Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2010/120 Esas 2010/121 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2010/ 120
Karar No: 2010 / 121
Karar Tarihi: 16.12.2010

(5271 S. K. m. 193, 194, 196) (353 S. K. m. 81)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Vicahilik ilkesi"nin ihlal edilip edilmediğine, sanığın savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığına ilişkindir.

Daire; savunma hakkının kısıtlanmadığını, usule aykırılığın hükümlerin özüne etkili olmadığını, hükümlerin onanmasına karar verilmesi gerektiğini kabul ederken;

Başsavcılık, duruşmalarda hazır bulunma hakkının ihlali suretiyle, sanığın iradesine aykırı olarak duruşmadan bağışık tutulmasına karar verilip, yargılamaya yokluğunda devam edilerek hüküm kurulmasının, savunma hakkının kısıtlanması mahiyetinde olduğunu ve bu durumun, hükmün usul yönünden bozulmasını gerektirdiğini ileri sürerek, Daire kararına itiraz etmiştir.

Sanık temyiz dilekçesinde özellikle; tüm duruşmalara katıldığını, her duruşmaya katılmak istediğini mahkemeye bildirdiğini, en son duruşma gününün kendisine zamanında tebliğ edilmediğini, duruşmanın olduğu gün saat 17.00'de duruşma tarihinin tebliğ edildiğini, Duruşmaya katılmak istemiyorum şeklinde evrak imzalamak zorunda kaldığını, mahkemeye faks çekildiğini, bu nedenle kendisini savunamadığını, ileri sürmüştür.

Ceza yargılamasında esas kural yargılamanın sanığın yüzüne karşı yapılmasıdır. Vicahilik ilkesi adını taşıyan bu kural, 5271 sayılı CMK'nın 193'üncü maddesinde Hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz şeklinde açıklanmıştır. Bu düzenlemeye göre, yargılamanın sanığın yokluğunda yürütülüp sona erdirilmesi istisna oluşturmakta ve ancak yasanın öngördüğü koşullarda mümkün bulunmaktadır. Nitekim 5271 sayılı CMK'nın 196'ncı maddesinin 1'inci fıkrası hükmüne göre, sanığın duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulabilmesi kendisinin veya bu konuda yetkilendirilmiş müdafiinin açık isteğine bağlıdır. Başka bir deyişle, duruşmada hazır bulunmak sanık için bir zorunluluktur ve bu zorunluluk ancak kanuna uygun şekilde istemde bulunulması üzerine mahkemece istemin kabulüne karar verildiği takdirde ortadan kalkacaktır. Mahkeme sanığın huzuruna gerek görüyorsa bağışık tutulmaya yönelik istemi kabul etmek zorunda olmadığı gibi böyle bir istemin bulunmadığı hâllerde de kendiliğinden bu yönde bir karar vermesi yasal değildir.

Duruşmanın başlangıcından hüküm verilene kadar kendisini yargılayan mahkemenin huzurunda bulunmak, duruşmalara katılmak ve kendisini savunmak hakkına sahip olan sanığın, bu hakkını kullanmak üzere 353 sayılı Kanun'un 81'inci maddesi gereğince Birliği aracılığıyla duruşmaya çağrılması gerekir. 5271 sayılı CMK'nın 194'üncü maddesinin 2'nci fıkrasında belirtilen Sanık ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse dava yokluğunda bitirilebilir şeklindeki kuralın uygulanabilmesi ise, ara vermeyi izleyen duruşma gününde sanığın kendi isteğiyle duruşmaya gelmemiş olması şartına bağlıdır.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; dosyada mevcut delillere göre; sanığın, mahal mahkemesinde yapılan duruşmalara iştirak ettiği ve duruşmalara katılmak istediği hususunu aşamalarda sürekli dile getirdiği, son olarak 27.05.2009 tarihli duruşmada mümkün olması halinde duruşmanın 15 Temmuz'dan sonraki bir tarihe bırakılmasını talep ettiği, askeri mahkemece duruşmanın 01.07.2009 tarihine talikine ve sanığın duruşmaya celbine karar verildiği, bu arada adli gözlem işlemleri de yürütülmekte olan sanığın, bilinmeyen bir sebeple müteakip duruşmaya katılmadığı, bu kez Mahkemece, sanığa duruşma gününün tebliği ile.tebellüğ belgesinin gönderilmesinin, sanığın duruşmaya katılmayı istememesi halinde bu hususa ilişkin tutanak düzenlenerek tutanağın mahkemeye gönderilmesinin istendiği, ancak sanığın 22.07.2009 tarihinde yapılacak duruşmada hazır bulundurulması yönünde bir karar alınmadığı gibi birlik komutanlığından da bu yönde bir istemde bulunulmadığı, dosyaya giren, sanık celbi konulu yazının 22.07.2009 tarihinde (Patnos'ta) tebliğ edildiğine dair tebellüğ belgesi ile sanığın 22.07.2009 tarihinde yapılacak duruşmaya katılmak istemediğine ve bundan sonraki duruşmalara da katılmayacağına dair tutanağa ilişkin faks belgelere istinaden, 22.07.2009 tarihli duruşmada sanığın duruşmadan bağışık tutulmasına karar verildiği, 22.07.2009 tarihli duruşmada okunan bu faks belgelerin gönderme tarih ve saatinin, 23 Temmuz 2009 günü saat 15.29 olduğu, nihayet 16.09.2009 tarihli duruşmada sanığın yokluğunda hüküm kurularak yargılamaya son verildiği, anlaşılmaktadır.

Dosyadan, sanığın 01.07.2009 tarihli duruşmada hazır bulundurulmayış sebebi anlaşılamamaktadır. Keza, 353 sayılı Kanun'un 81'inci maddesine aykırı olarak, 22.07.2009 tarihli duruşmada sanığın hazır bulundurulması birliğinden istenmemiştir.

Öte yandan; sanığa duruşma günü tebliğine ve sanığın duruşmada hazır bulunmak istemediğine dair faks belgelerin gönderilme tarihinin, okundukları duruşma gün ve saatinden sonraya rastlaması karşısında, yapılan işlemlerin sıhhati konusunda ciddi anlamda şüphe doğmaktadır. Bu husus ayrıca, sanığın, duruşma gününün kendisine 22.07.2009 günü saat 17.00'de tebliğ edilmesi nedeniyle duruşmaya katılamadığı ve tutanağı imzalamak durumunda kaldığı şeklindeki temyiz sebeplerini doğrular niteliktedir.

Bu nedenlerle; sanığın birlik komutanlığı aracılığıyla duruşmaya çağrılması ve bu çağrı üzerine birliğince duruşmaya gitmesine müsaade olunmasına rağmen kendi serbest iradesiyle duruşmaya gelmemesi şartının inceleme konusu davada gerçekleşmediği, vicahilik ile iddia ve savunmada silahların eşitliği ilkelerine aykırılıkla, savunma hakkının kısıtlandığı sonucuna varıldığından; Başsavcılık itirazının kabulü ile Daire kararının kaldırılmasına ve usul yönünden hukuka aykırı bulunan her üç mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy