Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2006/125 Esas 2006/121 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: Daireler Kurulu
Esas No: 2006/ 125
Karar No: 2006 / 121
Karar Tarihi: 25.05.2006

(477 S. K. m. 50) (1632 S. K. m. 70) (AYGK 19.04.1996 T. 1996/2 E. 1996/2 K.) (AYDK 05.02.1998 T. 1998/23 E. 1998/20 K.)

Daire ile Başsavcılık arasında ortaya çıkan ve Daireler Kurulunda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık S.T.'nin, temyiz isteminin süresinde olup olmadığına ve sanıkların eylemlerinin sözleşerek firar suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkin bulunmaktadır.

1) Dosyada bulunan tebliğ ve tebellüğ belgesinde, yokluğunda tefhim edilen hükmün sanıklardan S.T.'ye 15.5.2005 tarihinde cezaevinde tebliğ edildiğinin yazılı olduğu görüşülmüşse de; sanığın 17.5.2005 tarihli tutuklama müzekkeresine istinaden cezaevine kapatıldığı, tebellüğ belgesinin Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığının 13.6.2005 tarihli, temyiz dilekçesinin ise, 14.6.2005 tarihli yazıları ile askerî mahkemeye gönderildiği gözetildiğinde, sanığa yapılan tebligat konusunda maddî hata bulunduğu, cezaevine kapatıldığı tarihten önceki bir tarihte tebligat yapılmış gibi tutanak düzenlendiği, tebligat tarihinin tam olarak belli olmadığı sonucuna varılmış ve sanık lehine temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek, sanık S.T.'nin temyiz isteminin süre yönünden reddine ilişkin istemin reddine karar verilmiş ve bu sanık hakkında da temyiz incelemesi yapılmıştır.

2) Sözleşerek firar suçunu düzenleyen ASCK'nın 70'inci maddesi; "İkiden ziyade askerî şahıslar önceden kararlaştırarak toplu kaçarlarsa, sözleşerek firar sayılır." düzenlemesini içermektedir. Bu suçun oluşumu için ikiden fazla asker şahıs bulunması, bunların önceden firar konusunda anlaşmış olmaları ve topluca kaçmaları gerektiği konusunda duraksama bulunmamaktadır. (Askerî Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 19.4.1996 tarihli ve 2-2 sayılı, Drl.Krl.'nun 5.2.1998 tarihli ve 23-20 sayılı, 21.12.1995 tarihli ve 136-133 sayılı, 28.1.1993 tarihli ve 12-9 sayılı 22.11.1991 tarihli ve 148-147 sayılı, 22.1.1971 tarihli ve 8-8 sayılı kararlan bu doğrultuda bulunmaktadır.)

Firar suçu kıta’dan veya görevin yapıldığı yerden izinsiz uzaklaşma ile oluşmaktadır. Önce sanıklardan Onb. Y.Ş.'nin birliği terk ettiği ve sanık S.T.'ye telefon ederek firar ettiğini söylediği, sanık S.T. ile V.Ö.'nün bu sanığı eyleminden vazgeçirmek amacıyla, kışlayı izinsiz terk ettikleri, daha sonra da sanık O.Y. ve O.T.'nin yanlarına geldikleri, hep birlikte içki içtikten sonra kışlaya dönmeye çekindikleri, önce Iğdır’a, daha sonra da İstanbul'a gittikleri, 6.2.2005 tarihinde de, birliklerine döndükleri anlaşılan olayda, sanıkların firar konusunda önceden anlaştıklarına ilişkin delil bulunmadığı gibi, kışlayı ayrı ayrı terk ettikleri de gözetildiğinde, eylemlerinin 477 sayılı Kanunun 50'nci maddesinde yazılı suçu oluşturacağına ilişkin Daire ilamında isabetsizlik görülmemiş ve Başsavcılığın itirazının reddine karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy