Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2007/54 Esas 2007/63 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2007/ 54
Karar No: 2007 / 63
Karar Tarihi: 24.05.2007

(353 S. K. m. 226) (1632 S. K. m. 50, 51) (5237 S. K. m. 61)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; usule aykırılık yönünden yapılan bozmanın, temyize gelmeyen diğer sanıklara da sirayet ettirilmesine gerek olup olmadığına ilişkindir.

Daire; sanıklar hakkında, emre itaatsizlikte ısrar suçundan tayin edilen cezaların, Askeri Ceza Kanununun 51/A-C ve 50'nci maddeleri uyarınca 1/6 oranında artırılırken gerekçe gösterilmemesini yasaya aykırı bularak sanıklar hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına karar vermiş, usule aykırılık yönünden yapılan bozmanın bu aşamada sanıkların lehine değerlendirilmesini olanaklı görmediğinden, bozmanın temyize gelmeyen diğer sanıklara sirayet ettirilmesine gerek olmadığını kabul etmiş iken,

Başsavcılık; hükmün, cezanın arttırılmasına yönelik gerekçesizlik yönünden bozulması nedeniyle sanıkların lehine olduğunda kuşku bulunmadığını, dolayısıyla söz konusu bozmanın, hukuki durumları bu sanıklarla aynı olan temyize gelmeyen diğer sanıklara da sirayet ettirilmesini ve hukuka aykırılığın temyize gelmeyen sanıklar yönünden giderilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.

Dava dosyasına göre; aralarında topladıkları parayla aldıkları bir şişe viskiyi koğuşlar bölgesinde içtikleri sırada Atğm. Ö.K. tarafından tespit edilen ve kışla içerisinde alkollü içki kullanılmayacağına dair hizmet emrinin daha önceden kendilerine tebliğ edilmesine rağmen bu eylemleri ile söz konusu hizmet emrine aykırı davranmak suretiyle emre itaatsizlikte ısrar suçunu işledikleri anlaşılmakta olup, esasen bu konuda bir ihtilaf da bulunmamaktadır.

Sanıklar V.B., M.Ş., Y.Ç., M.Ç., M.Ç. ve İ.K. hakkında açılan kamu davasına bağlı olarak askeri mahkemece yapılan yargılama sonunda, sanıkların eylemlerine uyan ASCK'nın 87/1'inci maddesi, ASCK'nın 5 l/A ve ASCK'nın 51/C maddeleri gereğince cezalandırılmaları cihetine gidilirken, sanıklar V.B., M.Ç. ve Y.Ç.'nin cezaları, eylemi astları ile birlikte işlemeleri sebebiyle, Murat, Mitat ve İbrahim'in cezaları ise, eylemi toplu şekilde işlemeleri sebebiyle 1/6 oranında artırılmak suretiyle verilen mahkumiyet hükümlerinin, sanık P.Er M.Ç. müdafii ve diğer P.Çvş. Y.Ç., P.Onb. V.B.'nin temyizleri üzerine, Askeri Yargıtay 4'üncü Dairesinin 13.3.2007 tarihli ve 2007/414-413 sayılı kararı ile; sanıklar hakkında, sübutunda ve vasıflandırılmasında yasaya aykırılık bulunmayan bu eylemden dolayı yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de; ASCK'nın 50'nci maddesinde arttırmanın asgari haddi gösterilmediği, sadece cezanın iki misline kadar çoğaltılabileceğinin belirtildiği, bu maddede arttırmanın asgari haddi gösterilmediğinden tertip edilen ceza 1/6 oranında arttırılırken TCK'nın 61’inci maddesinin amir hükümleri göz önünde tutulduğunda gerekçe gösterilmemesi yasaya aykırı bulunarak sanıklar hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına, usule aykırılık yönünden yapılan bozmanın, bu aşamada sanıkların lehine olarak değerlendirilmesi olanaklı görülmediğinden, temyize gelmeyen diğer sanıklara sirayet ettirilmesine gerek olmadığına karar verilmesinde bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmemiştir.

Zira, 353 sayılı Kanunun Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi başlıklı 29.6.2006 tarih ve 5530 sayılı Kanunun 51'inci maddesi ile değişik 226'ncı maddesinde; Hüküm, sanık lehine bozulmuş ise ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.

5530 sayılı Kanunun 51 'inci madde gerekçesi; Madde ile Ceza Muhakemesi Kanununun 306'ncı maddesine paralel bir düzenleme getirilmekte ve bozmada sirayetin alanı genişletilmektedir.

Mahkemece verilen hüküm, temyiz etmeyen sanık yönünden kesinleşir ve infaz edilebilir hale gelir. Kural bu olmakla beraber aynı mahkemece aynı hükümle cezalandırılan sanıklar hakkında birbiriyle çelişen sonuçların doğmasının önlenmesi, adalet düşüncesiyle ve bazı koşullarda Askeri Yargıtay’ın bozma kararından temyiz etmeyen sanıkların da yararlandırılması uygun görülmüştür. Bunun için;

1. Aynı mahkemece aynı kararla birden çok sanığın hükümlendirilmesi,

2. Sanıkların fiilinde Ceza Muhakemesi Kanununun 8'inci maddesinde tanımlanan nitelikte bağlantı bulunması,

3. Hükmün teşkilatında askeri mahkeme kurulan komutan, askeri savcı, katılan veya sanıklardan bir veya birkaçınca ve sanıkların tümünü kapsamayacak şekilde temyiz, edilmiş olması,

4. Hükmün hukuka aykırılık nedeniyle sanık yararına bozulması,

5. Bu bozmanın hükmü temyiz etmeyen veya kendileriyle ilgili temyiz bulunmayan sanıklara da uygulanma olanağına sahip olması,

gerekecektir.

Temyiz etmeyen deyimine; temyiz, yoluna hiç başvurmayan, süresinden sonra başvuran, temyiz istemi reddolunanlar dahildir.

Askeri Yargıtay, bozma kararında, karardan temyiz etmeyen sanıklardan hangilerinin yararlanacağını gösterir; ancak gösterilmemiş olması yararlanmayı önlemez. Mahkeme kanun gereği olarak bu durumu gözetmek zorundadır.

Bu bozma kararı ile temyiz yoluna başvurmayan sanıklar hakkında kesinleşen hüküm de ortadan kalkar, aynı sanıklarla ilgili olarak yeniden hüküm kurmak gerekir, şeklinde gösterilmiştir.

Bu maddeye göre bozmanın sirayeti için; Hüküm hukuka aykırılık nedeniyle sanık yararına' bozulmalıdır. Burada kanun koyucunun istediği yalnız cezanın tatbikinde kanuna muhalefet edilmiş olması hali değil, daha geniş olarak temyiz etmeyenlerin faydalanması adalet esasına dayandığından, esas mesele hakkındaki hukuki hatalar bakımından bozulmuş olması da bu kapsamda mütalaa edilmelidir.

Hükmün, artırım oranının asgari hadden uzaklaşılarak tayinindeki gerekçesizlik nedeniyle usule aykırılık yönünden bozulması üzerine, askeri mahkemenin bozmaya uyması durumunda, yeniden yapılacak yargılama sonunda, askeri mahkemece, artırım oranının sanıklar lehine olacak şekilde kabul edilmesi suretiyle ilk mahkumiyet hükmündeki cezadan daha az bir cezaya hükmolunması halinde, askeri mahkemenin de sirayet hükmünü uygulamasının mümkün olduğu veya askeri mahkemece artırım oranıyla ilgili gerekçenin isabetli ve doyurucu olarak gösterilmesi suretiyle cezanın yine aynı oranda artırılarak verilmesi halinde, bu hükmün de temyiz aşamasında Askeri Yargıtay’ca denetlenebileceği ve hükmün onanması durumunda sirayet sorununun olmayacağı, hükmün sanıklar lehine bozulması halinde ise, sirayet hükmünün o safhada uygulanacağı pek tabiidir.

Diğer taraftan, kanuni artırım uygulaması yapılırken, askeri mahkemece takdir edilen artırım oranına ilişkin olarak gerekçe gösterilmemesi sebebine dayalı olan bozmanın, şimdiden hükmü temyiz etmeyenlere de sirayet ettirilmesinin kabulü halinde, askeri mahkemece, haklarındaki mahkumiyet hükmü kesinleşmiş olanlar yönünden de gereksiz bir yargılama faaliyetine girileceği ve davanın gereksiz yere uzamasına sebebiyet verileceği kuşkusuzdur.

Bu itibarla, usule aykırılık yönünden yapılan bu bozmanın şimdiden sanık yararına olduğu söylenemeyeceği gibi, bu bozmadan dolayı temyize gelmeyen sanıkların lehlerine herhangi bir hukuki durumun oluştuğundan da bu aşamada söz edilemeyeceği kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle Dairece, bozmanın temyize gelmeyen hükümlülere bu aşamada sirayet ettirilmemiş olmasında bir isabetsizlik ve kanuna aykırılık görülmediğinden, Başsavcılık itirazının reddine, karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy