Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2007/129 Esas 2007/127 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2007/ 129
Karar No: 2007 / 127
Karar Tarihi: 13.12.2007

(5237 S. K. m. 43) (1632 S. K. m. 87)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın sabit görülen eylemlerinin iki ayrı emre itaatsizlikte ısrar suçunu mu? Yoksa zincirleme emre itaatsizlikte ısrar suçunu mu? Oluşturacağına ilişkindir.

Daire; sanığın sübut bulan eylemlerinin iki ayrı emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturacağını kabul ederken;

Başsavcılık, sanığın sübut bulan eylemlerinin zincirleme emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturacağını ileri sürerek Daire kararına itiraz etmiştir.

İtiraz konusunu incelemek üzere, öncelikle maddi olayın cereyan şekline baktığımızda;

15.6.2006 tarihinde sanığa imzalatılarak tebliğ edilen Emniyet ve Kaza Önleme Özel Talimatının 163'üncü maddesinde; kışla içerisine bira dahil alkollü içki ... sokulması, bulundurulması ve kullanılması yasaklanmıştır.

Yine birlik komutanlığınca yayımlanıp, 17.11.2006 tarihinde saat 14.00'de yoklama alanında, sanığın da içerisinde bulunduğu birlik personeline tebliğ edilen, 17.11.2006 tarihli ve 114 no.lu günlük emrin 4'üncü maddesinde de, cep telefonu, sim kartı ... taşınması ve bulundurulması yasaklanmıştır.

Merkez komutanlığı nöbetçi astsubayı tarafından, 3.12.2006 günü saat 20.00 civarında garaj bölgesinde yapılan kontrol sırasında, sanık, 153261 plakalı (Renault 19) araç içerisinde bira içerken ve cep telefonu ile konuşurken görülmüş ve hakkında tutanak düzenlenmiştir.

Sanık askeri mahkeme huzurundaki sorgu ve savunmasında, yasaklamalardan haberi olduğunu, cep telefonunun 3-4 aydır kendisinde bulunduğunu anlatıp, doğru olduğunu söylediği birlik ifadesinde de, cep telefonunu ziyaretine gelen sivil bir arkadaşından aldığını, biraları ise, sevdiği kızın başkası ile evlendirileceğim duyunca, çay ocağının penceresinden çıkıp yoldan geçen iki çocuğa aldırdığını beyan etmektedir.

Bu tespit ve beyanlar birlikte değerlendirildiğinde; sanığın, olay tarihinden 3-4 ay önce kışlaya cep telefonu sokup taşımaya başlamasıyla, en azından 17.11.2006 tarihinde tebliğ edilen 114 no.lu günlük emre (Hizmete ilişkin emre) rağmen bu hareketine devam etmesiyle birinci emre itaatsizlikte ısrar suçu; yine kendisine tebliğ edilen ve hizmete ilişkin olduğunda kuşku bulunmayan emre rağmen olay tarihinden kısa süre önce kışlaya iki şişe bira sokması eylemi ile de ikinci emre itaatsizlikte ısrar suçu tamamlanmış olup, sanığın daha sonra 3.12.2006 tarihinde yakalanması, bu suçları işlediğinin usulünce tespit edilmiş olmasından ibaret bulunmaktadır. Esasen iddia ve kabul de bu doğrultudadır.

Suç tarihi itibarıyla sanık hakkında, ASCK'nın yanında 5237 sayılı TCK'nın genel hükümleri uygulanacağından, incelemenin anılan kanun uyarınca yapılması gerekmektedir.

5237 sayılı Kanunun 43'üncü maddesinde, zincirleme suç;

(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak, bu ceza, dörtte birinden dörtte üçe kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra uygulanır.

(2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiile işlenmesi (Fikri İçtima) durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.

(3) Kasten adam öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu fıkra hükmü uygulanmaz.

Şeklinde tanımlanıp, düzenlenmiştir.

5237 sayılı TCK'nın 43/(1) madde ve fıkrasının uygulanabilmesi için;

bir suç işleme kararı kapsamında,

bir kişiye karşı,

değişik zamanlarda,

aynı suçun birden fazla işlenmesi,

öngörülmektedir.

Sanığın eylemlerini bir suç işleme kararı kapsamında işleyip işlemediği irdelendiğinde;

Doç. Dr. İzzet ÖZGENÇ Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi-Genel Hükümler adlı eserinde, zincirleme suçun bu unsurunu ... Zincirleme suçun sübjektif koşulu ise, işlenen birden fazla suç arasında bir manevi bağın bulunmasıdır. Başka bir deyişle, bu fiiller, bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmektedir. Aynı suçun birden fazla işlenmesi halinde, bu suçlar arasında manevi bağın mevcut olup olmadığını, her bir olayın somut işleniş koşullarına göre takdir etme yetkisine sahip olan hakimdir... şeklinde açıklamıştır.

As. Yrg. Drl. Krl.'nun 5.7.2007 tarihli, 2007/90-91 esas ve karar sayılı kararında; suç işleme kararında birlik ... Her biri başka bir kastın sonucu olan, dolayısıyla ayrı ayrı suç oluşturan eylemleri birbirine bağlayan unsur olup, bu amaca yönelik olarak önceden kurulan genel bir plan ve niyeti ifade etmektedir. Sanığın işlemeyi düşündüğü suçu bir defada gerçekleştirmesi yerine, kısımlara ayırıp zamana yayarak gerçekleştirmesi, hareketinin, önceki hareketinin devamı olması ve hareketleri arasında sübjektif bir bağlantı bulunması halinde suç işleme kararında birlik olduğu kabul edilmektedir. ... şeklinde açıklanmıştır.

Öğreti ve uygulamaların incelenmesinden anlaşılacağı üzere, failin iç alemi ile ilgili kararın saptanmasında kesin ölçüler koyma olanağı bulunmamakta olup, Aynı (Bir) suç işleme kararının her olayın özelliğine göre saptanmasında zorunluluk bulunmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında dava konusu somut olaya döndüğümüzde, sanığın, cep telefonunu kışlaya sokmak ve kendisine tebliğ edilen emre rağmen kışlada taşımaya devam etmek suretiyle emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlemesindeki kastı ile daha sonra sevdiği kızın başkası ile evlendirileceğini öğrenmesi üzerine, iki şişe bira aldırıp kışlaya sokmasındaki kastının; her iki eylemin işleniş şekli, nedeni ve zamanı ile yukarıda izah edilen teorik ve uygulamaya ilişkin açıklamalar birlikte dikkate alındığında, Bir suç işleme kararının icrası kapsamında değerlendirilemeyeceği, sanığın yakalanma anı bu suçların işlendiğinin tespitinden ibaret olup, daha önce ayrı ayrı zamanlarda ve farklı kararlarla kışlaya cep telefonu ve bira sokmakla oluşan iki ayrı emre itaatsizlikte ısrar suçunun bu niteliğini değiştirmeyeceği sonucuna varılmıştır.

İtiraz tebliğnamesinde ... Sanık 3.12.2006 tarihinde bu emirler hilafına hareketle, araç içerisinde hem alkollü içecek olan bira içmiş, hem de cep telefonu ile konuşmuştur. Sanığın savunmaları dikkate alındığında, ...bir suç işleme kararlılığı içinde hareket ettiği görülmektedir. ... şeklinde görüş ileri sürülmüş ise de;

Yukarıda açıklanan sanık savunmaları ve kabul edilen sübut şekli karşısında, sanığın bir suç işleme kararı ile değil, aksine ayrı ayrı suç işleme kararı ile hareket ettiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan, Başsavcılığın ileri sürdüğü şekilde sanığa atılı emre itaatsizlikte ısrar suçlarının yakalanma anında oluştuğunun kabul edilmesi halinde, bu defa zincirleme suçta aranan Değişik zamanlarda unsuru gerçekleşmemiş olacağı için yine zincirleme suçtan söz edilmesi mümkün olmayacaktır.

Ayrıca, Başsavcılıkça, itiraz tebliğnamesinde örnek gösterilen, Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 19.4.2007 tarihli, 2007/38-35 esas ve karar sayılı kararında, sanığın iki ayrı arkadaşının eşyasını çalması eyleminde, zincirleme suçun unsurları bulunmadığı için iki ayrı arkadaşının eşyasını çalmak suçunu oluşturacağının kabul edildiği; Askeri Yargıtay 3'üncü Dairesinin 19.9.2007 tarihli, 2007/2006-1976 esas ve karar sayılı kararında ise, emre aykırı olarak aynı anda cep telefonu, radyo ve fotoğraf makinesi bulunduran sanığın eyleminin, seçimlik hareketle işlenebilen tek bir emre itaatsizlikte ısrar suçunu oluşturacağı kabul edildiğinden, incelenen bu dava ile benzerlik göstermemekte, bilakis tebliğnamede ileri sürülen hususların aksine görüşler içermektedir.

Bu nedenlerle, sanık hakkında iki ayrı emre itaatsizlikte ısrar suçundan verilen mahkumiyet hükümlerinin onanmasına ilişkin olan Askeri Yargıtay 1'inci Dairesinin 14.11.2007 tarihli, 2007/2425-2419 esas ve karar sayılı kararına karşı, Askeri Yargıtay Başsavcılığınca yapılan itiraz yerinde görülmediğinden reddine karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy