Askeri Yargıtay 4. Daire 2016/30 Esas 2016/45 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 4. Daire
Esas No: 2016/ 30
Karar No: 2016 / 45
Karar Tarihi: 26.01.2016


(AHİS. m. 6) (1632 S. K. m. 91) (5237 S. K. m. 50, 52)  (5271 S. K. m. 147) (353 S. K. m. 221, 256)

 

Askeri Mahkemece; sanık İkm. Er O.Ş. ve mağdur İkm. Çvş. M.E.’in olay tarihinde aynı Birlikte askerlik hizmetlerini yaptıkları, Bölük Çavuşu olan mağdurun, Bölük Astsubayının yapmış olduğu yatma planı doğrultusunda sanığa koğuşta yatacağı yeri gösterdiği, sanığın ise kendisine gösterilen yeri beğenmeyip başka yerde yatmak istediği, mağdurun bunu kabul etmediği, olay günü yat yoklamasının alınmasından sonra sanık ve mağdurun ranzaların arasından geçtikleri esnada sanığın önce mağdura omuz attığı, mağdurun “izin isteseydin ben sana yol verirdim” demesi üzerine de, üstü konumunda bulunan mağdur İkm. Çvş. M.E’in sol gözüne yumrukla vurduğu, olay sonrası hastaneye sevk edilen mağdur hakkında düzenlenen rapora göre; mağdurda meydana gelen yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek seviyede olduğunun tespit edildiği, sanığın bu suretle üste fiilen taarruz suçunu işlediği kabul edilerek, mahkûmiyet kararı verilmiş ise de;

 

Sanığa, talimatla tespit edilen sorgusundan önce CMK’nın 147’nci maddesinde düzenlenen hakları hatırlatılırken, istediği takdirde Baro tarafından müdafi görevlendirilebileceği, ancak davayı kaybetmesi durumunda, müdafi ücretinin kendisinden tahsil edileceğinin bildirildiği talimat duruşma tutanağından anlaşılmaktadır (Dz. 89).

 

Sanığın istemi üzerine, baro tarafından müdafi atandığı takdirde, müdafie ödenecek ücretin yargılama giderlerinden olduğu kuşkusuzdur.

 

353 sayılı Kanun’un 256’ncı maddesinde, “Askeri mahkemelerde görülecek davaların ve askeri makamlar aracılığı ile uygulanacak cezaların giderleri, Milli Savunma Bakanlığı bütçesinden ödenir.” hükmü öngörülmüştür. Dolayısıyla, ileride mahkûmiyetine karar verilecek olması durumunda, müdafie ödenecek ücretin, sanıktan alınması mümkün değildir.

 

Bu nedenle, “Mahkûmiyeti hâlinde müdafie yapılacak ödemenin kendisinden tahsil edileceği” vurgulanarak müdafi isteme hakkının sanığa bildirilme yöntemi ve şekli 353 sayılı Kanun’un 256’ncı maddesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinde, sanıkların kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir avukatın yardımından yararlanmak ve eğer avukat tutmak için mali olanaklardan yoksunsa ve adaletin selameti gerektiriyorsa mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek hakkına sahip olduğu vurgulanmaktadır.

 

Sanığa, müdafi istemesi hâlinde hiçbir şart ve yükümlülüğe bağlı olmaksızın müdafi atanabileceğinin bildirilmesi, aynı zamanda silahların eşitliği ilkesine de uygun olacaktır.

 

Sanığın, “Baro tarafından görevlendirilecek müdafie yapılacak ödemenin yargılama giderlerinden sayılıp mahkûmiyeti hâlinde kendisinden tahsil edileceği” şeklinde ve 353 sayılı Kanun’un 256’ncı maddesine aykırı düşecek tarzda müdafi görevlendirilmesini isteme hakkının hatalı ve yanıltıcı bir biçimde bildirilmesi nedeniyle, bu hakkını kullanmaktan çekinebileceği, müdafii yardımından yararlanma hakkının bu şekilde sanığa duyurulmasının “savunma hakkını kısıtlayıcı” nitelikte olduğu, dolayısıyla adil yargılanma sağlanmadığından;

 

Ayrıca; mağdurun beyanlarının tespit edildiği talimat duruşma tutanağı incelendiğinde( Dz.80); "... askerler ve İkm. Çvş. S.Ç. benimle beraberdi. Daha sonra İkm. Er O.Ş geldi, ona yatacağı yeri gösterdik...yat içtiması alındıktan sonra ranzaların arasındaydım, kendim de istirahat edecektim, İkm. Çvş. S.Ç. gelerek bana sözlü bir şey söylemeden direkt olarak omuz attı, ben geri çekildim onun üzerine benim gözüme yumruk attı" şeklinde beyanlarının tespit edilerek zapta geçirildiği, ancak; talimat mahkemesine gönderilen müzekkere ekinde bulunan mağdurun önceki ifadeleri ve iddianame incelendiğinde bu kayıtlara göre mağdura yönelik eylemde bulunan kişinin İkm. Er O.Ş. olduğunun belirtildiği talimat mahkemesince, bu çelişki giderilmediği gibi esas yargılamanın yapıldığı Askeri Mahkemece de bu çelişkinin giderilmemiş olması maddi olayın kabulünde çelişki yarattığından;

 

Hükmün söz konusu usul yönünden hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulmasını;

 

Ayrıca; her ne kadar sanık hakkında, askerliğe elverişli olmadığına ilişkin sağlık kurulu raporu düzenlenmesi (Dz.41) nedeniyle, Askeri Mahkemenin talebi doğrultusunda sanığın, suç tarihlerinde askerliğe elverişli olduğuna dair ek rapor temin edilmiş ise de (Dz.45, 49); sanığın, eroin bağımlısı olduğunu belirttiği (Dz.13), uyuşturucu ticaretinden 12.3.2008 tarihinde kesinleşmiş 2 yıl 2 ay hapis cezasının bulunduğu (Dz.107), sanığa üç defa hava değişimi raporu verildiği (Dz.41) dikkate alındığında; söz konusu 2 yıl 2 ay hapis cezasına ilişkin infaz evraklarının, sanığa verilmiş hava değişimi raporlarının ve sanığın gördüğü diğer psikiyatrik tedavilere ve aldığı disiplin cezalarına ilişkin belgelerin, kıta anket formlarının dava dosyasına getirtilmesinden sonra, madde bağımlısı olup olmadığının, suç tarihlerinde askerliğe elverişli bulunup bulunmadığının ve cezai ehliyetinin tespiti için adli gözlem altına aldırılması gerekirken, bu hususların yerine getirilmemesi;

 

 Sanığa atılı suçun üste fiilen taarruz suçu olduğu göz önüne alındığında; sanık ve mağdur arasında astlık-üstlük münasebetinin olmasının gerektiği, dosya içeriğine göre; sanık ve mağdurun aynı tertip oldukları (1990/3), dosya içerisinde mevcut belgelerde sanığın rütbesinin bazı yerlerde Er olarak, bazı yerlerde de (iddianame, gerekçeli kararın kabul bölümü... gibi) Çvş. olarak yazıldığı; mağdur kayıtlarda Çvş. olarak yazılmış ise de, mağdura ait çavuş diplomasının aslının veya onaylı suretinin dosya içerisinde yer almaması;

 

Hükmün noksan soruşturma yönünden hukuka aykırılıklar sebebiyle de bozulmasını gerektirmiştir.

 

Sonuç Ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

 

Sanığın temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi gereğince usul ve noksan soruşturma yönünden hukuka aykırı görülen mahkûmiyet hükmünün BOZULMASINA;

 

26.1.2016 tarihinde, tebliğnameye uygun olarak ve oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy