Askeri Yargıtay 4. Daire 2013/1080 Esas 2013/1038 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 4. Daire
Esas No: 2013/ 1080
Karar No: 2013 / 1038
Karar Tarihi: 10.09.2013

(1632 S. K. m. 48, 146) (765 S. K. m. 455, 459) (5237 S. K. m. 6, 85, 86)

Sanığın, 15.08.2010 tarihinde fırsat eğitimi kapsamında, bölüğe ait havalı tüfekle nişan alma biçimini gösterirken, havalı tüfeğe saçma yerleştirdikten sonra, yan tarafa doğru nişan alıp üç-dört kez atış yaptığı, silahtan çıkan saçmaların sekerek, J.Komd.Er N.G.'nin karnından, mağdur J.Ulş.Er Y.K.'nin ise ayağından, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmalarına sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır.

Askeri Mahkemece; sanığın atış yaptığı havalı tüfeğin 6136 sayılı Kanun kapsamında olmadığından, eyleminin ASCK’nın 146’ncı maddesinde düzenlenen, silah ve cephanesi hakkında dikkatsizlik, tedbirsizlik, nizamlara, emirlere ve talimatlara riayetsizlik sonucu yaralanmaya sebep olmak suçu kapsamında olmadığı, ayrıca sanığın eylemi neticesinde mağdurların yaralanmasını öngöremediği, zira nişan aldığı istikametin mağdurların bulunduğu istikamet olmadığı, saçmaların sekmesi sonucu mağdurların yaralandığı, mağdurlarla sanığın arasındaki mesafenin 40-45 metre gibi havalı tüfek için uzak sayılabilecek bir mesafe olduğu, bu nedenle sanığın eyleminin bilinçli taksirle yaralama kapsamında değil, basit taksirle yaralama kapsamında olduğu, bu durumda da atılı suçun şikayete tabi olduğu, mağdurların da sanıktan şikayetçi olmadığı gözetilerek, sanık hakkında açılan kamu davasının düşmesine karar verilmiştir.

ASCK’nın “Başkasının yaralanmasına ve ölmesine sebep olanlar” başlıklı 146’ncı maddesi, “Silahları ve cephanesi hakkında dikkatsizlik ve nizamlara ve emirlere ve talimatlara riayetsizlik dolayısı ile başkasının yaralanmasına veya ölmesine sebep olanlar hakkında TCK’nın 455 ve 459’uncu maddelerine göre ceza verilir” hükmünü içermekte olup, maddenin uygulanabilmesi için, suçta kullanılan askeri silah veya cephanenin o kişiye teslim edilmiş olmasının veya o kişinin zilyetliğinde bulunması şart değildir.

ASCK’da silahın tanımı öngörülmemiş, silahlıdan ne anlaşılması gerektiği, 11’inci madde de öngörülen “Bu kanunun tatbikatında; «Silahlı» tabirinden maksat hizmetin icabı olan silahı hamil bulunmak veya silahının başında olarak bir amirin kumandası ve nezaretiyle hizmete başlanılmış olmak halidir.” hükmü düzenlenmiştir.

5237 sayılı TCK’nın 6’ncı maddesinde ise; silah deyiminden, ateşli silahlar ile patlayıcı maddelerin yanında, saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici aletlerin, saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeylerin ve yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddelerin de silahtan sayılacağı belirtilmiştir.

Silahlı kuvvetlerin harbe hazırlık faaliyetleri kapsamında envanterinde bulunduğu açık olan havalı tüfeklerin, bu hizmetin icabı olarak verildiği, dolayısıyla henüz atış eğitimine başlanmamış olmakla birlikte, ön hazırlıklar çerçevesinde erlerin bilgilendirilmesi amacıyla kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği anlaşılan havalı tüfeğin, yakın mesafeden yaralayıcı olabildiği de somut olayla belirlenmiş olduğundan; sanığın eyleminin, ASCK’nın “Başkasının yaralanmasına ve ölmesine sebep olanlar” başlıklı 146’ncı maddesi kapsamında olduğu kabul edilmiştir. (Askeri Yargıtay 4’üncü Dairesinin 17.11.2009 tarihli, 2009/2419-2499 sayılı, 3’üncü dairesinin 17.07.2007 tarihli ve 2007/1711-1705 sayılı kararında yer verilen kabul de bu yöndedir.)

Sanık, silah olduğunda kuşku bulunmayan havalı tüfekle bir başka asker şahsın yaralanmasına sebebiyet vermiş olduğundan, eylemleri yönünden ASCK’nın 146’ncı maddesinin atfı nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 85 veya 89’uncu maddeleri uygulanacaktır.

Bu çerçevede; sanığın eyleminin, silahları ve cephanesi hakkında dikkatsizlik ve nizamlara ve emirlere, talimatlara riayetsizlik, dolayısıyla başkasının yaralanmasına sebebiyet vermek, askeri suçuna vücut vereceği açıktır.

Bahse konu suçun, ASCK’nın 48/A maddesinde yer verilen, “Askeri suçların takibi şikayete bağlı değildir.” şeklindeki amir hüküm karşısında, şikayete tabi olmadığı açıkça ortada olduğundan; şikayet bulunmaması nedeniyle verilen düşme kararının bozulması yoluna gidilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy