Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2007/83 Esas 2007/81 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2007/ 83
Karar No: 2007 / 81
Karar Tarihi: 21.06.2007

(5237 S. K. m. 258, 326, 329, 327, 336) (353 S. K. m. 218) (5271 S. K. m. 63) (1632 S. K. m. 87, 89)

Daire ile askeri mahkeme arasındaki uyuşmazlığın konusu, sanığa yüklenen Devletin güvenliğine veya siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak suçunun sübutu açısından noksan soruşturmanın bulunup bulunmadığına ve ayrıca hüküm gerekçesinin yeterli olup olmadığına ilişkindir.

Daire;

1) S.Y. isimli şahsın tanık olarak dinlenmemiş olmasının ve bu yöndeki ret kararının, savunma hakkının kısıtlanması ve noksan soruşturmaya dayalı olarak hüküm kurulmuş olması sebebiyle, bozmayı gerektirdiği; keza, tam olarak hangi hususlarda bilgi sahibi olduğu anlaşılamamakla birlikte, yargılamaya konu olaylar hakkında tanık olarak ifade vermek istediğini belirten ve Ankara 11'inci Ağır Ceza Mahkemesinde organize suç örgütü üyesi olmak suçundan yargılandığı anlaşılan sivil şahıs T.T.'nin de, tanık olarak ifadesinin tespit edilmemesinin noksan soruşturma teşkil ettiği,

2) Tam olarak CD'lerdeki hangi bilgilerin niteliği itibariyle gizli olduğu, bu gizli bilgilerin açıklanmaması hususunda yetkili makamların usulüne uygun bir yasaklamasının bulunup bulunmadığı, niteliği itibariyle gizli kalması gerektiği kabul edilen bilgilerin ise Devletin güvenliği veya siyasal yararları ile ne şekilde ilgisinin bulunduğu yahut sadece, yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı belgelerden mi olduğu hususlarında, bilirkişilerin ayrıntılı ve doyurucu mütalaalarının alınması ve suç vasfının buna göre tespitinin yapılması gerekirken, yapılmamış olmasının noksan soruşturma teşkil ettiği,

3) TCK'nın 329/1 'inci maddesinin uygulanması esnasında hüküm gerekçesinde; gizli olduğu değerlendirilen bilgilerin Devletin güvenliğini mi, siyasal yararlarını mı, yoksa her ikisini mi ilgilendirdiği ortaya konulmalı, eylemin, TCK'nın 329/3'üncü maddesi ile yaptırım altına alınan fiilin, failin taksiri sonucu meydana gelmiş olması halini oluşturup oluşturmadığının değerlendirilmesinin gerektiği, bu hukuki değerlendirmeler yapılmaksızın, kanundaki seçimlik hallerin hangisinin gerçekleştiği belirtilmeksizin yahut taksir hali tartışılmaksızın hüküm kurulmasının, gerekçenin yetersizliği nedeniyle usul yönünden bozmayı gerektirdiği sonucuna ulaşılarak, mahkumiyet hükmünün noksan soruşturma ve gerekçe yetersizliğine ilişkin usule aykırılık yönlerinden bozulmasına karar vermiş;

Askeri mahkeme ise; S.Y. ve T.T. isimli sivil şahısların tanıklıklarının davanın esasına etkili olmayacağı kanaatine varılarak, bu şahısların tanık sıfatıyla dinlenilmelerine gerek olmadığı, TCK'nın 329/1'inci maddesinde; Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararlar tabirleri ve bağlacıyla değil veya bağlayıcıyla ayrıldığı, dolayısıyla metinde sayılanlardan bir tanesinin gerçekleşmesiyle suçun sübuta ereceği, sayılanların hepsinin birlikte bulunması halinin ise cezanın takdiri açısından etkili olabileceği, dolayısıyla bu üç unsurdan hangisinin gerçekleştiği yönünde ayrı ayrı değerlendirme yapılmasının sonuç açısından etkili olmayacağı, diğer yandan Devletin güvenliğine ilişkin bir meselenin, Devletin iç veya dış yararlarını da ilgilendireceği, Devletin güvenliği sarsıldığında ve etkilendiğinde, bu durum muhakkak iç ve dış yararları da etkileyeceği, ayrıca Devletin güvenliği kavramıyla iç veya dış siyasal yararlar kavramlarını matematik ölçüleri gibi birbirinden ayırmanın da mümkün olmadığı, bu kavramların aynı zamanda soyut ve sosyal içerikli kavramlar oldukları, gerek bilirkişilerin duruşmadaki açıklamaları gerek duruşmada kendilerine sorulan sorular üzerine verdikleri cevaplar ve soruşturma sırasında bilirkişi olarak atamaları yapılırken kendilerine yapılan açıklamalar, bilirkişilerin yaptıkları işin farkında olduklarını ve 329'uncu maddenin içeriğinde belirtilen Devletin güvenliği ve iç veya dış siyasal yararlar kavramlarının farkında olduklarını gösterdiğini, Bilirkişilerin bilgisi, bulundukları makam ve yaptıkları görev itibariyle soruşturma sırasında kendilerine yapılan açıklamalardan ayrı olarak tekrar detaylı açıklama yapılmadan da Devletin güvenliği ve iç veya dış siyasal yararlar kavramlarını ayırt edebilecek nitelikte oldukları, diğer yandan söz konusu bilgilerin Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararlarıyla ne şekilde ilgisinin olduğu hususunda detaylı bir açıklama yaptırılmaya da gerek görülmediğini, M.A.'da ele geçen CD içeriğindeki bilgilerin Özel Kuvvetler Komutanlığına ilişkin olması, K.Z.'de ele geçen CD'nin içeriğindeki bazı bilgilerin İran'la ilgili değerlendirmeler içermesi, yine İran'ın sahip olduğu rejim ve bu rejimle ilgili çevre ülkelere etki yapma konusundaki genel tavırları göz önünde bulundurulduğunda; M.A. ve K.Z.'de ele geçen CD'ler içerisindeki bilgilerin bir kısmının Devletin güvenliğini ilgilendirdiği gibi iç veya dış siyasal yararlarını da ilgilendirdiği hususlarının bilirkişilerin yapmış olduğu açıklamalar ile birlikte ortaya çıktığını, bilirkişi açıklamalarının doyurucu ve yeterli bulunduğu, bunun yanı sıra, sanığın CD'leri verirken içerisinde yer alan bilgilerden haberdar olmadığı yönünde bir tereddüt oluşmadığı, diğer yandan bu yönde bir savunma da yapılmadığı için, bu hususta yani sanığın bilgileri taksirle verip vermediği hususunda ayrı bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmediğini, eylemin uyduğu suça ilişkin detaylı açıklama ve gerekçenin, gerekçeli hükümde yer aldığı kabul edilerek, önceki mahkumiyet hükmünde direnilmesine karar verilmiştir.

Öncelikle, sanık müdafiinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması konusundaki talebi incelenmiştir. Askeri Yargıtay’da temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılabilmesinin şartları 353 sayılı Kanunun 218'nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre kural; sanık hakkında hükmolunan cezanın 10 yıl ya da daha fazla hapis cezası olması, sanık veya müdafiinin temyiz başvurusu sırasında taleplerinin bulunması, ya da bir yıldan fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde Askeri Yargıtay’ca resen duruşma yapılmasına lüzum görülmesi gerekmektedir.

Sanık hakkındaki mahkumiyet hükmünün 6 yıl 3 ay hapis cezasına ilişkin olması nedeniyle, 353 sayılı Kanunun 218'nci maddesindeki şartların oluşmaması ve esasen Daireler Kurulunda temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının mümkün olmaması nedeniyle, sanık müdafiinin, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması yönündeki taleplerinin, 353 sayılı Kanunun (5530 sayılı Kanunun 46'ncı maddesiyle değişik) 218/1'inci maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.

Bu nedenle, dosya üzerinden yapılan temyiz incelemesinde öncelikle, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu salonunda kurdurulan bir düzenekle suç konusu Özel Kuvvetler Tanıtımı ve Nuri Kurs isimli CD'ler kurulca izlenmiştir. CD içeriklerinin tamamının görülmesinden sonra uyuşmazlık konularından olan, suç konusu CD'lerin K.Z. ve M.A.'ya sanık tarafından verildiği iddiasıyla ilgili olarak gösterilen iki savunma tanığının ifadelerinin tespitine gerek olup olmadığı konusu tartışılmış ve yapılan görüşme sonucunda;

Dava dosyasındaki delil durumuna göre; Ankara Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından K.Z.'nin de içerisinde yer aldığı belirtilen bir çete ile ilgili olarak soruşturma yapılırken, sanık P.Yzb. N.G.B.'nin de irtibatlı olduğu değerlendirilerek soruşturmaya bu yönde de devam edildiği, 17 Şubat 2006 talihinde sanık P. Yzb. N.G.B.'nin evinde Ankara Cumhuriyet Savcılığının talimatı üzerine arama yapıldığı, arama sırasında bir adet CD'nin bulunduğu, sanık P.Yzb. G.N. B.'nin 18 Şubat 2006 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından gözlem altına alındığı, 19 Şubat 2006 tarihinde M.A.'nın Ankara Çankaya Büyükesattaki evinde, Ankara Cumhuriyet Savcılığının talebi üzerine arama yapıldığı, arama sırasında bir adet CD'nin de bulunduğu, CD'nin koruma kursu adlı olduğu ve Özel Kuvvetlere ilişkin bilgiler içerdiği, Sanık P.Yzb. N.G.B., M.A.'ya ve K.Z.'ye CD götürmediğini beyan etmekle beraber M.A. ifadesinde; sanık P.Yzb. N.G.B.'den yakın korumayla ilgili olarak materyal istediğini, özel olarak bir CD istemediğini, bunun üzerine sanık P.Yzb. N.G.B.'nin kendisine CD getirdiğini, onun getirdiği CD'yi bürosunda çekmeceye attığını, bu tarihlerde eşi ile boşanma aşamasında olması nedeniyle CD'yi inceleyemediğini, olay meydana çıkıncaya kadar da CD'nin içeriğine bakmadığını beyan ettiği, aynı şekilde kendini E.K. diye tanıtan K.Z. ifadesinde; kayınbiraderi Ö.F.Ç.'nin vasıtasıyla tanıştığı, sanık P.Yzb. N.G.B. ile zamanla samimiyetlerinin geliştiğini, arama sırasında bulunan CD'leri Nuri'nin kendisine getirdiğini, ancak CD'lerle ilgilenmediğini bir kenara attığını beyan ettiğinin anlaşılması karşısında; maddi olayın bu şekilde gelişmesi ve sübutu hususunda dosya kapsamı itibarıyla herhangi bir tereddüt bulunmadığı gibi, S.Y. ve T.T. isimli sivil şahısların tanıklıklarının davanın esasına etkili olamayacağı kanaatine varıldığından, bu şahısların tanık sıfatıyla dinlenilmelerine gerek olmadığına karar verilmiştir.

Dava dosyasına göre; soruşturma evresinde, askeri savcı tarafından seçilen bilirkişi heyeti, eylemlerin Özel Kuvvetler Komutanlığının bütünü ile ilgili bilgilerin personele aktarımında gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı, görevi ihmal gibi durumların varlığı, özel kuvvetler komutanlığının faaliyet konusu içerisinde yahut görevi çerçevesinde bulunup bulunmadığı hususlarında birkaç madde başlığı altında genel mahiyette mütalaada bulunmuşlar, kovuşturma aşamasında da mütalaalarına başvurulan aynı bilirkişiler; soruşturma sırasında bildirdikleri mütalaalarını tekrarla, sorulan sorular üzerine, her türlü bilginin istihbarat bilgisi olarak kullanılabileceğini, herhangi bir kaynaktan elde edilen bilgilerin, kurumda mevcut bilgilerle birleştirilip bir analiz yapılması sonucunda, varılan bilginin istihbarat bilgisi haline geldiğini, buna göre açık kaynaklardan elde edilen bilgilerin gizlilik niteliğinin olmadığını, ancak toplanan bilgilerin analizinin yapılması sonucu değerlendirmelerin gizlilik derecesinin olduğunu, değerlendirme sonucu elde edilen bilgilerin başka birisinin eline geçmesi halinde kurum içerisindeki bilginin gizliliğinin ihlal edilmiş olduğunu, gizli bilginin herhangi bir nedenle başka bir kişi ya da bir kurumda bulunmasının, bilginin gizlilik niteliğini ihlal ettiğini, ancak bu durumun bilginin gizlilik özelliğini ortadan kaldırmadığını, K.Z.'nin evinde bulunan Nuri Kurs adlı CD'de ve M.A.'dan ele geçen CD'de Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgiler niteliğinde bilgiler olduğunu, K.Z.'de ele geçen CD'deki bilgilerin bütünüyle Genelkurmay Başkanlığının MY.121/1 İran Stratejik İstihbarat Dokümanından alındığını gizli gizlilik derecesine sahip olduğunu, bu belgenin gizliliğinin Genelkurmay Başkanlığının 75/1-A yönergesinden kaynaklandığının, yine aynı yönergede, bu bilgilerin deşifre edilmesinin ülke güvenliğini tehdit edecek mahiyette olduğunun belirtildiğini beyan etmişlerdir.

5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanununun Millete ve Devlete Karşı Suçlar ana başlıklı Dördüncü kısmının; Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk başlığını taşıyan ve 326-339 maddeleri arasında düzenlenen 7'inci bölümde yer alan madde hükümlerini ve gerekçelerini ceza hukuku sistematiği çerçevesinde incelediğimizde;

Devlet güvenliğine ilişkin belgeler başlıklı 326'ncı maddenin gerekçesinde Devlet Güvenliği kavramı şu şekilde tarif edilmektedir; Devletin güvenliği kavramı, Devletin varlığının korunması, tehlikeyle karşı karşıya bırakılmaması demektir. Devletin varlığını tehlikeye düşürebilecek nitelikteki fiiller Devletin güvenliğini ihlal eder. Devletin iç ve dış yararları ibaresine gelince; bir büyük örgütlenme olarak Devletin elbette ki, yararları ile güvenliği arasında da sıkı bir ilişki vardır. Yararlarını koruyamayan Devletin güvenliği de tehlikeye düşebilir. Madde, Devlet yararları arasında siyasal olanları göz önüne almış bulunmakta; bu nedenle, ekonomik, kültürel ve benzeri nitelikteki yararlara ilişkin belge veya vesikalar, bu suçun konusunu oluşturmamaktadır. Söz gelimi Devletin dış ilişkilerinin iyi tarzda sürdürülmesi hususundaki yarar gibi.

Suçun oluşması için belge veya vesikaların bir sırrı içermesi hususunda zorunluluk yoktur. Zira madde belgenin içerdiği sırrı değil bizatihi Devletin güvenliği veya siyasal yararları ile ilgili olan belge veya vesikaları korumaktadır. Ancak fiillerin işlendiği sırada Devletin güvenliği veya siyasal yararlarıyla olan ilgisinin devam etmiş bulunması gerekir. Söz gelimi tarihi belge veya vesikalar halen bu niteliği korumuyorlarsa, onlar hakkında bu maddenin uygulanması söz konusu olmaz.

Maddede yazılı olan belge sözcüğü her türlü evrak ve vesikaları kapsamaktadır. Resmi belge, genellikle hukuki işlemlerin doğruluğunu belirtme yetkisine sahip makam tarafından usulüne göre düzenlenmiş veya onaylanmış yazılar. Devlet memurlarınca görev gereği gerçekleştirilen işlemleri taşıyan resmi defter ve dosyalar, askeri plan ve haritalar ve bir olayın gerçeğe uygunluğunu gösteren her türlü yazılardır. Güvenilen, doğrulanan her türlü belge anlamındadır. şeklinde açıklanmaktadır.

327'nci maddenin gerekçesinde; Maddeyle, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları gereği, niteliği bakımından gizli kalması gerekli bilgilerin temin edilmesi cezalandırılmaktadır. Maddenin koruduğu yarar, milli savunmadır.

Maddenin uygulanmasında dikkat edilmesi gerekli husus temin edilen bilgilerin Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları gereği gizli kalmasının zorunlu olmasıdır. Demek oluyor ki, bilgi sır niteliğinde olacaktır. Eğer bilgi, temin olunduğu sırada sır olma vasfını kaybetmiş ise, söz gelimi temin edilmeden önce açıklanmış veya herkes tarafından bilinen bir husus haline gelmiş ise, artık sır olmaktan çıkacağından, bunun temininden dolayı faile ceza verilemeyecektir.

Sırdan maksat, yetkili bulunmayan kişilerin hakkında bilgi sahibi olmaları halinde Devletin güvenliğinin, milli varlığının, bütünlüğünün, anayasal düzeninin veya iç veya dış siyasal yararlarının tehlikeye düşebileceği bilgilerdir. Ancak, vurgulamak gerekir ki, suç olgusuna ilişkin bilgi ve belgeler, bir hukuk toplumunda hiçbir surette devlet sırrı olarak koruma altına alınamaz.

Elde edilen bilgilerin, ilgili mevzuat hükümlerine göre Devletin güvenliği yahut iç ve dış siyasal yararlarının gizli kalmasını gerektirdiği bir bilgi olup olmadığının belirlenmesi gerekir. şeklinde açıklamalar yer almaktadır.

Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama başlıklı 329'uncu maddesi:

(1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, savaş zamanında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askeri hareketlerini tehlikeye koymuşsa, faile on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Fiil, failin taksiri sonucu meydana gelmiş ise birinci fıkrada yazılı olan halde, faile altı aydan iki yıla. ikinci fıkrada yazılı hallerden birinin varlığı halinde ise üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. hükmünü amirdir.

Maddenin gerekçesi; Madde, Devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları gereği niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgilerin açıklanmasını cezalandırmakta ve böylece ülke güvenliğini ve yararlarını korumaktadır.

Suçun maddi unsuru olan açıklama, yukarıda nitelikleri gösterilen Devlet sırlarının bir veya birden fazla kişiye her ne suretle olursa olsun bildirilmesini, naklini belirtmektedir.

İkinci fıkrada gösterilen, suça ait nitelikli unsurlar hakkında yukarıdaki maddenin ikinci fıkrasının gerekçesine bakılmalıdır.

Maddenin üçüncü fıkrasında, failin taksiri sonucu fiilin işlenmesine neden olunması hali cezalandırılmakta ve bu hallerde birinci ve ikinci fıkraların ihlal edilmiş olabileceği öngörülerek, ayrı ayrı yaptırım konulmaktadır. Bu fıkrayla cezalandırılan fiil, taksir sonucu Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararlarının gizli kalmasını gerektirdiği bilgilerin, bunları açıklayan kimsenin eline geçmiş olmasıdır. şeklinde düzenlenmiştir.

Yasaklanan bilgileri açıklama başlıklı 336'ncı maddesi ile:

(1) Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, savaş zamanında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askeri hareketlerini tehlikeye sokmuş ise faile on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Fiil, failin taksiri sonucu meydana gelmiş ise, birinci fıkrada yazılı olan halde faile altı aydan iki yıla, ikinci fıkrada yazılı halde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. hükmü getirilmiş bulunmaktadır.

Maddenin gerekçesi: Madde metninde, yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgilerin açıklanması, suç olarak tanımlanmıştır. Bu maddede geçen kavramlar hakkında yukarıdaki maddelerin gerekçelerine bakılmalıdır. şeklinde açıklanmıştır.

Görüldüğü gibi, YTCK'nın 326'ncı maddesinde; Devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları kısmen veya tamamen yok eden.....şeklinde tarif edilen suçun oluşumu için belge veya vesikaların bir sırrı içermesi, yani nitelik itibarıyla gizlilik derecesi taşımasına gerek bulunmamaktadır. Madde, belgenin içerdiği sırrı değil bizatihi Devletin güvenliği veya siyasal yararları ile ilgili olan belge veya vesikaları korumaktadır. Maddede yazılı olan belge sözcüğü her türlü evrak ve vesikaları kapsamaktadır.

327'nci maddede ise; Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin eden... şeklinde tanımlanan suçun oluşumu için ise, bilgilerin, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları gereği gizli kalmasının zorunlu olmasıdır. Gizlilik ile kastedilen; Yetkili bulunmayan kişilerin, hakkında bilgi sahibi olmaları halinde Devletin güvenliğinin, milli varlığının, bütünlüğünün, anayasal düzeninin veya iç veya dış siyasal yararlarının tehlikeye düşebileceği bilgilerdir.

326'ncı maddede belirtilen suçun konusu; Devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belge tanımlanmış iken, 327'nci maddede suçun konusu; Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgiler şeklinde gösterilmiştir. 336'ncı maddede düzenlenen suçun konusu ise; Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgiler olarak belirlenmiştir.

YTCK'nın 4'üncü kısım 7'nci bölümü içinde yer alan maddelerin, ardışık bir sistem içinde suçun önem, tehlike ve ağırlığı itibarıyla ağırdan hafif dereceye doğru sıralandığı görülmektedir.

Bu itibarla, suçun ana maddi unsurları arasında yer alan suç konusunun, maddi olay içerisinde çok titiz ve ayrıntılı bir şekilde ortaya konulması, diğer unsurların da varlığının belirlenmesi suretiyle, suçun temas ettiği maddenin isabetli bir şekilde saptanması gerekmektedir.

Suç konusu belge veya bilginin niteliğinin gizli olarak kabulü için bu belgenin sadece gizlilik derecesinin GİZLİ olarak tayin edilmesinin yeterli olamayacağı, maddede öngörülen gizli niteliğinin, madde gerekçelerinde de ayrıntılı olarak tanımlandığı üzere; Devletin güvenliğini, milli varlığını, bütünlüğünü, anayasal düzenini veya iç veya dış siyasal yararlarını tehlikeye düşürebilecek nitelikte olması gerekmektedir.

Bu nitelikte görülmeyen, ancak, yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve nitelimi bakımından gizli kalması gereken bilgilere yönelik işlenen suçlar da farklı maddelerde düzenlenmiştir.

Suç konusunun saptanması ve maddi olayın değerlendirilmesi hususunda, uzmanlık gerektiren konularda, mahkemenin bilirkişi mütalaasına başvurması gerekebilir.

Ceza Muhakemesi Kanununun 63/1 'inci maddesinde; Çözümü, uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verileceği belirtilmektedir.

66/1'inci maddesinde de; Bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin kararda, cevaplandırılması uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorularla inceleme konusu ve görevin yerine getirileceği sürenin belirtileceği açıklanmıştır. Mahkemenin söz konusu olayla ilgili olarak bilirkişi incelemesine başvurmasında yasaya aykırı bir durum bulunmamakla beraber suça konu eylemin ilgili mevzuat çerçevesinde değerlendirilip irdelenmesi ve oluştuğu kabul edilen suçun yasal unsurları ile birlikte gösterilip gerekçelendirilmesi mahkemenin görevidir.

Bu yasal tanımlamalar ve açıklamalar ışığında somut olaya döndüğümüzde;

Askeri mahkemece, sanık P.Yzb. N.G.B.'nin, K.Z.'ye ve M.A.'ya, görevi icabı elde ettiği ve içerisinde Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri ihtiva eden CD'leri vermek suretiyle Devletin güvenliğine veya siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklamak suçunu işlediği kabul edilerek, direnilmek suretiyle mahkumiyetine karar verilmiş ise de; Dosyada mevcut delil durumuna göre, CD'lerin K.Z. ve M.A. isimli şahıslara sanık tarafından verildiği sabit görüldüğünden, iki savunma tanığının dinlenilmesi gerektiğine ilişkin Dairenin bozmasına askeri mahkemece uyulmamış olmasında bir isabetsizlik görülmemekle birlikte, söz konusu CD'lerde yer alan bilgilerin, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgi mahiyetinde olup olmadığının tespiti bakımından görüşüne başvurulan bilirkişilerin; CD'lerde yer alan bazı doküman ve bilgilerin, gizli gizlilik derecesine sahip olduğu, bu belgelerin gizliliğinin Genelkurmay Başkanlığının 75/1-A yönergesinden kaynaklandığı, yine aynı yönergede, bu bilgilerin deşifre edilmesinin ülke güvenliğini tehdit edecek mahiyette olduğu şeklindeki soyut ve yetersiz mütalaalarının mahkumiyet hükmüne esas alındığı, gizli olduğu değerlendirilen bu bilgilerin Devletin güvenliğini mi, siyasal yararlarını mı, yoksa her ikisini mi ilgilendirdiğinin belirtilmediği, kursiyer subayların dahi kaynakça olarak kullanabildikleri anlaşılan bu doküman ve bilgilerin; Devletin güvenliği veya siyasal yararları ile ne şekilde ilgisinin bulunduğu, nitelikleri Anayasada yazılı Devletin varlığının korunmasına, tehlikeye maruz bırakılmamasına yönelik olarak Devletin Güvenliği veya İç veya Dış siyasal yararları ile ilgisinin somut şekilde irdelenip değerlendirilmeden ve ortaya konmadan özde sadece GİZLİ gizlilik derecesi esas alınarak ve keza CD'lerde yer alan ve suça konu olan bilgilere ulaşabilme imkanının, söz konusu bilgilerin elde ediliş şeklinin, aynısı olmasa dahi benzeri bir takım bilgilerin açık kaynaklarda ve İnternet sitelerinde yer alması olguları dikkate alınmadan ve değerlendirilmeden eylemin Dairenin bozma ilamında da belirtildiği üzere TCK'nın 336'ncı maddesinde yazılı suç yönünden irdelemesi yapılmadan TCK'nın 329'uncu maddesinde yazılı suçu oluşturduğunun kabulü isabetli bulunmamıştır.

Yukarıda belirtilen nedenlerle; dosyada mevcut tüm delil, bilgi ve savunmalar dikkate alınmak suretiyle sanığın fiilinin TCK'nın 329, 336, 258, ASCK'nın 87, 89'uncu maddelerinde yazılı suçlar yönünden düşünülüp somut irdeleme ve değerlendirmelere dayalı olarak yasal unsurları itibariyle hangi suçun oluştuğunun açık biçimde ortaya konularak bir karar verilmesinin de temini bakımından, askeri mahkemenin Dairenin bozma ilamına karşı direnmek suretiyle verdiği mahkumiyet hükmünün suç vasfına ilişkin değerlendirmede eksiklik ve gerekçedeki yetersizlik nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy