Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2008/24 Esas 2008/23 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2008/ 24
Karar No: 2008 / 23
Karar Tarihi: 21.02.2008

(5271 S. K. m. 230, 231) (647 S. K. m. 6) (5728 S. K. m. 562)

Daire ile askeri mahkeme arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; askeri mahkemenin gerekçeli hükmünde gösterdiği gerekçenin 5271 sayılı Kanun'un 230'uncu maddesinde öngörülen hususları taşıyıp taşımadığı konusuna ilişkin ise de;

İtiraz aşamasında, 8.2.2008 tarihli ve 26781 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 562'nci maddesiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231'inci maddesinin 5 ve 14'üncü fıkralarında değişiklik yapılarak Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulama alanının genişletilmesi ve dava dosyasının da bu kapsamda görülmesi üzerine, kurulda, bu değişikliğe göre dava dosyasının mahkemesince takdir ve değerlendirilmesi açısından, Askeri Yargıtay’ca hiçbir inceleme yapılmaksızın hükmün öncelikle bu yönden bozulması gerektiğine dair görüş ileri sürmesi karşısında, bu konuda yapılan inceleme ve müzakere sonucunda;

5728 sayılı Kanun'un 562'nci maddesiyle değişik, 5271 sayılı CMK'nın 231'inci maddesinin 5-14 fıkralarında düzenlenen Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin; Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmiş olmasına rağmen, mülga 647 sayılı Kanun'un 6'ncı maddesinde düzenlenen Cezaların ertelenmesi müessesesine kısmen benzediği, madde içeriği ve sonuçları itibarıyla kişi özgürlüğü ile doğrudan ilişkili bulunduğundan, maddi ceza hukukunu da ilgilendiren bir müessese olduğu, bu nedenle CMK'nın 231'inci maddesinin 14'üncü fıkrasında belirtilen suçların haricinde kalan bir suçtan dolayı, 8.2.2008 tarihinden önce askeri mahkemelerce tesis olunan, sonuç olarak iki yıl veya daha az hapis veya adli para cezasına ilişkin mahkumiyet hükümlerinin temyiz edilmesi halinde, Askeri Yargıtay’ca yapılacak temyiz incelemesinin her yönden (Görev, usul, sübut, vasıf, takdir, uygulama yönlerinden) yapılması gerektiği, örneğin; askeri mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gereken bir davada görevsizlik dışında bir hüküm kurulmuşsa, usul hukukuna ilişkin mutlak bozma sebebi sayılan kurallara aykırı davranılmışsa, mahkumiyet için yeterli delil olmadığı veya zamanaşımı söz konusu olduğu halde mahkumiyet kararı verilmişse, suç vasfı yanlış belirlenmişse ya da ceza tayin edilirken sanığın kişiliğine ve dosya içeriğine uygun düşmeyecek şekilde ve derecede ceza tayin edilmişse, Askeri Yargıtay’ca hükmün öncelikle bu yönlerden bozulacağı kuşkusuzdur. Bu itibarla, temyiz incelemesi sırasında, CMK'nın 231'inci maddesinde yapılan söz konusu değişiklikten önce kurulmuş olan iki yıl veya daha az hapis ya da adli para cezasına ilişkin mahkumiyet hükümlerinde usul, sübut, vasıf, takdir ve uygulama yönlerinden bir isabetsizliğin görülmemesi halinde, bu aşamada gündeme gelen Hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusunun takdir ve değerlendirilmesinin, hüküm mahkemesince yapılabilmesi bakımından, hükmün bozulması gerekeceği sonucuna varıldığından, ileri sürülen söz konusu usul meselesi; Kurulda işin esasına girilmeden, hükmün CMK'nın 231'inci maddesinde yapılan değişiklik karşısında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusunun mahkemesince teemmülü bakımından, hükmün öncelikle bu yönden bozulması gerektiğine ilişkin görüşler nedeniyle aşıldıktan sonra sürdürülen incelemede;

Daire, askeri mahkemenin gerekçeli hükmünde gösterdiği gerekçelerin sübut ve uygulama yönünden yasanın aradığı nitelikleri taşımadığı gerekçesiyle hükmü bozarken,

Askeri mahkeme, ilk bozmadan sonra gerekçeli hükümde sanığın eylemlerinin tek tek değerlendirildiğini, mahkemenin kararının CMK'nın 230'uncu maddesinde aranan şartları taşıdığını, ileri sürerek bozmaya karşı direnmiştir.

Dosya ve askeri mahkemenin gerekçeli hükümleri incelendiğinde;

Her üç gerekçeli hükümde, iddia ve savunma yazılıp, yazılı deliller sıralanarak, tanık beyanları özetlendikten sonra; Sanık İ.T., görevini yaptığı sırada emri altında bulunan erlerden değişik zamanlarda çeşitli hediyeler istemiş ve almıştır. Olayın mağduru tanıklar hem kendi verdiklerini hem de arkadaşlarının verdiklerini duyduklarını istikrarlı bir şekilde anlatmışlardır. Sanık bölükte görevli hemen hemen bütün erlerden bir şeyler istemiş ve çoğundan almıştır ... Sanık herkesten hediye istemiştir. Bunu isterken de memuriyet nüfuzunu suiistimal etmiştir. Şahsi çıkarı için nüfuzunu defalarca kötüye kullanmıştır. Erlerin ortada hiçbir sebep yokken sanık hakkında bir takım iddialarda bulunmaları mümkün değildir. Sanığa isnat olunan suç tüm tanık beyanlarından anlaşılarak sübuta ermiştir ... şeklinde soyut bir değerlendirme yapılmıştır.

İddianamede sanığa 15 olay isnat olunmaktadır. Askeri mahkemece bu olaylardan hangilerinin, hangi tanık anlatımları ile sabit görüldüğünün tartışılması gerekirken, böyle bir tartışma yapılmaksızın, tanık beyanlarına genel bir atıf yapılarak, sanığa atılı fiillerin sübuta erdiğinin kabul edilmesi, Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar başlıklı 5271 sayılı CMK'nın 230/1'inci madde fıkrasının b) bendinde düzenlenen Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi ... ve c) bendinde düzenlenen Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi... hükümlerine aykırı düşmektedir.

Tanıkların olayları bir delil sıfatıyla anlatması başka şey, bu anlatılanların askeri mahkemece kabul edilip edilmemesi ise başka bir şeydir. Örneğin tanıklardan M.A., E.S., M.E., F.Ö. ve Ü.A. iddianamede yer almayan olayları da anlatmışlardır. Askeri mahkemenin gerekçe yazma biçimine göre bu olayların da mahkumiyete dahil edilmesi gerekir. Oysa iddianamede yer almayan ve savunması alınmayan eylemlerden dolayı sanığın sorumlu tutulması mümkün değildir. Keza Er M.Ç., sanığın kendisine maddi yardımda bulunması ve iyi davranması karşılığında izinden dönerken ona 3 kg. ceviz içi, 2 kg. üzüm pekmezi, 2 kg. üzüm şurubu ve 7 kg. kivi getirdiğini beyan ettiği, ancak gerekçeli hükümden, sanığa atılı bu fiilin ne şekilde ASCK'nın 115/2'nci maddesi kapsamında değerlendirildiği de anlaşılamamıştır.

İlk bozmaya uyulduktan sonra yazılan 31.8.2006 tarihli ikinci gerekçeli hükümde, bozma doğrultusunda gerekçeli hüküm yazılması gerekirken, sübuta ve suç vasfına yönelik savunmanın kabule değer görülmediğine dair husus dışında, adeta direnme gerekçesi yazılması da bozmaya uyma kararıyla bağdaşmamaktadır.

Sanığa isnat olunan olaylardan hangilerinin, hangi tanık beyanları esas alınarak sabit görüldüğü tartışılmadığı için, hangi tanık beyanlarına neden itibar edilmediği de tartışılmamıştır. Öte yandan, 21 tanıktan sanık lehine ifade verdiği belirtilen 2-3 tanığın anlatımlarına, somut ve dosya içeriğine uygun düşen gerekçelerle değil, soyut, genel ve kişisel bilgiye dayanan ifadelerle itibar edilmediği belirtilmiştir. Bu şekildeki bir değerlendirmenin de, CMK'nın 230/1'inci madde ve fıkrasının b) ve c) bendelerinde yer alan hükümlere aykırı düştüğü sonucuna varılmıştır.

Askeri mahkemece, suç tarihinin, net bir şekilde tespitinin imkansız olduğu, kararın başında 2004 yılı olarak yazıldığı belirtilmiştir.

Tanık beyanlarına baktığımızda;

Er V.S., Birlik ifadesinde, sanığın talebi üzerine Haziran 2004 tarihinde CD-ROM aldığını,

Çvş. Ö.K., birlik ifadesinde, arkadaşlarının hediye alırsa rahat edeceğine dair önerisi ile Şubat 2004 tarihinde 1 adet kazak ve 1 adet gömlek alıp sanığa verdiğini,

Er S.S., askeri savcıya verdiği ifadesinde, izin dönüşü Aralık 2003 tarihinde 1 adet triko kazak getirip sanığa verdiğini,

Er E.S., askeri savcıya verdiği ifadesinde, izin dönüşünde 3 kg. ceviz içi ve 2 kg. pestil getirip sanığa verdiğini,

Er F.Ö., birlik ve savcılık ifadelerinde, Mart 2004 tarihinde 1 çift ayakkabı, Haziran 2004 tarihinde de üç adet mobilya tel zımbası getirip sanığa verdiğini,

Çvş. T.İ., savcılık ifadesinde, sanık istediği için izin dönüşü bir kutu bisküvi getirdiğini,

Er N.K. birlik ve savcılık ifadelerinde, Nisan (veya Kasım) 2003 tarihinde Adidas eşofman takımı, Nisan 2004 tarihinde de F.B. forması, çocuk ayakkabısı, kilim motifli yastık takımı getirdiğini,

Er R.O., birlik ifadesinde, ilk uyku takımı 2004 yılı Mayıs ayı başında, ikinci uyku takımını da 14-16 Haziran 2004 tarihinde getirtip verdiğini,

Tarih belirterek ya da izinden bahsederek anlatmaktadırlar.

Dosyadaki yazılı delillerden de sanığın, M.A.'dan istediği oto lastiklerinin 30.9.2003 tarihinde geldiği, Er R.Ö.'den istediği ikinci uyku setinin de 3.6.2004 tarihinde iade edildiği, 21.6.2004 tarihinde de sanık hakkında soruşturmaya başlanıldığı anlaşılmaktadır.

Bu tespitlere göre suç tarihinin Nisan 2003-21.6.2004 olarak tespiti mümkün iken, mahkemece suç tarihinin (21.6.2004 tarihinde soruşturmaya başlandığı halde) 2004 yılının tamamını kapsar şekilde 2004 yılı olarak belirlenmesi de hatalı bulunmuştur.

Askeri mahkemenin direnme gerekçesinde, CMK'nın 230'uncu maddesi hükmü yazılarak, kararın bu maddede aranan şartları taşıdığı belirtilmiş ise de;

Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 27.1.2005 tarihli, 2005/8-10 Esas ve Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, dava dosyasındaki delillerin özetlenmesi veya sıralanması yeterli olmayıp, sübuta ve uygulamaya dayanak, teşkil eden delillerin açıkça gösterilerek, deliller arasında çelişki ve farklılıklar bulunduğu takdirde, hangi delile ne sebeple itibar olunduğunun, diğerinin hangi sebeple kabul edilmediğinin, iddianamede sanığa atılı olayın ya da olayların hangi delillere göre sabit kabul edildiğinin, makul ve dosya içeriğine uygun gerekçelerle izah edilmesi gerekli olup, bu nitelikteki bir gerekçeli hükmün, kamunun bilgilenmesini, tarafların ikna olmalarını, temyiz denetiminin kolaylaşmasını, yargılamanın güvenilirliğini ve adil yargılanma ilkesinin gerçekleşmesini sağlayacağı aşikardır. Bu itibarla hükmün gerekçeden yoksun olması, 353 sayılı Kanun'un 207/3-G madde ve bendinde kanuna mutlak aykırılık olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Diğer yandan, Hava Eğitim Komutanlığı Askeri Mahkemesinin bir başka direnme kararıyla ilgili olan Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 13.4.2006 tarihli, 2006/85-89 Esas ve Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, dosya incelendiğinde askeri mahkemenin vardığı sonuca ulaşmanın, yukarıda izah edilen niteliklerden yoksun olan gerekçeyi yasal anlamda geçerli hale getirmeyecektir.

Açıklanan bu nedenlerle, askeri mahkemenin direnmeye ilişkin hükmünün, sübuta yönelik gerekçesinin bu nitelikleri taşımadığı, CMK'nın 230/1'inci madde ve fıkrasının b) ve c) bendi hükümlerinde öngörülen hususları karşılamadığı, dolayısıyla 353 sayılı Kanun'un 207/3-G madde ve bendi kapsamında gerekçeden yoksun olduğu sonucuna varıldığından, direnilerek tesis edilen mahkumiyet hükmünün, müdafiin temyizine atfen ve resen, tebliğnamedeki görüşe uygun olarak bozulmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy