Askeri Yargıtay 3. Daire 2016/225 Esas 2016/248 Karar
Karar Dilini Çevir:
AskeriYargıtay
Dairesi: 3. Daire
Esas No: 2016/ 225
Karar No: 2016 / 248
Karar Tarihi: 19.04.2016

(5271 S. K. m. 219, 232) (1632 S. K. m. 144) (5237 S. K. m. 50, 52, 62, 257)

Askeri Mahkemece; sanığın, 2 Temmuz 2003 tarihinde, …Bl.K.lığı emrine İaşe, İkmal ve Bakım Takım Astsubayı olarak katılmasının ardından, tabura İkmal Astsubayı ataması yapılmadığından, Tabur Komutanının görevlendirmesiyle, Tabur İkmal Astsubaylığı görevini ve taburun envanterindeki ordu mallarının zimmetini Topçu Kd.Bçvş. Y.Ş.’den devraldığı, 30 Ağustos 2005 tarihinde, asaleten Tabur İkmal Astsubaylığı görevine atandığı, 2006 yılı genel atamalarında başka bir ile tayininin çıkması üzerine, görevi devralacak olan Topçu Bçvş. V.G. ile sanık arasında 18 Temmuz 2006 tarihinde başlanarak 4 Ağustos 2006 tarihinde tamamlanan sayımda, ayrıntılı listesi dava dosyasında mevcut olan çeşitli cins ve miktarlarda ordu mallarının kayıp olduğunun tespit edildiği, sanığın, zimmetinde bulunan ve görevi gereği kendisine teslim edilen askeri malzemelerin bakım ve muhafazasından sorumlu olmasına rağmen, bu görevinin gereklerini yerine getirmede gereken dikkat ve özeni göstermeyerek, 352 kalem malzemenin kaybedilmesine ve bu malzemelerin bedeli olan toplam 200.422,65 TL Hazine zararına sebebiyet verdiği kabul edilip, yukarıda izah edildiği şekilde mahkûmiyetine karar verilmiştir.

1) Ancak, istinabe suretiyle sorgu ve savunması tespit edilen sanığa duruşmalardan bağışık tutulma hakkının hatırlatılmadığı ve bu yönde bir beyanı ve istemi bulunmaksızın sorgu ve savunmasının istinabe suretiyle tespit edilmesinin, ayrıca iki kez istinabe suretiyle sorgu ve savunması tespit edilmiş olmasına rağmen, yakalama müzekkeresine istinaden mahkemeye sevkinde, Cumhuriyet savcılığının yazılarına soruşturma aşamasındaki ifadeleri eklenmediğinden, önceki beyanlarının sorgu sırasında okunmadığı ve varsa çelişkilerin sorulmamasının usule aykırılık teşkil ettiği bu durumun savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurduğu,

2) CMK’nın 219/1’inci maddesine göre, duruşma tutanağının başkan veya hâkim ile tutanak katibi tarafından imzalanması gerekmesine, ayrıca CMK’nın 232/4’üncü maddesi gereğince hüküm ve kararların bunlara katılanlar tarafından imzalanmasında yasal zorunluluk bulunmasına, keza astsubay olan sanık hakkındaki iddianamenin kabulü kararının heyet hâlinde teşekkül eden askeri mahkemece verilmesi ve yargılamanın heyet marifetiyle yapılması gerekmesine rağmen, yargılama süresince; iddianamenin kabulüne dair kararın tek hâkim tarafından verildiği, 28.9.2010 tarihli ve 23.11.2010 tarihli duruşmaların tek hâkimle yapıldığı, 25.12.2012 tarihli duruşma tutanağında üye hâkim imzasının, 10.6.2014 tarihli duruşma tutanaklarında Başkan imzasının, 30.10.2014, 25.12.2014, 17.3.2015 ve 19.3.2015 tarihli duruşma tutanaklarında üye hâkim imzasının, 29.9.2015 tarihli duruşma tutanağında başkan imzasının ve son olarak hükmün verildiği 14.10.2015 tarihli duruşma tutanağında üye hâkim imzasının bulunmadığı,

Görülmekle, yukarıda belirtilen usul hataları sebebiyle hükmün öncelikle usul yönünden bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Tebliğnamede, sanığın sorgusunun tespitine ilişkin istinabe duruşma tutanakları incelendiğinde; sanığa, duruşmalardan bağışık tutulmak isteyip istemediğinin, savunmasını hazırlamak için süre isteyip istemediğinin sorulmadığı, böylece sanığın savunma hakkının kısıtlandığı ileri sürülmüş ise de; sorgu ve savunma tespiti için ilk kez çıkarıldığı istinabe mahkemesindeki 6.2.2014 tarihli duruşmada kendisine iddianamenin okunduğu, daha sonra ikinci kez sorgu ve savunmasının tespiti sırasında da süre hatırlatılmamış olmakla birlikte, 13.5.2014 tarihli bu sorgudan önce yedi günlük yasal mehil süresinin dolmuş olduğu ve bu hâliyle somut olayda usule aykırılığın fiili olarak giderilmiş olduğu sonucuna varılmış ve bu yöndeki aksi düşünceye iştirak edilmemiştir.

3) Diğer yandan, Askeri Mahkemece, sanığın kendisine görevi gereği tevdi ve teslim edilen ordu mallarının takibinde ve kontrolünde gerekli dikkat ve özeni göstermediği ve nihayetinde 352 kalem malzeme açığına sebebiyet verdiği kabul edilerek mahkûmiyet hükmü verilmiş ise de; söz konusu malzemelerin sanığa (evrak üzerinden de olsa) tevdi ve teslim edildiğine dair dosyada evrak bulunmadığı, Tabur İkmal Astsubayı olarak görev yapması sebebiyle malzemelerin fiilen teslim edilmediği ve evrak üzerinden devir teslim yapıldığı belirtilmekle birlikte, buna dair teslim belgelerinin, yahut bu malzemelerin sanığın hukuki sorumluluğunda olduğunu gösteren ve sanığın imzasını havi altı aylık envanter belgelerinin araştırılarak dosyaya ithali gerektiği,

4) Sanığın görev süresince ve devamındaki tarihlerde, Topçu Taburunda görev yapan bölük astsubaylarının (kullanıcı birlik sorumlularının) malzeme açıkları sebebiyle soruşturma ve kovuşturmalar yürütüldüğü, buna dair suç dosyalarının tanzim edilmiş olduğu, sanığın açığı olarak gözüken malzemelerin, aynı zamanda söz konusu personelin suç dosyalarındaki malzemelerle aynı olup olmadığı hususunda ortaya çıkan tereddüdün giderilmeye çalışıldığı, kovuşturma aşamasında mütalaasına başvurulan bilirkişi İkm.Bçvş. S.A.’nın, sanığın eksiklerinin, daha önce mahkemeye verilen yedi personelin eksiklerini de kapsadığını belirttiği, ancak daha sonra mütalaasına başvurulan bilirkişi İkm.Bçvş. M.Y.’nin ise raporunda, Topçu Tabur Komutanlığının 6.3.2007 tarihli yazısında “Sanığın mahkeme dosyasında bulunan açıkların, diğer yedi personelin hâlen yargılandıkları malzemeleri kapsamadığının belirtildiği” bilgisine yer verdiği, sonuç olarak bu bilgiye dayalı olarak mütalaa sunduğu, buna göre söz konusu malzemelerin aynı olup olmadığı hususunda çelişkili raporlar mevcut olduğu ve bu çelişkinin giderilmesi ve diğer personelin açığı olarak gözüken malzemelerin, aynı zamanda sanığın açığı olarak gösterilip gösterilmediğinin şüpheden uzak şekilde ortaya konmasında zorunluluk bulunduğu,

Maddi vakanın ve sanığın suç kastı bulunup bulunmadığının tespiti açısından, soruşturma aşamasında ifadelerine başvurulmuş olanlardan; sanıktan görevi teslim alan Topçu Bçvş. V.G.’nin (Dz.40), 2002-2004 yılları arasında görev yapan Tb.K. Topçu Bnb. A.S.’nin (Dz.1070,1077), 2004-2006 yılları arasında görev yapan Tb.K. (E) Topçu Yb. A.G.’nin (Dz.311,326), sanığa görevi teslim ettiği anlaşılan Topçu Kd.Bçvş. Y.Ş.’nin; devir-teslim işlemlerinin ne şekilde yapıldığı, evrak üzerinden sayım ve tespitler yapılıp yapılmadığı, sanığın görevinin gereklerini yapma hususunda gerekli dikkat ve özeni gösterip göstermediği, işini savsaklayıp savsaklamadığı hususlarında ifadelerinin tespitinin gerektiği,

Sonucuna varılmakla, hükmün ayrıca noksan soruşturma yönünden de bozulmasına karar verilmiştir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

Usul ve noksan soruşturma yönlerinden hukuka aykırı olan mahkûmiyet hükmünün, 353 sayılı Kanun’un 221/1’inci maddesi uyarınca, sanığın temyizine atfen ve resen BOZULMASINA;

19.4.2016 tarihinde, tebliğnameye uygun olarak ve oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy