Askeri Yargıtay 4. Daire 2016/103 Esas 2016/119 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 4. Daire
Esas No: 2016/ 103
Karar No: 2016 / 119
Karar Tarihi: 23.02.2016


(353 S. K. m. 9, 10, 17, 176, 207, 221) (1632 S. K. m. 130) (5237 S. K. m. 50, 52, 61, 62) (1111 S. K. m. 80) (5271 S. K. m. 230) (AYDK 15.05.2014 T. 2014/35 E. 2014/42 K.) (AYDK 14.07.2011 T. 2011/82 E. 2011/82 K.) (AYDK 30.09.2010 T. 2010/93 E. 2010/91 K.) (AYDK 12.06.2008 T. 2008/131 E. 2008/112 K.) (AYDK 25.05.2006 T. 2006/122 E. 2006/120 K.)

 

Sanığın, 7.9.2014 günü sabah çarşı iznine çıktığı, çarşı izninde iken siyah saplı kasap bıçağı satın aldığı, akşam kışlaya dönüşte bu bıçağı kışla nizamiyesinin ilerisinde kışla içerisindeki çöp alanına attığı, nizamiyeden içeri girdiği, bir süre sonra bu bıçağı attığı yerden alarak bölük binasına geldiği, koğuşa girdiği, o sırada mağdurların koğuşta oldukları, beline sakladığı bıçağı çıkardığı, orda bulunan mağdur M.M.Y.'ye doğru "A..koyacağım senin" diye bağırıp belinin üst kısmına doğru rastgele sallamaya başladığı, bunu görüp geriye giden mağdur M.M.Y.'nin orda yerde çömelmiş halde bulunan mağdur E.B.'in üzerine düştüğü, sanığın bıçağı tekrar mağdur M.M.Y.'nin baş ve boyun bölgesine doğru rastgele salmaya başladığı, eliyle bıçağı tutması ve yüzünü korumaya çalışması üzerine bıçağın mağdur M.M.Y.'nin sol kolunu omzundan parmaklarına kadar değişik yerlerinden kestiği, sanığın buna rağmen halen bıçağı sallamaya devam ettiği, mağdur M.M.Y.'nin göğsünün sol yanına doğru tekrar bıçağı salladığı, bunu gören o sırada yerde oturan mağdur E.B.'nin bıçağı eliyle tutarak engellediği, bunun üzerine sanığın bıçağı E.B.'e doğru salladığı, bu nedenle mağdur E. B.'in elinin kesildiği, bu arada mağdur M.M.Y.'nin şüpheliyi iterek dışarı kaçtığı, sağ eliyle koğuş kapısını dışarıdan kapatıp tuttuğu, koğuşta kapının önünde bulunan mağdur Y.D.'nin de elinden bıçağı almak için hamle yaptığı sırada, sanığın ona da bıçağı rastgele salladığı ancak tutması nedeniyle bıçağın tersinin mağdur Y.D.'nin koluna isabet ettiği, ayrıca bıçağı koğuşun kapısına doğru rast gele vurduğu, koğuşta bulunan mağdurlar H.Y. ve U.Ö.'nün de elinden bıçağı almaya çalıştıkları sırada, sanığın onlara doğru da bıçağı rastgele salladığı, mağdur H.Y.'ın ranzanın arasına yatması ve mağdur U.Ö.'in ise geriye doğru atlayıp ranzanın arkasına geçmesi üzerine, her iki mağdura da bıçağın değmediği, sesler üzerine Tnk.Bçvş.B.Ö.'nün koğuşa geldiği, dışarıdan koğuşun kapısını tutan mağdur M.M.Y.’yi hemen revire gönderip koğuşa girdiği, sanığı tutup duvara doğru yasladığı, sakinleşmesini söyleyerek ellerinden tuttuğu, orada bulunan mağdurları dışarı çıkardığı, sanığın "Öldüreceğim onu" diye bağırmaya devam ettiği, bir süre sonra tabur komutanının gelmesi üzerine, ikna edilerek elindeki bıçağın alınıp sakinleştirildiği, mağdurlar M.M.Y. hakkında "BTM ile giderilemez. "şeklinde, mağdur E.B. hakkında "BTM ile giderilemez. Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olup olmadığına tedavi tamamlandıktan sonra karar verilecektir" şeklinde adli raporlar düzenlendiği, diğer mağdurlar hakkında düzenlenmiş herhangi bir adli rapor bulunmadığı, sanığın koğuş kapısını tahrip edici eylemleri nedeniyle 15 TL (On Beş Türk Lirası) tutarında kamu zararı meydana geldiği, bu şekilde gerçekleşen olayda; sanığın, mağdur M.M.Y.’ye karşı kasten öldürmeye teşebbüs, mağdurlar Y.D., H.Y. ve U.Ö.'ye karşı ayrı ayrı silahla kasten yaralamaya teşebbüs, üstü konumunda olan mağdur E.B.'ye karşı ise silahla üste fiilen taarruz, koğuş kapısına bıçakla vurup zarar vermek suretiyle askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçlarını işlediği iddia edilerek, kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.

 

Kasten öldürmeye teşebbüs ve müteaddit (üç kez) silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçlarından verilen görevsizlik kararları yönünden yapılan incelemede;

 

Askeri Mahkemece, sanığa atılı suçların Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği, askeri bir suç olmadığı gibi, askeri bir suça da bağlı bulunmadığı, sanığın terhis olması nedeniyle, Askeri Mahkemede yargılanmasını gerektiren ilginin kesilmiş olduğu kabul edilerek, görevsizlik kararları verilmiş ise de;

 

20.6.2014 tarihinde Askerlik Şubesince eğitim birliğine sevk edilen ve başka suçlardan sabıka kaydı bulunmayan sanığın, atılı suçlar nedeniyle 8.9.2014 tarihinde tutuklandığı, 18.2.2015 tarihinde ise tahliye edildiği, tutuklu kaldığı sürelerin askerlik hizmetinden sayılması nedeniyle, 21.6.2015 tarihinde terhis edildiği anlaşılmaktadır.

 

Askerlik hizmet süresine ilişkin düzenlemelerin yer aldığı mevzuata bakıldığında ise;

 

1111 sayılı Askerlik Kanunu’nun 80/4’üncü maddesinde; "herhangi bir mahkemenin hükmettiği hapis cezalarının ... muvazzaf ve yedek hizmetlerinden sayılmaz";  80/son maddesinde ise; "Beraatle neticelenen davalarda mevkufiyet müddetleri hizmetten sayılır. Ancak muvazzaflardan altı ay talim görmemiş olanlara bu müddet tamamlattırılır. Yedeklere talim müddeti kadar hizmet yaptırılır.”;

 

MSY: 70-11 (A) Terhis Yönergesi’nin, askerlik hizmetinden sayılacak ve sayılmayacak sürelere ilişkin Birinci Bölüm 5/ç bendinde; “Hizmetleri sırasında tutuklanan ve tutukluluk süresi içinde hizmet süresi sona eren erbaş ve erlerin geçici olarak terhisleri yapılır ve terhis işleminin yapıldığı askeri savcılığa bildirilir. Bunlarla ilgili yargılamanın, ... Tutukluluk süresinin askerlik hizmetinden sayılmamasını gerektirecek bir kararla neticelenmesi hâlinde, tutukluluk süresi kadar noksan hizmetli olarak hizmet yaptırıldıktan sonra kesin terhisleri yapılır.” düzenlemesine yer verildiği ve benzer düzenlemenin, 6.12.2013 tarihinde yayımlanan MSY:70-1 (Ç) Asker Alma Yönergesinde de yer aldığı görülmektedir.

 

Söz konusu düzenlemelerde yer alan “geçici terhis” uygulaması, işlediği bir suç nedeniyle tutuklanan yükümlülerin mağduriyetini önlemeye ve birliklerin kadro ihtiyacını belirleyip gidermeye yönelik idari bir tedbirdir.

 

Ayrıca, Terhis Yönergesi’nin Birinci Bölümünde “terhis”; “Kanunlarda belirtilen muvazzaflık hizmet sürelerini tamamlayan veya tamamlamış kabul edilen yükümlülerin, ... Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmalarıdır.” şeklinde tanımlanmıştır.

 

Bu durumda,  terhis belgesinde “hizmet süresini tamamladığı” belirtilen sanığın yukarıda açıklanan safahatı ve söz konusu mevzuat hükümleri dikkate alındığında, kesin terhis tarihinin tutuklandığı suçlara ilişkin kamu davasının sonucuna göre belirlenmesi ve geçici terhis edildiğinin kabul edilmesi gerekmektedir.

 

Bu itibarla, geçici terhis işlemi nedeniyle, sanığın Askeri Mahkemede yargılanmasını gerektiren ilginin henüz kesilmediği ve Askeri Mahkemenin yargılama görevinin devam ettiği sonucuna varılmakla, görevsizlik kararlarının bozulmasına karar verilmiştir. Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün 1.1.2004 tarihli ve 2004/45-45 E.K. sayılı kararı ile Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 15.5.2014 tarihli ve 2014/35-42 E.K.; 14.7.2011 tarihli ve 2011/82-82 E.K.; 30.9.2010 tarihli ve 2010/93-91 E.K.; 12.06.2008 tarihli ve 2008/131-112 E.K.; 25.5.2006 tarihli ve 2006/122-120 E.K. sayılı kararları da bu doğrultudadır.

 

Üye …; geçici terhis edilen sanığın askerlik hizmetiyle ilişiğinin kesildiği ve asker kişi sıfatının sona erdiği, yeniden kıtaya sevk edilmediği sürece asker kişi olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, atılı suçun askeri bir suç olmaması ve askeri bir suça da bağlı bulunmaması nedeniyle, Askeri Mahkemenin yargılama görevinin sona erdiği yönündeki görüşüyle, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmamıştır.

 

Silahla üste fiilen taarruz suçundan verilen görevsizlik kararı yönünden yapılan incelemede;

 

Askeri Mahkemece; sanığın, katılan Tnk.Onb. E.B.’ye yönelik olarak gerçekleştirdiği eylemin, üste fiilen taarruz suçunu oluşturmayacağı, silahla kasten yaralamaya teşebbüs (veya taksirle silahlı yaralama veya olası kastla silahlı yaralama veya silahlı kasten yaralama) suçunu oluşturabileceği, bu suçun da Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği, askeri bir suç olmadığı gibi, askeri bir suça da bağlı bulunmadığı, sanığın terhis olması nedeniyle, Askeri Mahkemede yargılanmasını gerektiren ilginin kesilmiş olduğu kabul edilerek, görevsizlik kararı verilmiş ise de;

 

Sanığın, kamu davasına konu edilen eyleminin, üste fiilen taarruz suçunu oluşturmayacağının kabulü hâlinde dahi, yukarıda açıklanan sebeplerle, geçici terhis işlemi nedeniyle, Askeri Mahkemede yargılanmasını gerektiren ilginin henüz kesilmediği ve Askeri Mahkemenin yargılama görevinin devam ettiği sonucuna varılmakla, görevsizlik kararının bozulmasına karar verilmiştir.

 

Üye …; Askeri Mahkemenin yargılama görevinin sona erdiği yönündeki görüşüyle, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmamıştır.

 

Askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçu yönünden yapılan incelemede;

 

Sanığın, üzerine atılı askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçunun sabit olduğu kabul edilerek, yazılı olduğu şekilde cezalandırılmasına karar verilmiş ise de;

 

5271 sayılı CMK’nın “Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar” başlıklı 230’uncu maddesinde, mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ile hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi yanında delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, ulaşılan kanaat ile sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi, TCK’nın 61 ve 62’nci maddelerinde belirtilen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi gerektiği hususları düzenlenmiş bulunmaktadır.

 

Askeri Yargıtay’ın yerleşik uygulamasında kabul gördüğü üzere; hükmün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ile hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirtilmeli, iddia ve savunma bu delillere göre irdelenmeli, gerek sanığın ortaya koyduğu savunmanın ve gerekse iddia makamının istemlerinin ne ölçüde ve hangi sebeplerle kabule değer bulunduğu temyiz incelemesine imkân verecek yeterlilikte açıklanarak, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ortaya konulmalı ve bu fiilin nitelendirilmesi yapılmalıdır.

 

Başka bir anlatımla, yukarıda belirtilen hususlar ile ilgili sonuç çıkarma işleminin ve bu sırada yapılan muhakemenin gerekçede gösterilmesi, denetimin gereği gibi ve usulüne uygun olarak yapılabilmesi bakımından zorunludur. Bu nitelikteki bir gerekçeli hükmün, kamunun bilgilenmesine, tarafların ikna olmalarına, yargılama makamının güvenilirliliğine ve özellikle “Adil Yargılanma” ilkesinin gerçekleşmesine hizmet edeceği aşikârdır. Öte yandan, gerekçenin usule uygun ve yeterli olmamasının, gerekçe yokluğu ile aynı sonuçları doğurduğunda kuşku olmayıp, bu nedenle uygulamada gerekçesizlik kadar, yetersiz gerekçe de mutlak bozma nedeni sayılmaktadır.

 

Yapılan açıklamalara göre, inceleme konusu mahkûmiyet hükmünün gerekçesi denetlendiğinde; iddia ve sanığın savunmasına yer verildikten sonra, "Deliller" başlığı altında, olay tutanağı, nüfus kayıt örneği, adli sicil kaydı ve bilcümle dosya evrakı denildikten sonra, atılı suçların mağdurlarının ifadelerine aynen yer verildiği, daha sonra iddianamenin ilk paragrafındaki maddi vaka aynen tekrarlanıp, bu şekilde sanığın kasten öldürmeye teşebbüs, müteaddit silahlı kasten yaralama, silahla üste fiilen taarruz, askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı belirtilip, her bir suç yönünden değerlendirmeye geçilmiş, askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçundan ise, "sanığın, koğuş kapısına bıçak ile vurarak kapıyı tahrip edici eylemleri nedeniyle, 15 TL (Onbeş Türk Lirası) tutarında kamu zararı meydana geldiği, meydana gelen zararın sanık tarafından tazmin edilmediği, böylece sanığın üzerine atılı askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçunun sabit olduğu" kabul edilerek, yazılı olduğu şekilde cezalandırılmasına karar verildiği açıklanmıştır.

 

Dosya kapsamında, kapıda oluşan hasara ilişkin olarak birlik komutanlığının yazısı ve kapıya ait fotoğraf görüntüleri bulunmakta ise de; maddi vakanın kabulüne ilişkin kısımda, tahrip edici eylem olarak kapıya bıçakla vurulması ve oluşan bir kamu zararından bahsedilmekle birlikte, atılı suç yönünden yapılacak bir değerlendirme açısından, suçun konusunu oluşturan maddi olayın açık bir şekilde ortaya konulmadığı, kaldı ki, atılı suçun ne şekilde oluştuğuna dair de, bir gerekçenin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. CMK’nın 230’uncu maddesine aykırı olan bu durumun, 353 sayılı Kanun’un 207/3-G maddesi bağlamında hukuka kesin aykırılık oluşturduğu açıktır.

 

Bu itibarla, mahkûmiyet hükmünün usule aykırılık yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

 

Üyeler …. ve …; askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün yeterli gerekçeyi içerdiği, atılı suçun sübutu için meydana gelen zararın küçük olmasının bir önemi olmadığı, askeri eşyanın kısmen hasara uğramış olmasının suçun oluşması için yeterli olduğu, dolayısıyla sanığa atılı suçun sabit olduğu, bu nedenle mahkûmiyet hükmünün onanması gerektiği yönündeki görüşleriyle, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmamışlardır.

 

Sonuç Ve Karar: Açıklanan nedenlerle;

 

1) Sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs ve müteaddit (üç kez) silahla kasten yaralamaya teşebbüs suçlarından verilen görevsizlik kararlarının, müdafiin temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi uyarınca, görev yönünden hukuka aykırılık sebebiyle ayrı ayrı BOZULMASINA; Üye …'nin karşı oyuyla ve oyçokluğuyla; tebliğnameye uygun olarak;

 

2) Sanık hakkında silahla üste fiilen taarruz suçundan verilen görevsizlik kararının, müdafiin temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi uyarınca, görev yönünden hukuka aykırılık sebebiyle BOZULMASINA; Üye … ‘nin karşı oyuyla ve oy çokluğuyla; tebliğnameye uygun olarak;

 

3) Sanık hakkında askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün, müdafiinin temyizine atfen ve resen, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi uyarınca usule aykırılık yönünden BOZULMASINA; Üyeler … ve …'nin karşı oylarıyla ve oy çokluğuyla; tebliğnameye sebepte farklı sonuçta uygun olarak;

 

23.2.2016 tarihinde, karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy