Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2009/28 Esas 2009/30 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2009/ 28
Karar No: 2009 / 30
Karar Tarihi: 12.03.2009

(1632 S. K. m. 132) (5271 S. K. m. 148, 217) (353 S. K. m. 207)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulu önüne getirilen uyuşmazlıkların konusu; sanığın hükme esas alınan soruşturma evresindeki ikrarının yasal yöntemlere dayalı olup olmadığı ve dava dosyasında atılı suçun sübutuna yeterli delil bulunup bulunmadığı noktalarındadır.

Daire; sanığın kovuşturma aşamasında reddettiği soruşturma beyanının, amirinin sıkıştırması sonucu temin edilmesi sebebiyle sanığın hür iradesine dayanmadığını ve yasak delil kapsamında kaldığı için itibar edilmemesi gerektiğini, dava dosyasında sanığın yüklenen suçu işlediğini ortaya koymaya yetecek başkaca bir delil de bulunmadığını ileri sürerek, mahkûmiyet hükmünü sübut (esas) yönünden bozmuş iken,

Başsavcılık; sanığın soruşturma evresindeki ikrarının zorlama ve tehdide dayanmadığını, bu nedenle hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmadığını ileri sürerek, aksi yöndeki Daire ilamına karşı itirazda bulunulmuştur.

P.Onb. Ö.K.'nin cüzdanını çaldığının tespit edilmesi üzerine 14.06.2003 tarihinde sorgulanan sanığın, daha önce 40 milyon TL parası çalınan terhisli P.Er İ.P.'nin parasını da kendisinin çaldığını beyan ettiği, böylece, Arkadaşının bir şeyini çalmak suçunu işlediği iddia olunarak, ASCK'nın 132'nci maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ve yapılan yargılama sonunda Askeri Mahkemece, yüklenen suçun oluştuğu kabul edilerek, sanığın yazılı olduğu şekilde mahkûmiyetine karar verilmiştir.

Sanığın P.Onb. Ö.K.'nin cüzdanını çalmak suretiyle işlediği Üstünün bir şeyini çalmak suçundan Bölük Komutanlığınca ifadesi alınırken, Bölüğümüzde askerlik hizmetini yapıp terhis olan P.Er İ.P.'nin de 40 Milyon TL parasını da aldığınızı beyan ettiniz. Bu konuya ilişkin ifadenizi yazınız. şeklinde bir soru yöneltilmesi üzerine, İhtiyacım olduğundan aldım. dediğinin tutanağa geçirilerek imzaladığı görülmekle birlikte; Asliye Ceza Mahkemesinde istinabe yoluyla yapılan sorgusunda, Bana atılı hırsızlık suçlamasını kabul etmiyorum. Kimsenin parasını almış değilim. şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmış bulunmaktadır.

Görgüye dayalı herhangi bir bilgisi bulunmayan mağdur P.Er İ.P.'nin de, sanığın hazırlık beyanını öğrenerek konu hakkında bilgi sahibi olduğu ve bu bilgiye istinaden sanığı itham ettiği görülmektedir.

Askeri Mahkemenin sanığın atılı suçu işlediği yönündeki kabulünün tek hukuki dayanağını, yine sanığın (Kovuşturma aşamasında reddettiği) soruşturma beyanı oluşturmaktadır.

CMK'nın 148/4'üncü maddesi, şüpheli veya sanığın kollukça alınan ifadesinin hakim veya mahkeme huzurunda doğrulamadığı sürece hükme esas alınamayacağını hükme bağlamaktadır.

Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde, sanığın hükme esas alınan 14.06.2003 tarihli soruşturma ifadesinin tespiti sırasında kendisine hukuki yardımda bulunacak bir müdafiinin bulunmadığı görülmektedir.

Sanık, kovuşturma aşamasında tespit edilen beyanında, bu ikrarı doğrulayacak tarzda herhangi bir açıklamada bulunmamış, bilakis atılı hırsızlık suçunu işlemediğini ifade etmiştir.

Sanığın mağdur P.Er İ.P.'ye ait 40 Milyon TL'yi çaldığını gören herhangi bir kişi de bulunmamaktadır.

CMK'nın Delillerin takdir yetkisi başlığını taşıyan 217'nci maddesinin ikinci fıkrası, yüklenen suçun hukuka uygun elde edilmiş her türlü delille ispat edilebileceğini öngörmektedir.

353 sayılı Kanunun Temyiz sebepleri başlığı taşıyan 207/1'inci maddesi, temyizin kural olarak hükmün hukuka aykırılık sebebine dayandığını belirtmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında da, bir hukuk kuralının uygulanmamasının veya yanlış uygulanmasının hukuka aykırılığı ifade ettiği açıklanmıştır.

Bu noktada; sanığın müdafi yardımından yararlanma hakkının bulunmadığı bir tarihte elde edilen soruşturma beyanının sıhhat ve kabul edilebilirliği, bu açıklamaları hakim veya mahkeme huzurunda tekrarlamasına bağlıdır.

Oysa, sanık kovuşturma aşamasında tespit edilen sorgu ve savunmasında, bu beyanlarla bağdaşmayan ve atılı suçu hiçbir şekilde işlemediğini ifade eden açıklamalarda bulunmuştur.

Ceza Muhakemesi Kanununun açık hükmü gereğince, sanığın soruşturma evresindeki beyanına ikrar kıymeti tanınması ve yegane delil olarak hükme esas alınması hukuken mümkün değildir.

Bu itibarla; sanığın soruşturma beyanını mahkeme huzurunda reddedip, bu açıklamaların itibar edilebilirliliğini bertaraf etmesinden dolayı, bu beyanın ayrıca yasak yöntemle elde edilip edilmediğinin tartışılmasının yargılamanın esası yönünden herhangi bir öneminin bulunmadığı, dava dosyasında sanığın atılı eylemi gerçekleştiğini kanıtlayacak yeterli delil bulunmadığı, farklı hukuki sebeplere dayanmakla birlikte Dairenin atılı eylemin sübuta ermediğini yönündeki kabul ve değerlendirmesinin neticesi itibarıyla isabetli olduğu sonucuna varılmış ve itirazın değişik gerekçeyle reddine karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy