Askeri Yargıtay 3. Daire 2016/77 Esas 2016/111 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2016/ 77
Karar No: 2016 / 111
Karar Tarihi: 23.02.2016

(1632 S. K. m. 135) (5237 S. K. m. 252)

Sanık P.ErM.R.Ö.’nün, …Hd.BI.K.lığına bağlı … Hudut Karakolunda askerlik hizmetini yaparken, 9.4.2008 tarihinde 10.00-14.00 saatleri arasında hudut hattında nöbetçi olduğu, nöbet sırasında saat 10.24’te kendi kullandığı … numaralı cep telefonu hattı ile sivil şahıs S.Y.’nin kullandığı …numaralı cep telefonu hattını arayarak, saat 10.29, 11.16, 11.28 ve 11.29’da da sivil şahıs S.Y.’nin sanığı arayarak görüşmeler yaptıkları ve para ve kontör karşılığında sınırdan kaçak koyun geçirme konusunda anlaştıkları, bu anlaşma kapsamında sanığın 200 TL para aldığı;

11.4.2008 tarihinde 22.00-02.00 saatleri arasında yine hudut hattında nöbetçi olduğu, nöbet sırasında saat 18.08, 00.34 ve 01.17'de kendi kullandığı … numaralı cep telefonu hattı ile sivil şahıs S.Y.’nin kullandığı 0539 …numaralı cep telefonu hattını arayarak, saat 19.07, 23.52, 00.17, 00.50, 00.53, 01.02, 01.11 ve 01.12’de de sivil şahıs S.Y.’nin sanığı arayarak görüşmeler yaptıkları ve kontör karşılığında sınırdan kaçak mal geçirme konusunda anlaştıkları, sanığın devriye aracı ve termal kameralar konusunda uyarı ve yönlendirmelerde bulunarak geçiş işlemini kolaylaştırdığı, bu anlaşma kapsamında 100 kontör aldığı anlaşılmaktadır.

ASCK’nın “Rüşvet” başlığını taşıyan 135’nci maddesinde, askerî şahıslardan herhangi birinin mülga 765 sayılı TCK’nın üçüncü babının üçüncü faslında yazılı suçlardan birini işlemesi hâlinde o fasıldaki cezalarla cezalandırılacağı öngörülmüştür.

Rüşvet suçu, 5237 sayılı TCK’nın 252’nci maddesinde düzenlenmiş olup, söz konusu maddenin ilk üç fıkrası;

“(1) Rüşvet alan kamu görevlisi, dört yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Rüşvet veren kişi de kamu görevlisi gibi cezalandırılır. Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması hâlinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.

(2) Rüşvet alan veya bu konuda anlaşmaya varan kişinin, yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması hâlinde, birinci fıkraya göre verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.

(3) Rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır.” şeklinde iken;

5.7.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 87’nci maddesiyle;

“(1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.

(3) Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

Görüldüğü gibi, rüşvet suçunun unsurları ve cezası yönünden sanık lehine bir değişiklik yapılmamış, suçun kapsamı genişletilmiştir.

Kasten işlenebilen rüşvet suçunun temel unsuru, bir memurun (kamu görevlisinin) yapacağı veya yapmayacağı iş konusunda menfaat elde etmek için bir kimseyle anlaşmış olmasıdır. Anlaşmanın varlığı için tarafların iradelerinin birleşmiş olması yeterli olup, başkaca bir şart aranmamaktadır. Doktrinde ve uygulamada da, rüşvet suçunun oluşabilmesi için, taraflar arasında bu hususta yapılmış bir anlaşmanın varlığının gerekli olduğu ve suçun anlaşma ile tamamlandığı kabul edilmektedir.

Rüşvet anlaşmasının gerçekleştiği an ise, istek veya önerinin karşı tarafça kabul edildiği, dolayısıyla tarafların rızalarının uyuştuğu andır. Rüşvet alma veya verme, anlaşma anında olabileceği gibi, önceden varılmış mutabakat gereğince sonradan da gerçekleşebilir. Rüşvet anlaşması yapıldıktan sonra bu anlaşmaya konu olan vaat veya taahhüdün yahut işin yerine getirilip getirilmemesi ya da sonradan kişinin veya memurun bu anlaşmadan vazgeçerek, ceza sorumluluğundan kurtulmak için durumu yetkili makamlara duyurması da suçun tamamlanmasına engel değildir.

Somut olayda, sanığın, olay sırasında Türkiye Suriye sınırındaki bölgede nöbetçi olması nedeniyle, 3497 sayılı Kara Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında Kanun’un 2’nci maddesi kapsamında, sorumluluk bölgesindeki kara sınırından kaçak giriş ve çıkış yapılmasını önlemek ve suçluları yakalamakla görevli olduğu anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalar dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; sınır hattında nöbet tutan sanığın, sivil şahıs S.Y. ile sınırdan kaçak mal geçirilmesi konusunda anlaşarak mal geçirilmesine yardımcı olduğu ve bunun karşılığında 200 TL para ve 100 kontör aldığı, böylece, 3497 sayılı Kanun’un 2’nci maddesi gereğince, kara sınırı boyunca tesis edilen birinci derece askerî yasak bölge içerisinde kaçak giriş ve çıkış yapılmasını önlemek ve suçluları yakalamakla görevliyken, bu görevini yapmamak, yani “Görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapmamak için” bir menfaat karşılığında anlaşmak suretiyle rüşvet almak suçunu işlediği, eylemin, aynı suç işleme kararının icrası kapsamında ve değişik zamanlarda aynı kişiyle birlikte gerçekleştirilmesi nedeniyle zincirleme olarak gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

Atılı suçun ASCK’nın atıf suretiyle cezalandırdığı suçlardan olması sebebiyle, sanığın terhis edilmesinin askeri mahkemenin yargılama görevini sona erdirmediği dikkate alınarak, bu yöndeki sanık temyizi kabule değer görülmemiştir.

Yine, başka sanıklar hakkında yapılan soruşturma kapsamında yapılan iletişim tespiti kararı çerçevesindeki tespitlerin devamında, sanığın kullandığı ve S.S. isimli şahıs adına kayıtlı olan … numaralı hat ile (hakkında görevsizlik kararı verilmiş olan) sivil şahıs S.Y.’nin kullandığı … numaralı hatta ilişkin olarak … Askerî Mahkemesinin 11.3.2008 tarihli, 2008/4001-122 Evrak ve Karar sayılı kararı, ayrıca 27.3.2008 tarihli, 2008/4001-408 Evrak ve Karar sayılı kararı ile (dinleme, kayda alma, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi suretiyle) iletişim tespiti kararı verildiği, bu kararlar çerçevesinde söz konusu hatlarla ilgili iletişim tespitlerinin yapıldığı, iletişim tespitine dair sanık S.Y. tarafından, seslerin kendisine ait olmadığı yolundaki itirazı ve inkarı üzerine, …Komutanlığının 6.3.2009 tarihli uzmanlık raporu ile, dinleme kaydındaki sesin, sanık S.Y.’ye ait olduğunun belirlendiği hususları dikkate alındığında, hukuka uygun bir dinleme ve tespit bulunmadığı hususundaki temyiz sebepleri de kabul değer görülmemiştir.

Askerî Mahkemece; haklı ve inandırıcı gerekçelerle, sanığın, atılı suçu işlediği kabul edilerek, alt sınırdan ceza tayin edilip, eylemin farklı tarihlerde iki kez gerçekleştirilmesi nedeniyle zincirleme suç hükümleri gereğince asgari oranda artırım ve ayrıca takdiri indirim uygulanmak suretiyle mahkûmiyetine karar verilmesinde, suçta kullanılan telefon ve sim kartların müsadere edilmesinde, ceza süresi dikkate alınarak, yasal imkânsızlık nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hapis cezasının ertelenmesine ve seçenek yaptırımlara çevrilmesine yer olmadığına karar verilmesinde usul, sübut, vasıf, takdir ve uygulama yönlerinden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

Sanık ve müdafiin kabul değer görülmeyen temyiz sebeplerinin, 353 sayılı Kanun'un 217/2’nci maddesi uyarınca REDDİNE;

Usul ve esas yönlerinden hukuka uygun bulunan mahkûmiyet hükmünün ONANMASINA;

23.02.2016 tarihinde, tebliğnameye uygun olarak ve oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy