Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2007/14 Esas 2007/20 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2007/ 14
Karar No: 2007 / 20
Karar Tarihi: 22.03.2007

(1632 S. K. m. 131) (AYDK. 27.5.2004 T. 2004/87 E. 2004/82 K.) (AYDK. 04.11.2004 T. 2004/159 E. 2004/145 K.) (AYDK. 09.12.1999 T. 1999/233 E. 1999/223 K.) (AYDK. 30.10.2003 T. 2003/82 E. 2003/87 K.)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığa yüklenen suçun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir. Daire sanığa yüklenen askeri eşyayı gizlemek suçunun bütün unsurları yönünden oluştuğunu kabul ederken, Askeri Yargıtay Başsavcılığı suçun oluşmadığı görüş ve düşüncesindedir.

Daire; Sanığın, kendilerinde, 18 kişilik kumanya olduğunun Tim Komutanı Astsb. M.Ö.'ye söylenilmesini engellediği ve J.Komd. Er G.Ç. vasıtasıyla araçta 9 kişilik kumanya olduğunu bildirdiği, daha sonra bir kısım kumanyayı yine kendilerine ait olduğunu söyleyerek Astsb. M.Ö.'ye gönderdiği, bunların, diğer unsurun kumanyası olduğu düşüncesiyle Astsb. M.Ö. tarafından kabul edilmediği, bu kumanyanın bir kısmının kendi unsurları tarafından tüketildiği, bir kısmının da sanığın emriyle Er G.Ç. tarafından, araçları dinlendirmek için verilen mola sırasında dere kenarına atıldığı yolundaki tanık anlatımları karşısında, sanığın üzerine atılı suçun sübut bulduğu ve eyleminin askeri eşyayı gizlemek suçunu oluşturduğunu kabul ederek mahkumiyet hükmünün onanmasına karar vermiş;

Başsavcılık ise, sanığın, araçta 9 kişilik kumanya olduğunu zannettiğine ilişkin beyanının aksinin ortaya konamaması, diğer timin kumanya almadığını öğrenince, neden almadıkları hususunda tepki göstermesi, gerçek kumanya miktarını öğrenmeden önce diğer unsura 4-5 kişilik kumanya göndermesi, gerçek kumanya miktarını öğrendikten sonra da, kumanyaların yarısını göndermesi, J.Komd. Er G.Ç.'nin, araçta 9 kişilik kumanya olduğunu belirtmesi üzerine süründürürüm sözünü sarf etmesinin, gerçeği ortaya koymaya yönelik bir davranış olması, sanığın, araca konulan kumanyaları görmemesi, savunmasının, araçta bulunan diğer rütbeli personeller, Uzm. J.IV. Kad. Çvş. İ.G. ve Uzm. J.I.Kad. Çvş. E.A. tarafından doğrulanması karşısında, isnat olunan eylemin sübutu ve sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi için yeterli delil olmadığı görüş ve düşüncesini öne sürmüştür.

Askeri Ceza Kanununun 131'inci maddesi; Askeri bir hizmet yaparken veya vazifeyi suiistimal ederek bir hizmet veya vazifeden ötürü tevdi veya emanet edilmiş olan para veya kıymeti ne olursa olsun bir eşyayı yahut kendisine tevdi veya emanet edilmiş olmasa bile her türlü askeri erzak, eşya ve hayvanları... zimmetine geçirenler... düzenlemesini içermektedir.

Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada zimmet, memurun kendisine tevdi olunan veya vazife dolayısıyla muhafaza, murakabe ve mesuliyeti altında bulunan paraları veya menkul malları kendisi ya da başkası lehine mal edinmesi olarak tanımlanmaktadır. Zimmet bir değerin failin mal varlığına girmesi veya tahsis gayesi dışına çıkmasıyla tamam olur. Failin mal üzerindeki göreve dayalı hukuki zilyetliği zimmet suçunun ön koşuludur. Bu konu, Askeri Yargıtay Drl.Krl.'nun 27.5.2004 tarihli ve 87-82 sayılı, 1.7.2004 tarihli ve 101-105 sayılı, 4.11.2004 tarihli ve 159-145 sayılı, 15.12.2005 tarihli ve 132-114 sayılı kararlarında açık şekilde kabul ve ifade edilmiş bulunmaktadır.

Uyum ve kararlılık gösteren Askeri Yargıtay kararlarında, maddi unsura tekabül eden aşırma veya mal edinme keyfiyetinin, keza manevi unsura vücut veren faydalanma kastının kesin olarak ispat edilemediği durumlarda zimmet suçundan söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.

Yine, bir kimsenin her türlü askeri erzak, eşya ve hayvanları gizlemesi, ASCK'nın 131'inci maddesinde yazılı askeri eşyayı gizlemek suçunu oluşturmaktadır. Bu suçun unsurları kısmen askeri eşyayı çalmak suçuna benzemekle beraber, eylemin korunan menfaatin konusunu oluşturan ve ASCK'nın 131 'inci maddesinde yazılı eşyaya yönelik olması yanında, yapılan eylemle bir zarar verilmesinin veya kendisinin veya başkasının lehine yarar sağlanmasının amaçlanmış olması (Drl.Krl.'nun 9.12.1999 tarihli ve 233-223 sayılı kararı) gerekmektedir. Askeri Ceza Hukukuna özgü olarak ihdas edilmiş olan askeri eşyayı gizlemek suçu, genellikle çalındığı ya da zimmete geçirildiği konularında herhangi bir emare bulunmayan askeri eşya bakımından uygulama alanı bulmaktadır (Drl.Krl.'nun 30.10.2003 tarihli ve 82-87 sayılı kararı).

Bu çerçevede yapılan incelemede; Sanığın; olay günü kendisinin bulunduğu araca her iki timin kumanyasının konulduğunu bilmediğine ve kumanya gizlemesinin söz konusu olmadığına ilişkin iddia ve savunmalarının, tanıklar Uzm. Çvş. İ.G. ve G.Ç.'nin beyanlarıyla doğrulandığı görülmektedir.

Sanığın atılı suçtan mahkumiyetine esas alınan karakol komutanlığında görevli tanık Astsb. İ.R. ve 2'nci unsurda görevli tanık Astsb. M.Ö.'nün; ...sanığın, 1'inci unsura ait kumanyaları gönderilmesini engellediği ve kumanya sayısının 18 olduğunu bilmesine rağmen bu hususu Astsb. M.Ö.'den gizlediği, dönüş yolunda da tüketilmeyen kumanyayı yol kenarına bıraktırdığına... ilişkin beyanları, bu olayları bizzat yaşayan diğer tanıkların beyanları ile desteklenmediği için, söz konusu iddiaların yoruma dayalı olmaktan öte gidemediği anlaşılmaktadır.

Nitekim, bu tanıkların iddialarına konu edilen kumanyaları bizzat teslim alan ve Astsb. Mikdat'ın yanına giderek bu hususta bilgi veren er G.Ç.'nin, tüm ifadelerinde; sanığın, Astsb. Mikdat'a, kumanyaların sayısını 18 yerine 9 olarak bildirmesi hususunda, kendisine, tehdide dayalı bir telkin veya talimatının bulunduğuna ilişkin herhangi bir beyan olmadığı gibi, göreve çıkılırken, sanığın, verilen kumanya sayısının 18 olduğunu baştan beri bildiğine dair iddiaların da, tanıklar Uzm. J.IV. Kad. Çvş. İ.G. ve Uzm. J.I.Kad. Çvş. E.A.'mn beyanları karşısında, gerçeği yansıtmadığı görülmektedir.

Ayrıca, tüketilmeyen kumanyaların, sanık tarafından, bilinçli bir şekilde yol kenarına bıraktırılmak suretiyle gizlendiğine ilişkin iddiaların da yine net ve kesin bir şekilde ortaya konulamadığı, sanığın savunmaları ve bunu doğrulayan araç içerisindeki tanıklar Uzm.J.lV.Kad.Çvş. İ.G. ve Uzm. J.I.Kad. Çvş. E.A.'nın ve diğer tüm tanık erlerin beyanlarından; sanığın, şoförlüğünü yaptığı aracın, yenen kumanyalardan arta kalanların temizlenmesi amacıyla, bu artıkların bir poşet içinde yol kenarına bırakıldığı anlaşılmakta, bu nedenle, olayla ilgili olarak duyuma dayalı bilgiler edinen Astsb. İ.R. ve Astsb. M.Ö.'nün, olayın mahiyetini, cereyan tarz ve şeklini farklı bir şekilde yorumlayarak değerlendirdikleri sonucuna ulaşılmaktadır.

Bu itibarla, sanığın; olay günü kendisinin bulunduğu araca her iki timin kumanyasının konulduğunu bilmediğine ve kumanya gizlemesinin söz konusu olmadığına ilişkin iddia ve savunmalarının, tanıklardan Uzm. Çvş. İ.G. ve G.Ç.'nin beyanlarıyla da teyit edilmesi karşısında, sanığın idaresindeki araca 18 kişilik kumanya konulduğunu bildiği ve kumanyaları kasıtlı olarak vermediği hususu en azından şüpheli kalmış olup, şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca, sanığa isnat olunan Askeri Eşyayı Gizlemek eyleminin sübuta ermediği sonucuna varıldığından, Askeri Yargıtay Başsavcılığının bu yöndeki itiraz sebeplerinin kabulü ile, Askeri Yargıtay 4'üncü Dairesinin; mahkumiyet hükmünün; para cezası ve gecikme zammı yönünden düzeltilerek onanmasına ilişkin 28.11.2006 tarih ve 2006/1426-1421 sayılı kararının kaldırılmasına ve 8'inci Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 15.9.2005 tarih ve 2005/285-431 sayılı mahkumiyet hükmünün Esas (Sübut) yönünden bozulmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy