Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2010/2 Esas 2010/2 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2010/ 2
Karar No: 2010 / 2
Karar Tarihi: 21.01.2010

(5237 S. K. m. 296) (1632 S. K. m. 100, 140) (765 S. K. m. 304) (353 S. K. m. 12, 17) (ANY. MAH. 30.01.2002 T. 2002/17 E. 2002/22 K.) (AYDK. 05.03.1998 T. 1998/36 E. 1998/37 K.)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eylemlerinin ASCK'nın 100 ve devamı maddelerinde düzenlenen askeri isyan suçunu mu, yoksa 5237 sayılı TCK'nın 296'ncı maddesinde düzenlenen hükümlü ve tutukluların toplu olarak ayaklanması suçunu mu oluşturduğu, buna bağlı olarak yargılama görevinin Askeri Mahkemeye mi, Adliye Mahkemesine mi ait olduğunun belirlenmesine ilişkindir.

Daire; olay tarihinde tutuklu veya hükümlü de olsalar askeri şahıs oldukları hususunda şüphe bulunmayan sanıkların, arkadaşlarının dövüldüğünden bahisle, gardiyanların, nöbetçi heyetinin ve cezaevi müdürünün ikaz ve müdahalelerine rağmen gürültü, patırtı ile alenen bir araya gelip, bağırmak, kapılara vurmak, çay ocağını devirmek ve koğuş camlarını kırmak şeklindeki eylemlerinin ASCK'nın 100 ve devamı maddelerinde düzenlenen askeri isyan suçunu oluşturduğunu kabul ederken;

Başsavcılık; sanıkların eylemlerinin, Devletin zor kullanma (Hürriyetten yoksun bırakma) yetkisini zedelemeye veya ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu, TCK'da düzenlenen hükümlü ve tutukluların ayaklanması suçunu oluşturduğunu, sanıklardan bazılarının halen, bazılarının suç tarihlerinde askerliğe elverişli olmadıklarını, yargılamanın Adliye Mahkemesinin görevine girdiği, mahkumiyet hükümlerinin görev yönünden bozulması gerektiğini ileri sürerek Daire kararına itiraz etmiştir.

Dosyada mevcut delillere göre; sanıkların, haklarındaki hükümler temyiz edilmeyen diğer sanıklarla birlikte Sarıkamış Askeri Ceza ve Tutukevinde tutuklu ve hükümlü oldukları, 15.7.2004 tarihinde arkadaşlarının dövüldüğünden bahisle gardiyanların üzerine yürüdükleri, gürültü, patırtı yaptıkları, koğuşların kapılarını ve pencerelerin camlarını kırıp, çay ocağını devirdikleri, yapılan uyarıları dinlemedikleri verilen emirlere riayet etmedikleri anlaşılmaktadır.

Sanıkların eylemleriyle ilgili olabilecek tutuklu veya hükümlülerin toplu olarak ayaklanması suçu ve askeri isyan suçunun unsurlarının incelenmesinde yarar bulunmaktadır.

ASCK'nın 100'üncü maddesinde askeri isyan suçu birden ziyade askeri şahsın gürültü, patırtı ile veya alenen toplanarak bir amire veya mafevke itaatsizliğe veya mukavemet veya fiilen taarruza birlikte kalkışmaları şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre; iki veya daha ziyade askeri şahsın, gürültü ve patırtı ile alenen toplanarak müşterek bir kast ve arzu içerisinde bir amire veya üste itaatsizliğe veya mukavemete veya fiilen taarruza birlikte teşebbüs etmeleri, suçun oluşumu için zorunlu unsurlardır. İtaatsizlik, mukavemet veya fiilen taarruz amacına yönelik anlaşma veya birleşme önceden olabileceği gibi sonra da gerçekleşebilir. Ancak, bu amaca yönelik ortak arzu ve kastın haricen anlaşılabilir olması da gerekir (Rıfat TAŞKIN, ASCK Şerhi, 8'inci Bası, Sayfa 187-190; Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun 19.9.1996 tarihli, 1996/126-119; 5.3.1998 tarihli, 1998/36-37 E.K. sayılı kararları).

Askeri isyan suçu ASCK'nın Üçüncü Babındaki Askeri İtaat ve İnkıyadı Bozan Suçlar başlıklı Beşinci Faslında düzenlenmiştir. Maddenin bulunduğu fasıl ve düzenleniş şeklinden de anlaşılacağı üzere, madde ile korunmak istenen hukuki menfaat; bir amir veya üstün hiyerarşik yapı nedeniyle haiz olduğu emretme salahiyeti üstlük/amirlik nüfuzu ve otoritesidir. Maddede birden çok askeri şahsın bir amir veya mafevke yönelik olarak; itaatsizliğe veya mukavemet veya fiilen taarruza birlikte kalkışmaları şeklindeki eylemler askeri isyan suçu sayılarak cezai yaptırıma bağlanmıştır.

Mülga 765 sayılı TCK'nın 304'üncü maddesiyle düzenlenen cezaevi idaresine karşı ayaklanma suçu, 5237 sayılı TCK'nın 296'ncı maddesinde hükümlü veya tutukluların toplu olarak ayaklanması suçu adı altında düzenlenmiş olup, bu suçun oluşabilmesi için sanıkların hükümlü veya tutuklu olması, bunların toplu şekilde ayaklanması, ayaklanmanın üçten fazla kişi tarafından gerçekleştirilmesi ve suç kastıyla hareket edilmesi unsur olarak aranmaktadır.

Hükümlü veya tutukluların toplu olarak ayaklanması suçunda, Devletin egemenliğinin doğal uzantısı olan yargılama, cezalandırma ve cezayı infaz etme (zor kullanma) yetkileri koruma altına alınmış ve bu yetkilerin kullanılmasını engellemeye yönelik eylemler suç sayılarak cezai yaptırıma bağlanmıştır. TCK'nın 296'ncı maddesinde bir kişiye yönelik koruma değil, kurumsal bir otoriteye yönelik hukuk dışı eylemlerin cezalandırılması söz konusudur.

Askeri ceza ve tutukevinde tutuklu ve hükümlü olan sanıkların; meşru veya gayrimeşru bazı taleplerini karşılamaya yönelik olarak veya cezaevi idaresinin, kendilerince mevzuat dışı olarak gördükleri bazı uygulamalarına son vermek amacıyla giriştikleri eylemlerdeki tipiklik, bu eylemlerin cezaevi idaresinde görevli personelin amirlik veya üstlük nüfuzlarına yönelik olmayıp, cezalarının infaz edilmekte olduğu kurumsal yapıya karşı itaatsizlik niteliğindedir.

Somut olayda, bir hükümlünün koğuşuna götürüldüğü sırada dövülmesi ve tutanak tutulduğundan bahisle sanıkların, gardiyanların üzerine yürümeleri, bazılarını darp etmeleriyle başlayıp cezaevi nöbetçi subayı tarafından kendilerine yapılan müteaddit ikazlara rağmen ranzalarla kapılara vurup kırmak ve gardiyanları cezaevinden çıkarmak şeklinde gelişen eylemlerinin; askerlik hizmetinin dışında, hükümlülük veya tutukluluk sıfatlarından kaynaklanıp cezaevi personelinin amirlik veya üstlük nüfuzlarına değil, cezaların infaz edilmekte olduğu kurumsal yapıya ve işleyişine yönelik olması nedeniyle hükümlü veya tutukluların toplu olarak ayaklanması suçunu oluşturduğu sonucuna varılmıştır.

…

Kurulumuzca, sanıklarının eylemlerinin vasfının belirlenmesinden sonra görev konusunun incelenmesine geçilmiştir.

353 sayılı Kanun'un 12'nci maddesinde, Askeri Mahkemelere ve Adliye Mahkemelerine tabi kişiler tarafından bir suçun müştereken işlenmesi halinde eğer suç Askeri Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suç ise sanıkların yargılanmalarının Adliye Mahkemelerine ait olacağı; 17'nci maddesinde, Askeri Mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle suçun; askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde Askeri Mahkemenin görevinin sona ereceği hüküm altına almıştır.

Sanıklara atılı hükümlü veya tutukluların toplu olarak ayaklanması suçu, askeri bir suç olmadığı gibi, askeri bir suça bağlı suç da değildir. Sanıklardan hakkındaki hükmü temyiz etmeyen E.E. ile B.A'nın suç tarihlerinde askerliğe elverişli olmadıkları, diğer bir ifadeyle suçun işlendiği tarihte asker kişi olmadıkları, ayrıca R.K. ile A.K. ise suç tarihinden sonra askerliğe elverişsiz oldukları, asker kişi sıfatları sona erdiği sağlık kurulu raporlarıyla tespit edilmiştir. Dolayısıyla, unsurları ve cezası ASCK'da yazılı olmayan veya ASCK'nın TCK'ya atıf yapmak suretiyle de cezalandırmadığı, unsurları ve cezası tümüyle TCK'da gösterilen, asker ve asker olmayan kişiler tarafından iştirak halinde işlendiği iddia edilen bir suç söz konusudur.

Askeri Mahkemece, ASCK'nın 140'ıncı maddesinde yapılan atıf nedeniyle atılı suçun askeri suç olduğu kabul edilmiş ise de;

Anayasa Mahkemesi’nin 30.1.2002 tarihli, 2002/17-22 Esas ve Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, ASCK'nın 140'ıncı maddesinin 765 sayılı TCK'nın 304'üncü maddesini bünyesine almadığı, zira TCK'nın 304'üncü maddesinin 11.6.1936 tarihli 3038, 28.9.1971 tarihli 1490 ve 7.1.1983 tarihli 2370 sayılı kanunlarla değiştirilmiş olduğu, ASCK'nın 140'ıncı maddesinde hükümlü ve tutuklu olanları firar ettirenlerin cezalandırılacağının düzenlendiği, hükme esas alman ve hükümlü veya tutukluların toplu ayaklanması olarak kabul edilen eylem, mülga 765 sayılı TCK'nın 304 ve 5237 sayılı TCK'nın 296'ncı maddeleri kapsamında olup, ASCK'nın 140'ncı maddesinde tanımlanan suç tipleri ile ilgisi bulunmamaktadır.

Yapılan açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; sanıkların eylemlerinin mülga 765 sayılı TCK'nın 304'üncü maddesine göre cezaevi idaresine karşı ayaklanma suçunu, 5237 sayılı TCK'nın 296'ncı maddesine göre hükümlü veya tutukluların toplu olarak ayaklanması suçunu oluşturması, atılı suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması, bazı sanıkların suç tarihi itibariyle, bazı sanıkların yargılama sırasında askerliğe elverişsiz oldukları için terhis edildiklerinden askeri mahkemede yargılanmalarını gerektiren ilginin kesilmesi ve atılı suçun asker ve asker olmayan kişilerce müştereken işlenmesi karşısında; yargılama görevinin Adliye Mahkemesine ait olduğu sonucuna varıldığından; mahkumiyet hükümlerinin görev yönünden bozulmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy