Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2008/100 Esas 2008/95 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2008/ 100
Karar No: 2008 / 95
Karar Tarihi: 29.05.2008

(1632 S. K. m. 66, 73)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın firar eyleminin yakalanma ile sona erip ermediği ve dolayısıyla sanık hakkında ASCK'nın 73'üncü maddesindeki indirim hükmünün uygulanıp uygulanmaması konusunun tespitine yönelik noksan soruşturma bulunup bulunmadığına ilişkindir.

Daire; polisin, 21.2.2006 tarihinde devriye görevi sırasında durumundan şüphelenerek ele geçirdiği ve GBT sorgusunda aranmadığı belirlenen sanığın, kendiliğinden polise asker olduğunu söylemiş olduğu hususu gözetilerek, öncelikle sanığın polise asker olduğunu söylememesi halinde hakkında ne gibi bir işlem yapılacağının sorulması, keza sanığın üzerinde ele geçirilen sahte ehliyetnameden dolayı hakkında ne gibi bir işlem yapıldığının, iddianame ile dava açılıp açılmadığının araştırılması, ilgili Cumhuriyet başsavcılığınca hakkında işlem yapılmış olup olmadığına göre, serbest bırakılıp bırakılmayacağının, sanıkla ilgili tutanağı düzenleyen emniyet biriminden sorulup, gelecek cevaba göre değerlendirme yapılması ve sanığın dehalet iradesinin buna göre ortaya konulmasının gerektiği gerekçesiyle sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün noksan soruşturma yönünden bozulmasına karar vermiş iken;

Başsavcılık; sanığın birliğine katılma iradesi ile hareket ettiğini ortaya koyan ve dış aleme yansıyan hiçbir tutum ve davranışının bulunmaması karşısında hakkında ASCK'nın 73'üncü maddesinin uygulanamayacağına ve bu yönde noksan soruşturma bulunmadığına dair görüş ve düşünce ile Daire kararına süresinde itiraz etmiştir.

Uyum ve Kararlılık gösteren Askeri Yargıtay kararlarında benimsendiği gibi, şekli ve mütemadi suçlardan olan firar suçlarında temadi, ya iradi veya gayri iradi olarak sona erer. Temadinin iradi olarak sona erdiğinin kabulü için, ilgilinin firar durumuna kendi serbest iradesi ile son vermesi, yani kendiliğinden birliğine dönmesi veya bir askeri birliğe veya resmi bir kuruluşa müracaat etmesi gerekmektedir. Uygulamada birliğine veya resmi bir makama henüz teslim olmamakla birlikte, failin kıt'asına dönmek veya teslim olmak istediği dış aleme yansıyan davranışlarından anlaşılabiliyorsa, bu halde dahi birliğine dönme kastının varlığı kabul edilmektedir.

Dava konusu olayda, dağıtım olduğu yeni birliğine verilen 2 günlük yol süresi sonunda en geç 2.2.2006 tarihinde katılması gereken ve bu gerekliliği yerine getirmeyerek firar suçunu işlemeye başlayan sanığın, 21.2.2006 tarihinde saat 20.00 sıralarında devriye görevi yapan polislerin kendisinden şüphelenerek yaptığı kimlik kontrolü sırasında ele geçirilerek önce polis karakoluna götürüldüğü, ardından birliğine sevk edilmek üzere jandarma görevlilerine teslim edildiği anlaşılmış olup;

Gerek dosyada yer alan yakalama tutanaklarının içeriklerinden, gerekse sanığın sorgu ve savunmalarından, sanığın birliğine kendiliğinden dönme kast ve iradesini taşımadığının anlaşılmakta olması, 21.2.2006 tarihinde kendisini yakalayan polis memurları H.A. ve İ.U.'nun yeminli beyanlarında, sanığı Doğuşkent Atatürk Caddesi üzerinde şüpheli hareketleri üzerine durdurup kimlik sorduklarını, kendilerine adına tanzim edilmiş ehliyeti gösterdiğini, ancak ehliyette kazıntı ve silinti olduğunu gördüklerinden yaptıkları sorgulamada ehliyet numarasının başkasının üzerine kayıtlı olduğunu, dolayısıyla bu ehliyetin sanığa ait olmadığını anladıklarını, bunun üzerine sorular sormaya başladıklarını, bu sorular üzerine sanığın firar ettiğini söylemesi üzerine kendisini serbest bırakmayıp karakola götürdüklerini ifade etmiş olmaları karşısında, sanığın bir suç şüphesi üzerine polis tarafından yakalandığı ve yakalama öncesinde ve yakalama sırasında kendiliğinden dönme iradesini ortaya koyacak ve dış aleme yansıyan herhangi bir davranışının bulunmadığı açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu konuda noksan soruşturma bulunmadığı sonucuna varılmış ve bu nedenle; Askeri Yargıtay Başsavcılığının aynı yöndeki görüşünü içeren 7.5.2008 tarihli ve 2008/2768 (İtiraz: 2008/76) sayılı tebliğnamesi ile yapılan itirazın kabulüne karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy