Askeri Yargıtay 4. Daire 2016/79 Esas 2016/94 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 4. Daire
Esas No: 2016/ 79
Karar No: 2016 / 94
Karar Tarihi: 09.02.2016


(1632 S. K. m. 87, 130, 137) (5237 S. K. m. 21, 44) (5271 S. K. m. 225) (353 S. K. m. 221) (AYDK 12.05.2011 T. 2011/46 E. 2011/43 K.)

 

…. Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı emrinde şoför olarak askerlik hizmetini yapan sanığın, 7.12.2013 tarihinde üzerine zimmetli …. plakalı …. marka askeri araç ile haber dağıtımı görevine gittiği, saat 12.00 sıralarında bu görevden döndüğü, sevk ve idaresindeki askeri aracı çalışır vaziyette araç sevk amirliğinin önüne bıraktığı, araç sevk amirliğinde görevli terhisli Ulş.Er Y.K.'ye görevin bittiğini rapor ettiği, Y.K.'nin de sanığa nöbetçi astsubayının kendisini çağırdığını söylemesi üzerine sanığın çalışır vaziyetteki askeri araca binerek herhangi bir görevlendirme yazısı olmadığı ve araç komutanı bulunmadığı hâlde nöbetçi amirliği istikametine doğru yola çıktığı, kendi sevk ve idaresinde bulunan araçla giderken önünde aynı istikamette seyreden …. plakalı ….. marka aracı sollamaya çalıştığı, bu sırada önünde bulunan askeri aracın kasisler nedeniyle yavaşladığı, bu esnada kışla hız limitlerine göre aşırı hızlı olan sanığın, öndeki aracın sol tarafına hafif bir şekilde çarptığı, bu çarpma sonucu aracın kontrolünü kaybettiği, sağa sola zikzak yapan aracın bordur taşlarına çarpmasıyla aracın sağ ön tekerleğinin koptuğu ve takla attığı; yapılan hesaplamalara göre araçta amortisman ve hurda bedeli düşülmüş hazine zararının 24.387,95 TL, araç sevk amirliği ile kaza yapılan alan arasındaki mesafenin 480 m olduğu ve bu mesafede aracın 0.084 TL yakıt sarfiyatı yaptığı, olay sebebiyle herhangi bir yaralanma meydana gelmediği ve yetkili Cumhuriyet savcılığı tarafından herhangi bir soruşturma yapılmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla maddi olgular olarak sabit olup, Askeri Mahkemenin kabulü de bu yöndedir.

 

Askeri Savcılığın 15.4.2014 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında emre itaatsizlikte ısrar ve askeri aracı özel menfaatinde kullanmak suçlarından kamu davası açıldığı, Askeri Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; TCK'nın 44'üncü maddesinde yer alan fikri içtima hükümleri uygulanmak suretiyle sanığın askeri aracı özel menfaatinde kullanmak suçunu işlediği sabit görülerek, cezalandırılmasına karar verilmiş ise de;

 

Araç sevk amirliğinde görevli Ulş.Er Y.K.'nin tanık beyanları (Dz.79,124,197,268) ve sanığın savunmaları dikkate alındığında(Dz.244,247); olay tarihi olan 7.12.2013 gününün tatil günü(cumartesi) olduğu, sanığın üzerine zimmetli söz konusu aracın haber dağıtım aracı olduğu ve dış görevlere gönderildiği, nitekim olay günü sabahı saat 09.00 civarında da sanığın söz konusu araç ile haber dağıtım görevine gittiği, saat 12.00 civarında bu görevinden dönüp araç sevk amirliğine gittiğinde araç sevk amiri olarak görev yapan Ulş.Er Y.K.'nin görev kağıdını ve aracın anahtarını almaksızın sanığa nöbetçi astsubayının kendisini çağırdığını söylediği bunun üzerine sanığın, nöbetçi astsubayının kendisine araç ile yeni bir görev vereceğini düşünerek çalışır vaziyetteki askeri aracı ile nöbetçi amirliği istikametine doğru yola çıktığı, müteakiben kazanın meydana geldiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

 

Sanığın eyleminin emre itaatsizlikte ısrar ve askeri aracı özel menfaatinde kullanmak suçlarını oluşturup oluşturmadığı açısından yapılan incelemede;    

 

1) Dosya dizi 185'de bulunan Askeri Araç Sürücü Talimatının sanığa daha önceden tebliğ edildiği, söz konusu talimatın 10'uncu maddesinde görev dönüşü aracın park yerine çekildikten sonra araç anahtarının araç sevk amirine teslim edileceği, 11'inci maddesinde ise; görev kağıdı olmadan göreve çıkılmayacağının belirtilmiş olduğu, sanığın ise bu talimata aykırı hareket etmek suretiyle emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği iddiası ile kamu davasının açıldığı ve bu suçtan mahkûmiyet hükmü kurulmamış olması sebebiyle de bu kararın Askeri Savcı tarafından sanık aleyhine temyiz edildiği;

 

ASCK’nın 87’nci maddesinde düzenlenen emre itaatsizlikte ısrar suçu; askeri hizmete ilişkin emrin gereğinin hiç yapılmaması, emrin yerine getirilmesinin sözlü veya fiili olarak açıkça reddedilmesi veya emir tekrar edildiği hâlde yerine getirilmemesi ve suç işleme kastıyla hareket edilmesi ile oluşmaktadır.

 

Emre itaatsizlikte ısrar suçunun manevi unsuru, astın itaatsizlik kastıyla hareket ederek emri hiç yapmamasıdır. Kast, kişi ile işlediği fiil ve neticesi arasında manevi bir bağ kurmaktadır. TCK’nın “Kast” başlıklı 21’inci maddesinin ilk fıkrasında; “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, failin kasten hareket etmiş sayılabilmesi için, yasal tanımda yer alan tüm unsurları “bilmesi” ve “istemesi” gerekmektedir.

 

2) ASCK'nın Birinci Kısım Üçüncü Babının “Mallara karşı diğer cürümler” başlıklı Sekizinci Faslında düzenlenmiş olan 130’uncu maddesinin birinci fıkrası: “Askeri eşyayı kasten terk veya kısmen yahut tamamen tahrip eden, özürsüz kaybeden veya harabolmasına sebebiyet veren veya özel menfaati için kullanan asker kişiler, eşyanın değeri, önemi, meydana gelen hasarın miktarı ve fiilin işleniş şekline göre üç aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.” hükmünü içermektedir.

 

Bu madde ile korunmak istenen hukuki yarar, askeri hizmete mahsus eşyaların kasten terk veya kısmen yahut tamamen tahrip edilmesinin, özürsüz kaybedilmesinin veya harabolmasına sebebiyet verilmesinin önüne geçilmesi; kişisel menfaatler için kullanılmasının engellenerek, yalnızca askeri hizmet amacıyla kullanılmasının sağlanmasıdır.

 

Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 12.5.2011 tarihli, 2011/46-43 Esas ve Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; ASCK’nın 130’uncu maddesinde düzenlenen askeri eşyayı özel menfaati için kullanmak suçunun oluşabilmesi için, askeri hizmet için tahsis edilmiş eşyanın tahsis gayesi dışında, özel çıkar sağlamak amacıyla kullanılması şarttır. Suçun maddi unsuru, eşyanın özel işlerde kullanılarak menfaat teminidir. Askeri eşyayı özel menfaatinde kullanmak suçu kasıtla işlenebilen bir suç olup; suçun oluşması için, failin, suçun kanuni tanımındaki unsurları bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi; bir başka deyişle, askeri eşyayı özel menfaatinde kullandığının bilincinde olması gerekmektedir.

 

Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay bu suçlar açısından değerlendirildiğinde; sanığın kullandığı aracın haber dağıtım aracı olduğu ve dış görevlere gönderildiği, nitekim olay günü sabahı haber dağıtım görevine gittiği, saat 12.00 civarında bu görevinden dönüp araç sevk amirliğine gittiğinde araç sevk amiri olarak görev yapan Ulş.Er Y.K.'nin görev kağıdını ve aracın anahtarını almaksızın sanığa nöbetçi astsubayının kendisini çağırdığını söylediği, bunun üzerine sanığın, nöbetçi astsubayının kendisine araç ile yeni bir görev vereceğini düşünerek çalışır vaziyetteki askeri aracı ile nöbetçi amirliği istikametine doğru yola çıktığı, müteakiben kazanın meydana geldiği anlaşılmakta olup, sanığın bu eyleminde emre itaatsizlikte ısrar ve askeri aracı özel menfaatinde kullanma özel kastıyla hareket ettiğinin söylenemeyeceği, buna göre; sanığın bu eylemi neticesinde emre itaatsizlikte ısrar suçunun ve askeri aracı özel menfaatinde kullanma suçunun da manevi unsur (kast) yönünden oluşmayacağı sonucuna varıldığından, Askeri Mahkemece sanık hakkında her iki suç açısından da beraat kararları verilmesi gerekirken, TCK'nın 44'üncü maddesinde yer alan fikri içtima hükümleri uygulanmak suretiyle, askeri aracı özel menfaatinde kullanma suçundan hukuka aykırı şekilde verilen mahkûmiyet hükmünün sübut yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

 

Sanığın eyleminin hizmette tekâsül ile harp malzemesinin mühimce hasarına sebebiyet vermek suçunu oluşturup oluşturmayacağı açısından yapılan incelemede;

 

Askeri Savcılığın 15.4.2014 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında emre itaatsizlikte ısrar ve askeri aracı özel menfaatinde kullanmak suçlarından kamu davası açıldığı;

 

Askeri Savcı tarafından düzenlenen iddianamenin ikinci paragrafında, maddi olaya ve askeri aracın nasıl hasara uğradığına dair fiile; üçüncü paragrafında, araç kullanımına ilişkin olarak sanığa tebliğ edilen emirlere, araçta meydana gelen hasar miktarını gösteren hasar durum tespit raporuna ve kazaya ilişkin diğer delillere yer verildiği, sonraki paragraflarda da nitelendirilen suç vasfı ile sevk maddelerine yer verildiği, 5271 sayılı CMK'nın 225/1'inci maddesi dikkate alındığında ve Askeri Savcı tarafından açıklanan fiil göz önünde bulundurulduğunda, iddianın, askeri eşyanın harap olmasına sebebiyet vermek suçuna da yönelik olduğu;

 

ASCK'nın 137’nci maddesinde; Hizmette tekâsül ile harp malzemesinin mühimce hasarına sebebiyet vermek suçu düzenlenmiş olup, maddede yazılı suçun oluşabilmesi için;

 

a) Vazife veya hizmette tekasülde bulunulması,

 

b) Harp malzemesinin hasara uğraması,

 

c) Meydana gelen hasarın mühimce olması,

 

d) Tekasül ile hasar arasında illiyet bağı bulunması gerekmektedir.

 

 “Tekâsül”, failin mecbur olduğu dikkat ve ihtimamı göstermede lakayt davranması demektir.

 

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın nöbetçi astsubayının yanına doğru gittiği esnada kullanmakta olduğu aracın önünde seyreden bir başka askeri aracı sollamaya çalışırken hız sınırını dikkate almaması, dikkatsizliği ve tedbirsizliği nedeniyle tamamen kusurlu bir şekilde kazanın meydana geldiği, bu kaza neticesinde askeri aracın mühimce hasara uğradığı, bu sebeple sanığın, hizmette tekâsül ile harp malzemesinin mühimce hasarına sebebiyet vermek suçunu işlediği, sanık hakkında bu suçtan ek savunmasının alınmasını müteakip hüküm kurulması gerekirken, fikri içtima hükümleri uygulanmak suretiyle, askeri aracı özel menfaatinde kullanma suçundan hukuka aykırı şekilde verilen mahkûmiyet hükmünün suç vasfı yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

 

Başkan …. ve Üye …..; sanık hakkında hizmette tekâsül ile harp malzemesinin mühimce hasarına sebebiyet vermek suçundan açılmış bir kamu davasının bulunmadığı dolayısıyla sanık hakkında bu suçtan hüküm kurulmasının mümkün olmadığı, sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün, vasıf değil, sübut yönünden bozulması gerektiği düşüncesi ile çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne farklı gerekçe ile iştirak etmişlerdir.  

 

Sonuç Ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

 

Askeri Savcının temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince hukuka aykırı görülen mahkûmiyet hükmünün suç vasfındaki hata yönünden BOZULMASINA;

 

9.2.2016 tarihinde, tebliğnameye aykırı olarak ve oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy