Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2009/117 Esas 2009/111 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2009/ 117
Karar No: 2009 / 111
Karar Tarihi: 12.11.2009

(5237 S. K. m. 81) (1632 S. K. m. 91) (AYDK. 20.07.2006 T. 2006/161 E. 2006/161 K.) (AYDK. 09.02.2006 T. 2006/42 E. 2006/34 K.) (AYDK. 05.07.2001 T. 2001/74 E. 2001/74 K.) (AYDK. 24.02.2000 T. 2000/49 E. 2000/54 K.) (AYDK. 17.06.1999 T. 1999/103 E. 1999/130 K.)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eylemlerinin, TCK'nın 81'inci maddesinde düzenlenen kasten öldürmek suçlarını mı, yoksa ASCK'nın 91/3'üncü maddesinde düzenlenen ölümü mucip olacak şekilde üste fiilen taarruz suçlarını mı oluşturduğuna ilişkindir.

Daire; iki ayrı üstünü öldürmek kastıyla hareket eden, ateşli silahla birine 9, diğerine 10 mermi isabet edecek şekilde ateş ederek öldüren sanığın eylemlerinin kasten öldürmek suçlarını oluşturduğunu kabul ederken;

Başsavcılık; sanığın eylemlerinin ölümü mucip olacak şekilde üste fiilen taarruz suçlarını oluşturduğunu, hükümlerin vasıf yönünden bozulması gerektiğini ileri sürerek Daire kararına itiraz etmiştir.

Dosyada mevcut delillere göre; sanık P.Er H.D.'nin, 29.08.2008 tarihinde, 18.00-06.00 saatleri arasında G-10 Nu.lı mevzide nöbetçi olduğu, olayda ölen P.Çvş. Z.D. ile P.Onb. F.B.'nin nizamiye görevlisi oldukları ve saat 18.00'de görevlerinin bitiminde birlik binasına dönmeden önce sanığın nöbetçi olarak görevli olduğu mevziiye geldikleri, nöbet mevziinin temiz tutulması konusunda çıkan tartışma sonunda sanığın maktuller P.Çvş. Z.D. ile P.Onb. F.B.'ye nöbet tuttuğu silahla ateş ederek onları kasten öldürdüğü anlaşılmaktadır.

Olay tarihinde aynı bölükte askerlik hizmetini yapan ölenlerin çavuş ve onbaşı rütbesinde olmaları nedeniyle er olan sanığın üstü durumunda bulundukları, sanığın da ölenlerin rütbesini bildiği, buna göre olayda ölen P.Çvş. Z.D. ile P.Onb. F.B.'nin sanığın üstleri olduğu hususunda dosyadaki deliller itibariyle bir kuşku bulunmamaktadır.

Askeri Ceza Kanununun Üçüncü Babının Beşinci Faslında düzenlenen ve Askeri İtaat ve İnkiyadı Bozan Suçlar arasında bulunan ve bu niteliği itibariyle de sırf askeri suçlardan sayılan'Amire ve Üste fiilen taarruz suçu Askeri Ceza Kanununun 91'inci maddesinde özel olarak düzenlenmiştir.

Bu maddede, amir ve üstün kişiliğinde somutlaşan askeri otoritenin, astın her türlü fiili taarruzundan korunması amaçlanarak, taarruzun biçimine, yapıldığı ortama ve doğurduğu sonuçlara göre hafiften ağıra doğru çeşitli ve kesin yaptırımlar ön görülmüştür.

Maddenin ilk üç fıkrasında Türk Ceza Kanununun genel hükümlerinden ayrılınarak, suçun teşebbüs halinde kalması dahi tamamlanmış suç gibi cezalandırılmıştır. Maddenin (4)'üncü fıkrasında ise, eylem sonucu amirin vücudunda tahribatın veya ölümün meydana gelmesi hali cezai yaptırıma bağlanmıştır. Burada eylemin tamamlanmış olması şart olduğundan teşebbüse yer verilmemiş, doğrudan doğruya eylemin doğurduğu sonuca göre ceza belirlenmiştir. (22.01.2004/5078 tarihli ve sayılı yasanın 1'inci maddesiyle yapılan değişiklik sonucu ASCK’nın 91'inci maddesinin 3 ve 4'üncü fıkralarının yeri değiştirilmiş; üste fiilen taarruz sonucu ölümün meydana gelmesi hali, 4'üncü fıkradan 3'üncü fıkraya alınmıştır.)

ASCK’nın 91'inci maddesinde yer alan Amire ve mafevke fiilen taarruz edenlerin cezaları nı belirleyen düzenleme ile Askeri Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 28.12.1945 tarihli ve 38864-6100 sayılı kararı nazara alındığında; gerek tahribat veya ölüm gibi sonuç doğuran, gerek bu sonuçlar meydana gelmemekle birlikte cismani bütünlüğe yönelik olan amire veya üste karşı her türlü fiili taarruzda ayrıca taammüt ve öldürmeye ilişkin bir kastın aranmasına gerek bulunmamakta, fiilen taarruz kastıyla hareket edilmesi suçun oluşumu açısından yeterli olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, amir veya üstün vücut bütünlüğüne yönelik fiili taarruzlar, ASCK’nın 91'inci maddesinde özel olarak düzenlenmiş olup, en basit müessir fiilden öldürmeye kadar her türlü fiili taarruz için, fiilin işleniş biçimine, suçun işlendiği ortama ve eylemin doğurduğu sonuca göre ceza tayin edilmiş olduğundan; bu gibi durumlarda Türk Ceza Kanununun kasten yaralama ve kasten öldürmeye ilişkin hükümlerinin uygulama yeri bulunmamaktadır. Aksi düşüncenin kabulü halinde, failin zihninde oluşan ve sübjektif bir nitelik taşıyan suç işleme iradesine göre, kimi eylemlere üste fiilen taarruz, kimi eylemlere kasten öldürme, öldürmeye teşebbüs veya yaralama niteliklerini vermek gibi farklı sonuçlar doğmasının yanı sıra, uygulamada birlik sağlanamayacağı ve çelişkiler meydana gelebileceği gibi, ASCK’nın 91'inci maddesinin konuluş amacına ve Kanunun sistematiğine ters düşen bir durum yaratılmış olacaktır.

Yasal düzenlemeler ve yerleşik uygulamaya göre somut olayda; nöbet mevziinin temiz tutulması yönünde tartıştığı maktuller P.Çvş. Z.D. ile P.Onb. F.B.'yi ateşli silahla öldüren sanığın eylemlerinin sebebi ne olursa olsun ASCK'nın 91/3'üncü maddesinde özel olarak düzenlenen ölümü mucip olacak şekilde üste fiilen taarruz suçlarını (iki kez) oluşturduğu sonucuna varıldığından; Başsavcılık itirazının kabulü ile Daire kararının kaldırılmasına, temyiz incelemesine devam edilmek üzere dava dosyasının Daireye iadesine karar verilmiştir (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 20.07.2006 tarihli, 161-161 Esas ve Karar sayılı; 09.02.2006 tarihli, 42-34 Esas ve Karar sayılı; 10.04.2003 tarihli, 37-34 Esas ve Karar sayılı; 06.12.2001 tarihli, 110-111 Esas ve Karar sayılı; 05.07.2001 tarihli, 74-74 Esas ve Karar sayılı; 24.02.2000 tarihli, 49-54 Esas ve Karar sayılı; 17.06.1999 tarihli, 103-130 Esas ve Karar sayılı; 17.06.1993 tarihli, 56-55 Esas ve Karar sayılı; 20.02.1992 tarihli, 26-25 Esas ve Karar sayılı kararları da bu yöndedir). (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy