Askeri Yargıtay 3. Daire 2017/23 Esas 2017/111 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2017/ 23
Karar No: 2017 / 111
Karar Tarihi: 21.03.2017

(2709 S. K. m. 175) (1632 S. K. m. 66)

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Anayasanın değiştirilmesi, seçimlere ve halkoylamasına katılma” başlıklı 175’inci maddesi kapsamında, askeri mahkemelerin ve Askeri Yargıtay’ın kaldırılmasını ön gören 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un, TBMM Genel Kurulunca 21.1.2017 tarihinde kabul edilmesi, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak 11.2.2017 tarihli ve 29976 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması, bu doğrultuda Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı’nın 11.2.2017 tarihli ve 74 sayılı kararı ile, halkoylamasının 16.4.2017 Pazar günü yapılacağının 11.2.2017 tarihli ve 29976 sayılı Resmi Gazete’de yayımlaması nedeniyle, Kurulumuzca işin esasına girilip girilmeyeceği ön sorun olarak tartışılmış olup, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılacak halk oylaması sonucu Anayasa değişikliğine ilişkin 6771 sayılı Kanunun kabul edilip Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe gireceği tarihe kadar Askeri Yargıtay’ın görevinin devam ettiği, bu nedenle olağan ve olağanüstü kanun yolu incelemelerinin yapılması gerektiği sonucuna ulaşılarak temyiz incelemesine geçilmiştir.

Üye … ve Üye … , Anayasa değişikliği halk oylamasından geçtiği takdirde, askeri yargıda devam etmekte olan yargılamaların, bulunduğu aşama gözetilmeksizin adli yargıya devredileceğini, görülmekte olan davaların taraflarında ve kamuoyu vicdanında, referandum tarihine kadar verilecek hüküm ve kararlar açısından, askeri yargı mercilerince verilecek kararların tabii hakim ilkesini zedeleyeceğine dair bir kanı oluşabileceğini, halk oylamasını bekleyerek sonuca göre görevli yargı mercilerince nihai kararın verilmesindeki yararın, 1-2 ay gibi çok kısa bir süre için bile beklenmeksizin, kaldırılmasına dair hukuki süreç işletilmekte olan askeri yargı mercilerince bir an önce karar verilmesindeki yarardan daha fazla olduğunu, Anayasa değişikliğinin halkoylamasında da kabul görmesi ihtimalinde, özellikle bu süreçte onama/itirazın reddi kararları verilerek kesinleşecek hükümler açısından ortaya çıkacak muhtemel hukuki sorunların ve gereksiz şekilde olağanüstü kanun yollarına müracaat ihtimali ve çabalarının da ortadan kalkacağını, bu itibarla askeri yargı organlarınca verilecek kararlar üzerine gölge düşürülmesinin önüne geçilmiş olacağını belirterek, anayasa değişikliği sürecinin bekletici mesele yapılması gerektiği görüşü ile çoğunluğun kararına katılmamıştır.

Sanığın, başka bir firar suçunu işlemekte iken 13.6.2014 tarihinde yakalanmasının ardından cezaevine kapatıldığı, tahliyesini takiben …Askerlik Şubesine teslim edilen sanığın, Askerlik Şubesince 19.6.2014 tarihinde iki gün yol süresi verilerek 22.6.2014 tarihinde birliğine katılacağı kaydı düşülmek suretiyle birliğine serbest olarak sevk edildiği, birliğine katılması gerekirken izinsiz olarak uzaklaştığı, 13.8.2015 tarihinde yakalandığı, böylece firar suçunu işlediği anlaşılmaktadır.

Askeri Mahkemece; cezai ehliyeti ve askerliğe elverişlilik hali konusunda ortaya çıkan şüphelerin sağlık kurulu raporu tanzimi suretiyle ortadan kaldırılması sonrası, sanığın, firar suçunu işlediği kabul edilerek, yasal ve inandırıcı gerekçelerle alt sınırdan ceza tayin edilip, takdiri indirim uygulanmak suretiyle mahkûmiyetine karar verilmesinde, daha önce kasıtlı suçtan üç aydan fazla hapis cezasına dair mahkûmiyetinin bulunması sebebiyle yasal imkansızlık nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde, takdiren hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmemesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Ancak, sanığın, 19.6.2014 tarihinde Askerlik Şubesi Başkanlığınca iki gün yol süresi verilerek sevk edildiği, katılma tarihinin sevk belgesinde 22.6.2014 olarak gösterildiği, sanığın iradesini yanıltacak biçimde ve 22.6.2014 günü bitimine kadar Birliğine katılması gerektiği şeklinde yorum ve değerlendirmeye tabi tutulmasının imkan dahilinde olduğu, sevk belgesinde yazılı tarihi takip eden ilk gün olan 23.6.2014 tarihinin firar suçunun işlenmeye başlandığı tarih olarak kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle suç başlangıç tarihinin 23.6.2014 olarak kabul etmesi gerekirken “22.6.2014” olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu (Nitekim As.Yrg.Drl.Krl.nun 9.4.2015 tarihli ve 2015/29-45, 4.2.2016 tarihli ve 2016/2-15 sayılı kararları da bu yöndedir.), suç tarihlerinin belirlenmesinin ayrı bir araştırma ve takdiri gerektirmediği görülmekle, mahkûmiyet hükmünün, suç tarihinin yanlış belirlenmesi yönünden bozulmasına, ancak, bu bozma nedenin yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, mahkûmiyet hükmünün, suç başlangıç tarihi düzeltilerek ve diğer kısımları ise aynen muhafaza edilerek onanmasına karar verilmiştir. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy