Askeri Yargıtay 4. Daire 2016/60 Esas 2016/75 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 4. Daire
Esas No: 2016/ 60
Karar No: 2016 / 75
Karar Tarihi: 02.02.2016


(2709 S. K. m. 40) (1632 S. K. m. 66) (5237 S. K. m. 62, 66, 293) (5728 S. K. m. 562) (5271 S. K. m. 34, 223, 231, 232) (353 S. K. m. 197, 209,  220, 221)

 

… Askeri Mahkemesinin 13.2.2006 tarihli, 2006/489-52 E.K. sayılı kararı ile, hükümlünün (sanığın) 24.4.2004–8.9.2005 tarihleri arasında firar suçunu işlediği kabul edilerek, ASCK’nın 66/1-a ve TCK’nın 62’nci maddesi uyarınca, on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün 4.9.2006 tarihinde kesinleştirildiği;

 

İnfaz aşamasında, 5728 sayılı Kanunun 562’nci maddesi ile, 5271 sayılı CMK’nın 231’inci maddesinin 5 ve 14’üncü fıkralarında değişiklik yapılması üzerine, infazın durdurulması sonrası Askeri Mahkemenin 9.7.2008 tarihli, 2008/818-559 E.K. sayılı kararı ile, hükümlünün (sanığın), firar suçundan sonuç olarak, on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231’inci maddesi gereğince, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hükümlünün beş yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği ve hükmün 16.12.2008 tarihinde kesinleştirildiği;

 

Hükümlünün, denetim süresi içinde, 15.4.2010 tarihinde işlediği hükümlünün kaçması suçundan, … Sulh Ceza Mahkemesinin 12.11.2010 tarihli, 2010/350-512 E.K. sayılı hükmü ile, TCK’nın 293’üncü maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün 27.1.2011 tarihinde kesinleştiği;

 

Ardından, … Askeri Mahkemesinin 11.12.2014 tarihli, 2014/231-408 E.K. sayılı mahkûmiyet hükmü ile; denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle, CMK’nın 231/11’inci maddesi gereğince, açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanmak suretiyle, hükümlünün (sanığın); 24.4.2004 –8.9.2004 (2005 olacak) tarihleri arasında firar suçunu işlediği kabul edilerek, ASCK’nın 66/1-a ve TCK’nın 62’nci maddeleri gereğince, on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği;

 

Dosya kapsamından anlaşılmakta ise de;

 

1982 Anayasası’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlığı altında yer alan 40/2’nci maddesinin “Devlet, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” hükmü ile, CMK’nın “Kararların gerekçeli olması” başlıklı 34/2’nci maddesinin “Kararlarda, başvurulabilecek Kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir” hükmü ve CMK’nın “Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar” başlıklı 232/6’ncı maddesinin “Hüküm fıkrasında, ... Kanun yollarına başvurma ... olanağı bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir” hükmüne göre, ilgililerin yüzlerine karşı verilen kararların tefhiminden sonra, duruşmayı yöneten Askeri Hakim tarafından hazır bulunanlara varsa hangi Kanun yoluna, hangi mercilere, hangi sürede ve ne şekilde başvurabileceklerinin anlatılması, ilgililerin yokluğunda verilen kararlarda ise, Kanun yolu, merci, şekli ve sürelerine ilişkin haklarının ne olduğunun bu konuda yapılacak tebligat işlemine esas olmak üzere karara (hükümlerde hüküm fıkrasına) açık ve anlaşılır biçimde yazılması, kararda bu konuda bir açıklama yapılmamış ise, bir sureti (parçası) tarih ve imza karşılığı ilgiliye verilecek olan tebliğ mazbatasında veya tebligat için yazılan yazıda kanun yolu, merci, şekli ve sürelerine ilişkin haklarının ne olduğunun belirtilmesi gerekmektedir.

 

Bu kapsamda, somut olay incelendiğinde; hükümlünün (sanığın) yokluğunda tefhim edilen mahkûmiyet hükmüne ait 13.2.2006 tarihli duruşma tutanağı ve gerekçeli hükmün sonuç ve hüküm bölümünde; “…sanığın As.Y.U.K.’nun 197’nci maddesi uyarınca verilen karara karşı söz konusu kararı veren Askeri Mahkemeye, As.Y.U.K.nun 209’uncu maddesi uyarınca sanığa tebliğinden bir hafta içinde vereceği bir dilekçe ile temyiz yoluna başvurabileceği…” şeklinde bir açıklamaya yer verilmiş ise de, söz konusu tarihte halen asker kişi olduğu anlaşılan sanığa, Birliği komutanlığına beyanda bulunmak suretiyle, ayrıca kararı veren Askeri Mahkeme dışında, diğer askeri veya sivil adli makamlara yapılacak sözlü veya yazılı müracaatla da temyiz Kanun yoluna başvurabileceği hususunda bir açıklamaya yer verilmemiş olması;

 

Ardından; daha önce tespit edilen adresinde bulunmadığı belirlenen hükümlüye (sanığa) tebliğ edilemeyen gerekçeli hükmün, ilanen tebliğinin yapıldığı 10.8.2006 tarihli ve 26255 sayılı Resmi Gazete’de yapılan tebliğde; temyiz süresi, mercii ve başvurunun nereye ne şekilde yapılacağına ilişkin hiçbir açıklamaya yer verilmediği göz önüne alındığında, yapılan tebliğin usule aykırı olduğu açıktır.

 

Bu nedenle, …. Askeri Mahkemesinin 13.2.2006 tarihli, 2006/489-52 sayılı mahkûmiyet hükmünün henüz kesinleşmediği sonucuna varıldığından, sanığın Askeri Mahkemenin 11.12.2014 tarihli, 2014/231-408 E.K. sayılı (uyarlama) mahkûmiyet hükmüne karşı yaptığı temyiz başvurusunun, ilk mahkûmiyet kararı olan 13.2.2006 tarihli, 2006/489-52 E.K. sayılı mahkûmiyet hükmüne karşı yapılmış bir temyiz talebi olarak kabul edilmesi ve henüz kesinleşmeyen kararla ilgili olarak uyarlama yargılaması yapılması mümkün olmadığından, Askeri Mahkemenin 9.7.2008 tarihli, 2008/818-559 E.K. sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararı ile 11.12.2014 tarihli, 2014/231-408 E.K. sayılı hükmün açıklanması suretiyle verilen mahkûmiyet hükmünün ayrı ayrı yok hükmünde sayılmasına karar verilmiştir.

 

Bu durumda, öncelikle bir dava şartı olan zamanaşımı süresi değerlendirildiğinde;

 

Sanığa atılı firar suçunun dava zamanaşımı süresinin, temadinin son bulduğu 8.9.2005 tarihinde işlemeye başladığı, TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca dava zamanaşımı süresinin sekiz yıl olduğu, zamanaşımı süresini kesen son işlemin sanık hakkında verilen 13.2.2006 tarihli mahkûmiyet kararı olduğu, buna göre yeniden işlemeye başlayan 8 yıllık dava zamanaşımı süresinin 13.2.2014 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.

 

Bu itibarla, 13.2.2014 tarihi itibariyle, dava zamanaşımı süresi dolduğu ve dosya içeriğinin, atılı suçtan sanık hakkında derhâl beraat kararı verilmesini gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, mahkûmiyet hükmünün bozulmasına, ancak bozma sebebi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 223/8 ve 353 sayılı Kanun’un 220/2-C maddeleri gereğince sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine karar verilmiştir.

 

SONUÇ VE KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

 

1) Sanığın temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi uyarınca, …Askeri Mahkemesinin 9.7.2008 tarihli, 2008/818-559 E.K. sayılı kararı ile 11.12.2014 tarihli, 2014/231-408 E.K. sayılı mahkûmiyet hükmünün ayrı ayrı YOK HÜKMÜNDE SAYILMASINA;

 

2) Sanığın temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince, sanık hakkındaki, … Askeri Mahkemesinin 13.2.2006 tarihli, 2006/489-52 E.K. sayılı mahkûmiyet hükmünün dava zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle BOZULMASINA;

 

Bozma nedeni yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, 353 sayılı Kanun’un 220/C maddesi gereğince, sanık hakkındaki KAMU DAVASININ DÜŞMESİNE;

 

2.2.2016 tarihinde, tebliğnameye uygun olarak ve oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)

 


Full & Egal Universal Law Academy