Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2007/7 Esas 2007/6 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2007/ 7
Karar No: 2007 / 6
Karar Tarihi: 08.02.2007

(1632 S. K. m. 13, 91) (5237 S. K. m. 86) (211 S. K. m. 9, 76, 77)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; mağdurun amir sayılıp sayılmayacağına bağlı olarak suç vasfının belirlenmesine ilişkindir.

Daire; dava konusu olayda, liyakatli er olarak nöbetçi onbaşılık görevini yürüten mağdur Er M.E.'nin, görevi gereği dolu şarjörleri alırken, sanığa karşı keyfi davranması ve imzalasana oğlum şeklinde hitap ederek, bulunduğu statüyü kötüye kullanması ile hizmet ilişkisinin sona erdiğini, bu nedenle mağdurun amirlik sıfatının kalktığını, dolayısıyla sanığın eyleminin üste fiilen taarruz suçunu oluşturmayıp, 5237 sayılı TCK'nın 86'ncı maddesine 5328/4 sayılı Kanun ile eklenen 2'nci fıkrasında yazılı kasten yaralama suçunu oluşturduğunu kabul etmiş iken,

Başsavcılık; Bahse konu sözlerin, Türk toplumunda özellikle Silâhlı Kuvvetler içerisinde, hem rütbeler arasında olduğu gibi, üstlerin astlarına hitaplarında sıkça kullanıldığı, mağdurun bu sözleri dışında, keyfi bir davranışının bulunmadığı, söylendiği ortam da dikkate alındığında, böyle bir söz söylemenin, hizmet ilişkisini kestiğini kabul etmenin, maksadı aşan bir yorum olacağı, mağdurun, sanığın suç işlemesini sağlayacak bir davranışı var ise, sanık hakkında tahrik nedeniyle cezasından indirim yapılabileceği görüş ve düşüncesini öne sürmüştür.

Dosyadaki delil durumuna göre, nöbetçi onbaşı olarak görevli olan P.Er M.E.'nin, sanığın, teslim defterini imzalamakta biraz gecikmesi üzerine, defteri sert bir şekilde uzatarak sanığa imzalasana oğlum demesi üzerine, sabah saatlerinde aralarında yaşanan olayların da etkisiyle sinirlenen sanığın, maruz kaldığı haksız tahrik neticesinde, liyakatli er olarak nöbetçi onbaşı sıfatıyla görevlendirilen mağdura saldırıp tekme ve yumruk atarak darp ettiği sabit olup, esasen Daire ile Başsavcılık arasında bu konuda bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık; olay tarihinde liyakatli er olarak nöbetçi onbaşı sıfatıyla görevlendirilen mağdurun, sanığa hitaben sarf ettiği; imzalasana oğlum şeklindeki sözleri neticesinde, ASCK'nın 13/2 ve İç Hizmet Yasanın 9'uncu maddesinde tanımlanan ve İç Hizmet Yönetmeliğinin 396/a maddesi çerçevesinde nöbet saatleri süresince kendisine tanınan Amirlik sıfatını kaybedip etmeyeceğine bağlı olarak atılı suçun niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.

İç Hizmet Yasasının 76'ncı maddesinde; nöbetin, askerlikte müşterek hizmetlerin yapılmasını ve devamını sağlamak maksadı ile bu hizmetlerin belli sıra ve süre ile asker kişiler tarafından tutulacağı, 77'nci maddesinde de; nöbet tutacak personelin kimler olacağı, nöbet hizmetlerinin yapılış tarzı ile şekli ve nöbetçilere ait vazifelerin yönetmelikle gösterileceği kuralı yer aldığından, bu hükme uygun olarak İç Hizmet Yönetmeliğinde TSK karargâh kurum ve kıta’larında nöbet hizmetleri ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Bu bağlamda İç Hizmet Yönetmeliğinin 396/a maddesinde; ... Bölük nöbetçi onbaşılığı: bölükte mevcut onbaşı olmadığı takdirde liyakatli erler arasında sıra ile tutulur... şeklinde bir düzenleme de yer aldığından, olayda, mağdur erin bölük nöbetçi onbaşısı olarak görevlendirilmesinde yasa ve yönetmeliğe aykırı bir yön görülmediği gibi, ASCK'nın 13/2 ve İç Hizmet Yasanın 9'uncu maddesinde yer alan Amir, makam ve memuriyet itibariyle emretmek salâhiyetini haiz kimsedir. biçimindeki tanıma göre de; mağdurun, bölük nöbetçi onbaşısı olarak emretme yetkisi (amir) bulunduğu konusunda herhangi bir kuşku bulunmamaktadır.

Ancak, liyakati nedeniyle nöbetçi onbaşı olarak görevlendirilen mağdurun, bölük içerisindeki erler arasından, bölük komutanınca seçilerek bu göreve getirildiğinde, lâyık görüldüğü bu sıfat ve görevinin gerektirdiği söylem, tarz, hâl ve hareket içinde bulunması, görevinden kaynaklanan amirlik vasfını özenle taşıması gerekmektedir.

Somut olayda, nöbet defterini imzalamakta geciken sanığa karşı sert bir tavırla, acele etmesi hususunda ikazda bulunurken oğlum sözünü sarf etmekle, maksadını aşan bir tarzda, karşısındakini adeta azarlayan, küçülten bir üslûp içerisine girmiş, bunun sonucunda kendisine nöbet hizmetinin yürütülmesini sağlamak amacıyla tanınmış bulunan amirlik sıfatını kaybetmiş bulunmaktadır.

Bu durum itibarıyla, mağdurun, görev ve sorumluluğunun sınırlarını aşarak, sanığa karşı küçültücü ve sert bir şekilde; imzalasana oğlum şeklinde hitap ederek, bulunduğu statüyü kötüye kullanması ile sanıkla arasındaki hizmet ilişkisi kesildiğinden, ASCK'nın 13/2 ve İç Hizmet Yasanın 9'uncu maddeleri hükmünden kaynaklanan itibari amirlik statüsünden yararlanamayacağı sonucuna varılmıştır.

Açıklanan bu nedenlerle; liyakatli er olarak nöbetçi onbaşılık görevini yürüten mağdur Er M.E.'nin, görevi gereği dolu şarjörleri alırken, sanığa karşı keyfi davranması ve imzalasana oğlum şeklinde hitap ederek, bulunduğu statüyü kötüye kullanması ile hizmet ilişkisinin sona erdiği, bu nedenle mağdurun amirlik sıfatının kalktığı, dolayısıyla sanığın eyleminin üste fiilen taarruz suçunu oluşturmayıp, 5237 sayılı TCK'nın 86'ncı maddesine 5328/4 sayılı Kanun ile eklenen 2'nci fıkrasında yazılı kasten yaralama suçunu oluşturduğu sonucuna varıldığından, Dairenin bu yöndeki bozma kararı yerinde görülmüş, Başsavcılığın itirazının reddine karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy