Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2008/202 Esas 2008/198 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2008/ 202
Karar No: 2008 / 198
Karar Tarihi: 18.12.2008

(353 S. K. m. 226) (5271 S. K. m. 40, 31) (5395 S. K. m. 23) (2709 S. K. m. 174) (YCGK. 2007/8-125 E. 2007/186 K.)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunda çözümlenmesi gereken uyuşmazlığın konusu, hükmü temyiz eden sanıklar yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi amacıyla tesis edilen bozma kararının, mahkumiyet hükmünü temyiz etmeyen diğer sanığa sirayet ettirilip ettirilmeyeceği noktasındadır.

Daire; HAGB kararı verilebilmesi amacıyla üç sanık hakkında tesis edilen bozma kararının, 353 sayılı Kanun'un 226'ncı maddesi gereğince hükmü temyiz etmeyen diğer sanığa da sirayet ettirilmesi gerektiği sonucuna varmış iken,

Başsavcılık; bu yönde bir uygulamanın CMK'nın 231'inci maddesi hükümlerine aykırı düşeceğini belirterek, Daire ilamına itiraz etmiştir.

Uzunköprü'deki birliklerinde askerlik hizmetlerini yapan sanık Erler R.U., İ.Y., A.C. ve H.U.'nün, birlik içerisine alkollü içki sokulmasını ve içilmesini yasaklayan askerî hizmete ilişkin emirden haberdar olmalarına karşın, sanıklardan H.U.'nün 6.1.2006 günü İ.Y. vasıtasıyla kışlaya 1 şişe votka getirttiği ve temin edilen alkollü içkinin sanıklar R.U., A.C. ve H.Ü. tarafından içildiği, böylelikle sanıklardan İ.Y.'nin birlik içerisine alkollü içki sokmak, diğer sanıklar R.U., A.C. ve H.U.'nün da birlik içerisinde alkollü içki içmek suretiyle emre itaatsizlikte ısrar suçunu işledikleri konusunda herhangi bir tereddüt ve uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Haklarında açılan kamu davası gereğince birlikte yargılanan dört sanıktan üç tanesi mahkumiyet hükümlerini temyiz etmiş, sanık Tnk. Er H.Ü. kanuni temyiz hakkını kullanmamıştır.

Dairece yapılan temyiz incelemesi sonunda; sanıklar R.U., İ.Y. ve A.C. ile ilgili mahkumiyet hükümlerinde hüküm tarihi itibarıyla herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek, hükümlerin 8.2.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve CMK'nın 5728 sayılı Kanunla değişik 231'inci maddesinde düzenlenen HAGB konusunda değerlendirme yapılmak üzere bozulmasına ve bozmanın hükmü temyiz etmeyen sanık H.Ü.'ya da 353 sayılı Kanun'un 226'ncı maddesi gereğince sirayet ettirilmesine karar verilmiştir.

353 sayılı ASMKYUK'nın Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi başlığını taşıyan 226'ncı maddesi, hükmün sanık lehine bozulması ve bozma sebeplerinin temyiz isteminde bulunmamış diğer sanıklara da uygulanma imkanının bulunması durumunda, hükmün bozulmasından hükmü temyiz etmeyen diğer sanıkların da yararlanacağını öngörmektedir.

Ortaya çıkan uyuşmazlığın sağlıklı bir biçimde çözümlenebilmesi açısından, Dairenin bozma gerekçesinin hükmü temyiz etmeyen sanıklar yönünden de uygulanabilir özellik gösterip göstermediğinin incelenmesi gerekmektedir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23'üncü maddesi ile kabul edilmiş olup, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 23'üncü maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231'inci maddesine eklenen 5-14'üncü fıkralar ile yetişkinler için de uygulanabilir hale gelmiş, aynı Kanun'un 40'ıncı maddesiyle 5395 sayılı Kanun'un 23'üncü maddesi değiştirilmek suretiyle de, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.

Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden şikayete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu müessese, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun'un 562'nci maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231'inci maddesinin 5 ve 14'üncü fıkralarında yapılan değişiklikler ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için de uygulanabilir hale getirilmiş, şikayete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan bu müessese Anayasanın 174'üncü maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, tüm suçlan kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.

Sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının CMK'nın 223'üncü maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile Devlet arasındaki cezai ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.

CMK'nın 231'inci maddesi gereğince HAGB kararı verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı mahkum edilmemiş olması, taşıdığı kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışlarının mahkemeyi sanığın yeniden suç işlemeyeceği yönünde olumlu bir kanaate ulaştırması gerekmektedir.

Kanun'un aradığı bu niteliklerin, sanıkların geçmişleri, suç işleme konusundaki eğilimleri ve kişilik özellikleri ile yakından irtibatlı olduğu, bu yönüyle de suç işleyen her bir fail yönünden ayrı ayrı irdelenmesi gerektiği açıktır.

Esasen, cezaların bireyselleştirilmesi amacını taşıyan ve Kanun'un öngördüğü koşulların varlığı halinde, ilk kez suç işleyen sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesini engelleyen HAGB kurumu, faillerin kişisel özelliklerini ve suç işleme yönündeki eğilimlerini esas alan özellik göstermektedir.

İncelenen dosyada hükmü temyiz edenler de dahil olmak üzere herhangi bir sanığın sabıka kaydı istenmemiştir. Oysa, Kanun'un ancak belirli şartların varlığı halinde uygulanabilmesine imkan sağladığı bu müessese ile ilgili olarak karar verilirken, sanıkların dava dosyasına yansıyan tüm kişisel özelliklerinin, keza duruşmadaki tutum ve davranışlarının somut ve birbirinden ayrı biçimde irdelenmesi, nihayetinde elde edilecek bilgiler doğrultusunda HAGB kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı konusunda bir sonuca varılması zorunludur.

İştirak halinde veya birden fazla kişinin katılımıyla işlenen ya da Kanun'un öngördüğü çok failli suç tiplerinde dahi, HAGB kararı verilip verilemeyeceği yönündeki değerlendirmelerin her bir sanık yönünden ayrı ayrı yapılması ve birinin taşıdığı olumlu kişilik özelliklerinden diğerlerinin de istifade ettirilmesi gibi Kanun'un konuluş amacına aykırı sonuçlara ulaşılmaması gerekmektedir.

Kaldı ki, HAGB kurumunun kesinleşen hükümlerle ilgili olarak ne şekilde uygulanacağı, diğer bir deyişle, sonradan yürürlüğe giren kanun uyarınca yapılacak uyarlama yargısının ne şekilde yapılacağı ve hangi hükümlere uygulanacağı, 5728 sayılı Kanun'un Geçici Tinci maddesinde özel olarak düzenlenmiş bulunmaktadır.

Kanun Koyucu tarafından, kesinleşen hükümler nedeniyle doğabilecek tüm olumsuzlukları giderecek tarzda özel olarak düzenleme yapılarak, aynı suçun şerikleri arasında farklı hükümlerin verilmesi ve adaletsizliğin giderilmesi yöntemi olarak uyarlama yargılamasının şekli gösterildikten sonra, artık hakkaniyet, adalet ve usul ekonomisi mülahazalarıyla da olsa, Kanun Koyucunun iradesine aykırı bir şekilde, HAGB ile ilgili bozma kararının hükmü temyiz etmeyen diğer sanığa sirayetini kabul etmek mümkün görülmemiştir (Nitekim, benzer konuya ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.9.2007 tarihli ve 8/125-186 Esas-Karar sayılı ilamı da yanı doğrultudadır.).

Cezaların kişiselleştirilmesiyle ilgili bu esasların, birbirinden farklı kişilik, safahat ve eğilimlere sahip diğer faillere teşmili mümkün olmadığı gibi, sonradan yürürlüğe giren yasa uyarınca yapılacak uyarlama yargısı ve sonuçları özel olarak düzenlenmiş bulunduğundan, Dairenin HAGB ile ilgili bozma kararının hükmü temyiz etmeyen diğer sanığa sirayeti 353 sayılı Kanun'un 226'ncı maddesine aykırı düşmektedir.

Bu yönüyle; Dairenin HAGB müessesesinin uygulanabilmesine imkan sağlanmasına yönelik bozma kararının, hakkında verilen mahkumiyet hükmünü temyiz etmeyen sanık H.Ü.'ya da sirayet ettirilmesi hukuka aykırı görülmüş ve Başsavcılık itirazının kabulü doğrultusunda, Daire ilamının bu konuya yönelik bölümünün kaldırılmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy