Askeri Yargıtay 3. Daire 2016/91 Esas 2016/108 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2016/ 91
Karar No: 2016 / 108
Karar Tarihi: 16.02.2016


(5237 S. K. m. 300) (5271 S. K. m. 230, 231, 232) (353 S. K. m. 9, 176, 217) (5982 S. K. m. 15)

 

Sanık S.D. hakkında, … Askeri Mahkemesinin 20.5.2008 tarihli ve 2008/380-334 sayılı hükmü ile, Atatürk’ün manevi şahsiyetine hakaret suçunu işlediği kabul edilerek, 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’un 1/1’inci maddesi uyarınca sonuç olarak on ay hapis cezası; yine, devletin egemenlik alâmetlerini aşağılama suçunu işlediği kabul edilerek, TCK’nın 300/1'inci maddesi uyarınca sonuç olarak on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231’inci maddesi uyarınca bu hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanığın beş yıl süre ile denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, verilen kararların itiraz edilmeden 23.10.2009 tarihinde kesinleştiği, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlediğinin anlaşılması üzerine, hükmün açıklanıp açıklanmayacağı hususunda karar verilmek üzere dosyanın ele alındığı anlaşılmaktadır.

 

CMK’nın “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlığı altında düzenlenen 231/11’inci maddesinde, ‘Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması hâlinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.’ denilmektedir.

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 6.4.2010 tarihli, 2010/76 Esas ve 2010/77 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, esas itibarıyla bünyesinde iki karar barındıran bir kurum olup, ilk karar teknik anlamda hüküm sayılan ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan, bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması hâlinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması hâlinde ise varlık kazanacak olan bir mahkûmiyet hükmüdür.

 

Hakkında itiraz kanun yoluna başvurulabilecek olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını inceleyecek olan itiraz merci, bu incelemesini CMK’nın 231’inci maddesinin 5-14’üncü madde ve fıkradaki koşulları dikkate alarak, suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak yapabilecek; üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı inşa edilen hüküm ise, daha sonra davanın düşmesi kararı verildiği veya hükmün açıklandığı ya da yeni bir hüküm kurulduğu takdirde temyiz incelemesine konu olabilecek ve temyiz edilmesi hâlinde hükmün esasına ilişkin bir denetim yapılabilecek, bu şekilde devam eden yargılama sırasında yapılan temyiz incelemesinin sonucuna göre yeni hükümler kurulabilecektir.

 

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 5.5.2015 tarihli, 2013/595 Esas ve 2015/145 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, hükmün açıklanması hâlinde sadece açıklanması geri bırakılan hükme atıf yapılması ile yetinilmeyecek; CMK’nın 230 ve 232’nci maddeleri uyarınca denetime imkân veren, kesinleştiğinde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte, kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, tayin olunan ceza miktarının ve kanun yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığının tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterildiği bir hüküm kurulacaktır.

 

Anayasa'nın askeri yargıyı düzenleyen 145’inci maddesinde asker kişilerin “askeri mahallerde” işledikleri suçlara bakma görevi, askeri mahkemelere ait iken, 23.9.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5982 sayılı Kanun'un 15’inci maddesi ile anılan maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle askeri mahal unsuru madde metninden çıkarılmış; yine, 26.6.2012 tarihli ve 28335 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 15.3.2012 tarihli, 2011/30 Esas ve 2012/36 Karar sayılı kararı ile de 353 sayılı Kanun'un 9’uncu maddesinde geçen “… askeri mahallerde…” ibaresinin Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.

 

Yasal düzenlemeler sonrası askeri mahkemelerin görevi, kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçları ile, bunların asker kişiler aleyhine yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçları kapsar hâle gelmiştir.

 

Görev konusu; kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında, öncelikle ve resen göz önünde bulundurulacaktır.

 

Yasal mevzuat ve yukarıda açıklanan Yüksek Mahkeme kararları karşısında, evvelce açıklanması gereken hükme yollama yapılmak suretiyle hüküm kurulamayacağı, ceza tayini sonucunu öngören yeni bir hüküm verilmesi gerektiği, bu yeni hükmün ise ancak görevli mahkemece tayin edilebileceği gözetildiğinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar veren mahkemenin Anayasa ya da kanun değişiklikleri gibi nedenlerle yeni hüküm tayini esnasında görevsiz hâle gelmesi durumunda, yeni görevli mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının dayanağını oluşturan mahkûmiyet hükmünü açıklayacak ve hükmün açıklanması ile hukuken varlık kazanan, temyiz edilebilir bir hükmün sonuçlarını doğurabilir hâle gelen hükmü kuracaktır.

 

Somut olayımızda da; sanığa yüklenen, Atatürk’ün manevi şahsiyetine hakaret ve devletin egemenlik alâmetlerini aşağılama suçları, (sırasıyla) 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun ile Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş olup, Askeri Ceza Kanunu’nda bu suçlara ilişkin bir düzenleme bulunmadığından, askeri suç niteliğinde olmadığı gibi, asker kişiler aleyhine ya da askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak da işlenmediği dikkate alındığında, sanıkla ilgili davaya bakma görevi adliye mahkemelerine ait olduğundan, herhangi bir isabetsizlik bulunmayan görevsizlik hükümlerinin onanmasına karar verilmiştir.

 

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

 

Sanığın kabule değer görülmeyen temyiz nedenlerinin, 353 sayılı Kanun’un 217/2’nci maddesi uyarınca REDDİNE;

 

Usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan görevsizlik hükümlerinin ayrı ayrı ONANMASINA;

 

16.2.2016 tarihinde, tebliğnameye uygun olarak ve oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy