde, nöbet bölgesinin yirmi metre kadar yakınında bulunan dört çuval ve daha sonra yapılan aramada bulunan altı çuval içerisinde toplam 12.000 adet güneş gözlüğü ele geçirildiği anlaşılmakta olup, sanık ile C. isimli şahıs arasında yapılmış bir rüşvet anlaşmasının mevcut olduğu görülmektedir.

Böylece sanığın, 3497 sayılı Kanun'un 2'nci maddesi gereğince, kara sınırı boyunca tesis edilen birinci derece askeri yasak bölge içerisinde kaçak giriş ve çıkış yapılmasını önlemek ve suçluları yakalamakla görevliyken, bu görevini yapmamak, yani Görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapmamak için bir menfaat karşılığında anlaşmak suretiyle rüşvet suçunu işlediği sonucuna varıldığından; Başsavcılık itirazının kabulü ile Daire kararının kaldırılmasına, beraat hükmünün, sübut yönünden bozulmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy