Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2007/94 Esas 2007/108 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2007/ 94
Karar No: 2007 / 108
Karar Tarihi: 18.10.2007

(5237 S. K. m. 29) (AYDK. 26.04.2001 T. 2001/44 E. 2001/43 K.)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın sübuta erdiği kabul edilen üste hakaret eylemi ile ilgili olarak, tartışma sırasında mağdurun sanığa karşı sarf ettiği lan sözcüğünün, sanığı, ağır ve yoğun bir hiddet içerisine düşürüp düşürmediğinin, haksız tahrik kabul edilen bu sözün sarf edilmesi nedeniyle cezadan asgari indirim yapılmasında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

Daire, lan sözünün günlük kullanıma yerleşimi ve toplum içerisindeki kullanım yoğunluğu dikkate alındığında, haksız tahrik kabul edilen bu sözün sarf edilmesi nedeniyle cezadan asgari hadden indirim yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığını kabul ederken;

Başsavcılık; somut olayda, sanığın muhatap olduğu davranışın ve lan sözünün, günlük hayata yerleşmiş olan yaygın kullanımının çok ötesinde olduğunu, bu davranış ve söz nedeniyle, sanığı, ağır ve yoğun bir hiddet içerisine düşürdüğünü, sonuç olarak mahkemece, haksız tahrik nedeniyle asgari hadden ceza indirimi yapılmasının oluşa ve hakkaniyete uygun düşmediğini ve takdirde hata teşkil ettiğini ileri sürerek Daire kararına itiraz etmiştir.

İtiraza atfen esas yönünden yapılan incelemede; dosyada mevcut delillere göre; 25.1.2002 günü, bölüğün emir ve komutasının, mağdur Atğm. H.K.'ye verilmiş olduğu, sanık Bçvş. M.K.'nin ise bu durumdan haberdar olmaksızın bir kısım erbaş ve eri içtimadan sonra, görev yerlerine gitmeleri için ayırdığı, bu erbaş ve erlerin garaj bölgesinden ayrıldığı sırada, mağdur Atğm. H.K.'nın, nereye gidiyor bu askerler... diye sorduğu ve askerleri durdurduğu, olay yerinde bulunan sanığın ise, görevli ve istirahatlı askerlerin gönderildiğini söylediği, mağdur asteğmenin, sanığa hitaben buranın komutanı benim, benden habersiz gönderemezsin lan... şeklinde yüksek sesle bağırdığı, tartışmanın devamında sanığın da mağdur asteğmenin bu sözlerine sinirlenerek ...artık hiçbir şeye karışmıyorum, al bölüğü ne yaparsan yap, al bölüğü g…...ne sok... dediği, olayı gören bazı rütbeli personelin müdahalesi ile tartışmanın sona erdiği, bu suretle sanığın, üstü durumundaki mağdurun namus, şeref ve haysiyetine haksız saldırı niteliğindeki sözlü eylemiyle üste hakaret etmek suçunu işlediği anlaşılmış olup, askeri mahkemenin, suçun sübutuna ve suç vasfına yönelik olarak bu şekildeki kabul ve uygulamasında isabetsizlik görülmemiştir.

Sanık lehine mevcut olduğu kabul edilen haksız tahrik nedeniyle uygulanan indirim oranının yerinde olup olmadığı konusunun incelenmesinde;

Bilindiği gibi, 765 sayılı TCK haksız tahriki, basit ve ağır olmak üzere ikiye ayırırken, hangi halde hafif, hangi halde ağır olduğunu göstermemiş, bu hususun değerlendirmesini yeterli ve geçerli gerekçelerini göstermek koşuluyla hakime bırakmıştır.

5237 sayılı TCK'nın haksız tahrikle ilgili 29'uncu maddesinde ise, hafif (basit) tahrik, ağır tahrik ayrımına yer verilmeden, suçun haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında işlenmesi halinde süreli cezalar yönünden cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarının indirilebileceği öngörülmüş, ancak hakimin indirim oranını takdir ederken hangi ölçüyü esas alacağı belirtilmediğinden, hakimin her olayda haksız tahrik teşkil edecek bir haksız fiilin olup olmadığını, bunun sanık üzerinde yarattığı etkiyi, failin ve mağdurun durumuna ve yöresel koşullara göre ayrı ayrı değerlendirip, gerekçesini göstermek koşuluyla indirim oranını belirleyeceği kuşkusuzdur.

Diğer yandan, haksız tahrik nedeniyle uygulanacak ceza indirim oranının takdiri hüküm mahkemesine ait olmakla birlikte, yerindelik denetiminin de Askeri Yargıtay tarafından yapılacağı, ancak takdirde açık bir zafiyet ve gerekçesizlik olmadığı sürece, askeri mahkemenin takdirine müdahale edilmediği de Askeri Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatlarıyla kabul edilen bir husustur.

Bu açıklamalar ışığında dava konusu olaya bakıldığında; Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 26.4.2001 tarihli ve 2001/44-43 sayılı kararında da belirtildiği gibi; aslı ulan olan, ancak halk dilinde lan olarak kullanılan kelime, vefasızlık, samimiyetsizlik, nankörlük, beddua, lanetleme anlamına gelmektedir. Dava konusu somut olayda, mağdurun, sanığa hitaben, ... bu askerleri benden habersiz gönderemezsin lan şeklinde sözler sarf etmek suretiyle astı olan sanığı askerlerin huzurunda küçük düşürdüğü, aşağıladığı, vakar ve haysiyetine tecavüzde bulunduğu tartışmasızdır.

Ancak, haksız tahrik oluşturan lan sözcüğünün sarf edeceği ortam, olayın oluş şekli ve failin hal ve davranışları birlikte değerlendirildiğinde, bu sözün sanıkta oluşturduğu hiddetin etkisinin, sanık hakkında tayin olunan cezadan yapılan indirimin asgari oranda uygulanmış olmasında bir takdir zafiyetinin bulunmadığı, haksız tahrik nedeniyle sanığın cezasında yeterli bir takdiri indirimin yapıldığı sonucuna varıldığından, aynı yöndeki Askeri Yargıtay 1'inci Dairesinin 6.6.2007 tarihli ve 2007/1192-1184 sayılı onama ilamına karşı yapılan Başsavcılık itirazının reddine karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy