Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2007/65 Esas 2007/71 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2007/ 65
Karar No: 2007 / 71
Karar Tarihi: 07.06.2007

(1632 S. K. m. 134) (765 S. K. m. 339, 340, 341, 342, 343, 344, 345, 346, 347, 348, 349) (5252 S. K. m. 12) (5237 S. K. m. 204, 205)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin, ASCK'nın 134'üncü maddesinde yazılı bulunan hakikate muhalif rapor tanzim etmek veya TCK'da düzenlenen resmi evrakta sahtekarlık suçlarından hangisine vücut verebileceğine ilişkindir.

Daire; sanığın muayene muhtırasını düzenleme yetkisine haiz olduğu Silahlı Kuvvetler Mal Muayene Talimatında (Halen MSY-1 (B) Türk Silahlı Kuvvetleri Mal Alımları Denetim, Muayene ve Kabul İşlemleri Yönergesi) açıkça belirtildiği gibi, muhtıradaki imzaların sahte olduğu, içeriğinin doğruluğu konusunda kuşku bulunduğu, dolayısıyla kapsam yönünden de gerçek dışı olduğu görülmekle, sanığın eyleminin, ASCK 134'üncü maddesinde yazılı bulunan Hakikate Muhalif Rapor Tanzim Etmek suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir.

Başsavcılık ise; Muayene muhtırasını düzenleyen sanık için, bu belge ve işlemin ayrılmaz parçası olan malın muayenesine ilişkin raporu tek başına düzenleme ve imzalama yetkisinin bulunmadığı, bununla birlikte mal sorumlusu ve muayene komisyonu üyesi olarak mal muayene muhtırası ve mal muayene raporunun hazırlanmasının görev ve fonksiyonuyla bağlantılı olduğu, sanığın muayene komisyonu tarafından muayene yapılmış gibi diğer üyeler ve başkan adına da imza atarak doğrudan doğruya sahte bir belge düzenlediği, bu belgeye dayanılarak Et ve Balık Kurumu Diyarbakır Kombina Müdürlüğüne ödeme yapıldığından iğfal-ikna kabiliyetinin var olduğu, resmi belge sahteciliğinde asıl korunanın kamu güveni olması karşısında maddi bir zarar doğmamasının suçun oluşumunda etkisinin bulunmadığı, sahte bir belge düzenlendiğini bilen ve isteyen sanığın suç kastına da sahip olduğu, saikin suçun oluşumunu etkilemediği, eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğunun kabulünün gerektiğini ileri sürmektedir.

ASCK'nın 134'üncü maddesiyle, hizmete veya tevdi edilen bir vazifeye müteallik olarak kasten hakikate muhalif rapor veya takrir veya layiha ve sair resmi evrak tanzim eden ve veren veyahut bunların hakikate muhalif olduğunu bilerek mafevklere (üst ve amirlere) takdime delalet eden asker kişilerin eylemleri yaptırım altına alınmıştır.

Hizmete veya tevdi edilen bir vazifeye müteallik olarak denilmekle, aynı Kanunun 12'nci maddesinde yapılan tarife uygun olarak, gerek malum ve muayyen olan gerek bir amir tarafından emredilen askeri vazifeye ilişkin bir işin madun (ast, maiyet) tarafından yapılması hali kastedilmektedir.

Resmi evrakta (belgede) sahtecilik suçlarının unsurları ve cezalan Türk Ceza Kanununda düzenlenmiştir. Askeri Ceza Kanununun 134'üncü maddesiyle getirilen gerçeğe aykırı rapor, takrir, layiha ve sair resmi evrak düzenlemek ve vermek suçunun düzenleme konusu ve sebebi ise başkadır. ASCK'nın 134'üncü maddesiyle, hizmete veya tevdi edilen askeri bir vazifeye ilişkin olarak kasten gerçeğe aykırı rapor (herhangi bir konuda yapılan inceleme, araştırma sonucu hazırlanan düşünce veya gözlemleri bildiren yazı) veya takrir (anlatma, anlatış, ders verme) veya layiha (herhangi bir konuda görüş ve düşünce bildiren yazı) ve bu tür, sair (diğer) bir resmi evrak düzenleyen ve veren veyahut bunların gerçeğe aykırı olduğunu bilerek üstlerine takdime delalet edenler (aracılık, kılavuzluk edenler; yol gösterenler) cezalandırılmaktadır.

...Rapor, takrir, layiha vesair resmi evrakın hizmete veya verilen vazifeye ait olması gerekir. Şahsa ait bir işe ilişkin raporlar eğer üstün hizmetine ait bir vazifesine ve astın da hizmet dolayısıyla bildirmeye mecbur olduğu hususlara ilişkin değilse, bunlar hizmete ait değildir. Söz konusu belgelerin tanziminde ve üste verilmesinde üstü kandırmak, aldatmak kastı gereklidir. Üstün aldanmış olması zorunlu unsur değildir. Belge maddeten doğru olmamalıdır... (Rıfat T Aşkın-Askeri Ceza Kanunu Şerhi s. 230-231)

Yerleşik uygulamaya göre; ASCK'nın 134'üncü maddesinde yer alan suçun oluşabilmesi için; askeri hizmete ilişkin bir konuda üst ve amirlerini kandırma şuur ve iradesiyle hareket edilerek, bu kişilere hakikate aykırı bilgiler içeren rapor, belge, takrir veya layiha sunulması ya da gerçeğe aykırı olduğu bilinmesine karşın, bu nitelikteki evrakın üst ve amirlere takdimine neden olunması gerekmektedir.

Memur veya memur sayılanların (kamu görevlilerinin) işledikleri resmi evrakta (belgede) sahtecilik suçları; 765 sayılı TCK’nın 339, 340 ve 341' inci maddeleri ile yaptırım altına alınmışken, 5252 sayılı Kanunun 12/1-b maddesiyle 765 sayılı TCK’nın bütün ek ve değişiklikleriyle birlikte 1.6.2005 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılması üzerine, aynı tarihte yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 204 ve 205' inci maddeleri ile yeniden düzenlenmiştir.

Mülga 765 sayılı Kanunun 339/1'inci maddesi, Bir memur memuriyetini icrada tamamen veya kısmen sahte varaka tanzim eder... ve bundan dolayı umumi veya hususi bir mazarrat tevellüt edebilirse... hükmünü içermekteyken; 5237 sayılı TCK'nın 204/2'nci maddesi ile, ... Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi... şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Hukuk terminolojisinde belge, olayları nakleden veya irade beyanlarım içeren ve bir kimse tarafından oluşturulan her türlü yazılı kağıt olarak tanımlanmakta; resmi belge ise, bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenen yazıyı ifade etmektedir. (5237 sayılı TCK'nın 204'üncü maddesi gerekçesi).

Her iki düzenlemede de, resmi belgenin kamu görevlisi tarafından görevinin gereği olarak düzenlenmiş olması ve sahteciliğin aldatacak şekilde yapılmış olması unsurları aranmaktadır.

Türk Ceza Kanununun sistematiği içerisinde sahtecilik suçlan kamu güvenine karşı suçlar başlığı altında düzenlediğinden, sahtecilik teşkil ettiği ileri sürülen eylemlerin kamu güveni şeklindeki hukuki ve toplumsal yararı ihlal etmeye yetecek elverişlilik taşıyıp taşımadıklarının (eylemin işleniş biçimindeki özellik ve ayrıntılarda dikkate alınarak) her olayda incelenip araştırılması gerekmektedir.

Resmi veya özel bir belgenin kamu güveni açısından tehdit oluşturabilmesi için; yapılan sahteciliğin belirsiz sayıda kişileri aldatma yeteneğine sahip olması gerektiği doktrin ve uygulama tarafından kabul edilmiştir.

Belgenin aldatma yeteneğinin bulunduğunun kabulü için, sahteciliğin kusursuz bir biçimde yapılması zorunluluğu bulunmayıp, gerçeğe aykırı olarak düzenlenen belgenin ortalama dikkat ve algılama yeteneğine sahip kişileri (gerçek olarak düzenlediği konusunda) kandırabilme elverişliliği taşıması yeterlidir.

Doktrinde iğfal kabiliyeti, aldatma gücü aldatma yeteneği gibi farklı ibarelerle ifade edilen aldatma kabiliyeti, yapılan sahteciliğin üçüncü kişileri kandırıcı nitelikte olması anlamına gelmektedir.

Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada aldatma yeteneğinin objektif kriter esas alınarak tespit edilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Bir başka anlatımla, sahtecilik ilk bakışta herkes tarafından anlaşılıyorsa iğfal kabiliyeti yoktur. Yine belgenin sunulduğu makam, ilk bakışta sahte olduğunu anlayamamış olsa bile, bu husus normal kontroller sırasında fark edilebiliyorsa, belgenin aldatma yeteneğinin bulunmadığı kabul edilmelidir. (M.E. Artuk-A.Gökçen-A.C.Yenidünya; Ceza Hukuku Özel Hükümler, 6. Baskı, Ankara-2005, s: 337-343).

Ayrıntıları Askeri Yargıtay Drl.Krl.'nun 22.12.1994 tarihli ve 1994/130-130 E.K. sayılı kararında açıklandığı gibi; iğfal (aldatma) kabiliyeti evrakta sahtekarlık suçlarının ortak unsurudur. Her evrakta sahtekarlık suçunda, suçun özelliği de dikkate alınarak, yapılan sahtekarlığın aldatıcılık vasfının bulunup bulunmadığı ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Devlet yönetiminin belli bir kesiminde işleme tabi tutulan bir evrakta sahtecilikten söz edilebilmesi için, sahteciliğin o çevrede çalışan kimseler tarafından kolayca anlaşılıp anlaşılmayacağının tespiti gerekir. Görevlilerin kontrol görevlerini gereği gibi yapmamaları sonucu sahte evrakla istihkaktan fazla para alınmış olması, her zaman belgenin aldatma kabiliyetinin bulunduğunu göstermez.

Kamu görevlisinin haksız menfaat edinmek kastıyla sahte bir belge düzenlemesi halinde, eyleminin evrakta sahtekarlık suçunu oluşturacağı konusunda duraksama yoksa da; uyum ve kararlılık gösteren Askeri Yargıtay ve Yargıtay karalarında, suçun aldatma (iğfal) kabiliyetinin bulunmaması halinde eylemin memuriyet görevini kötüye kullanma suçuna vücut vereceği kabul edilmektedir.

Yerleşik Askeri Yargıtay kararlarında, TCK'nın 339-349'uncu maddelerinde düzenlenen sahtekarlık cürümlerinin askeri bir hizmete veya tevdi edilen askeri bir vazifeye ilişkin olması halinde, öncelikle özel kanun olan ASCK'nın 134'üncü maddesine göre uygulama yapılması gerektiği kabul edilmektedir (Drl.Krl.'nun 22.2.2001 tarihli ve 23-18 sayılı kararı).

Ancak; ayrıntıları Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 6.7.1989 tarihli ve 184-183 sayılı kararında da açıklandığı gibi, ASCK'nın 134'üncü maddesinde yazılı suçun oluşabilmesi, maddede belirtilen belgelerin yetki yönünden sahih, kapsam yönünden gerçek dışı olması yanında, tanzim edenin hizmet veya görevine dahil bulunması unsurlarının gerçekleşmesine bağlıdır.

Bu açıklamalar ışığında dava konusu somut olaya dönüldüğünde;

Mardin Hava Radar Mevzi Komutanlığı Levazım Kısım Amirliği emrinde levazım sorumlusu olarak görevli olan sanık Hv.Lv.Kd.Üçvş. E.S.'nin, 31.10.1996 tarihinde, Et ve Balık Kurumu Diyarbakır Et Kombinası Müdürlüğünce Komutanlığa teslim edilen 150 kg. tavuk etinin muayenesi (muayene heyetince yapılması gerekirken) yapılmadan, yapılmış gibi 31.10.1996 tarihli mal muayene muhtırasını düzenlediği, muayene komisyonunda görevli Yzb. H.T., Tğm. İ.Ö., Astsb. S.A. ve Astsb. U.S.'nin isimlerinin bulunduğu imza hanelerini adı geçenlerin imzalarını taklit etmek suretiyle imzaladığı, bu belgeye dayanılarak kuruşlu belge düzenlendiği ve karşılığında Et ve Balık Kurumu Diyarbakır Kombina Müdürlüğüne ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.

Silahlı Kuvvetlerde mal muayenesi işlemleri, Silahlı Kuvvetler Mal Muayene Talimatı hükümlerine göre yürütülmektedir.

Anılan Talimatın 6'ncı maddesi, muayene komisyonlarının kuruluşunu, 16-27'nci maddeleri görevleri, 28-48'inci maddelerinde muayene esas ve usullerini düzenlemiş bulunmaktadır.

Silahlı Kuvvetler Mal Muayene Talimatının 18 ve 19'uncu maddeleri; muayene komisyonu üyelerinin, görev aldıkları komisyonda muayenelere katılacaklarını, mal sorumlusu üyenin de geçici olarak teslim aldığı malın muayenesinde üye olarak bulunacağını, muayene muhtırası düzenleme görevinin, mal sorumlusu üyeye ait olduğunu;

82'nci maddesi; muayene raporlarına, şartnamede yazılı niteliklerle muayenede bulunan niteliklerin ayrı ayrı yazılacağını, karşılaştırma neticesinde sonucun Niteliklerine Uygundur. ve Niteliklerine Uygun Değildir. gibi kesin olarak belirteceğini;

83'üncü maddesi; muayene komisyon kararlarının çoğunlukla verileceğini;

84'üncü maddesi; raporların en küçük rütbeliden başlamak üzere, üyeler ve başkan tarafından imzalanacağını;

87 nci maddesi; raporlar için Numune ve Rapor Kayıt Defteri tutulacağını; düzenlemiş bulunmaktadır.

Bu bağlamda, sanığın tek başına muayene muhtırası düzenlemeye ve imzalamaya yetkili bulunmadığı, söz konusu muhtıradaki imzaların sahte olduğu, muhtıra içeriğinin doğruluğu yönünden de kuşkuların bulunduğu görülmekle, sanığın bu suretle gerçekleştirdiği eyleminin, tipiklik açısından, Askeri Ceza Kanununun Hakikate muhalif rapor, layiha, sair evrak tanzim ve ita edenler başlığını taşıyan 134'üncü maddesinde yazılı bulunan suçu oluşturmayıp, unsurlarının varlığı halinde, TCK'da yer alan Evrakta Sahtekarlık veya Memuriyet Görevini Kötüye Kullanmak suçlarından birini oluşturabileceği sonucuna varıldığından, Başsavcılık itirazının kabulü ile, Askeri Yargıtay 1'inci Dairesinin; eylemin ASCK'nın 134'üncü maddesinde düzenlenen suçu oluşturması nedeniyle mahkumiyet hükmünün suç vasfındaki hata nedeniyle bozulmasına ve zamanaşımı nedeniyle sanık Hv.Lv.Kd.Üçvş. E.S. hakkındaki kamu davasının düşürülmesine ilişkin 28.3.2007 tarih ve 2007/626-623 sayılı kararının kaldırılmasına, dava dosyasının temyiz incelemesine devam olunmak üzere Daireye iadesine, karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy