Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2008/4 Esas 2008/4 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2008/ 4
Karar No: 2008 / 4
Karar Tarihi: 03.01.2008

(5271 S. K. m. 147, 150, 156)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; askeri mahkemece, barodan sanık için müdafi istenmesinin gerekip gerekmeyeceği, dolayısıyla sanığın savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı konusuna ilişkindir.

Daire; sanığın, istinabe mahkemesindeki 6.11.2006 tarihli ilk sorgu ve savunmasını müdafi huzurunda yapması üzerine, daha sonra kovuşturmayı yürüten askeri mahkemece, sanık için yerel barodan bir müdafi istenmemesinin ya da sanığın istinabe mahkemesindeki 17.1.2007 tarihli ikinci sorgu ve savunmasında müdafi talebinde bulunmaması üzerine, en azından sanığın müdafi isteyip istemediği hususunun kesin olarak belirlenmemesinin savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurduğunu kabul ederek hükmü bozarken,

Başsavcılık; sanığın, istinabe mahkemesindeki 15.1.2007 tarihli ikinci sorgu ve savunmasında, müdafi istemediğini açıkça beyan etmiş olması nedeniyle, askeri mahkemece sanık için müdafi talebinde bulunulmamasının yasaya aykırı bir yönünün olmadığını ileri sürmektedir.

Dosya içeriğine göre, sanığın sorgu ve savunmasının, iki kez yazılan istinabe talimatı uyarınca, Karahallı Asliye Ceza Mahkemesince yasal hakları hatırlatılmak suretiyle 6.11.2006 ve 17.1.2007 tarihlerinde olmak üzere iki kez tespit edildiği ve buna ilişkin tutanakların 7.3.2007 tarihli duruşmada ayrı ayrı okunup yargılamaya devamla hüküm kurulduğu görülmektedir.

Şüpheli veya sanığın ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi ile ilgili yasal düzenlemelere baktığımızda, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun;

İfade ve sorgunun tarzı başlığını taşıyan 147/1-c madde ve bendinde; Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukuki yardımından yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve müdafii yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.

Müdafiin görevlendirilmesi başlığını taşıyan 150'nci maddesinin ilk halinde (1) Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.

(2) Şüpheli veya sanık on sekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunacak derecede malul olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.

(3) Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda ikinci fıkra hükmü uygulanır.

150'nci maddenin, 6.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Kanun'un 21'inci maddesiyle yapılan değişiklikten sonraki halinde; (1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.

(2) Müdafi bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.

(3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.

(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikte belirlenir.

Müdafiin görevlendirilmesi başlığını taşıyan 156'ncı maddesinde; (1) 150'nci maddede yazılı olan hallerde, müdafi;

a) Soruşturma evresinde, ifadeyi alan merciin veya sorguyu yapan hakimin istemi üzerine,

b) Kovuşturma evresinde, mahkemenin istemi üzerine, Baro tarafından görevlendirilir.

(2) Yukarıda belirtilen hallerde müdafi soruşturmanın veya kovuşturmanın yapıldığı yer barosunca görevlendirilir. hükümlerinin,

Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin;

7'nci maddesinde; (1) Müdafi veya vekilin görevi:

a)....

b) Kovuşturma evresinde; yargılamanın yapıldığı il veya ilçe dışında yargılamayı gerektirir görevsizlik veya yetkisizlik kararı, esasa ilişkin hükmün kesinleşmesi ya da davanın nakline karar verilmesi,

........hallerinde sona erer.

(2) Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince soruşturma ve kovuşturma makamlarının talebi üzerine görevlendirilen müdafi veya vekil azledilemez.

10'uncu maddesinin 10'uncu fıkrasında; Cumhuriyet savcılığı veya mahkemenin talebi üzerine istinabe işlemi sırasında görevlendirilen müdafi veya vekile tarifede yazılı ücretin yarısı ödenir. hükümlerinin,

Yer aldığı görülmektedir.

150'nci maddeye ilişkin Hükümet Tasarısı Gerekçesinde Madde, ceza soruşturmasında veya davasında avukat atanmasıyla ilgili temel esasları içermektedir. Aslında ceza davasında bir avukattan yararlanabilmesi temel bir haktır. Ancak bunun sağlanması, ülkenin koşullarıyla orantılıdır.

Maddeye göre avukatın seçilmesi ve atanması şüpheli veya sanığın iradesine bağlıdır. Ancak adı geçenler bu seçimi yapabilecek durumda değillerse, istemleri halinde kendilerine 156'ncı madde uyarınca avukat seçilir ve atanır.

İkinci fıkra zorunlu olarak avukat atanmasını gerektiren halleri göstermektedir. Bunlar şüpheli veya sanığın;

1) On sekiz yaşını doldurmamış,

2) Sağır veya dilsiz,

3) Kendisini savunamayacak derecede malul olmasıdır.

Bu kişilerin avukatı yoksa bunlara istemleri aranmaksızın avukat atanacaktır.

Şeklinde açıklamalar yapılmış,

Maddenin Komisyon Gerekçesinde de; Tasarının 150'inci maddesi, başlığı 'Müdafiin görevlendirilmesi' şeklinde değiştirilmek, maddeye üçüncü fıkra olarak, belli bir cezanın üzerindeki suçlarda zorunlu müdafiliği öngören bir düzenleme eklenmek suretiyle kabul edilmiştir. denilmiştir.

5560 sayılı Kanun'un genel gerekçesinde; ... Geçen zaman içerisinde yukarıda bahsedilen kanunların (5271 sayılı CMK dahil) uygulanmasında bazı maddeler yönünden tereddütlerin oluştuğu, farklı uygulamaların yapıldığı, uygulama birliği sağlayacak Yargıtay içtihatlarının da henüz oluşmadığı görülmüştür.

İşte kanun teklifiyle, yukarıda bahsedilen hususlarda ortaya çıkan tereddütlerin giderilmesi ve ihtiyaçların karşılanması amaçlanmıştır. denildikten sonra,

5271 sayılı CMK'nın 150'nci maddesinin değiştirilmesiyle ilgili madde gerekçesinde; Maddenin birinci fıkrası uygulamada şüpheli veya sanığın müdafisi bulunup bulunmadığı ve müdafi seçebilecek durumda olup olmadığına bakılmaksızın kendilerine müdafi tayin edilmesi yoluna gidilmesi göz önünde bulundurularak, öncelikle, şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesinin isteneceğine ilişkin açık düzenleme yapılmış, şüpheli veya sanığın müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan etmeleri halinde ise, bu konuda talepte bulunmaları şartıyla, müdafi görevlendirileceği hüküm altına alınmıştır.

İkinci fıkrası ise, 5237 sayılı Kanunla uyum sağlamak amacıyla değiştirilmiştir.

Üçüncü fıkrada yapılan değişiklikle, istem aranmaksızın müdafi görevlendirilmesi uygulamasının etken hale getirilmesi amaçlanmıştır. Birinci fıkraya göre, anılan fıkrada öngörülen şartların gerçekleşmesi kaydıyla, herhangi bir ceza sınırlamasına tabi olmaksızın müdafi görevlendirilmesi ise, her zaman mümkündür.

Maddeye eklenen dördüncü fıkra, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınmak suretiyle Adalet Bakanlığı tarafından yönetmelik çıkarılmasını öngörmektedir. Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar yönetmelikte gösterilecektir. Söz konusu yönetmelikte zorunlu vekillikle ilgili düzenlemelere de yer verilecektir. şeklinde açıklamalar yapılmıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 150'nci maddesinin gerek ilk hali, gerek 5560 sayılı kanunla yapılan değişiklikten sonraki hali, gerekse bunlara ilişkin gerekçeler birlikte dikkate alındığında; maddenin birinci fıkrasında, şüpheli veya sanığın müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan etmesi ve istemde bulunması halinde (Aynı Kanun'un 156'ncı maddesine göre, kovuşturma evresinde mahkemenin istemi üzerine, kovuşturmanın yapıldığı yer barosunca) bir müdafi tayin edileceği, ikinci ve üçüncü fıkralarında sayılan hallerde ise şüpheli veya sanığın istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirileceği öngörülmüştür.

Sanığın, yaşı, sağlık durumu ve hakkında isnat olunan suçun bir aydan bir yıla kadar hapis cezasını gerektirdiği dikkate alındığında, hukuki durumunun 5271 sayılı Kanun'un 150/1’inci madde ve fıkrası kapsamına girdiği konusunda tereddüt bulunmamaktadır.

5271 sayılı CMK'nın 156/1, 2; 150/4'üncü maddeleriyle, Yönetmeliğin 7/1-b ve 10/10'uncu maddeleri birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde de; kovuşturma evresinde müdafiin, mahkemenin istemi üzerine kovuşturmanın yapıldığı yer barosu tarafından görevlendirileceği, yargılamanın yapıldığı il veya ilçe dışında yargılamayı gerektirir şekilde görevsizlik, yetkisizlik kararı ya da davanın nakline karar verilmesi halinde müdafiin görevinin sona ereceği, keza istinabe işlemi sırasında görevlendirilen müdafiin görevinin de o işlemle sınırlı olduğu anlaşılmaktadır.

Sanığın, Karahallı Asliye Ceza Mahkemesinde istinabe yoluyla alınan 6.11.2006 tarihli sorgu ve savunmasında; savunmasını müdafii huzurunda yapmak istediğini beyan etmesi üzerine, anılan Mahkemece duruşma salonu dışında hazır bulunan Uşak Barosu avukatlarından Av. R.T.'nin huzura alınıp müdafi olarak görevlendirilmesi; sanığın isteğine bağlı ve sadece istinabe duruşmasına mahsus olarak yapılan bir müdafi tayini işlemi olup, daha sonra sanığın bu talebinden vazgeçmesine yasal bir engel bulunmadığından, 17.1.2007 tarihli ikinci istinabe duruşmasında; müdafi istemediğine dair beyanının, önceki müdafi talebinden vazgeçtiği şeklinde anlaşılması gerekir. Keza sanığın müdafi talebinden vazgeçtiği tarihte askeri mahkemece yerel barodan henüz bir müdafi istenmediği için, bu vazgeçme azil anlamına da gelmeyecektir.

Nitekim, 1412 sayılı CMUK'un yürürlükte olduğu dönemde, 5271 sayılı CMK'nın 150/1, 2'nci madde ve fıkralarına benzer hükümler içeren 138'nci maddesinin uygulanmasıyla ilgili olarak, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.12.1999/5-300; 312 tarihli. Esas ve Karar sayılı kararında 3842 sayılı Yasa ile değişik CYUY'nin 138'nci maddesi gereğince, Baroca görevlendirilen müdafilerin bu görevleri, sanığın avukat istemediğine ilişkin bildirimi de nazara alındığında, 18 yaşını bitirmesi ile sona ermiştir. Baroca görevlendirilen müdafilere verilmiş bir vekaletname dosyada mevcut değildir. Bu nedenle, davada sıfatı olmayan avukatın süresinden sonra yaptığı temyiz isteği üzerine temyiz incelemesi yapılması olanaksızdır. denilmiştir.

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6'ncı maddesinde; her sanığın kendini savunmak veya kendi seçeceği bir müdafi tayin için mali imkanlardan mahrum bulunuyor ve adaletin yararı gerektiriyorsa, mahkeme tarafından tayin edilecek bir avukatın yardımından ücretsiz yararlanma hakkına sahip olduğu düzenlemesi yer almaktadır.

Açıklanan nedenlerle; sanığın 17.1.2007 tarihli istinabe duruşmasında, müdafi istemediğini beyan etmekle önceki müdafi talebinden vazgeçtiği, askeri mahkemece kendisine yerel barodan bir müdafi istenmemesinde hukuka aykırı bir durumun bulunmadığı ve esasen kendisine baro tarafından görevlendirilecek bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabileceğinin hatırlatılmış olduğu ve dava konusu olayda adaletin yararı için mahkemece müdafi görevlendirilmesi zorunluluğunun mevcut olmadığı sonucuna varıldığından, Askeri Yargıtay Başsavcılığının bu doğrultudaki itirazının kabulü ile Daire kararının kaldırılmasına, temyiz incelemesine devam edilmek üzere dava dosyasının Daireye iadesine karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy