Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2009/78 Esas 2009/67 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2009/ 78
Karar No: 2009 / 67
Karar Tarihi: 14.05.2009

(5237 S. K. m. 43) (353 S. K. m. 95) (YCGK. 08.07.2003 T. 2003/5-189 E. 2003/207 K.)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunda çözümlenmesi gereken uyuşmazlığın konusu, sanığın 30 gün arayla işlediği emre itaatsizlikte ısrar eylemlerinin zincirleme emre itaatsizlikte ısrar suçunu mu, yoksa iki ayrı emre itaatsizlikte ısrar suçunu mu, oluşturduğu noktasındadır.

Sanığın kışla içerisinde cep telefonu bulundurulmasını ve kullanılmasını yasaklayan askeri hizmete ilişkin emirden usulüne uygun biçimde haberdar edilmesine rağmen, 07.09.2008 tarihinde kışlada yapılan kontrolde bir adet cep telefonu bulundurduğu belirlenerek, hakkında tutanak tanzim edildiği ve konuyla ilgili ifadesinin tespit edildiği, daha sonra, 06.10.2008 tarihinde nöbeti esnasında nöbet yerinde cep telefonu gizlediğinin belirlendiği sabit olup, bu konuda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Daire ile Başsavcılık arasında doğan uyuşmazlık konusu hukuki mesele hakkında sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için; emre itaatsizlikte ısrar eylemlerinin işleniş biçimine özgü ayrıntıların objektif ve kronolojik kriterler dahilinde irdelenmesi, ortaya çıkacak sonuca göre de bu eylemler arasında düşünsel ve psikolojik bir irtibat bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

Ceza Hukukunda yasadaki tarife uygun her eylem ve netice, ilke olarak ayrı bir suç oluşturur ve fail kaç netice meydana getirmişse o kadar suç işlemiş sayılarak her biri nedeniyle ayrı ve bağımsız bir yaptırıma maruz kalır. Ancak bazı hâllerde değişik neticelerden dolayı faile tek bir ceza uygulanması ile yetinilir. Birden fazla neticenin meydana gelmesine karşın faile tek ceza verilmesini gerektiren hâllerden biri de zincirleme suçtur.

5237 sayılı TCK'nın 43'üncü maddesinde düzenlenen Zincirleme suçun varlığından söz edebilmek için, aynı suçu işleme kararının icrası kapsamında ve değişik zamanlarda birden fazla suçun, aynı kişiye karşı işlenmesi gerekmektedir.

Buna göre; zincirleme suçun unsurları;

1. Objektif Şartlar:

a) Birden çok fiilin bulunması,

b) Fiillerin farklı zamanlarda olsa dahi aynı kanun hükümlerini ihlal etmesi,

2) Sübjektif Şart (Bir suç işleme kararı) olmalıdır.

Bu yasal tanımlamadan anlaşılacağı üzere, zincirleme suçun varlığı için; Birden fazla suçun bulunması, bu suçların kanunun aynı hükmünü ihlal etmeleri, birden fazla suçun aynı suç işleme kararına bağlı olarak işlenmesi zorunludur.

Somut olayda yasanın aynı hükmünün birden fazla ihlal edildiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığından, öğretide zincirleme suçun sübjektif koşulu olarak adlandırılan aynı suç işleme kararı üzerinde durmak gerekmektedir.

Suç işleme kararından, Kanunun aynı hükmünü müteaddit defalar ihlal etmek hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyet anlaşılır. Fail önceden böyle bir plan veya niyeti tespit etmiş, bunu bir defada gerçekleştirecek yerde, kısımlara bölmeyi ve o suretle gerçekleştirmeyi daha uygun görmüş ve bu plana göre hareket ettiği içindir ki, müteaddit kısımlar, tek bir müteselsil (Zincirleme) suç meydana getirmiştir. Çeşitli suçlar arasında az veya çok bir zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararının etkisi altında işlenmediğini, her zaman belirtmez. DÖNMEZER/ERMAN, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, I.Cilt, 8. Basım, s. 459).

Askeri Yargıtay kararlarında ise, suçun işleniş biçimi, fiillerin işlendikleri yerler, işlenme zamanları, fiiller arasında geçen süre, suçun mağdurları, ihlal edilen veya korunan değer ve menfaatin niteliği, olayın gelişim ve oluşumu ile tüm özellikleri değerlendirilerek, aynı suç işleme kararının varlığı veya yokluğunun belirlenmesi gerektiğine işaret olunmuştur.

Yargıtay CGK'nın 08.07.2003 tarihli ve 2007/189-207 E.K sayılı kararında Aynı suç işleme kararından yasanın aynı hükmünü birçok kez ihlal etme hususunda önceden kurulan bir plan, genel bir niyet anlaşılmalıdır. Fail suçu işlemeden önce bir plan yapmalı veya suça niyet etmeli fakat fiili bir defada yapmak yerine, kısımlara bölmeyi ve o suretle gerçekleştirmeyi daha uygun görmelidir. Öngörülen ve gerçekleştirmeye yönelik olan suç alanı çerçevesinde hareket etmelidir. Failin hareketi önceki hareketinin devamı olmalı ve tüm hareketleri arasında sübjektif bir bağlantı bulunmalıdır, denilmek suretiyle sübjektif unsurun kriterleri belirtilmiştir.

Hırsızlığı kendisine meslek edinmiş bir kimsenin birçok hırsızlık suçunu işleyerek hayatını meşru olmayan yollardan kazanmak istemesi gibi genel bir saik birliğine gitmemek kaydıyla, zincirleme suçu oluşturan hareketlerin aynı gayeye yönelik olması hâlinde suç işleme kararında birlikten bahsedilebileceği, arada makul sayılabilecek bir zaman fasılasının bulunmasının zincirleme suç vasfına engel olamayacağı doktrin ve uygulama tarafından benimsenmiştir.

İncelenen dosyaya göre, 07.09.2008 tarihinde üzerinde cep telefonu bulunması eylemiyle ilgili olarak, 353 sayılı Kanun'un 95/2'nci maddesinin belirlediği usul ve esaslar dahilinde yasal soruşturma süreci başlatılarak, tutanak düzenlenmiş ve sanığın isnat konusu eylemle ilgili ifadesi alınmıştır. Bu eylemle ilgili soruşturma işlemlerinin devam ettiği 06.10.2008 tarihinde, sanığın yeni bir cep telefonu daha bulundurduğu tespit edilerek, 07.10.2008 tarihinde ifadesinin alındığı, iki ayrı eyleme ait suç dosyası hakkında Adli Müşavirlikçe soruşturma emri verilmesi üzerine, Askeri Savcılıkça düzenlenen tek bir iddianameyle kamu davası açıldığı görülmektedir.

Sanık, emre aykırı hareket ederek kışla içerisinde cep telefonu bulundurmasını, nişanlısı ile görüşme yapmak istemesi şeklinde bir ihtiyaca dayandırmış ise de, öznel nitelikteki bu durumun suç işleme kast veya kararından farklı olarak değerlendirilmesi ve sanığa suç işleme kararı verdirten psikolojik süreci ifade eder biçimde suçun saiki olarak dikkate alınması gerekmektedir.

Aksinin kabulünün, benzer saik veya amaçlarla kişilerin birçok defa suç işlemesinin zincirleme suç kapsamında değerlendirilmesine ve buna bağlı olarak da kanunun ve ceza adaletinin kabul edemeyeceği sonuçların doğmasına yol açabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.

Sanıkların suçu işlerken güttükleri hedef veya suçu işlemekle elde etmek istedikleri menfaat, aynı suçu işleme kararının bulunup bulunmadığının tespiti aşamasında yardımcı bir kriter olmasına karşın, yegane belirleyici unsur özelliğine de sahip değildir. Kaldı ki, sanığın askerlik hayatı boyunca kışlaya cep telefonu sokup kullanma yönünde genel bir niyetinin, planının var olduğunu kabul etmek, zincirleme suçun yapısına aykırıdır.

Açıklanan bu noktada; sanığın birlik içerisinde cep telefonu bulundurmasına ilişkin ikinci eyleminin, önceden yapılan bir plana dayalı olarak değil, bilakis kendi iradesine aykırı biçimde gelişen yakalanma hadisesine bağlı olarak işlendiği, bir diğer ifadeyle, egemenlik sahasından ayrı ve bağımsız şekilde gelişen tesadüfü olayların, sanıkta ilkinden bağımsız yeni bir suç işleme kararının oluşmasına sebebiyet verdiği değerlendirilmiştir.

Yetkili amirlerince hakkında suç dosyasının düzenlendiği andan itibaren, sanıkta yasaya aykırı eyleminin cezalandırma konusu yapılabileceği yönünde şuur ve iradenin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Sanık, ilk eyleminin psikolojisinde yarattığı bu önleyici etkiye rağmen, hukuka aykırı davranışlarını sürdürme eğilimini devam ettirmiş ve ayrı bir suç işleme kararı altında yeni bir emre itaatsizlikte ısrar eylemini gerçekleştirmiştir.

Bu itibarla, sanığın sübuta eren eylemlerinin iki ayrı emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturduğu sonucuna varıldığından, Başsavcılığın itirazının kabulü doğrultusunda, Daire ilamının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesine devam edilmek üzere Daireye iadesine karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy