Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2006/168 Esas 2006/168 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2006/ 168
Karar No: 2006 / 168
Karar Tarihi: 12.10.2006

(353 S. K. m. 9, 17, 18, Ek m. 1) (3628 S. K. m. 8, 13, 21) (1412 S. K. m. 3) (5271 S. K. m. 8)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunca çözümlenmesi gereken sorun; emekli olmakla TSK' dan ilişiği kesilen sanık hakkında, haksız mal edinme suçundan yargılama görevinin, askerî mahkemenin görevine mi, yoksa adlî mahkemenin görevine mi girdiğidir.

Daire; sanığa atılı haksız mal edinme suçu ile, onanmasına karar verilen ve askerî suç niteliğinde olan memuriyet nüfuzunu sair suretle kötüye kullanmak ve esas yönünden bozulmasına karar verilmesi nedeniyle yargılaması devam eden memuriyet görevini kötüye kullanmak suçlan arasında bağlılık bulunduğunu, müşterek delillerin de aynı yargı yerince değerlendirilerek hükme varılmasını gerekli kıldığını, sanığın emekli olarak TSK' dan ilişiğinin kesilmesinin askerî mahkemenin yargılama görevini sona erdirmeyeceğini kabul ederken;

Başsavcılık; sanığa atılı haksız mal edinme suçunun askerî bir suça bağlı bulunmadığını, haksız mal edinme suçunun, memuriyet nüfuzunu sair suretle kötüye kullanmak suçundan çok önce işlendiğini, sanığın yürüttüğü görev nedeniyle, haksız mal edinme suçu ile, diğer suçlar arasında fiilî bağlılık bulunduğu düşüncesiyle, askerî mahkemenin yargılama yapma görevinin sona ermediğini kabul etmenin, hiçbir zaman görevsizlik kararı verilmemesi sonucunu ortaya çıkaracağını, bu durumun mevzuata ve yerleşik uygulamaya aykırı olduğunu, emekli olmakla TSK' dan ilişiği kesilen sanık hakkında haksız mal edinme suçundan yargılama yapma görevinin askerî mahkemeye ait olmadığını ileri sürmektedir.

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığınca; Ağustos 1999-Ağustos 2001 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan sanığın, kendisine tahsis edilmiş olan cep telefonunu emir subay yardımcısı Dz.Yzb. A.Y.K.'ya vererek onun şahsi görüşmeler yapmasına ve hazine zararına neden olması; emir subay yardımcısı olarak görev yapan ve ailesini Ankara'ya getirmeyen Dz. Yzb. A.Y.K.'yı İstanbul'da resmi görevlendirme olmaksızın bulundurup, yılın çok büyük bir bölümünü İstanbul’da geçirecek şekilde kontrolsüz bırakması; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı konutunda yapılan resmi ve özel konuk ağırlamalarının kayıtlarının tutulmayıp, kişisel masrafları da kapsayan harcamaların sahte belgelerle komutanlık harcamaları gibi gösterilerek, hazineden karşılanması ve hazine zararına neden olunması; 2001 yılında, kızı D.H.E. ve onun arkadaşı Ş.M.Ö.(H.)'in sahibi oldukları HEKER isimli firmaya ihale verilmesi konusunda İstanbul Tersane Komutanı Tuğa. M.P.'ye telefon etmesi, 2000 yılında, emir subay yardımcısı Dz.Yzb. A.Y.K.'nın İstanbul'da müteahhitlik yapan kardeşi E.K.'ya bazı projelerin verilmesi ve yaptırılması konusunda İstanbul Deniz İkmal Grup Komutanı Dz.İk.Kd.Alb. B.Y.M.'ye telefon etmesi ve daha sonra da bu konuda defalarca araması eylemleri nedeniyle soruşturma yapılırken; sanığın suiistimal ve çıkar sağlamaya yönelik eylemleri dikkate alınarak, mal varlığının araştırılması yönüne gidilmiş, mal beyannamelerinde beyan edilmeyen, dava konusu iki gayrimenkulü kanuna ve genel ahlâka uygun olarak elde edilmiş gelirlerle edinmediği iddiasıyla, sanık hakkında diğer suçlar yanında, haksız mal edinme suçundan da eylemine uyan 3628 sayılı Mal bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 13’üncü maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi istemiyle kamu davası açılmıştır.

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; sanık hakkındaki askeri suç niteliğinde bulunan çıkar sağlamak amacıyla memuriyet nüfuzunu sair suretle kötüye kullanmak suçu ile, haksız mal edinme suçu arasında bağlılık bulunduğu, sanığın emekliye ayrılması nedeniyle, haksız mal edinme suçundan askeri mahkemenin davaya bakmak görevinin sona ermediği, atılı suça ilişkin davaya bakmak görevinin de askeri mahkemeye ait olduğu kabul edildikten sonra; aşamalarda toplanan tüm delillerin ayrıntılı şekilde tartışıp irdelenmesi suretiyle, sanık Em. Ora. İ.E.'nin, İstanbul, Beşiktaş 1'inci Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü sorumluluk alanında bulunan Rumelihisarı Mahallesi, Küçükdere Sokağı, 13/4 Pafta, 1405 Ada, 57 Parselde yer alan bahçe dubleksi tapulu ve Etiler, Tepecik Yolu, Alkent Sitesi, Manolya 4 Daire 1 adresinde bulunan gayrimenkulü 25.5.1999 tarihinde intifa hakkı kendisinde olmak üzere kızı D.H.E. adına; aynı yer Manolya 1 Daire 10 adresinde bulunan gayrimenkulü eşi S.F.E. adına satın aldığı, belirtilen gayrimenkullerin 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 4'üncü maddesinde belirtildiği şekilde, kanuna veya genel ahlâka uygun olarak sağlandığı ispat edilemeyen gelirleriyle edindiğinin sübuta erdiği sonucuna varılarak, sanığın haksız mal edinme suçundan aynı Kanunun 13'üncü maddesi gereğince cezalandırılmasına ve her iki gayrimenkulün zoralımına karar verildiği anlaşılmaktadır.

353 sayılı Kanunun, askeri mahkemelerin genel olarak görevlerini düzenleyen 9'uncu maddesi; Askeri mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler. hükmünü içermektedir.

Askerî suç, öğretide ve uygulamada:

(a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanununda yazılı olan, başka bir anlatımla Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir Ceza Kanunu ile cezalandırılmayan suçlar,

(b) Unsurları kısmen Askerî Ceza Kanununda, kısmen diğer Ceza Kanunlarında gösterilen suçlar,

(c) Türk Ceza Kanununa atıf suretiyle askerî suça dönüştürülen suçlar,

olmak üzere üç grupta mütalâa edilmektedir.

Sanığa atılı haksız mal edinme suçu, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda düzenlenmiş olup, Askerî Ceza Kanununda yer alan suçlardan olmadığı gibi, Askeri Ceza Kanununun atıfta bulunmak suretiyle, cezalandırdığı suçlar arasında da bulunmadığı, unsur ve yaptırımları tamamen belirtilen Kanunda düzenlenen atılı suçun askerî suç olmadığı konusunda kuşku bulunmamaktadır.

Bunun yanında; haksız mal edinme suçunun işlenme zamanı, yasal tanımından da anlaşılacağı üzere, Kanuna veya genel ahlaka uygun olarak sağlandığı ispat edilmeme veya ilgilinin sosyal yaşantısı bakımından geliriyle uygun olduğu kabul edilemeyecek harcamaların ortaya çıktığı an olup, yargı kararlarında belirtildiği gibi, bu suçların mal bildiriminde bulunma için öngörülen sürenin bitimi ile haksız mal edinme tarihlerinde oluştuğu kabul edilmektedir.

Ayrıca, asker kişilerin, mal bildiriminde bulunacağı merci, 3628 sayılı Kanunun 8/b maddesi gereğince askerî makamlar olup, söz konusu suçun askerî mahalde işlendiği ve haksız mal edinmenin askerlik hizmet ve görevi sırasında gerçekleştiği ortadadır. Yine, 3628 sayılı Kanunun genel gerekçesi, amacı ve 21'nci maddesinde yer alan Bu Kanunda yazılı suçların asker kişiler tarafından işlenmesi hâlinde soruşturmaları askeri savcılar tarafından bu Kanun hükümlerine göre yürütülür. şeklindeki düzenleme karşısında, TSK' da görevli asker kişiler tarafından işlenen haksız mal edinme suçlarını soruşturma ve kovuşturma görevinin askeri yargı organlarına ait olduğunu kabul etmek gerekmektedir.

353 sayılı Kanunun, Askeri Mahkemelerde Yargılanmayı Gerektiren İlginin Kesilmesi başlıklı 17'nci maddesi; Askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakmak görevini değiştirmez. Ancak, suçun; askerî bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması hâlinde askerî mahkemenin görevi sona erer. şeklindedir.

Anılan düzenlemeye göre; emeklilik, istifa, terhis veya diğer nedenlerle TSK' dan ilişiği kesilen asker kişiler tarafından işlenen suçların, askerî bir suç olmaması veya askerî bir suça bağlı bulunmaması halinde askerî mahkemelerin davaya bakmak görevi sona erecektir.

Bu nedenle; askerî suça bağlı suç kavramına açıklık getirmek açısından, bağlılık, irtibat, bağlı suçlar, murtabit suçlar kavramlarının yer aldığı yasa maddelerinin incelenmesi gerekmektedir.

Suç tarihinde yürürlükte bulunan ve Bağlı Suçlar başlığını taşıyan 353 sayılı Kanunun 18'inci maddesi; Bir kimse birkaç suçtan sanık olur veya bir suçta ne sıfatla olursa olsun birkaç sanık bulunursa bağlılık var sayılır. hükmünü içermektedir.

Anılan madde ile paralel düzenlemeyi içeren ve suç tarihinde yürürlükte olup, Murtabit Suçlar başlığını taşıyan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 3'üncü maddesi de; Bir kimse birkaç suçtan sanık olur veya bir suçta ne sıfatla olursa olsun birkaç sanık bulunursa, irtibat var sayılır. şeklindedir.

Diğer taraftan; ceza ve ceza yargılama sistemimizi yeniden düzenleyen temel yasalar 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe konulmuş olup, bu gelişmelere uygun olarak 353 sayılı Kanunda da, 5.10.2006 tarihinde yürürlüğe giren 29.6.2006 tarihli ve 5530 sayılı Kanunla köklü değişiklikler yapılmıştır. Anılan Kanun ile yapılan değişikliklerle, genel olarak, askerî yargı açısından özellik arz etmeyen hukukî kurum ve kurallar açısından, 353 sayılı Kanunda ayrıca düzenleme yapılmayıp, anılan Kanunda yer alan bu nitelikteki hukukî kurum ve kurallar yürürlükten kaldırılarak, Ceza Muhakemesi Kanununa genel atıf yapılmakla yetinilmiştir.

Bu bağlamda; 5.10.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5530 sayılı Kanunun 62'nci maddesi ile, 353 sayılı Kanunun Bağlı Suçlar başlıklı 18'inci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, aynı Kanunun 61'inci maddesi ile, 353 sayılı Kanunun Ek-1'nci maddesinde yapılan değişiklikle, Ceza Muhakemesi Kanununa yapılan atıf nedeniyle, bu konuda bir boşluk doğmamış olup, 353 sayılı Kanunun 18'inci maddesinde Bağlı Suçlar , CMUK'un 3'üncü maddesinde Murtabit Suçlar başlıkları altında yer alan düzenlemelere, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 8/(l)'inci maddesinde Bağlantı Kavramı başlığı altında ve önceki düzenlemelerle özünde aynı olmak üzere yer verilmiştir. Anılan düzenleme; Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır. şeklindedir.

Günümüz Türkçesinde bağlantı, bağlılık olarak ifade edilen irtibat; bağlantı, bağlı olma; raptedilmiş olma, bağlanış, bağlanma; ilgi, ilgili olma; bağlantı, ibarelerin birbirini tutması, bağlantı ise; irtibat, bir suçta suçluluk ve kişisel sorumluluk yönünden var olan bağlantı anlamlarını içermektedir (Türkçe Sözlük, TDK, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, F. DEVELLİOĞLU, Ansiklopedik Hukuk Sözlüğü, H. ÖZCAN).

Öğretide de; bağlılık, irtibat veya bağlantı kavramının, farklı muhakemelerin konusu olabilecek uyuşmazlıklar arasında, bu uyuşmazlıkları birbirine yaklaştıran ve onları birbirine bağlayan ortak nokta olduğu, ceza yargılamasında her uyuşmazlık için ayrı bir yargılama yapılması temel ilke ise de, bağlantılı uyuşmazlıklar açısından bu temel ilkeden ayrılındığı, bağlantılı uyuşmazlıklar yönünden özel kurallara yer verilerek, bu uyuşmazlıkların daha kısa sürede ve ekonomik olarak çözümlenmesinin amaçlandığı, bağlılık halinde, olaylardan ya da suçlardan biri yönünden görevli yargı yerinin, diğerleri hakkında da görevli olduğu, bu yönüyle bağlılığın, görev kuralının bir istisnası olarak ele alındığı, bağlılığı oluşturan unsurun hâkimin vicdanî kanaatinin tam ve eksiksiz oluşmasını gerekli kıldığı, bağlantılı davaların birleştirilmesinin bunun için zorunluluk arz ettiği, şahsi (sübjektif) bağlılığın bir kimsenin birden fazla suç işlemesiyle, fiilî (objektif) bağlılığın suç ortaklığı şeklinde ortaya çıkacağı, fiili bağlılığın iştirak hükümlerini de içine almakla birlikte, daha geniş bir anlam ifade ettiği ve eylemin birlikte-beraber işlenmesi durumunu da kapsadığı kabul edilmektedir.(F. EREM; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanun (Şerh), 1996, s: 18-19, E. YURTCAN; CMUK ŞERHİ, 2000, s: 64-67, KUNTER/ YENİSEY; Ceza Muhakemesi Hukuku, 2004, s: 258-268, CENTEL/ ZAFER; Ceza Muhakemesi Hukuku, 2003, s: 377-391, H. ÖZBAKAN; Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu, 1989, s: 13-18, A. P. GÖZÜBÜYÜK; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Şerhi, J9B4, s: 93-94).

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; Sanık Em. Ora. İ.E. hakkında gerek Genelkurmay Başkanlığınca soruşturma açtırılırken, gerek askeri savcılıkça yürütülen soruşturma sırasında; Ağustos 1999-Ağustos 2001 yıllan arasında Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan sanığın, kendisine tahsis edilmiş olan cep telefonunu emir subay yardımcısı Dz. Yzb. A.Y.K.'ya vererek onun şahsî görüşmeler yapmasına ve hazine zararına neden olması; emir subay yardımcısı olarak görev yapan ve ailesini Ankara'ya getirmeyen Dz. Yzb. A.Y.K.'yı İstanbul'da resmî görevlendirme yapmaksızın bulundurup, yılın çok büyük bir bölümünü İstanbul'da geçirecek şekilde kontrolsüz bırakması; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı konutunda yapılan resmî ve özel konuk ağırlamalarının kayıtlarının tutulmayıp, kişisel masrafları da kapsayan harcamaların sahte belgelerle komutanlık harcamaları gibi gösterilerek, hazineden karşılanması ve hazine zararına neden olunması; 2001 yılında, kızı D.H.E. ve onun arkadaşı Ş.M.Ö.(H.)'nin sahibi oldukları HEKER isimli firmaya ihale verilmesi konusunda İstanbul Tersane Komutanı Tuğa. M.P.'ye telefon etmesi, 2000 yılında, emir subay yardımcısı Dz. Yzb. A.Y.K.'nın İstanbul'da müteahhitlik yapan kardeşi E.K.'ya bazı projelerin verilmesi ve yaptırılması konusunda İstanbul Deniz İkmal Gurup Komutanı Dz.İk.Kd.Alb. B.Y.M.'ye telefon etmesi ve daha sonra da bu konuda defalarca araması eylemlerinin soruşturmalara konu olduğu; belirtilen nitelikteki eylemlerin, sanığın suiistimal, alımlarda astlarını etkileme, yakın ve tanıdıklarına çıkar sağlama boyutlarına vardığının ortaya çıkması üzerine, sanığın mal varlığının araştırılması yönüne gidilmiş, mal beyannamelerinde beyan edilmeyen dava konusu iki gayrimenkulü kanuna ve genel ahlâka uygun olarak elde edilmiş gelirlerle edinmediği iddiasıyla, sanık hakkında diğer suçlar yanında haksız mal edinme suçundan da cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. Sanığa atılı tüm suçlar birlikte soruşturulduğu gibi, birbiriyle bağlantılı eylemlerin delilleri de birlikte ortaya konulmuştur.

Sanığa atılı tüm suçlara ilişkin eylemler arasında başlangıçta var olan bağlantının, askeri mahkemece yürütülen yargılama aşamasında da sürdüğü görülmektedir. Askerî savcılıkça, iddianamede, memuriyet görevini kötüye kullanmak olarak nitelendirilen, esas hakkındaki mütalâada ise, memuriyet nüfuzunu sair suretle kötüye kullanmak olarak vasıflandırılan, sanığın, kızı ve onun arkadaşının sahibi oldukları firmaya ihale verilmesi için astlarını etkilemeye yönelik eyleminin, askerî mahkemece sübuta erdiği kabul edilerek, askeri suç niteliğinde olduğunda kuşku bulunmayan eylem nedeniyle, ASCK'nın 115/2'nci maddesinde düzenlenen çıkar sağlamaya yönelik olarak memuriyet nüfuzunu sair suretle kötüye kullanmak suçundan cezalandırılması yönüne gidilmiş, mahkûmiyet hükmü Dairece onanmıştır.

Diğer taraftan; askeri savcılıkça; sanığın, 1999-2001 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanı emir subay yardımcısı olarak görev yapan Dz. Yzb. A.Y.K.'yı İstanbul'da resmi bir görevlendirme olmaksızın bulundurup, yılın çok büyük bir bölümünü İstanbul'da geçirecek şekilde kontrolsüz bırakmak suretiyle ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı konutunda yapılan resmî ve özel konuk ağırlamalarının kayıtlarının tutulmayıp, kişisel masrafları da kapsayan harcamaların sahte belgelerle komutanlık harcamaları gibi gösterilerek hazineden karşılanması suretiyle, memuriyet görevini kullanmak suçlarından ayrı ayrı cezalandırılması istemleriyle açılan kamu davaları nedeniyle, askerî mahkemece sanığın beraatına karar verilmiş ise de; belirtilen suçlarla ilgili beraat hükümlerinin askerî savcı tarafından aleyhe temyiz edilmesi üzerine, Dairece yapılan inceleme sonunda, belirtilen eylemlerle ilgili iki ayrı memuriyet görevini kötüye kullanmak suçunun sübuta erdiği kabul edilerek, beraat hükümlerinin esas yönünden bozulmalarına karar verildiği görülmektedir. Belirtilen eylemler nedeniyle verilen ve aleyhe bozulmakla, askerî mahkemede yargılaması sürdürülecek olan iki ayrı memuriyet görevini kötüye kullanmak suçunun, askerî suç olduğu konusunda da kuşku bulunmamaktadır. Sanığa atılı haksız mal edinme suçu ile, askerî mahkemede yargılaması sürdürülecek olan ve askerî suç niteliğinde bulunan memuriyet görevini kötüye kullanmak suçlan arasında da bağlantı bulunduğu ortadadır.

Gerek askerî savcılıkça yürütülen soruşturma, gerek askerî mahkemede yapılan yargılama sırasında toplanan ve müştereklik arz eden deliller açısından da, sanığa atılı haksız mal edinme suçu ve askerî suç niteliğinde bulunan diğer suçlara ilişkin tüm delillerin birlikte ve bir bütün hâlinde aynı yargı yerince değerlendirilmesi, vicdanî kanaatin eksiksiz ve tam olarak oluşması yönünden de yarar sağlayacağı kuşkusuzdur. Sanığın, askerî hizmet ve görevi sırasında işlediği haksız mal edinme suçu gibi, Dairece onanan mahkûmiyet hükmüne ilişkin askerî suç ile Dairece sübut yönünden bozulmasına karar verilen diğer askerî suçların konusu da askerî görev, makam ve memuriyet nüfuzunu kötüye kullanma sonucu yakın veya tanıdıklarına haksız çıkar sağlamaya yöneliktir. Sanığa atılı tüm suçların nitelikleri, bu suçlara ilişkin eylemlerle varılmak istenen amaç, isnatların kapsamı ile eylemlerin gelişme süreci; sanığa atılı haksız mal edinme suçu ile askerî suçları arasında deliller yönünden de bağlantı bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Sanığa atılı haksız mal edinme suçu ile, askerî mahkemece mahkûmiyetine karar verilip, Dairece onanan askerî suç niteliğindeki memuriyet nüfuzunu sair suretle kötüye kullanmak suçu ve askerî mahkemece verilen beraat hükümleri, Dairece esas yönünden bozulan ve yine askerî suç niteliğinde olan memuriyet görevini kötüye kullanmak suçlan arasında bağlantı bulunduğundan ve delillerin müşterekliği de, bunların aynı yargı yerince birlikte ve bir bütün halinde değerlendirilerek hükme varılmasını zorunlu kıldığından; sanığın emekliğe ayrılmak suretiyle TSK' dan ilişiğinin kesilmiş olması, askerî mahkemenin sanık hakkındaki haksız mal edinme suçuna ilişkin davaya bakmak görevini sona erdirmeyecektir.

Uyuşmazlık Mahkemesinin yerleşik kararlarında; emeklilik, istifa, terhis veya diğer nedenlerle TSK' dan ilişiği kesilen asker kişilerin, askerî suçlarıyla birlikte işledikleri, aralarında şahsı veya fiilî bağlılık (bağlantı) bulunan diğer kanunlarda yazılı suçlara ilişkin davalara da askerî mahkemelerde bakılması görüşü benimsenmiş olup; askerî suçla bağlılık ve delillerin müşterekliği nedenleriyle benzer olaylarla ilgili görev uyuşmazlıklarının çözümüne ilişkin 3.6.1991 tarihli ve 1991/14-21 sayılı, 27.11.1992 tarihli ve 1992/47-48 sayılı, 25.6.1993 tarihli ve 1993/25-25 sayılı, 30.9.1994 tarihli ve 1994/28-28 sayılı, 18.11.1994 tarihli ve 1994/36-36 sayılı, 23.12.1994 tarihli ve 1994/45-44 sayılı, 7.7.1995 tarihli ve 1995/21-22 sayılı, 4.10.1996 tarihli ve 1996/31-31 sayılı, 14.3.1991 tarihli ve 1991/6-5 sayılı, 11.4.1991 tarihlî ve 1997/15-15 sayılı kararlarında, diğer kanunlarda yer alan suçlar yönünden de yargılamanın askerî yargı yerinde yapılmasına karar verilmiştir.

Açıklanan nedenlerle; askerî mahkemece sanığın, İstanbul Etiler, Alkent Sitesinde edindiği dubleks daire niteliğindeki iki gayrimenkulü, kanuna ve genel ahlâka uygun olarak elde edilmiş gelirlerle edinmediğinin kabulü ile, sanık hakkında haksız mal edinme suçundan yargılama yapılıp hüküm kurulmasında yasaya aykırılık bulunmadığından; mahkûmiyet hükmünün düzeltilerek onanmasına ilişkin Daire kararına karşı Başsavcılığın atılı suçtan davaya bakmak görevinin askerî mahkemeye ait olmadığına yönelik itirazının reddine karar verilmiştir. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy