Askeri Yargıtay 4. Daire 2016/40 Esas 2016/53 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 4. Daire
Esas No: 2016/ 40
Karar No: 2016 / 53
Karar Tarihi: 26.01.2016


(1632 S. K. m. 66) (5271 S. K. m. 38/A, 219, 220, 221, 222, 232) (353 S. K. m. 221) (AYDK 18.09.2014 T. 2014/72 E. 2014/67 K.)

 

Askeri Mahkemece; sanığın; 3.5.2010 tarihinde saat 14.00 sıralarında 2 günü yol olmak üzere, toplam 12 gün kanuni izne gönderildiği, izin ve yol süresi sonunda, 15.5.2010 tarihinde saat 14.00'e kadar Birliğine dönmesi gerekirken, askerlik hizmetine tercih edilebilecek bir özrü olmaksızın, dönmediği, 31.3.2011 tarihinde saat 18.00 sıralarında, hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün infazı için çıkartılan yakalama emrine istinaden, … İlçe Emniyet Müdürlüğü görevlilerince yakalandığı, böylece 15.5.2010-31.3.2011 tarihleri arasında izin tecavüzü suçunu işlediği kabul edilerek, yukarıda yazılı olduğu şekilde mahkûmiyetine karar verilmiş ise de;

 

CMK’nın 220’nci maddesinde, duruşma tutanağının başlığında; duruşmanın yapıldığı mahkemenin adının, oturum tarihlerinin, Hâkimin, Cumhuriyet Savcısının ve zabıt kâtibinin adı ve soyadının belirtileceği zorunluluk olarak düzenlenmiş ve aynı Kanun’un 221’inci maddesinde de, duruşma tutanağının kapsayacağı hususlar ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

 

“İspat gücü” bakımından, anılan tutanakların, kapsaması gereken unsurlardan birinin yokluğu nedeniyle, duruşma tutanağı özelliğini kazandığını söylemek mümkün olmadığından, bu nitelikteki tutanakların, duruşma tutanağı niteliği taşıması ve hükme esas alınması imkânı bulunmamaktadır. Mahkeme adının, yargısal işleme ilişkin tutanakta yer alması şart olup; dolaylı bilgilerin bu tutanağın hangi mahkemeye ait olduğunu belirlemede ölçüt alınması, bu usuli eksikliği ortadan kaldırmayacaktır (Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun, 6.3.2014 tarihli ve 2014/7-12 E.K.; 24.4.2014 tarihli ve 2014/34-38 E.K.; 5.6.2014 tarihli ve 2014/52-52 E.K.; 26.6.2014 tarihli ve 2014/64-52 E.K.; 18.9.2014 tarihli ve 2014/72-67 E.K.; 22.1.2015 tarihli ve 2015/2-11 E.K.; 5.3.2015 tarihli ve 2015/11-24 E.K.; 19.3.2015 tarihli ve 2015/23-36 E.K.; 16.4.2015 tarihli ve 2015/37-50 E.K. sayılı kararları da aynı doğrultudadır).

 

Buna göre, sanığın, tutukluluk halinin devamına karar verildiği, sorgu ve savunmasının tespit edildiği, tahliyesine karar verildiği ve hakkında yakalama emri çıkartıldığı 10.6.2011 (dizi 68), 7.7.2011 (dizi 78), 28.7.2011 (dizi 79), 22.8.2011 (dizi 82), 20.9.2011 (dizi 91), 11.10.2011 (dizi 98-99), 22.11.2011 (dizi 117), 24.11.2011 (dizi 119) tarihli oturumlara ait duruşma tutanaklarında mahkeme adının yazılı olmaması, CMK’nın 220/1-a maddesinin emredici hükmüne aykırı olması ve tutanakların sıhhatini ve güvenirliliğini etkilemesi sebebiyle, bunların geçerli bir belge olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.

 

Sanığın sorgu ve savunması ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun ve seçenek yaptırımların uygulanmasını isteyip istemediği ile kamuya yararlı bir işte çalışmayı kabul edip etmediği konularındaki beyanlarının tespit edildiği … Ceza Mahkemesinin istinabe duruşma tutanağında, tutanak kâtibi ve hâkimin ıslak imzasının bulunmadığı; duruşma tutanağının tutanak kâtibi ve hâkim tarafından e-imza ile imzalandığı belirtilmekle birlikte, CMK’nın 38/A maddesi kapsamında yetkili kişiler tarafından aslının aynı olduğu belirtilerek imzalanmadığı ve mühürlenmediği (dizi 168-169) görülmektedir.

 

CMK’nın 219/1'inci maddesi, "Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır…"; 222/1'inci maddesi, "Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir."; 232/4'üncü maddesi, "Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır." ve CMK’nın 38/A-8’inci maddesi, “Elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi tarafından imzalanır ve mühürlenir.” şeklindedir.

 

Duruşma tutanağının, duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün temel kurallarını gösteren unsurlara uyulup uyulmadığının belirlenmesi açısından, ispat gücü ve önemine sahip bulunduğu; tutanağa karşı, sadece sahtecilik iddiasının yöneltilebileceği; hükmün konuluş amacının, tutanakların değiştirilmesini önlemek ve onlara güven duyulmasını sağlamak olduğu; imza noksanı bulunan bir duruşma tutanağının, içindekilerin güvenilirliği yönünden şüpheye yol açacağı; belgelendirme değeri taşımayacağı, dikkate alındığında; tutanağın yasaya uygun şekilde düzenlenmiş ve imzalanmış olmasının gerektiği açıktır.

 

Bu bağlamda, sanığın sorgu ve savunması ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun ve seçenek yaptırımların uygulanmasını isteyip istemediği ile kamuya yararlı bir işte çalışmayı kabul edip etmediği konularındaki beyanlarının tespit edildiği Bursa 18.Asliye Ceza Mahkemesinin istinabe duruşma tutanağındaki imza eksiklerinin, CMK’nın 219, 232 ve 38/A maddelerine aykırılık oluşturduğu sonucuna varılmıştır.

 

Bu nedenlerle, sanık hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün, usul yönünden hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.

 

Sonuç Ve Karar: Açıklanan nedenlerle;

 

Sanığın temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince, mahkûmiyet hükmünün, usul yönünden hukuka aykırılıklar nedeniyle BOZULMASINA;

 

26.1.2016 tarihinde, tebliğnameye aykırı olarak ve oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy